EY YAR
YÜKSEL GAZİOĞLU
Vakit zeval,
Akıl zeval.
Şems başımdan vurur
Ferimden eyler.
Dökülsem sen yanarsın, Dökülmesen ben.
Ey Yar...
Bağışla.
Yine yolun sonu
Yine çiçek yok.
Adım sanım yok, itirazım yok,
Yer gök birleşmiş Damla merhem Damla su yok.
Yok;
Onca yoklukta bile.
Kapından vazgeçmek
Yeise düşmek yok,
Ardı kesilen
dizdeki takat.
Yürekte,
Zerre endişem yok..
Ey yar,
Kadir olan,
Ðüşmez olan sen.
Aciz olan,
Yol arayan ben.
Cürmüm neki böyle
Yan da(yan)...
ZEVK ALIR MI...
OZAN AHMET POYRAZOĞLU
Varıp bir çalıya konar,
Karga gülden zevk alır mı.
Zehir kusar, zehir banar,
Akrep baldan zevk alır mi.
Sular akar bulsa meyil,
Menzil almak kolay değil.
Söz anlamaz kara cahil,
Ehli dilden zevk alır mı..
Poyrazoğlu derki neden,
Karıncaya mülktür beden.
Daima eğriye giden,
Doğru yoldan zevk alır mı..
YENİ ŞİİR
YARIN GEÇ KALMADAN
MEHMET ÇELİK
Kusurumuz çoktur, gelin ar edelim
Öfkemizi kalpten silip kâr edelim
Var yoğumuz neyse alın par edelim
Bugün yaşıyorken yarın geç kalmadan
Dil güzel anlatır, yüreğimiz başka
Cana can demeyiz, çıkarımız başka
Yanlışlarımızdan tez dönmemiz başka
Bugün yaşıyorken yarın geç kalmadan.
Hayat kervanımızı birlikte sürelim
Uçuruma giden yola set örelim
Üç günlük dünyada el ele verelim
Bugün yaşıyorken yarın geç kalmadan.
Hatır sormayı üç lügatle bitirme
Eli dost edip de kardeşi yitirme
Benim ben deyip o noktaya getirme
Bugün yaşıyorken yarın geç kalmadan.
YENİ YIL YENİ UMUT…
İHSAN ÜNLÜ
Her doğan gün yeni bir umut…
Her gelen yıl yepyeni bir sayfa…
“Geçen geçti cancağızım artık yeni şeyler söylemek lazım” diyen Mevlâna misali, şimdi taze bir umut ve yenilenme ile ileriye atılma zamanı.
Ne kadar günahkâr olsan da ne kadar ihmalkarlık göstersen de her gün doğan güneş, her yıl gelen dönüm noktası hala senden umudun kesilmediğini göstermiyor mu?
Ressam misali eline fırça verilmiş, materyal ve malzeme sıkıntın yok.
Mülkün sahibi, ‘tablo senin, dilediğini çiz ve resmet’ diyor.
Sen, sana yakışanı çiziyor ve karalıyorsun.
Küp içindeki boyayı sızdırıyor.
Milli Şairimiz Mehmet Akif’in mısraları akla geliyor:
“Bir zaman vardı ya tarih-i mukaddes modası...
Yeni yaptırdığı köşkün büyücek bir odası
Mutfakta eski resimler ile hep süslensin
Diye ressam aratır hayli zaman bir zengin.
Biri peyda olarak 'Ben yaparım' der, kolunu
Sıvayıp akşama varmaz, sekiz arşın salonu
Sıvar ama ne sıvar...Sahibi der:
-Usta bu ne?
Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine!
-Bu resim, askeri basmakta iken Firavun' un
Kızıl Deniz yarılıp geçmesidir Musa' nın
-Hani Musa, be adam?
-Çıkmış efendim karaya
-Firavun nerde?
-Boğulmuş.
-Ya bu kan rengi boya?
-Kızıl Deniz, a efendim yeşil olmaz ya bu da!
-Çok güzel levha imiş, doğrusu şenlendi oda!”
Bunca zaman ve sermaye ile tabloyu baştan savıp karalamak da var.
Zamanı ve materyali en güzel şekilde kullanıp şahikalar yaratmak da...
Tercih senin…
Ömür senin…
İrade ve kudret senin…
Ancak bunların sana geçici bir zaman dilimi için verildiğini unutma!
Ömür denilen en büyük sermayeni har vurup harman gibi savurma!
Vakti geldiğinde emanet sahibinin emanetini geri isteyeceğini hatırından çıkarma!
Emanetçinin şaheseri olarak yarattığı yüzünün bir gün solacağını hesap et!
Bak mevsimler bile akıp yeni dönencelere girerken sen nasıl yerinde sayabilirsin?
Umutsuzluk girdabında çırpınıp durmaktansa kalk bir çerağ da sen uyandır!
Karanlığa öfkelenmektense kalk bir mum da sen yakıver!
Yeni yılın insanlığa umut, barış, huzur ve refah getirmesi dua ve temennisiyle…
SERÇE TUTSAKLIĞI
ÖZLEM AKŞİT
Bugün şairler geçiyor içimden
Gözlerimden masmavi şehirler geçiyor
Kıyısız turnalar geçiyor semalardan
Yeni ve uzak bir göçe gebe
O mavi şehirlerin içinden...
Göğertmek için şu donuk dünyayı
Kırağı vuran bir yüreği ısıtmak için
Mühürlenmiş tedirgin uykulu gözleri
Aralayan sevdalı sözler geçiyor.
Bir bir şiirler geçiyor uzaklara okunan
Diyor ki biri;
Daha vakit gelmedi demir almak zamandan
Bir şafak türküsü söyle
Ve sev acılara tutunmadan.
Çabuk sev çabuk bahar kuzulara durmadan
Son vapurlar da gitmeden gel diyor
Gel vakit dolmadan
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
Bugün mavi şairler geçiyor gözlerimden
Ne hasta bekler sabahı
Ne de şeytan bir günahı diyor bir şair
Zaman ve ayrılıklar uzadıkça uzuyor...
Ben sana mecburum diyor Atilla İlhan
Gidersen yıkılır bu kent
Kuşlar da gider diyor diğeri
Turnalarla son yaz kuşları da gidiyor...
Özlem kokuyor sanki tüm şiirler inadına
Çıkıverip gelsen, düşlerimi çocukluğumda
Bırakırdım inan bana inan artık diyor
Yaşamdan yana bir çılgın şair
Lakin...
Yaşamak ağrısı bitmiyor sol yanımda
Mecburiyet kirlenmiş bir okul önlüğü
Ve beyaz yakalık eğreti geçirilmiş boynuma
Bir yanım kaldırımlarda mavi yüzlü asi çocuk
Bir annenin dokunmayı unuttuğu çocukluktan
Bir yanım korkak serçe tutsaklığı
İçimde susmuyor biteviye ve hiç durmadan...
SEN BENİM ŞAİRİM/SİN
MELİKE KARAKUŞ
Şiirlere sordum seni,
Dediler ki o, âşk delisi
Dediler ki o, sevda seli..
İçinden geçilmez, yürek düğümü
İçinden çıkılmaz, yürek dökümü
Gecenin kırk yerinden, kırk dilinden, kırk elinden
Duydum seni.
Kelimeler yarı ölü, yarı ruh, yarı çıplak!
Kalem manalı,
Kalem yamalı,
Kalem hummalı,
Yaradan dokunmuş ikram'a ikra'm.!
Şairim bismi,
İllah.! harf titrer.., kalp şükran.
Ay' amentü
Gece, billah!
Âşk, can defterinde sarm'aşık! şâirim zehir!
Şiirler nefessiz,
Şiirler sessiz,
Dur duraksız satırlar cinayet!
Yedi kule, yedi gök, yedi kapı, yedi kardeş,
Şairim yeşil'dir, şairim mavi ! ...
Bahar Gül'ün gülüşün'de saklı tomurcuk!
Toprak mısra,
Güneş nokta,
Âşk oktav.. !
Yüksekte uçan sevda devesi melik!
Şairim yürek,
Şairim bilek,
Şairim dilek,
Âşk' her fırsatta, her mekanda, her durakta, şairin sevgilisi/dir. /Şa.. şiir!
Diktim solumu/M.k
KAR DÜŞTÜ
SEVDAGÜL AYKAR YILDIZ
Hasret duman duman arşa ulaştı
Ağladım aklıma yâr düştü yine
Dudağım titredi, dilim dolaştı
Bağrımın başına kar düştü yine
Mavi semaların kuşu mu oldu
Bir parmakta yüzük taşı mı oldu
Bir deli aşığın düşü mü oldu
Küllenmiş sevdama kor düştü yine
Zühre yıldızında bir ışık mıdır
Yoksa zülüfleri dolaşık mıdır
Bir ahu gözlüye çok aşık mıdır
Sevda ağacımdan nar düştü yine
Katar katar giden kervanda mıdır
Hamayıl mı oldu gerdanda mıdır
Sesimdeki feryat figanda mıdır
Yandı gönül evim hâr düştü yine
GİT GÜLE GÜLE
SULTAN NURTEN ERGİN
En acı günleri yaşattın bize
İki bin yirmi üç git güle güle
Asrın felaketi çöktürdü dize
İki bin yirmi üç git güle güle
Bir umut bir ışık bekledik senden
Düğün dernek sevda haramdır senden
Bir ilden bir ile göç olduk senden
İki bin yirmi üç git güle güle
Hüzün tarlasına ektin ismimi
Duvarına koyma acı resmimi
Sakin ol çılgınca alma cismimi
İki bin yirmi üç git güle güle.
Dört mevsim yaşlarla andık ismini
Acı duygularla çizdik resmini
Onbir ayrı ilin çektin ipini
İki bin yirmi üç git güle güle.
Kimseyi üzmez ki artık vedan
Biter mi sanırsın acılı edan
Çiçekler açmalı biterken vedan
İki bin yirmi üç git güle güle.
Uğursuz kör talih girdi araya
Merhem olmadın hiç açık yaraya
Ağlayan canları vurdun karaya
İki bin yirmi üç git güle güle.
Dertli dertli çaldı sazın telleri
Çılgınca estirdi soğuk yelleri
Gecede kırıyor korku belleri
İki bin yirmi üç git güle güle.
Yaylalara kara çadır açtırdın
Avuçlara kanlı kına yaktırdın
Sultan'ı yakan kor gözle baktırdın
İki bin yirmi üç git güle güle.