Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

VAN DEYİNCE

İZZET IRMAK

Yurdumun her tarafı ayrı güzeldir ama

Van deyince aklıma masmavi deniz gelir

Gurbetlik yarasına boşa çare arama

Van deyince aklıma yüreklerde iz gelir

 

İlmek ilmek dokunur hayatlar bin bir emek

Gün doğumu burada mesai başı demek

Tarlada buğday başak bahçede kazma kürek

Van deyince aklıma ekmek gelir tuz gelir

 

İki bine yaklaşır düz yerinin rakımı

Doğu batı yönünde eser hava akımı

Erek'ten akan sular bal kaymak birikimi

Van deyince aklıma pınarlarda buz gelir

 

Kırk bir çeşit ot biter Pirgarip yaylasında

Koyunların şahı var Norduz'un merasında

Kediler ev sahibi tarihi kalesinde

Van deyince aklıma mavi yeşil göz gelir

 

Zengin fakir paylaşır kardeşlik sofrasını

Bu şehirde bulursun kahvaltının hasını

Başlarda taç ederler peygamber mirasını

Van deyince aklıma ben sen değil biz gelir

 

Kültür sanat şiire kanarsın doya doya

Herkesin rengi başka herkes ayrı bir boya

Özgün anlam ustası Müştehir Karakaya

Van deyince aklıma söylenmemiş söz gelir

 

Özlememek ne mümkün ayran aşı balığı

Otlu peynir yanında tereyağlı cacığı

Kapatmak mümkün değil gönüldeki açığı

Van deyince aklıma küllenmemiş köz gelir

 

Âşıklar çay evinde uzun kış geceleri

Ayakta atışırlar Dertli Kazım Çağlari

İzzet'im kayıt düşüp söyledim bu sözleri

Van deyince aklıma ozan gelir saz gelir

Mavi Şehrin Kalemleri

AZ GELİR

HATİCE ERDOĞAN

Yazarım kağıda senin methini

Tükenir mürekkep övgü az gelir

Gözlerime çektim vermem setrini

Baktıkça gözüne arım az gelir

 

Mıhlanmışsın gönle artık nafile

Kime ne sevdamdan vermem dillere

Aman deyip çalmam kapını bile

Eşiğinde durup kalsam az gelir

 

Kapında beklerim bir ömür senin

Şikayet mi haşa lütfumdur benim

Bakmasın ne çıkar bana gözlerin

Beklerim naz etmem sabrım az gelir

 

Sırrın benimledir edeptir sevdam

Kimselere demem mahremdir sunmam

Zehri şerbet diye önüme koysan

İçerim kanmak ne umman az gelir

 

Zikr ettim dilime düşürmem bi an

Sayarım zerreni asla gocunmam

Dilimde kalbimde ruhumda her an

Tesbih etsem çeksem seni az gelir

 

Nolur son nefeste salama yetiş

Musallada son bulsun bari bekleyiş

Ruhum kanat çırpar arşa serzeniş

Sonsuz ebedim ol fani az gelir

Mavi Şehrin Kalemleri

BEKLENEN RÜYA

ŞERİFE AKARSU ŞAHAN

Meğer ki sadece unutacak kadar sevmişsin beni

Oysa ben hâlâ aynı düşte bekliyorken seni

Her gece hayallerimin patikasında kırık dökük özlüyorken

Perdesini yırttığım gecenin söküğünde dikiyorum bizi

 

Hayat bazen bir türkünün ağıdından seslenir bakışlarıma

Öylece dolar gözlerim koybolurum zamanın kuytularında

Bir masal anlatsana yine yalandan bana

Belki geceye değil sonsuzluğa uyurum soluğunda

 

Bu dünyanın masum gurbetine sığınmıştı hayallerim

Düşlerde umutlar zincirledim kalbimin dileğinden yıldızlara

Renklerden kokusunu öğrendim sonra çiçeklerin

Kaybolmamak için ruhumun karanlık çöküşlerine

 

Semaha durdum evrenlerin zamansız kavramlarında

Hür niyetler dokudum göklerin yedi mevsim katmanlarına

Tufanlara direnip meltemlerde incinmiştim oysa

Bir suavi değilim eski bir madende göçük gibiyim anda

 

Şafaktan sonra yük olur semaya ayın ışığı

Aynı rüyanın peşinde işler insan aynı günahı

Ne zor aciz olmak hep bir ölüm korkusu

Kimim ben göremediğim kâbenin kıblesini aldım dizimin dibine

 

Gecede mahçup olur gün ağarıp şems doğunca

Nefesini kestiğim sözün kanı bulaştı kağıtlara

Taşların gücüne inanıyorum musalla'da

Dualarım olduğundan habersizce konduğumda

 

Tavaf ediyor rüzgar yerle gök arasında üryandır gece

Susarsın işte bazen değer bin bir heceye

Bırakırsın kelâmı kadim dostun geceye

Kapanınca üstüme gece denen şu perde

Mavi Şehrin Kalemleri

ÇİÇEKLİ PERDE

BAHAR ÖNEN BÜKE

Ne bilsin ki yoldan geçenler

Yalnızlığa hapsedilmiş duvarlar arasında

Çiçekli perdeli evde

Bozkıra dönmüş ömürler

Aşkı amentü

Acısı billah

Gözleri yüreklere bela

Ahşap sandukadaki anılar nemli gözlerine ceza

Buruk tebessümlü yaralı bir bakıştır ömür

Dolaşır durur damarlarda

Feryat figan ötüşür kargalar balkonunda

 

Bilir misiniz siz hiç

Yanlızlığın dibi neresi?

Yalnızlığın dibi

Benimsemektir kimsesizliği

Ve sevmektir acıyı

Ve kabulleniştir çaresizce çaresizliği

Boş odalarda çığlık atarken anılar

Afakın kirpiklerinde sallanır

Mecalsiz, çıt çıkmaz kimsesizlikte

Çiçekli olsa ne yazar, ceza evinin avlusu gibidir artık balkonlar

Yüreğin  kuş konmaz dallarına gelip konmaz artık hiç göçmen kuşlar

 

İnsanın ömrü de mevsimlere benzer ya

Tutsak kaldı kışa

Firaridir hep baharlar

Çiçekli perdeli evin çiçekli balkonu mutlu günlerden yadigar

Güneşli günlerinin kimseleri yadigara ağyar

Kapalı çiçekli perdeler ve

Kapatmış kalbinin kepenklerini

Karı yalnızlığa tekabül etmişti

İçli bir ahla

Düşüp düşüncelere

Sarıp hüznünü tütününe

Bir kibrit çakıp

Hüzün içti

Kabullenip kimsesizliği

Titreyen elinde bir kibrit çöpü

Gözden süzülürken sessiz bir göz yaşı

Baktı gözlerime gözden geçirip ömrü

 

Uzatıp sallayarak bana

Bak dedi, iyi bak evlaat

Anlıyor musun şimdi beni

Budur işte özetle

Ömür bir kibrit çöpü !!

Buz kesti bakışları

Sallayıp ağrıyan başını,

Ya! Öyle evlat, öyle işte evlat!

Aldanmasın kimse çiçekli perdelere

Hep bakire umutlar adadığım ömrüm

Şimdi kimsesizliğimle ölüme gebe !

Budur işte evlat budur özetle

 

Avucuma koyduğu kibrit çöpüne

Susup bakarken

Bedenim bir çığ altında

Çiçekli perdenin pilesinde ömrümü eşeledi beynim

Ömür bize mihman

Sınavlarıdır mihmana mihmandar

Ne bilsin yoldan geçenler ömrünce

Aldanmasın kimse çiçekli perdelere !!

Mavi Şehrin Kalemleri

YILDIZ

EMEL GÜNEŞ

Karanlığın gölgesiyle

buluşan sözcüklerim,

dökülüyor Tahterevalli'nin

bir tarafına.

Ben ve umutlarım ise

karşı tarafında.

Yükseliyoruz ufka.

Bedenim sarılıyor,

ahşabın sıcaklığına.

Kaldırınca başımı,

dokunuyorum yıldızların

karanlıktaki aydınlığına.

Gündüzün güneşiyle,

gecenin ayazında

bir yerlerdeyim.

Mavi Şehrin Kalemleri

KANMA

FİTNAT YILMAZ

Gelmemişse yürek ayaklar ile

Gönül kanma ayağıyla gelene

Gözler bülbül olup gelse de dile

İnanma sözüyle dağlar delene...

 

Hep işi düşünce övgü düzene

Kalemle dans edip destan yazana

Dağ bayır aşarak ezber bozana

İnme zirvelerden yokuş belene

 

Yolun yarısında yoldan sapana

Hoşkurdum denince tuzla kopana

Baklava içinden payı kapana

Yanma çıkar için gönül çelene

 

Üfürükle bol keseden atana

Acımadan dostlarını satana

En sonunda çamurlara batana

Dönme plan kurup yüze gülene

 

Her mevsimde farklı yöne esene

Bile bile bam teline basana

Sıkışınca tüm zehrini kusana

Donma sakın çıngıraklı yılana

 

Çirkef dediğine köle olana

Diyardan diyara muştu salana

Bilmem kaç masumun ahın alana

Aldanma av yeyip yaşı salana

 

Üşenmeden masaları kurana

Kadehleri birbirine vurana

Müptela olmuşsa fındık kırana

Banma klavuzu karga olana

 

Alı al moru mor olsada düzen

Ömrünü verdiğin olur hep üzen

Ebruli görsede karada yüzen

Boyanma her çeşit rengi bilene

Boyanma her çeşit rengi bilene

Mavi Şehrin Kalemleri

VEDA EDİYORUM

MEHMET ÖKSÜZ

Güneşi içerken yorgun bedenim

Uzaklara dalan yüreğimle depreşecek

Katiller sırtlanların savaşını izleyecek

Kaybedilen yuvalar sokaklarda yaşayacak

Sırlı gecelerin doğumlarında sıkışan yürekler

Zalimlerin diyarında aşksız yaşayacak...

 

Dalgalar gözlerimin içinden süzülürken

Yüreğime yapışan özlemlerin ürpertmesinden

Zamanın her salisesinde büyüyen bitkinliklerimden

Sahte insanlara kırgınlıklarımdan bahsediyorum...

 

Şairler hep hüznü yazıyormuş

Yüreklere acı taşıyormuş

Yüksek tepelerden beyazlıklarla bakıyormuş.

Hey şair

Mutluluğu tanıyorsan

Hadi gel

Huzurun adresini yaz bize

Gözlerimin içine bakarak anlat hayatın ederini

Zamanın büyük gücünü haykır evrene

Kırık notlu hayatlara dizelerinle can ver...

 

Cuma pazarlarını

Cumartesilerde koşuşan insanları

Pazar günlerinin ağır sancılarını

İnsanları karalamadan sevgiyle dokunarak

Ölümün gerçek olduğunu anlatan şiirler yazarak

Zaman elinden gitmeden eserlerini miras bırakarak

Şair yüreğinle mutluluk serp gönüllere...

 

Nazımın yaşadığı asil topraklardan

Mesnet olmayan soytarı kelimeler işitiyorum.

Karanlıklar üşütüyor bedenimi

Ağır sehpaların arasından

Türkülere

Şiirlere

Canımla veda ediyorum.

Mavi Şehrin Kalemleri

DOKTOR BEY

HASAN KADAKOĞLU

ÇORUM / SUNGURLU

Gönlümün pek çok yarası

Merhem varsa sür doktor bey

Kalbim sızlar, sol burası

Aşkın gözü kör doktor bey

 

Yar için, can feda dedim

Sanma ki ben sopa yedim

Kavga ettim, bak ölmedim

Yüzüm, gözüm mor doktor bey

 

Giyme allı, pullu esbab

Görmesin hiç eş, dost, ahbab

Yürek çoktan olmuş kebab

Söndüremen kor doktor bey

 

Çok acayip, ben bir hoştum

Bazen durgun, bazen coştum

Yar peşinde epey koştum

Bitti dizde fer doktor bey

 

Kraliçem küstü bana

Kıyarım der; vallah cana

Ağlıyorum yana yana

Onsuz hayat zor doktor bey

 

Hasan; bünyem erir hızla

Meramımı döktüm sazla

Oyalama beni fazla

Derde çare yar doktor bey

Bakmadan Geçme