NEREYE GİDERSİN...
ZİHNİ AKBULUT
İki dirhem, bir çekirdek
Takıp takıştırır çıkar yola
İşve edersin sağa, sola
Çıkmış söyle nereye gidersin.
Bel kıvırmalar bir alem
Versemde almaz selam
Olmaz ki sende güzel kélam
İki çift söz eyle nereye gidersin .
Çingene desem alınırsın
Poşa desem yerinirsin
İltifat etsem gerinirsin
Söyle deli kız nereye gidersin.
Kız sende hiç akıl yok
Nasihata karnın tok
Sabit duran bir yerin yok
Söyle oynak kız nereye gidersin.
Gittiğin yol yol değil
Ah o hallerin hâl değil
Konuşmaların hiç ar değil
Söyle deli kız nereye gidersin…
GİTME KADIN
KADİR KIRMIZITAŞ
Ne kıyamettir nede sırat
Benden önce gitme kadın
Dost düşmana cümleye inat
Benden önce gitme kadın
Gecelerin uykusu kaçar
Ayrılık içimde yara açar
Fazla sürmez canım çıkar
Benden önce gitme kadın
Yanlızlığı hiç taşıyamam
Bir gün bile yaşıyamam
Ben bu yükü taşıyamam
Benden önce gitme kadın
Daralır ömür sokaklarım
İsmini her an sayıklarım
Sensiz maziyi yoklarım
Benden önce gitme kadın
Yatak yorgan taş kesilir
Evim temelinden yıkılır
Otuz iki dişim dökülür
Benden önce gitme kadın
Günlerim geceye döner
Gözlerimin ferim söner
Baykuşlar viraneme konar
Benden önce gitme kadın
Ocağım söner yakan olmaz
Dönüp yüzüme bakan olmaz
Oğulum kızım yıl’da gelmez
Benden önce gitme kadın
Eğilir başım yaş dökülür
Yürek parça parça sökülür
Kalan saçımda dökülür
Benden önce gitme kadın
Gülüşüme yasak gelir
Dört duvar üstüme gelir
Bu can bedene ağır gelir
Benden önce gitme kadın
Sen gidersen bitmez savaş
Neler görür neler bu baş
Zehir olur bal bildiğin aş
Benden önce gitme kadın
Başımdan eser güz yelleri
Hazana döner yaz gülleri
Kulak duymaz şirin dilleri
Benden önce gitme kadın
Yüce dağım duman olur
Başa türlü türlü haller gelir
Yaz baharım zemher olur
Benden önce gitme kadın
Elinde olsa sözün sözdür
Sevgi içten bakan gözdür
Ne deridir güzel yüzdür
Benden önce gitme kadın
Kapımı rüzgar açıp kapar
Dost el gibi uzaktan bakar
Hasretin inceden içimi yakar
Benden önce gitme kadın
Dünya yalan insan zalim
Hak vakidir cümleye ölüm
Sen ne dersin söyle gülüm
Benden önce gitme kadın
Arzı niyazım bundan benim
Benden sonra kalksın gemin
Senden önce toprağa tenim
Benden önce gitme kadın
Bu handa konuktur insan
Ne hancı kalır nede bedesten
Sen gidersen solar gülüstan
Benden önce gitme kadın
YORULDUM İŞTE
NURHAN USLU
Ne yapsam bitmiyor benle savaşım
Yavru ceylan gibi vuruldum işte.
Görenler ne bilsin! nedir telaşım
Tut ki Celladıma sarıldım işte
Bilmem ki ben nasıl oldu da şaştım
Bilmem ki ben nasıl gözleri şaştım
Bilmem ki ben nasıl girdaba düştüm
Beni aramaktan yoruldum İşte
Ağlamak yetmiyor olmuyor çare
Gözüme küsüyor o, nurlu hare
Kalbimi aç da gör can pare pare
Ağladım ağladım duruldum İşte
FATMA TURAN
Sen! var ya ahh Sen!
Şu gelen bahar gibisin ömrüme.
Önce tomurcuk olur sonra yaprak olur açarsın
Bir gül gibi açar sonra çiçekler gibi kokarsın
Kokunu salarsın her yere amber amber.
Sonra diken olur dikenlerini yüreğime batırırsın...
Nisan yağmurları gibi yağarsın bir anda.
Önce hafif hafif bir rüzgar meltem eser
Sonra birden şimşekler gibi çakar yıldırımlar
düşer bedenime.
Birdenbire bardaktan boşalırcasına yağarsın ıslanırım sevginle...
Sen! var ya ahh Sen!..
Nisan yağmuru gibi yağarsın serin serin.
Sonra bir Mayıs tazeliğini güzelliğini, Çisil çisil, çiselersin hissettirirsin,, sıcacık ve narin.
Ve kaybolursun bir anda ararım sokaklarda, Sen var ya ahh Sen.
nerelerdesin..
Sen! var ya ahh Sen!
Kendini görürsün hep yükseklerde.
Perde koyarsın aramıza neden hep benimle..
Dolu olup yağsanda şu bi çare ömrüme.
Yinede Nisan yağmuru gibi sevgin ömrüme.
Sen! var ya ahh Sen!..
AYNADAKİ KADIN
REYHAN YILMAZ
Bazı aynalar var
Olduğundan daha genç
Bazı aynalar var
Olduğundan daha güzel gösteriyor
Bazı aynalarda gerçeği yüzüne yüzüne
Tokat gibi vuruyor
Ne gençlik kalıyor
Ne güzellik
Hey aynadaki kadın
Bu benmiyim
Hani nerede
Gece gibi karanlık
Lüle lüle saçların
Gergin yay gibi simsiyah kaşların
Nerede gül yapraği gibi
Pürüzsüz yüzün
Nerede inci gibi dişlerin
Benmiyim bu aynadaki kadın
Yüzüne zemheri ayazı vurmuş
Gözünün feri sönmüş
Hazan vuran bağlara dönmüş
Beden yorgun
Sırtında ki yüreğinde ki yüklerden
Um ufak olmuş dağ gibi
Beden kırgın
Ruhuna çığ düşmüş
Derdi dağları aşmış
Gün yüzü görmeden
Sararıp solmuş gül gibi
Beden vurgun
Deryalara atılan
Boğulmamak için çırpınan
Kurtulduğunu sanarken
Vurgun yemiş sol gibi
Gönül deli
Anlamaz yaşı başı
Eser kavak yeli
Şahlanır kamçı yemiş
Yılkı atı gibi
Gönül hoyrat
Sığmaz ele avuca
Afacan çocuk gibi
Düşeceğini bile bile
Uçar hep yükseklerde
Gönül toy
Çağlayarak coşar
Fırtına gibi koşar
İki geri bir ileri
Deli tay gibi yaşar
GELMELİSİN
GÜLHAN GÜRBÜZ
Sevdan yüreğimde paslı bir çivi
Şu mahsun halimi görmelisin yâr
Gönlümde baykuşlar ötüşür gibi
Bu bahar geçmeden gelmelisin yâr
Sevdadan yana hiç gülmedi yüzüm
Farketmiyor artık baharım güzüm
Son nefeste sensin benim son sözüm
Şu mahsun halimi görmelisin yâr
Sen benim içimde her mevsim bahar
Bak yüreğimde tatlı bir telaş var
Kırlarda beklemez şu papatyalar
Bu bahar geçmeden gelmelisin yâr
Sendeki bu nazlar bilmem nedendir
Gönlümün sarayı yalnız senindir
Aşkım sandığından daha derindir
Şu mahsun halimi görmelisin yâr
Bu hicran yarası gönlüm har eyler
Çaresiz dertlerim aklım del eyler
Felek talihimi yine kör eyler
Şu garip halimi görmelisin yâr
KİLİM
LATİFE ÖZCAN
Kara kışta ıstar kurup başladı
Kilim seni hangi eller işledi
Sevdasını yüreklere aşladı
Kilim seni hangi eller işledi
İşler iken ne hayaller düşledi
Anamıydı ninemiydi gelinmi
İlmek ilmek işledigi elinmi
Söylenen o manileri bilin mi
Kilim seni hangi eller işledi
İşler iken ne hayaller düşledi
Türkülerin sözlerinde söylenir
Her bir deseninde gönül eylenir
Seni dokuyanlar acep neylenir
Kilim seni hangi eller işledi
İşler iken ne hayaller düşledi
Baharda mı kıştamıydı gönüller
İlmekte mi iptemiydi ak eller
Sevdasını nakışlara dikenler
Kilim seni hangi eller işledi
İşler iken ne hayaller düşledi
Gül dalının yapragımı nakışın
Gözde yaşlar damla damla akışın
Latifeyi kül eyledi bakışın
Kilim seni hangi eller işledi
İşler iken ne hayaller düşledi
SÖKÜP GÖTÜR
OKTAY ÇEKAL
Sen varlığından akıp geliversen eğer,
Bende yüreğimi açıp bekleyeceğim.
Esse yamaçlarıma doğru tatlı seher,
Rüzgârgülü olup ta sana döneceğim.
Gözlerine dolacağım mutluluk olup,
Tenine sarılacak kollarım sokulup.
Varlığıma dalarsan sevgimde boğulup,
Aşkın yediveren gülüne dokunursun.
Dağıtmadan kendini topla bana doğru.
Bir olalım istersen sokul aşka dosdoğru.
Ruhumda açan sevgisin doğruya doğru.
Dört mevsimin gönlünde açan baharımsın.
Yağmur tanesi misali yağsan ne olur?
Bu ömrümde sırılsıklam kalsan ne olur?
Öyle bir sel olup ak ki üstüme doğru…
Söküp te götür beni kendimden ne olur?