'Maça gideceğim ve bakın ne yapacağım...'
Türkiye'nin yetiştirdiği başarılı gazeteci Mehmet Ali Birand'ı kaybettik. Allah rahmet etsin. Ailesinin, çalışma arkadaşlarının ve yakınlarının başı sağ olsun. Birand, Türkiye için çok önemli, bir gazeteciydi. Ekip çalışmasınıseven, genç gazetecilere değer veren, fırsat tanıyan meslek anlayışına sahipti.
Televizyon yayıncılığında çok başarılı bir isimdi Mehmet Ali Birand.
Mehmet Ali Birand'ı gazeteciliğe ilk adım attığım 1985 yılında ekranlara çıkan, nefeslerimiz tutarak izlediğimiz 32. Gün haber programıyla tanıdım.
Her programını hayranlıkla, ilgiyle izledim. Diplomat gibiydi. İnanılmaz öz güvene sahipti. Liderlerle söyleyişi, olayları analizi etkileyiciydi. O dönem böyle bir usta habercinin yanında gazetecilik yapmanın keyfini, kalitesini hayal etmiştim.
Zevkle, merakla bilgilenerek izlediğimiz her 32. Gün programında bizleri dünyanın çeşitli köşelerine, dünyayı da bizim ayağımıza taşırdı.
Birand'ın ekip çalışması, enerjisi, gündemi takibi, araştırma haberciliği inanılmazdı. Birand, 32. Gün haber programıile Türk televizyonculuğunda ve haberciliğinde yeni bir dönem başlatmıştır.
Türk televizyon tarihinin en uzun soluklu ve en etkili haber programı olarak gösterilen 32. Gün, tam bir habercilik okulu gibiydi. Mehmet Ali Birand 32. Gün programıyla adeta haberciliğin milli takımını kurmuştu.
32. Gün okulundan çıkan gazetecilerin tamamı bugün habercilikte, televizyonculukta marka isimlerdir.
Saygın bir gazetecilik yapan, barışa, kardeşliğe, insana değer veren Mehmet Ali Birand, teknik direktörlüğünde ekrana çıkan 32. Gün ilk yıllardaki kadrosuna bakar mısınız? Musa Çözen, Ali Kırca, Reha Muhtar gibi isimlerden oluşan 32. Gün, daha sonra Mithat Bereket, Rıdvan Akar, Cüneyt Özdemir, Can Dündar, Banu Avar, Banu Acun, Serdar Akinan, Çiğdem Anat, Bülent Çaplı, Deniz Arman, Coşkun Aral, Ahmet Sever, Cenk Başlamış, Ayfer Dede korkut, Cem Öğretir, Kerem Şenel ve Utku Başar.
Haberin Milli Takımı.
İlk yıllarda daha çok uluslararası siyaset konularının ağırlıkla işlendiği 32. Gün, daha sonra Türkiye'nin büyük çaplı politik sorunlarına da eğilmiştir. Bu nedenle program, bir dönem (1992), 32. Gün ve 32. Gün Türkiye isimleriyle ikiye ayrılmıştır. 32. Gün, sonraları giderek daha yoğun bir şekilde Türkiye gündemine yoğunlaşırken, programın araştırmacı gazetecilik boyutu da, eski gücünü yitirmiştir.
Mehmet Ali Birand'ı 2011 depremleri sonrası Van'a geldiğinde yakından tanıdım. Kendisiyle Van ve deprem üzerine sohbet ettik. Van üzerine çeşitli yazılar yazdı.
Birand, 19 Kasım 2011 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan "Maça gideceğim ve bakın ne yapacağım..." başlıklı köşe yazısında şöyle diyordu:
"Pazar günü maça gideceğim... İnönü Stadı'na, Beşiktaş-Galatasaray maçına... Kat kat giyineceğim... Cebimdeki bozuk paraları tümleyeceğim... "Çarşı''dan geçersem "Çarşı''da, geçmezsem stadın orada, üstümdeki fazla kazağı, atkıyı, bereyi Beşiktaş'ın, Kızılay'ın görevlilerine teslim edeceğim...
Tümlediğim parayı o özel kumbaraya atacağım... Çünkü, Beşiktaş taraftarı, Kızılay ile ortak yeni bir kampanya başlattı... Diyorlar ki, Van üşüyor... Çocuklar üşüyor... Bebeler donuyor... Giysilerinizi verin, götürelim...
Bozuklukları verin, toplayıp, konteynır alalım... Kızılay ile kol kola, Van'a taşıyalım... Üşümesin Van... Üşümesin çocuklar... Donmasınlar... Maç kaç kaç biterse bitsin, Van kazansın... Hükmen, İnönü'den "Van'' galip ayrılsın... Yürekten..."
Son maçına gitti ama ne yazıkki yenildi.
Araştırmacı, sorgulayıcı habercilikte,gazetecilikte derin izler bırakan Mehmet Ali Birand'ın yazıları ve hazırladığı televizyon programları gelecek nesillere kaynak eser olacaktır.