MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.
Zaman Algımız
Erdal Şahin
Zaman kavramı, bizim için en girift bir bilmecedir. Akıllı bir varlık olan bizlerin belki de çözemediği, üstesinden gelemediği, değerini bilip hakkıyla yaşayamadığı yegâne şeydir. Dünyada zaman kavramını anlamlandırmaya, ona bir anlam vermeye, onu çözmeye çalışan tek canlı varlık insandır. Ancak o da hakkıyla zamanı çözemediği için, ona değerini vermediği, ona ontolojik amacına göre bir muamelede bulunmadığı için bunda bir yanılgı ve pişmanlık içine girebiliyor. Zira bizler zamanın hâkimi değil, mahkûmuyuz, zamandan bize az bir vakit verilmiş ve zaman bizleri her an kendi içinde eritip öğüten bir değirmen misali.Bizler zamanın değerini, onu veriliş amacına göre yaşayarak ancak gösterebilir, hakkını verebiliriz.
Zaman durdurulamıyor, her an yok olmaya ve yok etmeye doğru akıp gidiyor. Bu âlemde zaman sürekli bizleri sırtında ötelere, zamanın olmadığı diyara taşıyan bir binek misali yol almaktadır. En büyük zaman tüketicisi bizler olduğumuz halde, zamanyokluğundan yakınıp, vakit darlığından yine bizler şikâyet ediyoruz.
Şimdi gün geçtikçe bizler geçmiş zamanımıza daha bir hasret ve özlem duyuyoruz. Çünkü her gelen günün giden günleri arattığı bir zamanda yaşıyoruz. Geçmişte zamana hayata güzellik katanlar, dünyayı yaşanılır kılanlar insanlardı, tıpkı şimdi hayatı zamanı ve dünyayı yaşanmaz kılanların yine insanlar olduğu gibi. Değişen ne! Değişen tabii ki insan, insanın doymak bilmez hırsları, daha çok sahip olabilme daha çok güç elde edebilme hırsı. Ve bunun karşılığında dünya ve hayat şimdi herkesin şikâyet ettiği mutlu olmadığı bir yer haline geldi. Peki değermiydi!Dünyayı hayatı bu hale getirmeye. Zira geçmiş zamanımız demek, en güzel duyguların yaşandığı, doğallığın sadeliğin ve insanlık adına pek çok güzel şeyin mevcut olduğu zaman demekti. İnsanların "ibnülvakt" olduğu yani vaktin çocuğu olduğu zamanlar. Herhalde hangimize geçmişimizden bir gün verseler biz geleceğimizin bir yılını vermeye razı oluruz. Geçmişten uzaklaştıkça ona olan sevgimiz ve özlemimiz kat kat artmaya devam ediyor.
Bugün modern dönemin insanları olan bizlerin zaman algısı gerçekten yanlış bir notadadır. Bizler tamamen zamana tüketici bir gözle bakıyor muamele ediyoruz. Oysa zaman bize verilen en önemli sermayedir ve tek kullanımlık yegâne sermayedir, bizler onu kâra çevirme adına bir çabanın bir gayretin içinde değil aksine onu sürekli değersiz, boş şeylerle tüketmenin bu sermayeyi hoyratça harcamanın uğraşı içerisindeyiz.
Zaman bir bütündür, zamanın bir başı ve bir sonu vardır. Ve zaman da bir amaca mebni olarak yaratılmış bir şeydir. Kâinatta hareket halinde olan her şey bu zamanın içindedir ve hareketleriyle zamana muhtaç ve ona mahkûmdurlar. Varlık içerisinde canlı cansız her bir şeye zamandan bir vakit bir parça bir süre verilmiştir. Varlıkâleminde en hızlı olan şey ışıktır.O bile hareketinde zamana muhtaçtır, zamanıniçindedir. Şuan bu satırları okurken bile zamandan bir vakit harcıyoruz. Gerçekte zaman bir kara delik gibi her şeyi an be an, nefes nefeskendi içine çekip yutan bir sırdır.
Bizler bize verilen zamanı nelere, nerelere harcıyoruz! Gerçekten aklımızla bunun muhasebesini sağlıklı bir şekilde yapabilmeliyiz. Acaba gerçekten zamanımızı, vaktimizi boş malayani gereksiz şeylere mi harcıyoruz, yoksa kazançlı ve sonradan pişman olmayacağımız şeylere mi? Bizler vakit geçirdiğimizi zamanı harcadığımızı söyleriz hep, oysa aynı zamanda vakit de bizleri harcıyor, bizleri tüketiyor, yok ediyor. Onun için bizler zamanı neye harcarsak aslında kendimizi de ona harcıyoruz demektir. Zaman akıp giden bir nehir gibidir, kendisinde bir sefer yıkandığımız ve artık geri gelmeyen bir nehirdir.
Rabbimiz, İlahi kelamının birçok yerinde, zamanın önemini değerini ve var oluş amacını bizlere apaçık bir şekilde gösteriyor. Ona karşı nasıl bir tutum içerisinde bulunmamız gerektiğini bizlere öğretiyor, emrediyor. Ve en çok da zaman ve onun parçaları üzerine yemin ederek insanların dikkatini zamana ve bunun önemine dikkat çekiyor. Örneğin " Düşün zamanın akıp gidişini! Akıp giden zamana yemin olsun ki insanlık hüsrandadır, ancak iman edenler, salih amel işleyenler ve biri birilerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.(asr suresi 1-3) buyurarak zamana karşı tutumumuzun nasıl olması gerektiğini ap açık bir şekilde bizlere gösteriyor.
Gerçek bir zaman bilincine varmamız ve zamanın-vaktin-anın hakkını hakkıyla verebilmemiz temennisiyle. Vaktiniz bereketli olsun.
Bitme
Orhan DEMİRTAŞ
bitme,
bölme bizi ikiye
.......yokluğunun gayya kuyusuna düşürme beni (bizi)
......oysa
............onca aydınlık biriktirmişti(m) k
......buğday adına, başak adına
...bütün yaralar adına
.........................yemin ederim
bitme,
gülüşün düşer aşktan
.....sevmek yasaklanır bir daha
ayaz vurur kalbime
saçımdan parmak uçlarıma kadar üşürüm
...........ve ben iki kere ölürüm
bitme,
kimliksiz bırakma beni
...........................hükümsüz kalırım
benzemem bir daha kendime
..............içimde kırk bir defa kilitli kalırım
dönüşüm olmaz bir daha ömrüme, gitme
bitme,
azalırım
......havasız kalır anılar
darmadağın olur gül bahçem
..........ansızın bir an devrilir üstüme
ve sevmeye bir daha zaman kalmaz
.....ıssız bir boşluğa düşer hatıralar
bitme,
yasına rehin bırakma beni
tutunamam o gümüş ellerine
......yüzünün kenarından düşerim uçurumuna
bir yanım çığlık olur
öbür yanım buz tutar yokluğunun ayazında
bitme,
............uzun susarım
vakit kalmaz yaşamaya
......uzak bir deniz olur gözlerin
her yanım hüzün
ey benim esmer tenime sürdüğüm sevdam
......aksansız kalırım
.................akrabasız kalırım
unuturum kendimi, adım dünya şiirinin suçlusu olur
bitme,
erken çöker üstüme karanlık
.....kapılarım çalmaz bir daha ışığa
uykusuz kalır zaman
........aşk bize küser
.............gözlerinde tanıdığım ilah küser
öpemem bir daha seni anlının sabahından
bitme,
geç kalırız sevmeye
.......cennetten bir hikaye eksik kalır
artık hiç bir tarih-gönül taşımaz bizi, mahşerde sırat dahil
kal ne olur
........bir daha dene kendini
……………….şafağına sürgün benimde
bitme,
demesen ve sussam
yabani kekik kokulu bir geceye düşerim
konuşsam, yalnızlık alır beni..
senyine de bitme, bitme ne olur
ve istersen yeniden başlat beni sen olan herhangi bir yerden
bitme
sevdanın da kalbi vardır, vebali ağırdır, gözlerimizi kör etme
bitme,
öksüz bırakma beni
bitersen kıyamet gibi bir havar kopar göğsümden
...ardında, Kenan çölünde kavrulan ağzı açık bir yara kalır
bil ki, senden ötede bana kalacak olan sadece bir ah'dır
bitme,
ağlarım aşkta, acıda, yazıda,
...kağıdı tutuşturur kalemim, bu şehre hüzün düşer
cezr'e ve med'de ait ne varsa sana
............................bittiğin yerde yanmak bana kalır
bitme….
kalbimin söylediği sır, söylemediği sır. bitme
Adem Havva'ya bir kaburgasını verdi
bütün kaburgalarım senin olsun ey en güzelden daha güzel
bitme,
yokluğunla sınama beni
yeryüzü diliyle konuştuğuma bakma sen öyle,
..dünyada olmayan bir sesle haykırıyorum sana,
sevgilim, benim dilim, ehli sohbetim, gitme
bitme,
üç abidem, şah cihanım, taç mahalım, şalimarım.
bitme…
………… BİTME…. BİTME… BİTME…
Urartu'nun Beşiği Gevaş-Kavaş-Vêstan
Ercan Ulutaş
Van'ın saklı ve doğal cenneti, küçük ama şirin ilçesi, güzel memleketim Gevaş ah Gevaş!
Sen ki; Artos Dağı eteğine doğal bir vadi olarak usulca kurulmuşsun; denizin kıyısında yuvanı kurmuşsun, Tamara'yı Aşk'ından sularına kurban eylemişsin, yine de vazgeçilmez bir sevdasın! Sen; Kavaş' sın, sen Gevaş' sın, sen Vestan' sın. Selçukluların başkenti, Urartu'nun beşiği, bin yıllık tarihsel değerlerinle, mezarlıkların kümbetlerinle hala canlı, hala ayakta bir destansın, dedik ya sen Vestan'sın.
Mert insanların yaşadığı, tarihi ve kültürel zenginliği dillere destan Vestan'ın, yalancı cenneti aratmaz koyları, gitmeyen bilmez diyarını, Altın saç, İn Köy, Ağon, ormanlık alanları o kadar çok ki bakir alanı; insani yaşlandırmaz doğası, havası, havzası.
Yeşil örtüyle kaplı her yanı, doyulmaz sularının tadı bahçelerinde nice nimetler yeşerir, bereketlidir toprağı bir başka hayat sunar, Aşk'ıyla insanı deli eder Gevaş.
Tamara' ya ve çoban sevgilisine mezar olan Akdamar Adası dünyada nam salmış, badem ağaçlarıyla kapılarını tüm sevenlere açmış!
Şairlere ilham olmuş Gevaş,
"dalgalar geceyle savaştayken,
sesini tanıyamazdım Tamara,
sana gelmek soğuktan kutsaldı
öfkenin kazandığı yerde yenilgi
ölüm göğsümde muska olurdu "
diye duygularını dile getiriyor şair, Mustafa Işık
Şair Adnan Özkan ise duygularını şöyle dile getiriyor;
" Onsuz gönlüm ıstırapta
Meleklerim geçsin rapta
Ne Erciş'te ne Özalp'ta
Gönlüm Gevaş'ta, Gevaş'ta"
Adına yazılan şiirler devam ediyor!
" Sıcak günde bile akşamlar serin
Van Gölü şifadır, suları derin
Akdamar Adası ayrıdır yerin
Yaz mevsimi bir başkadır Gevaş'ın."
İşte yazmakla anlatmakla bitmiyor güzellikleri; sahilinde martı sesleri, nefis yemekleri, türküleri, kır düğünleri, rengârenk çiçekleri hiç eksilir mi kelebekleri, balı, ceviz bahçeleri, soğuk suları, Alabalık Tesisleri daha ne kadar saklı özellikleri var bir bilseniz kalan ömrünüzü Gevaş ' ta geçirmek isteyecektiniz!
Kimi adına Kavaş diyor, kimi ise Gevaş, ben ise eski ismiyle seslenirim güzel memleketime; Vestan! Ben aşk' ından olmuşum mestan...
Kurşun Yarası
Zeynep ÖZDEMİR (Trvn)
Gözlerinin akına kan dolmuş
O şen şakrak yüzüne gitmeler çökmüş
Eylüller geçeli
Papatyalar sevmiyor çıkalı
Aylar olmuş
Gayri kurşun yarası işler mi ona
Değil mi ki
Vurulmuştu kadın en ince yerinden
İsli bir ışık mahzunluğu çökmüş
evin camlarına
Kilitler pas tutmaya meyletmiş
Duvarlarda sessiz hıçkırık yankılanmış
Kadın yüzünü avucuna dökmüş
Gözleri o kara trende beklemiş
Yol gözlemişti
Beklemek de yol gözlemek de
hiç bu denli pahalı olmamıştı
Yol utanmış Kara trenler karalar bağlamış
Gayri kurşun yarası işler mi ona
Değil mi ki
Vurulmuştu kadın en ince yerinden
Kadın onu beklemiş
Çünkü k/adın varmış adında
Adın varmış k/adında
Yürüdüğün yollarda izin silinmesin diye
Ne çok beklemiş kadın
Güneş bile bulutla ağlamış
Bulut da güneşle yanmış o bekleyişte
Cesarete bedenini giydirmiş ve
Sivil kurşunlar yabana gitmesin diye
Açmış göğsünü hala bekler korkusuzca
Gayri kurşun yarası işler mi ona
Değil mi ki
Vurulmuştu kadın en ince yerinden
Kadın adını yazmıştı
geceye heceleye heceleye
Şimdi Sırılsıklam hayallere gebe gecelere
Umudun yenileyemediği gündüzlere
Ve çorak bir hayata mahkûm edildi
Sevmelerin en güzel yerinde terk edişlere
Yağmur ağıt yaktı
Yapraklar mesken oldu
Yürekse Nice kuş ölülerine mezardı artık
Var bir avuç toprak da sen at
Gayri kurşun yarası işler mi ona
Değil mi ki
Vurulmuştu kadın en ince yerinden
Ne kurşun ne kılıç yarası
İmzasız bir katliamdı bu
Katil yok
Yaşayan binlerce cenaze sokak ortasında
Var bir kurşun da sen sık
Gayri kurşun yarası işler mi ona
Değil mi ki
Vurulmuştu kadın en ince yerinden