SABAHLARA KADAR
BÜLENT BAYSAL
Düşler sokağında hancım
Canımda can olan sancım
Suskun dile düşen acım
İçtim sabahlara kadar
Çaresiz derde yabancım
Varsın, varlığındı talan
Sendin canı candan çalan
Nankörmüş sevdalar yalan
İçtim sabahlara kadar
Dil yarası geri kalan
Vazgeçtim, gideli çoksun
Bir yol ki vefadan yoksun
Yorgun yıllarım ne sorsun
İçtim sabahlara kadar
Küllenmiş yarada korsun
01/01/25
BİR DAHA
ERCAN SAĞLAM
Seni zorlayan yok boşa konuşma
Eğer gelmiyorsan gelmem bir daha
Ne sen kaybedersin ne ben küserim
Yanında yönünde olmam bir daha
Huzurun bir buçuk günden ibaret
Sözlerin şüpheli, zandan ibaret
Hayatın bir pıhtı kandan ibaret
Hal hatır sormayı bilmem bir daha
Titreyip dururken gölgeler gibi
Katlanıp atıldım belgeler gibi
Dört mevsim yağışlı bölgeler gibi
Ağlarım ağlarım gülmem bir daha
Pörsümüş bir eşya gibi atıldım
Pazara konulup beleş satıldım
Hayat oyununda yine ütüldüm
Kaçıncı ölümüm ölmem bir daha
Yaslandım kendime düşmemek için
Direndim dayandım taşmamak için
Sabrettim haddimi aşmamak için
Açsan da kapını çalmam bir daha
Fuzuli değilim gazel diyemem
Mahzuni değilim güzel diyemem
Bayağı türküye özel diyemem
Bu sazı elime almam bir daha
BİR KELEBEĞİN NAHİFLİĞİ
ÜMRAN ÖZTÜRK
Bir kelebeğin nahifliğini seçmeliydin,
Kanatlarında yankı bulan sessiz melodiyi.
Her dokunuşu zamanın bir anı,
Ve her hareketi bir dünyayı sarmalı,
Onu sen hala görmedin,
O zarif kırılganlığın içinde kaybolmayı.
Bir rüzgar gibi geçebilirdin,
Kırılmadan, kaybolmadan, yitirilmeden.
Ama sen, uğruna savaştığın dünyada,
Bütün o ince zerafeti unuttun,
Ve derinlere daldın, kaybolurken,
Oysa her şey ne kadar hafif olmalıydı.
O an, kaybolan ne sen ne de zaman,
Geriye sadece toprak ve hayal kaldı.
Ve bir gün, yıllar sonra, belki bir başka rüzgar,
Sana hatırlatacak, kırılmadan uçmanın nasıl olduğunu.
Bir sabah uyanıp, kaybolmuş bir umut ,
Bir anı hatırlatacak, sarhoş bir dokunuş.
Ve o zaman belki, fark edeceksin,
Zarif olmak, var olmanın en güçlü haliymiş.
26. 01.2025 Balıkesir – Edremit
AĞLADIM
BURHAN ŞAHİNER
Bu gözyaşımın sebebini sorma,
İçimi kavuran derde ağladım.
Hayır olur İnşallah, şerre yorma,
Namertler içinde merde ağladım.
Kimisi dışlanmış, hakir görülmüş,
Bir hiç uğruna ölmüş, öldürülmüş,
Kimisi de vatanından sürülmüş,
Zulüm çeken her bir ferde ağladım.
Habibiydi arş alanın Rabbinin
Dostuydu fakirin, yetimin, sabinin,
Âlemi İslam uğruna o Nebinin
Alnından süzülen terde ağladım.
Musibet insana çok ağır gelir,
Siz bilemezsiniz de Allah bilir,
Hoşuna gitmeyen hoş olabilir,
Hayrın içindeki şerde ağladım.
Var iken vatana bunca göz diken
Biter mi aramıza nifak eken,
Öz kardeşine bile silah çeken,
Türke ağladım oy, Kürde ağladım.
İslam sancağı parlarken elinde,
Kelime i Tevhit vardı dilinde,
Yıkılası o Kerbela çölünde,
Gövdeden ayrılan serde ağladım.
Hilalin gölgesine mezar kazın,
Başucuna bunlar şehittir yazın
Çanakkale’de Kürdün, Türkün, Lazın
Kanının aktığı yerde ağladım.
Bizi bizden eden derde ağladım
KADI BEY!
İHSAN FATİH POLAT
( OZAN EBEDİ )
Saygı duyamam sen gibi Kadı’ya
Tanıdığıma pişmân ettin beni
Görünce ayağa kalkmadım diye
Vatan hâini i’lân ettin beni
O gün cebren ayağına çağırdın
Çirkin sesinle şarkını çığırdın
Berbattı şovun, zevkimi batırdın
Yok, alkışlayamam, işlettin beni
Elifbâ’yı sen bulmuşsun! Ne âlâ
Her sözün; başı fenâ, sonu belâ
Tahrîk dolu, zannedersin Kerbelâ
Dilin keskin kılıç, katlettin beni
Kült senden murâdmış onu anladım
Ne büyüksün ki ben küçücük kaldım
Her işe senin adınla başladım!
Kadı Bey! Şaşırttı izzetin beni
Emrine âmâde bu kadar imkân
Daha, daha da diyorsun, yok şakan
Sana dar geliyor mekân, lâmekân
Heyhât! Korkutuyor gayretin beni
Adım attın kim bilir kaç menzile
Ağır git, bastığın yerde zelzele
Kibrin göklerden yüce, arştan bile
Küçük düşürmekmiş âdetin beni
Senden tecellî edecekmiş hukûk
Asarsın diye sonumuzdan korktuk
Hâk terâzîsinde gafleti bulduk
Hâkkımdan etti adâletin beni
Karânlık zihninde iz’âna yer yok
Kapkarârmış kalbin, vicdâna yer yok
Kapılar kapalı, İhsân’a yer yok
Çok güldürüyor asâletin beni
Kim oluyorsun sen? Allâh aşkına!
Meydân okursun ozânın aklına
Yorma dilimi, dönersin şaşkına
Alt etmeye yetmez kudretin beni
Ya sen misin keşîflerin hâkimi?
Senden evvel ben kırdım kalemimi
Ne bileceksin ki Elîf-Lâm-Mîm’i?
Ne cür’et idrâke hüccetin beni?
Kadı Bey, Kadı Bey! Sana derim hey!
Sen misin liyâkat dedikleri şey?
Hâkkın olmayan yerde kaldın epey
İknâ etmedi icâzetin beni
Züht, takvâ nedir? Bilmiyorsan öğren
Muhabbet devşir ki değişsin çehren
Böyle emrediyor çarkı çeviren
Anlamadın ya, harâb ettin beni
Suçüstü oldun; makâm âşığısın
Arzûların hamâlı, eşeğisin
Zevk sende uyur, çılgın döşeğisin
İçmem, sarhoş eder şerbetin beni
Kim bilir daha kaçını azdırdın!
Kaçını kırdın, kaçını kızdırdın?
Sonunda bana bunları yazdırdın
Ver hükmünü, alsın devletin beni
(22.10.2019)
SEVMEK DEĞİL Mİ?
EROL AVCI
Her can ı can bilip seversen eğer
Yaratanın mey'i sevmek değil mi?
Hakkın yarattığı o yüce değer
Yaratanın mey'i sevmek değil mi?
.
Gönül kabesidir insanın evi
Her can ı sevmektir en büyük sevi
Kor la gelmiyor mu demirin tavı
Yaratanın say'ı sevmek değil mi?
.
Kainatın özü canı can bilmek
Eşrefi mâhluktan bir insan olmak
Zor insan doğup ta insanca kalmak
Yaratanın pey'i sevmek değil mi?
.
Adem'in nesliyiz ha siyah beyaz
İnsanı bilmezin gönlüdür ayaz
Canlının yaptığı şu yüce niyaz
Yaratanın hay'ı sevmek değil mi?
.
Kul hakkıyla gelme diyor yaratan
Erol aracıyı çıkar aradan
Sanma yaratılan insan sıradan
Yaratanın mey'i sevmek değil mi?
NAFİLE
NURAY ÜSTÜNDAĞ
Tebessümlerim naftalin kokuyor artık
Yıllarca pencere kenarında kalmış kağıt gibi içimdeki kelimeler
Sararmış kavrulmuş tozlanmış
Virane bir evin diktatör bekçisi cümlelerim
Çıkış vermiyor kaçamak kelimelere
Oysa anlatacak ne çok şey var içimde birikmiş
Durup durup bekliyorum bir sesi kapı eşiğinde
Durgun bir sessizlik
Sessizliğin içinde koca bir sessizlik daha var diyor gölgem sessizce
Bir ben bir gölgem tutunuyoruz birbirimize
Kırgın bakışlarım dokunuyor ayak izlerinin üzerine
Ayak izlerine sarılıyor gölgem umutsuzca
Koca bir hıçkırık isyan ediyor göğüs kafesimde
O özgürleştikçe
Tüm benliğimi kafesler kaplıyor
Gözlerim karanlık gökyüzünde ışık arıyor bir nefeslik
Kendimi sararken son bakısına kundak misali
Yine de gözlerim aramaktan vazgeçmiyor bir şeyleri
Oysa ki ben yorgun bir akşamın sönmüş yıldızı Mahcup kayıyorum gelecekten geçmişe
Her şeyi buluyorum belki ama
Eski beni bulsam da nafile...
AĞIT
GÜL KAÇAR
Viran oldu hanem ocağım söndü
Yüreğimde ateş sönmüyor yavrum
Hazen vurdu bağa güllerin soldu
Yüreğimde ateş sönmüyor yavrum.
Feryadım figanım arşı aştı ya
Boynum eğik kolum yana düştü ya
Güç oldu dert sinem üstü deşti ya
Yüreğimde ateş sönmüyor yavrum .
Mezar kazdım tırnağımla dişimle
Toprağın suladım gözüm yaşımla
Hasretin var yüreğimde döşümde
Yüreğimde ateş sönmüyor yavrum .
Bekledim kapıda çıkan olmadı
Boyandı al kana cana gelmedi
Kesildi takatim derman kalmadı
Yüreğimde ateş sönmüyor yavrum.