Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

ÖMÜR HANIM-1

KEMAL YAZGAN

Ben sende rabbimi sevdim.

Üç ihlas bir sen. Ötesi çokça âmin

Belki biraz, belki birazdan çok

Belki çoktan da çok

Söylenmemiş

Söylenememiş sözcükler biriktirdim sana.

İç güveyinden hallice içim

Göğsümün orta yerinde çoktan seçmeli esmer bir ağrı

Rakımı bir büyük rakı etmeyen sevdalardan geçtim

Geçemedim gözlerinin telvesinden bir kadın öteye

Geçmedi geçer dedikleri ne varsa

Nefesim değse nefsine,

Hani şu türküde olduğu gibi

Hani nefesim nefesine

Valla ve billa

Ve kella öyle kalırım

Varsa bir cennet,

Ki dört kitap var diyor

Bırakıp bir kenara onu

Soluğunu alırım

Ben sende rabbimi sevdim.

Üç ihlas bir sen

Değişilmez hiçbir sevap seninle girilmiş bir günaha

Seninle yürünmüş bir yol yirmi bin fersah

Küt kesilmiş saçların küt diye vuruyorsa şah damarıma

Ki kalibresi, yüzünün yüzölçümüne eşit

Mübalağa yapmıyorum

Birkaç milyon avuç âmin içerim

Adımla aynı cümle içinde geçen adına.

Adın demişken de ayrı bir parantez açılmalı aslında

Ve kapanmadan parantez abdestli okunan bir dua yanına.

Ben sende rabbimi sevdim

Üç ihlas bir sen

Yazma

Tanrım günah yazma

Onu alnıma yaz

Adını adımsız hiçbir yere yazma

Yalan içinde adının geçmediği hadisler

Yalan kaç harikası varsa dünyanın

Nasıl güzel olabilir Artemis’in tapınağı onun elmacık kemiği kadar

Ya da piramitleri mısırın

Mümkün mü tanrım?

Bir tek gülüşüne bir milyon ayet yazılır mümkün mü?

Bir çağ açılır dudaklarını araladığında

Gece, o gözlerini kapattığı zaman karanlık

O güldüğü kadar sıcak güneş

Nasıl yaklaşabilir yanına Olympos’un tanrıları

Kaç hatim gözlerinin telvesine eş değer

Tanrım

Göğsünde uyumanın sevabı kaç bin yıl sürer

Ki saçlarının her teli ibadete açık

Üç ihlas bir sen

Aramızda kalmasın.

Seni seviyorum.

Mavi Şehrin Kalemleri

SONBAHAR

ŞÜKRULLAH YAVUZER

Sonbahar kokar ayrılıklar

Birer veda mektubu gibi

Sarı-turuncu yapraklar

Büküyor belimi

Kurşundan ağır hatıralar

Gidenler  mi Asude

Kalanlar mı bahtiyar

Dönmeye yüz bulur mu

İyi gün dostu kırlangıçlar

Ağlayan bulutların altında

Yalnız bir çınar

Ömür geçti beyhude

Mevsim yine sonbahar

 

Sonbahar kokar ayrılıklar

Gidenlerin ardından bakar

Memleket gözlü kızlar

Vakur ve yorgun

Ihlamurun dallarına

Kimbilir bir daha

Ne zaman konar  kuşlar 

Değişse de mevsimler

Bulut koksa da mısralar

Duru bir  yağmurun altında

Sana hala sarılasım var

Mavi Şehrin Kalemleri

CENNET KUŞLARI

NECLA ARPA GÜLAÇAR

Yüreğim paramparça

Oysa tükenmeyen bir umudun hamisiyim

Geleceğin güzel Narinlerine

Reva görülmüş bez bir torba, kocaman bir kaya parçası

Belki de Narini mutlu edecek dere kenarı.

Şarıltısı ile Narine güzel hayeller kurdaracak olan

Dere kenarı!

Gözler yoruldu seyretmekten

Kulaklar yoruldu dinlemekten.

Yürekler yoruldu sızıdan.

Koşup oynamalıydı seninle birlikte umut.

Dar ağacında sallanmalı Narin dalların cellatları.

Uykular derin ama hesaplar çetin.

Affedin bizleri tüm Cennet kuşları.

Cellatlarınızdan hesap soramadık.

Avuçlarımızda acıdan başka avuntu yok.

Daha az acıları kıskanır olduk.

Bizden önde giden umudun yolcularıyız artık.

Önden giden cennet kuşları!

Ne olur affa layık olamasakta affedin bizleri.

Mavi Şehrin Kalemleri

MEVSİM ARTIK SONBAHAR

KEMAL TEKİR

Geldi yine Sonbahar,

Sararıyor ağaçlar,

Esiyor bak rüzgarlar,

Uçuşuyor yapraklar.

 

Sararmış ,dağ,bayır,kır,

Gökyüzü, kızıl bakır.

Hava,kasvetli ağır,

Dağ başları dumanlıdır.

 

Çiçekler kurur dalda,

 Bülbül feryat,figan da.

Göçmen kuşlar firarda,

Sanki doğa isyanda.

 

Yüreklerde ,gam efkar,

Hüzün yüklü duygular.

Mevsim artık sonbahar,

Başlıyor ayrılıklar.

Mavi Şehrin Kalemleri

BİR GARİP KUL,,,,,

ORHAN BURAN

Gönlüne yük etmiş bir garip kuldu

Eğlemekle derdin bitermi kardaş

Sorun nedir dedim gözleri doldu

Aglamakla derdin bitermi kardaş

 

Har vurup savurmuş yemiş parayı

Evi ile düzeltmemiş arayı

Eski bir bez ile sarar yarayı

Bağlamakla derdin bitermi kardaş

 

Ayağında kirli eskimiş botu

Yırtılmış üstünde giydiği kotu

Bir sigara ile yerdeki otu

Dağlamakla derdin bitermi kardaş

 

Sen sen ol inanma dedim öveni

Unutma bu,halde seni döveni

İnsanlara karşı bütün güveni

Sağlamakla derdin bitermi kardaş

 

Tam kalkarken birer sigara yaktı

Ardımdan sessizce şöyle bir baktı

Buranî bir nehir misali aktı

Çağlamakla derdin bitermi kardaş

Mavi Şehrin Kalemleri

VATANIM

ALİ AKIN(ALBAZOĞLU)

Yardan,serden geçtiğim,

Vatanımdır,vatanım.

Canım feda ettiğim,

Vatanımdır,vatanım.

 

Anadolu bildiğim,

Canım kadar sevdiğim,

Sonsuz kıymet verdiğim,

Vatanımdır,vatanım.

 

Benim için bir cennet,

Benzersiz bir memleket,

Atamızdan emanet,

Vatanımdır,vatanım.

 

Hayat boyu yaşamım,

Burda saklı tüm anım,

Tanrıdan alın yazım,

Vatanımdır,vatanım.

 

Türkl'lüğümü bulduğum,

Ekmek bulup doyduğum,

Benim kurban olduğum,

Vatanımdır,vatanım.

 

Yok dünyada benzeri,

Türk'lüğümün kaderi,

Herşeyden çok ileri,

Vatanımdır,vatanım.

Mavi Şehrin Kalemleri

NEDAMET…             

YALÇIN YÜCESOY

Ben geldim anne!

Asi ruhlu

İsyankar

Ve hayırsız oğlun..

 

Mezar taşını yıkadım

Toprağını düzelttim

Ayrık otlarını temizledim

Ve..

Sonsuz sevgiyle

Ve içim kanayarak!

Başucuna bir demet

Sevdiğin menekşelerden koydum

Ardından!

Bildiğim tüm duaları okudum..

 

Buraları soracak olursan

Uzun yıllar sonra!

Çocukluğumun geçtiği

O yoksul mahalleye uğradım

Evimiz hala ev ama

Ne yazık ki!

Ha yıkıldı, ha yıkılacak

Bahçeyi ısırganlar kaplamış

Kirazı çoktan kesmişler

Üzerinden düştüğüm

Can eriğinin  ise

Kolunu kanadını kırmışlar..

 

Belki diyerek!

Komşu kapıların zilini çaldım

Nedense, hep yabancılar açtı

Ne garip anne!

Sokakta tanıdık bir ses

Aşina bir merhaba yoktu

Ayrıca!

Bakkal Kazım, marketlere yenik düşmüş

Kasap Bilal ise

Evini yükleyip, geçen yıl köyüne dönmüş..

 

Ben mi?

Yine işsiz

Yine avare

Yine sıkıntıdayım

Ve hala!

Pervane böceği gibi

Umutsuzca yönümü aramaktayım

Geçen gün!

Nemrut evsahibim geldi

" Bu ayda ödemezsen

Gözünün yaşına bakmam

Başının çaresine bak dedi!.."

 

Üzülme ama!

Hani, benim için baktığın, bir kız vardı ya!

Hani şu, Zehra teyzenin

Kıvırcık saçlı, kömür gözlü kızı

Maalesef!

Gönlü ben de olsa da

Çaresiz ve istemiyerek

Geçen yıl evlenip

Başka, uzak bir şehire gitti..

 

Hatırlarmısın?

Şu zehiri bırak

Şu zıkkımıda içme derdin!

Hem zehir

Hem de zıkkım

Sensiz ve bitmeyen

Acı dolu gecelerimde

Tek yoldaşım!

Sığınacağım son liman oldu..

 

Bilirsin!

Abimin bir kızı vardı

İçini çekerek!

Ve kısmetse  diyerek

Hep, bir oğlum olsun derdi ya!

Allah, analı babalı büyütsün

Ama!

Bu kez de istediği olmadı..

 

Ablam ise hala kısır

Ve hala!

Bir çocuk ateşi ile yanıyor

Eniştem renk vermesede

Hep, gizli gizli ağlıyor

Ve..

Türbelere çaput bağlayıp

Hala!

Hacı, hocalara gidiyor..

 

Babamı hiç sorma

Kısacası!

Ne gündüzü belli, ne gecesi

Duvardaki resmine bakıp

Boğazında düğümleniyor

O güzel isminin ilk hecesi!

Hep suskun

Hep mahzun ve kederli

İstemiyor artık!

Ne dost, ne arkadaş meclisi

O dağ gibi babam!

Eriyip gitti, kalmadı eski gölgesi..

 

Ben geldim anne!

El emeği, göz nuru

Ördüğün çoraplar düşümde

İşlediğin kazaklar hayalimde

Nakışlı mendillerin

Tarumar olan, yaralı mazimde

Ve..

İki satır yaz diyen

Sitemkar mektupların ise

Şimdi hangi köşede ve kimbilir nerede

İçim yanıyor!

Anıların soluğu kesik

Anılar toz toprak, hüzün için de..

 

Ben geldim anne!

Mezar taşını yıkadım

Toprağını düzelttim

Ayrık otlarını temizledim

Ve..

Sonsuz sevgiyle

Ve içim kanayarak!

Başucuna bir demet

Sevdiğin menekşelerden koydum

Ardından!

Bildiğim tüm duaları okudum..

 

Ben geldim anne!

Asi ruhlu

İsyankar

Ve hayırsız oğlun...

Mavi Şehrin Kalemleri

HAYIRSIZ EVLAT

CEVDET ALTAY

Gereksiz görülmüş eşya misali,

Başından atan var ana, babayı.

Yozlaşmış düzende çoktur emsali,

Mezatta satan var ana babayı.

 

Huzur evi diye bir mezar varmış,

Canlı cenazeler orda yatarmış,

Burulmuş yürekler gözler yaşarmış,

Ölmeden gömen var ana babayı.

 

Keşke doğmasaydın hayırsız evlat,

Ettiğini bulsun akılsız evlat,

Akan bunca yaşa kayıtsız evlat,

İtip de kakan var ana babayı.

 

Verilen emeği heba edenin,

Bir yudum huzuru fazla görenin,

Düzeni bozulur düzen bozanın,

Yazık hor gören var ana babayı.

 

Yedin malı mülkü kalmamış diye,

Elin kızı razı gelmemiş diye,

Çok yaşamış neden ölmemiş diye,

Yurdundan süren var ana babayı.

 

Ettiğini evladından göresin,

Her iki cihanda hesap veresin,

Etme bulma dünyasıdır bilesin,

Sırtından vuran var ana babayı.

 

Altay gidin görün hele neler var,

Huzur evlerinde huzur ne arar,

Torununu görme hayali kurar,

Hedere katan var ana babayı.

Bakmadan Geçme