Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

HASTALAR HASSAS OLUR

BEKİR OĞUZBAŞARAN

Çabucak kırılırlar

Hassas olur hastalar

İncinir, darılırlar

Hassas olur hastalar

 

Buluttan nem kaparlar

Sözden sitem kaparlar

Hiçten elem kaparlar

Hassas olur hastalar

 

Gönüllerini alın

Kaygılarını salın

Kapılarını çalın

Hassas olur hastalar

 

Dünyâda misâfiriz

Köken aynı, hep biriz

Gelene seviniriz

Hassas olur hastalar

 

Camdan gönlün duvarı

Olun gönül mîmârı

Kalpler Rabb'in diyârı

Hassas olur hastalar

 

Onu üzen söz etme

Yanında kaş göz etme

Kıvılcımı köz etme

Hassas olur hastalar

 

Tesellî et, ölçülü

Açsın yaşama gülü

Hediye et, örtülü

Hassas olur hastalar

 

Sevdiğine gönül kor

Bakma hastaya hor

Sevilen bekleniyor

Hassas olur hastalar

 

Surat sirke satmasın

Kaşlarını çatmasın

Bir köşeye atmasın

Hassas olur hastalar

 

Duâsın almaya bak

Huzurlu kalmaya bak

Sevâba dalmaya bak

Hassas olur hastalar

 

Muhtaçlar, güler yüze

Muhtaçlar, tatlı söze

Muhtaçlar, ilginize

Hassas olur hastalar

 

Sağ baş yastık istemez

Sağken kontrole git tez

Üç yeri mutlaka gez

Hassas olur hastalar

 

Doktorlar, hemşireler

Ona moral vereler

Mutluluğa ereler

Hassas olur hastalar

 

Sağlığın sadakası

Hâlık'ın sınaması

Eyüp'te sabrın hası

Hassas olur hastalar

 

Her şey gelip geçici

Kuşlar gibi uçucu

İnsan, konup göçücü

Hassas olur hastalar...

Mavi Şehrin Kalemleri

BAYRAK

AYŞE ARIKAN

Dalgalan ey şanlı bayrak, gökte hür ve mağrur,

Gölgen düşsün dağlara, toprağa, denize gurur.

Seninle büyür umut, seninle parlar güneş,

Bir milletin yüreğinde, sen ebedî bir ateş.

 

Kanla yoğrulmuş toprak, tarih yazar her yanı,

Şehitlerin fısıldar: “Koru şanını, şanını!”

Her dalgada bir ses var, yankılanır dört yanda,

Vatan aşkı dile gelir, bayrak coşar rüzgârda.

 

Korkma! Sönmez bu meşale, gökler seni bilir,

Sen varsan kalbimizde, millet hep dimdik dirilir.

Ne fırtına, ne zaman, ne düşman sökebilir,

Senin rengin ufukta hep zaferle yükselir!

Mavi Şehrin Kalemleri

HER BAHAR AŞK YENİDEN DOĞAR 

NURAY ÖNGEÇ

Vakur dik başlı dağlar,

Çözer sıyırır beyazlarını,

Nasıl  da gümbür  gümbür,

Akar pınarlar ,şelaleler

Çağlar da çağlar.

Fışkırır  bereket, toprağın bağrından.

Deli deli eserken rüzgar 

Saçılır  köpük  köpük tomurcuklar dallardan,

Gönüllere  davet vardır kırlardan,

Her ilkbahar,işte aşk böyle doğar...

 

Bir uyanıştır başlar,havada,suda toprakta.

Neşe, sevinç  çığlık olur ruhlarda.

Kuşlar, bir başka ötüşürler ağaçlarda. 

Bir kartal uçar o yüksek kayalardan.

Çünkü  aşk yeniden doğar  her bahar...

 

Nisan yağmurları düşer.

Her damla bir duadır doğaya.

Ardından  bir de  güneş doğunca,

Gökkuşağı gökyüzünü  sevgiyle kucaklar.

Çiçekler, kelebekler 

Türkü  söyler  kırlarda.

Ne güzel,  her bahar

Aşk yeniden doğar... 

 

Pencereler, kapılar 

Açılır  sonuna kadar.

Mest eder ,hoş eder o muhteşem  kokular, 

Mutluluk sarar kalplerimizi.

Çünkü  aşk  yeniden doğar her  bahar...

Mavi Şehrin Kalemleri

GİZLİ KALSIN

MEHMET AKKURT ÇİRKİN

Bilmem bu feleğin nesi var bende

Aşılmaz dağ gibi yığdı önüme

Kapanmaz yaralar işledi tende

Sarma bu yaramı çor gizli kalsın

 

Bilmezleri benim derdim gamanım

Arşa kadar çıkar inan dumanım

Sele verdim elde olan samanım

Sarma bu yaramı zor gizli kalsın

 

Çekilmez dertlerim hep sıra sıra

Bu devran sürerse bendedir sıra

Azrail’i atlamaz benimdir sıra

Sarma bu yaramı kor gizli kalsın

 

Sorma hocam sorma işliyor yara

Her ne yaptıysam bulmadım çare

Açsam şu yüreği simsiyah kara

Sarma bu yarayı dor gizli kalsın 

 

Ha yaşamışım ha ben ölmüşüm

Yalancı dünyada çoru görmüşüm

Yaşayan tabutta çirkin gömüşüm

Sarma bu yarayı yor gizli kalsın

16.02.2025

Mavi Şehrin Kalemleri

BİR VEDANIN ACISI–BABAMA

KENAN ADSAZ

Teneşire...acısı soğuk bir ölümün

Geçmez feryadına,

Gam-ı isyanın alâsına,

Teslimiyeti yokluğa çıkmış

Bir kimsesizliğin

Yoksuzluğuna kaldım;

Ben benliğimden ziyade,

Kendime yabancıyım şimdi...Tabuta...bedeni daha soğumamış

Bir üşümenin derdine,

Öpülesi ellere ırak kalan

Göz temasına,

Döndükçe uyanır ümidiyle

Uzanıveren

Bir çınarın hareketsizliğine

Çocukluğumu bıraktım ben;

Daha büyümem demişken,

Büyüdün diyen kadere kaldım ben...toprağa...üzerine serpilen bir yalnızlığın

İlk mesafesine,

Sırtını dayadığı mekânın

Semasına veda edişine,

Karanlığın koyu yüküne

Tek kalmasına,

Feryad eder,

Yanarım bu sızıya ben...her güne...bu amansız gidişin

Her defasına,

Yine aynı korkuyla

Yeniden ölürüm ben

Ve her anısına,

Kaçırılan her ana,

Belki de yerine,

Yeniden yaşamayı düşlerim ben...

Mavi Şehrin Kalemleri

''AKDAMAR ADASI'NA İTHAFEN''

ENSAR CEVAL

Ah Tamara! ..

yorgun dalgaları en iyi sen bilirsin

mehtapsız gecelerde usulca ağlayışları

bir sen dinledin turnaların serenadını

ayrılık akşamlarını kucakladığında

bir sen emzirdin kucağında dolunayı.

simsiyah dumanlar kaplarken asumanı.

 

Ah Tamara! ..

koca bir mavilikte bir başına

mahzun kalışına mı yanayım

derinlerde sakladığın sevdalılara mı

ah! ..o gözlerindeki kırmızılık

iştiha çığlıklarına düşmüş can mı,

yüreğinin sıcaklığı mı, hınç mı?

sen mi seçtin erbain yalnızlığını

yoksa bir ah mı bağladı ayaklarını.

 

Ah Tamara! ..

Kardeşlerini görürüm, her sabah ve akşam

yanyana dizili beşi bir yerde

en büyük kardeşin zengin, umarsız

küçüğü heybeli yine çarıksız

kınalı, sedef, biraz daha ilerde

kız kardeşin dul, sahipsiz üsküdarda

gelen geçen gemilere karşı arsız

her şeyini almış İstanbul denen hırsız

ne su, ne balık ne de toprak

ne dal, ne yaprak kalmış, çırılçıplak

onlar senin kadar saf ve temiz

onlar senin kadar duru güzellik değil

sen, tamara kal; akdamar sana yakışmaz,

Van'ın en güzel kadını sağlıcakla kal

Tamara, değişme hep öyle kal

Ah Tamara! ..hoşçakal

Mavi Şehrin Kalemleri

BU MUYDU?

MUHAMMET BARAN ASLAN

Sen bas diye toprak oldum, yol oldum.

Kaskatı kalmış gönlüne od oldum.

Kirpiğin tirdir diye ben yay oldum.

Bunca emeğin bahası bu muydu?

 

Nazar etmediğin yerlerde kaldım.

Varılmaz menzilde ben yaya kaldım.

Takvimlerde sensiz aylara kaldım.

Bunca kederin hikmeti bu muydu?

 

Ölmeye, kalmaya ihtimal sendin.

Gönülde, akılda ihtilaf sendin.

İçimi kavuran ihtilâl sendin.

Bunca melâlin kıymeti bu muydu?

 

Bu muydu öyle gecenin seheri?

Seni de yaksın cehennem yelleri.

Bozdun aşk yolunda kadim ezberi.

Bunca çilenin ederi bu muydu?

Mavi Şehrin Kalemleri

BU BAYRAMDA, YİNE BANA AĞLAMAK DÜŞTÜ   

MAHİR ODABAŞI

Bayramlar kimine sevinç, kimine ise acı

Benim için Arife gününden başlıyor sancı

Öz evlatlarım, bana karşı yapıldı yabancı

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Şartlar oluşunca, ayrılık artık hak oldu

İki yavrumda annesinin yanında kaldı

Çocuklara demiş: babanız bizi kovdu

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Kalabalıklar içerisinde inanın yalnızım

Artık bana, bayram şekeri değil lazım

Elimi öpecek yavrularıma çok muhtacım

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Benimde körpe kuzularım vardı

Şimdi benden çok uzaklarda kaldı

Bayramlıklarını, bilmem ki kim aldı?

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Acı haber, tatlı dille verilmez ki,

El çocuğu yavrun gibi sevilmez ki,

Yaşamayan bu hasreti bilmez ki,

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Artık, zile basınca, kapıya koşan olmuyor

Baba bize ne aldın, diye kimse sormuyor

Dağıttığınız oyuncaklar öylece ortada duruyor

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Dün gece küçük kızımı gördüm rüyamda

Ağlayarak dedi: ’hani baba bizi seviyordun ya,

Seni çok özledik, al götür bizi bu bayram yanına’           

Dedim: ’Kızım izin vermiyor ki, annen buraya’

Tam sarılacakken uyandım, başladım ağlamaya     

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Anneler bilirim, çocukları için kendini heba eder,

Anneler bilirim, kendisi için çocuklarını heder eder

Dünya hali bu, bize de yazılmış böyle acı kader

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

 

Odabaşı der,  anne annedir, baba babadır unutulmasın

Ne olur, boşanmalarda çocuklar öç almak için tutulmasın

Birde onların yanında, anne- babaya pervasızca atılmasın

Bu bayramda, yine bana ağlamak düştü

Mavi Şehrin Kalemleri

GÜZEL ATLAR DİYARI

BARIŞ DAĞ

Yüzünün haritasında isimsiz bir şehirim ben

Rüzgarda savrulup bahçene düşen yırtık bir uçurtma

Ne zaman seni düşünsem orada aralık olur her masum haziran

Üşürüm kimseye belli etmem

Sen bile bile yandığım en güzel ateşsin

Hatalarıma en uygun sebebsin. Gururumu hiçe saymaya bahanemsin

 

Gözlerinin sabahında karanlık bir yolum ben

Yağmurda yönünü kaybedip pencerene çarpan şaşkın bir serçe

Ne zaman seni düşünsem orada kabus olur her süslü rüya

Korkarım kimseye belli etmem

Sen göre göre atladığım en güzel uçurumsun

Duygularıma en nazik küfürsün. Düşmanımı sevmeye bahanemsin

 

Saçının tellerinde gizlenmiş anonim bir melodiyim ben

Fırtınanın sürüklediği kıyılarına çarpan serseri bir dalga

Ne zaman seni düşünsem orada biter başlayan her taze umut

Üzülürüm kimseye belli etmem

Sen seve seve yaptığım en güzel yanlışsın

İşlediğim en büyük günahsın. Kendimi kandırmaya bahanemsin

Sen canımı acıtan gerçek bir yalansın

Güzel atlar diyarında vazgeçtiğimsin.

Bakmadan Geçme