Kuşatılmış vicdanlar!

                      
"Akıl tutulması" Sözünü çok severim. Kim bulmuşsa bu sözü aşk olsun ona.
"Susma sustukça sıra sana gelecek" Sözü de öyle... Yaşadıklarımıza tercüman olacak sizce de  "cuk" oturmuş başka bir söz var mıdır?
"Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" Eylemini anımsayınız. Sol göğsü üstünde yüreği olan herkes katılmıştı. Amaç daha aydınlık günler için yaşanmış tüm karanlıklara korkusuzca rest çekmekti!
Yasaklı bir Türkiye hep fırtına biriktirmiştir. Düşünceleri prangaya vurulmuş bir Türkiye hep ardından yeni prangalar üretmiştir. Türkiye alengirli oyunların yaşandığı bir ülke olmaktan çıkmadığı sürece de kınından hep öfke çekilmiş kıyıcı bir ülke olmaya devam edecektir.
Geçmişte de iktidarlar ve muhalefetler vardı...
Ama bugünkü kadar birbirine karşı amansız bir kin ve öfke ile dolu olan bir süreç yaşandığını bilen varsa bir adım öne çıksın.
Ulusal kararlarda hem fikirlik yok olurken, zıtlıklar ön plana çıkmaya devam ediyor. Ve ulusal kararlarda sendikalar, sosyal örgütlenmeler geri planda. Asıl söz sahibi olanlar köşelerine çekilerek:
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." Görmezliğinin dipsiz kuyusundalar.
İktidarlar yanlış kararlar alabilir... Liderlerin pusulaları şaşabilir...
İşte böyle anlarda, onlara yapıcı biçimde yaklaşacak ve eleştirecek kurumlar yasal sınırlar içindeki kitle örgütlenmeleri, cesur sanatçılar, yazarlar, bilim adamlarıdır. Çünkü onlar toplumsal hayatın öncüleridir.
Peki, nerede onlar?
Yoksa:
"O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler." Öyküsüne mi karıştılar...

 

Bakmadan Geçme