Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

HAYDİ UYAN!

ŞÜKRULLAH YAVUZER

Gecenin gözlerine bile

Uyku ağır gelir,

Bir güvercin kanadından vurulur.

Hira dağında doğan güneş,

Aydınlatır çağlar ötesini.

Furkan tüm zamanlara,

Damgasını vurur.

 

Yeter bu zillet!

Yeter ölüm uykusu!

Haydi uyan ümmet!

Başlasın zalimin kabusu.

Haydi uyan ümmet !

Şahlansın

Muhammed'in ordusu

 

Filistinde kan revan içinde,

Ümmetin Yavrusu.

Mescid-i Aksa'ya doğru,

Namerdin Namlusu.

Ayaklar altında uyuyanların,

Şerefi! Namusu!

 

Yeter bu zillet!

Yeter ölüm uykusu!

Haydi uyan ümmet!

Başlasın zalimin kabusu.

Haydi uyan ümmet !

Şahlansın

Muhammed'in ordusu

 

Cebelitarık'tan sefer var,

Endülüs'e,

Bu seferde er olmak,

Nasip olmaz herkese.

Haber salın!

Sefer hazırlığı başlatsın, Selahaddinler Kudüs'e!

 

Yeter bu zillet!

Yeter ölüm uykusu!

Haydi uyan ümmet!

Başlasın zalimin kabusu.

Haydi uyan ümmet !

Şahlansın

Muhammed'in ordusu!

NE SANDINIZ

ALP ARSLAN

Korkunç uğultulu tepelerim var benim.

Siz oralara asla çıkamazsınız…

Daha eteklerinde derin bir korku basar içinize,

Çünkü o yürek yok sizde bayım…

 

Tekinsiz karanlık sokaklarım var benim.

Benden beklenmeyecek kadar çirkinliklerim…

Bastığınız yeri göremeyecek kadar zifir içinde,

Siz oralarda asla dolaşamazsınız…

Çünkü o yürek yok sizde bayım…

 

Ne tutkulu aşklardan madalyalarım var!

Bir bilseniz, ne yaralara asılı, en acıtacak yerlerinden…

Siz onları öyle, hak edip takamazsınız.

Çünkü o yürek yok sizde bayım…

 

Kahkahası bol,

Gözyaşı sel, bir hayat yaşadım.

Siz onun yanına bile yaklaşamazsınız.

Çünkü o yürek yok sizde.

Satır aralarında gizledim duygularımı.

Ben yaşadım,

Sizse şiir yazdım sandınız bayım.

HASRETİMSİN

MUSTAFA KARAAHMETOĞLU

Bu şehir bana yabancı artık

Ben de şehre

Aynı gök kubbe altında, teneffüs etsek de aynı havayı

Yürüsek de izler bıraktığımız aynı sokaklarda

Her köşede ayrı bir hasret kokar

Sensiz,

Bu şehrin sokakları…

 

Bu şehrin sokaklarında

Hasretimsin

Varlığın bir ekim akşamında gelmişti

Oysa şimdi,

Yokluğun karşılıksız çekilmez acı...

 

Sen…

Bana yabancılaşan bu şehirde

Bıraktığın kocaman hasretsin.

Ben mi?

Sokaklarında biçare dolaşan

Yaşlı bir ihtiyar...

 

Çiçeklerim açmaz oldu

Boynunu büktü toprağa küstü

Öldü ölecek.

Pencereme konmaz oldu

Kanadı kırılmış

Ellerimle beslediğim kumrular…

 

Her şeyim,

Tek tanem…

Karagözlü prensesim

Yaşama nedenim, aldığım nefesimdin

Yitiyorum gün be gün

İçimde büyüyen yokluğunla bu şehirde…

 

Korkuyorum hiç olmaktan

Her şafak açtığında

Güneşin doğuşunda

Açıyorum ellerimi Allaha

Yeniden bir umut yeşerir

Filizlenir yüreğimde…

 

Gölge gibi takip eder

Bırakmaz peşimi yaşam

Çaresizim elimde değil ki.

Yaşamaya çalışırken,

Yeniden doğacak umutlarla.

Ve hazan mevsiminde ilk düşen yapraklarda,

Yokluğun gelir aklıma

Kabaran yüreğime sığmaz hasretin…

 

Çok özledim, neredesin ey prensesim?

Hasretinden kaçarım zifiri karanlık gecelere

Kimse görmez,

Saklanırım benim gibi ayyaş sokaklara…

 

Yokluğun kanatır içimi.

Taşar gözlerimden,

Ele verir yanaklarımdan süzülen yaşlar

Bitiyorum…

 

Bana yabancılaşan bu şehrin sokaklarında

Tükendim hasretinle…

Sense ey güzeller güzeli!

Umudum

Köşe başlarında beklediğim

Hasretimsin…

ARAMIZDA MAYIN NİYE

CUMALİ ESSİZOĞLU

behey gönlümün sultanı

bahar güllerimin şanı:

sana güneşten ak

sudan berrak

avuç avuç sevgi sundum

sini gibi yüreğimin içinde

yılların verdiği hasretle

sevdaya duyduğum minnetle

aramızda mayın niye?

 

behey kutup yıldızım

ciğeri dağlayan sızım

akortsuz çalınan sazım

bir tanem:

bilmeni isterim ki

‘deveye hendeği atlatan

bir tutam ottur’

beni şair yapan

hilesiz bir bakış

ve yanaklarıma işlediğin

hünerli bir nakıştır

aramızda mayın niye?

 

behey Kürd’ün kızı

bunları yazarken dinmiyor

gönlümdeki sızı

maksadım; yermek değildir sizi

gül yerine ısırgan otu toplama

yüreğimin doruğunda zıplama

düşebilirsin kör kuyuma

unutma

aramızda mayın niye?

 

behey dengesiz sevgilim

sözün sazla

kışın yazla

cilvenin nazla öpüştüğü gibi

yakındık birbirimize

çomak soktun bilmeden

uğuldayan yüreğimize

üzüm gibi sıkılmıştım yıllarca

okulda, işte, aşta

belli ki yaşanmamış

yaşanacak bir aşkta

aramızda mayın niye?

 

ey sevdamın bülbülü

mor dağların sümbülü

kalbimin dikenli gülü:

zemheride donar idin

od oldum

sokaklarda üryan idin

çul oldum

yüreğimde efe idin

kul oldum

ne hasreti çekebildin benim gibi

ne acıyı yüklendin

aramızda mayın niye?

 

behey bahtsız sevgilim

burnundan soluyan evim

damağı dost bakışı hain dillim:

bedenin cennet bahçesi

dillerin dünya lehçesi

dudakların bal haznesi

tatsam

başka dünyalara sürgünüm

tatmazsam

yüreğimin cehenneminde sürgünüm

aramızda mayın niye?

 

intikam / sevdadır törede

dinim kinimdir yörede

emeğim seni kör ede

oynayamam senle kör ebe

sobe yaşım çoktan geçti

gönlüm sultanını seçti

benle yeşeren kavak

çürüdü damda

benle yaşıt halı

paçavra oldu handa

geldi-geçti deli yaşım

Ağrı Dağı’na döndü başım

yakında kalkar naaşım

aramızda mayın niye?

NEDEN

NECLA YAZGI

Kabuk bağlamış yaralarım var

Acısı ;

Acısı geçmiyor neden ?

Buz tutmuş yüreğim,

Bedenim kaskatı neden ?!

 

Çok fazla insan var

Pervaneye takılmış

Şuursuzca dönerken,

Savruluyorlar

Neden ?!

 

Anlamını yitirmiş her şey

Boşa kürek sallayan

Kaptan gibiler

Öze dönmüyor,

Sorgulamıyor

Varlığım varsa eğer

Bu neden ?!

 

Kapılar ;

Hepsi mi demirden ?

Açmak imkansız,

Kalplerde kerpeten...

Düğüm düğüm her yanım,

Labirentler de bir desen

Koşuyorum,

Hep aynı yerden...

 

Kıskacında mıyım zamanın ?

Zaman ne getirir, bilinmez

Bilmem ki,

Ne desem ?!.

 

Her varlık bir alem ;

Alemde, arayış içindeyim...

Gaipten geldik,

Gaibe gideceğiz

Heybede ne var ?

Boş mu, dolu mu ?

Hiç bir şey diyemem !..

 

Neden bu halimiz ?

Neden ?

Aynaya baktığımda gördüğüm ;

Bakışlarda saklı,

Sırlarla dolu bir alem !!!

İSYANA MEYİL ETTİRME BENİ FELEK.

ZEKİNE KARAKÖÇEK

Bugünde dolu olup yağdın ruhuma

İsyana meyil ettirme beni felek

Sevdim küsülü gezdim kastım öz cana

İsyana meyil ettirme beni felek

 

Gezer seni düşünür divane gönlüm

Unutur dünü döktüğü yaşı gözüm

Sende bilirsin doğrudur benim özüm

İsyana meyil ettirme beni felek

 

Sarıldım kokladım öptüm rüya sandım

Adını el bilmez her satıra yazdım

Vefasız dediler ben sana inandım

İsyana meyil ettirme beni felek

 

Doğdumda cihana inan gülmez yüzüm

Geçti gençliğim soldu bahçede gülüm

Seni sevmenin cefası  cana ölüm

İsyana meyil ettirme beni felek

 

Ben de toplar tası tarağı giderim

Aşkı rakıma meze eder içerim

Bilsem iyisin canımdan vaz geçerim

İsyana meyil ettirme beni felek

 

KISKANMAK

YILMAZ PİRİNÇÇİ

Kıskanmak aşka dair diyor sevenler.

Bilmiyorum ben.

Çok anlamam o işlerden.

Ama sana bakınca omuzlarında taşıdığın yılların her bir gününü tek tek görüyorum Gümüş beyazı saçlarında

Sonra gülüşünden akan o pınarın ıslaklığına değince dudaklarım.

Bir kez daha anlıyorum.

Yaşamak nedir ki sensiz

Sahi aşk olmasa bu dünyada neye yarardı yaşamak.

 

Geceleri yüzünü gömdüğün bir cennetin yoksa.

Günaydınlığına düşen bir sesin yoksa

Yolda yürürken sakındığın, kıskandığın, her an aklını çelen biri yoksa.

Neye yarar yaşamak.

 

Sana en güzel bakan ayna benim biliyormusun

Seninle en çok sevinen

En çok üzülen

Seni en çok kıskanan benim.

 

Ve bu öyle güzel ki

 

Yani seni sevmek çok güzel diyorum ya.

Yani ancak o kadar olur işte.

 

Kim ezberler ki dudaklarına düşmüş çizgilerin her birini.

Kim tel tel titrer sesine dokunurken.

Kimin duasına amin olup düşersin ki.

Hem kim daha güzel sevebilir ki seni benden

Bakmadan Geçme