MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.
Uyuşturucu ile Mücadelenin Toplumdaki Değer Olgusu
Yaşar Adıyaman
Uyuşturucu kullanımı, gelişen toplumlarda paralel olarak her gün giderek kullanımı artmaktadır uyuşturucu freni patlamış bir kamyon gibi ülkemizde de kan revan halde ilerlemektedir. Bazı ülkelerde tamamen uyuşturucu kullanımı yasak bazı ülkelerde ise kısmen serbesttir. Bana göre tamamen yasaklanmalı sigaranın bile kontrollü düzeyde belli yerlerde satılması gerektiğini düşünüyorum
Toplumların teknoloji ile tanışmaları gelişen küresel ekonomik güçlerin daha çok para kazanmaları ve uyuşturucuyu bir faktör olarak kullanan terör örgütleri organize suç örgütleri ve mafyavari gruplar her gün yeni yollar yeni iştigallerle uyuşturucuyu ülkemiz üzerinden satıyorlar ya da kullanıma hazır hale getirerek değişik etmenlerle Avrupa ya gönderiyorlar. Buda uluslararası bir suç niteliği kazandırıyor aslında ülke olarak değil uluslararası düzeyde etkin bir şekilde mücadele veriliyor verilmesi de gerekir. Burada rakamlar verip çok da konuyu dağıtmak istemiyorum sosyal bir bağ olarak neler yapılması gerekir sosyal devlet olarak neler yapılmalı, devlet kurumlar kanunlar çerçevesinde alacağı önlemler STK'ların yapacağı etkinlikler, aile ve biz faktörleri üzerinde etkin birkaç madde ile özetleyelim.
Özellikle son yıllarda Türkiye genelinde daha isimlerini duymadığımız uyuşturucu maddeleri genç beyinlerimizin hayatıyla oynuyor. Ülkemizde uyuşturucu madde kullanım yaşının 11 - 13'e düştüğü şu günlerde maddeye bağımlılık her geçen gün daha da çok artıyor… Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre Türkiye genelinde 30 olan uyuşturucu bağımlılığının 20 sini 14 - 23 yaş arası gençler oluşturuyor. Buda korkutucu rakamlar ortaya çıkarıyor
Emniyet teşkilatının son dönemlerde etkin bir şekilde uyuşturucu ile mücadele ettiğini hepimiz biliyoruz medyada her gün bu konuyla ilgili haberler duyuyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan; Uyuşturucu ile Mücadele Daire Başkanlığı yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da canla başla mücadele ediyor.
Türkiye, uyuşturucu ticaretinde önemli bir geçiş noktası.Uyuşturucu ile Mücadele Daire Başkanlığı'na bağlı Narko-timler 16 ile küresel düzeyde en çok eroin yakalayarak rekor kırarak batı ülkelerinin takdirini kazandı. Yurt içinde uyuşturucu ile mücadeleye halkın da katılması gerektiğini ifade eden, emniyet güçleri STK'ların etkin olarak panellerle halkı bilinçlendirmeleri gerekir.
Gençlerin uyuşturucudan uzak tutulması ve kötü amaçlı kişilerin tuzaklarına düşmemesi için madde kullanmaya başlamasını önlemede, Ailelerin çocukları ile ilişkilerinde: Çocukları ile kuvvetli sevgi ilişkisi olan doğru ve yanlışları öğreten, davranışları için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve çocuklarını gerçekten dinleyen ebeveynlerin; çocuklarının uygun bir aile ortamında yetişmesini sağlamış olduğuna dikkat çekerek, ebeveynlerin çocuğun harçlığını yaşını,
sosyal çevresini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak belirlemesinde büyük yararlı olacağını düşünmekteyim. Lütfen ebeveynler olarak çocuklarınızın arkadaş çevrelerine dikkat edelim. Arkadaş çevresi ile girilen ortamlarda, bir kereden bir şey olmaz diyerek uyuşturucu ya da alkol bağımlısı olmak kaçınılmaz bir durumdur
Sonuç olarak; Uyuşturucu bağımlılığının 20 sini 14 - 23 yaş arası gençler oluşturuyor. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate almalıdırlar. Son olarak gençlerimizi uyuşturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. İçki uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklıklar, fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran. Zararlı alışkanlıkların temelinde çevre faktörü internet anne baba duyarsızlığı gibi nedenler yatmaktadır.
Bunu önlemek etkin bir mücadeleye bağlıdır. Bu etkenlerin filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır. Bira ve "alkolsüz" denilen bira, alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır. Yine milli manevi değerlerimiz, yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyuşturucu toplumların gelişmemesi yönünde en büyük etkendir. Uyuşturucu kullanmayan bir kişi ne kadar sağlıklı ise uyuşturucu kullanamayan toplumlarda o kadar değerlidir ve değer olgusuna sahiptir. Bilinçli bir toplum geleceğe yönelik yatırımlar gençleri istihdam etmek üreten bir toplum için Bu değerlere sarılmak zorundayız.
Bilge Adam
Yılmaz Şit
Bir gün aklımız başımıza geldiğinde kendimizi affedebilir miyiz bilmem ama vebali büyük suçlar işlemekten uzak durmalıyız. Örneğin; üstünlük taslamak, kılık kıyafete bakarak muamele etmek gibi basit hataların bedelini hangi kutsalımızla ödeyeceğimizi bilmemiz bizim için büyük bir farziyettir.
Bilmeliyiz ki ileriki zamanlarda bize kesilecek makbuzları görmeden evvel; bize gelenler tebligatla tebliğ edilmiştir. Zaten bu suçların cezasıyla ilgili bilge adamlar daima fikirler vermektedirler. Bilge adamın nevi şahsına münhasır deyimiyle; "Biri eğerki kibir ve benliğe kendini kaptırmış ise haline ağlayacak seveni bile yok demektir." Böyle bir divânenin ilahi nazardaki haliyle alakalı şöyle bir izah getiriyor bilge adam; "Böyle bir adamın hali dağın eteğinden geçen patika bir yolda, bir yanı kayalık bir yanı da çalı ağaçlarıyla kaplı daracık bir yolda, sırtında ağır bir yük var ve o yükü bir yere iliştirip düşmesin diye kendini sıkarak geçmeye çalışan bir merkebin haline benzer."
Birde halinden memnun geçici heva ve heveslerden arınmış pak bir adamı nasıl tarif etmiş ona bakalım şimdi; derdi insan ve insanlık olan kişi ise saçının şekli yada elbisesinin ütüsü yolda yürüyüş şekli yahut bulunduğu cemaat içinde yukarı başta oturmuş yada aşağı başta oturmuş gibi bir derdi için de taşımayan insanın ilahi nazardaki mesut haline de şöyle bir izahla anlatıyor bilge adam; bir yolcu düşünün gideceği yere varmak için acelesi yok. Rahvan yürüyen bir atı var. Yolu çiçekli ovalardan geçiyor. Ovanın neresinden giderse gitsin onun için değişmeyecektir. Zaten yeryüzünü gezip görmek istiyor o latif zat çünkü kendisiyle barışık kavgası yok.
Bu insanın düşündüğü tek şey kasr-ı cennet. Yeryüzüne zarar ziyan getirmemek için kimseyle hesabı olmaz. Kıyastan uzak elbisesiyle saçıyla ayakkabısıyla uğraşmak gibi bir derdi yok. Bilge adam onun için şöyle diyordu; düşmanını iyi tanımış düşmana karşı kendini savunmak için silah taşımak gibi bir çabası da yok çünkü düşmanı o rahvan yürüyen atıdır. Onun da sırtına eyer vurmuş ağzına gem takmış istediği gibi yön veriyor. Sırtına bindiği ona düşman olabilir mi olamaz tabi. Bir de şöyle diyordu bilge adam; "Bu latif adam o zavallı kardeşinin intikamını alıyor kibirden belki de yayan gezecekti.
Benlik sinsi bir düşmandır. Korkak olur silahla saldırmaz ancak fitne saçar içerden yıkmaya çalışır diyordu bilge adam. Şimdi kendimizi bir kale gibi kabul edelim diyor bilge adam; Eğerki kalenin kalbi konumunda olan komutan doğru zaman da düşmanın hücum kanallarına uzman birlikler kanalize ederse düşmanın eli zayıflar ve kendisi geri çekilir. Hücum etmek için sinsi düşman pusuya yatar sinsi düşmanın silahı fitnedir. Şimdi diyebilirsiniz ki bir insan kendini kale gibi görürse kibirli olmaz mı? Olur, belki de çünkü her insan bir kaledir derdi bilge adam.Kaleler insan fikirlerinden inşa edilmediler mi? Madem insanların kaleleri inşa edecek kadar büyük bir hafızası varsa o halde her insan bir kaledir diyor bilge adam. Siz ne dersiniz öyle midir acaba?
Ya da kalenin sahipleri komutanlar ve mirler telaşa kapılırlarsa ne yapacaklarını bırakıp sinsi düşmanın ne yapacağını düşünürlerse o zaman öfkeyle kalkıp zararla oturan onlar olurlar diyor bilge adam. Telaş edecek bir durum kalmamış ortada. Çünkü o latif adamın kibri ve benliği dizginlemiş tevazu edasıyla. Bilge adam bir de böyle bir nasihatte bulundu dedi ki kale almazsan sinsi düşmanı etrafın da döner durur ama sana zarar vermez.
Şimdi yeniden başa dönelim arkadaşlar ilk ifade etiğimiz (a) şahsını şöyle bir gözden geçirelim. O zavallı adam saçıyla başıyla uğraşırken haberi olmadan düşmanı onun sırtına binmiş hatta onu en zor patikalardan geçirip onu rezili rüsva ediyor ama o bu durumun farkında bile değil hata biraz daha sırtına yük gelsin diye tıpkı hindi gibi kabarmaya çalışıyor onun için kibrin merkebi derdi. Bilge adam kalenin içini bırakmıştı dış duvarları boyamaya çalışıyordu bunlarla çalışırken çoktan esir düşmüştü ama hala kendini kalenin kralı sanıyordu.
Peki ya (b) şahsı birde onu tanıyalım adam atına binmiş kendi ovası içinde baş hükümdar gibi sürekli kalesini nasıl koruyacağını düşünmekle vaktini harcar. Biliyor ki bu kaleyi ona emanet etmiş ve o emanete iyi bakmaması durumun da emanetin sahibi emanetini elin den alacaktır.Elindeki yetkileri yitirmiş bir insan mahcup ve zelil olmaz mı? Olur, elbet şayet olmuyorsa boş bir kalıptan ibarettir diyor bilge adam.
İkinci yanı (b) şahsı mütevazı tavırlarıyla ona hüküm etmek isteyen kibir ve nefsine karşı galibiyetini alenen ilan etmiş hem de savaşmadan düşmanını esir almış bir isimsiz komutan olarak gayet rahat ve her şeyden habersiz gitmek istediği her yere daha niyet etmeden kendini o rahvan yürüyen atın sırtında bulur. Daha ne istesin çünkü korkusuzdur bilge adam. Onun için kimsenin hedefinde değil derdi.
Şimdi iyi düşünelim arkadaşlar iyi bir atın sahibi olup yeryüzünü o atın sırtında gezmek mi makbuldür acaba yoksa çok değerli bir insanken aklını boşa harcayıp ve o boşa giden aklının belası yüzünden çok ağır bir yükün altına girip zir-u zeber olmak mı makbuldür?
Düşünelim, iyi düşünmezsek bilge adam bizim için neder?
Ha Bu Diyar- 1
Ümit Kayaçelebi
Gide gide vardık biz Edirne'ye
İşte karşımızda muhteşem Selimiye
Kırkpınar da altın kemer hediye
Vasıl olduk buradan biz Kırklareli'ne
Derken efendim Kırklareli'ne vardık
Pınarhisar'da açan gülleri gördük
Fahrettin Alsan'a merhaba dedik
Vasıl olduk buradan biz Tekirdağ'a
Yüksel Dağdeviren'e dedik merhaba
İsmet Karagözün keyfi nasıl acaba
Tekirdağlılar meraklıymış şaraba
Vasıl olduk buradan biz İstanbul'a
Ülkenin kalbi dünya şehri İstanbul
Yedi düvelin rüya şehri İstanbul
Şairlerin hayal, hülya şehri İstanbul
Vasıl olduk buradan biz Çanakkale'ye
Burası Çanakkale geçilmez dedik
Savaşta iki yüz elli bin şehit verdik
Yedi düvele Türkün gücünü gösterdik
Vasıl olduk buradan biz Balıkesir'e
Edremit, Akçay ve yeşil Balıkesir
Kızları de görenleri ediyor esir
Zeytini ve zeytinyağı hep dillerdedir
Vasıl olduk buradan biz Manisa'ya
Manisa Tarzanı Türkiye'de vermiş ün
Tarihi camileri gelin burada görün
Daha bir başkadır mesir olduğu gün
Vasıl olduk buradan biz Kütahya'ya
Manisa'dan yolu verdik yukarı
Buradadır Hisarlı Ahmet'in mezarı
Kütahya bilinir hep çini diyarı
Vasıl olduk buradan biz Uşağa
Çok da merak ettik Uşak neresi
Banazlı İsmail'in duyuluyor sesi
Her yerde satılır Uşak battaniyesi
Vasıl olduk buradan biz İzmir'e
Güzel İzmir Egenin nadide incisi
Herkesçe bilinir Kordon boyu bestesi
Gezip dolanın Çeşme, Urla, Efes'i
Vasıl olduk buradan biz Aydın'a
Adnan Menderesin diyarı Aydın
Atçalı Kel Mehmet'in diyarı Aydın
Dokuz Dağın Efesinin diyarı Aydın
Vasıl olduk buradan biz Denizli'ye
Denizli'nin çok meşhur horozu derler
Denizli'nin çekilmez hiç tozu derler
Denizli'nin çok güzeldir kızı derler
Vasıl olduk buradan biz Muğla'ya
Kimse bahsetmez fazla Muğla'dan
Bir gece yol aldık derken Ula'dan
Dünya bahseder Marmaris'le, Bodrum'dan
Vasıl olduk buradan biz Burdur'a
Aslen Burdurludur dostum İsa Kayacan
Bol bol gölleriyle Türkiye'ye vermiş şan
Testi almalısınız Tefenni'ye uğrarsan
Vasıl olduk buradan biz Isparta'ya
Süleyman Demirel'in diyarı Isparta
İnsan uğramaz mı Eğridir, Gelendost'a
Gül suyu armağan edin eş ile dosta
Vasıl olduk buradan biz Afyon'a
Afyon'un çok meşhur kaymağı derler
Yiğitlerin ve efelerin oymağı derler
Türkülere Konudur Emir Dağı derler
Vasıl olduk buradan biz Eskişehir'e
Bir zamanlar çok ünlüydü es esler
Amigo Orhan ile tutulurdu nefesler
Çok şükür yine yükseliyor o sesler
Vasıl olduk buradan biz Bilecik'e
Bilecik'te yaşar bacım Asiye Karakaş
Eşi ölünce bağrına bastı bir taş
Şimdi Radyo Nağme ona oldu arkadaş
Vasıl olduk buradan biz Bursa'ya
Osmanlının başkenti olan il Bursa
Şeftalisi meşhur yemyeşil Bursa
Bir yanı da Marmara'ya sahil Bursa
Vasıl olduk buradan biz Yalova'ya
Yalova Kaymakamı yok yerinde Vali
Deprem de bükülmüştü buranın beli
Çok şükür şimdi çok iyidir hali
Vasıl olduk buradan Biz İzmit'e
İzmit'te ilk akla gelen şey pişmaniye
Gelen götürüyor dostlarına hediye
Emine Zeynep'te bilmem gitti nereye
Vasıl olduk buradan biz Sakarya'ya
On Yedi Ağustosta yıkılan Sakarya
Birden yer altına batan Sakarya
Otuz bin cana mezar olan Sakarya
Vasıl olduk buradan biz Düzce'ye
Gündüz bitti birden çatınca gece
Sordum bura nere? Dediler; Düzce
Fazla kalmadık yola düştük hemence
Vasıl olduk buradan biz Bolu'ya
Bolu Dağı daim yokuştur derler
Eski çamları da bardak ederler
Köroğlu ve Nigar'dan bahsederler
Vasıl olduk buradan biz Zonguldak'a
Zonguldak Bülent Ecevit'in memleketi
Madenlerde çalışır hep buranın milleti
Rahmetle anıyoruz biz Uzun Mehmet'i
Vasıl olduk buradan biz Bartın'a
Her bir tarafı orman görsen Bartın'ı
Hayran kalırsın Amasra'yı gezsen Bartın'ı
Revadır ne kadar çok övsen Bartın'ı
Vasıl olduk buradan biz Karabük'e
Cevat Bostancı'ya biz misafir olduk
Mihriban türküsünü birlikte okuduk
Demir çelik diyarına çok hayran olduk
Vasıl olduk buradan biz Kastamonu'ya
Şebnem Kısparmağın ata baba diyarı
Şemsi Yastıman'da medarı iftiharı
Atıf Efendinin de buradaymış mezarı
Vasıl olduk buradan biz Çankırı'ya
Dostlarla birlikte Çankırı'ya gittik
Kadri İleri'ye de merhaba dedik
Gece şiir dinletisine katıldık
Vasıl olduk buradan biz Çorum'a
Sorduk dostlara bura Çorum mu dedik
Gitmişken bol bol leblebi yedik
Remziye Mertoğlu'na misafir olduk
Vasıl olduk buradan biz Kırıkkale'ye.
Çorumdan yol aldık Kırıkkale'ye
Merhaba dedik Mehmet İşman beye
Yol boyu Neşet Ertaş'ı dinleye dinleye
Vasıl olduk buradan biz Ankara'ya
Mustafa Kemalin yattığı yer bura
Türkün kalbinin attığı yer bura
Misket'in, oynandığı yer bura
Vasıl olduk buradan biz Kırşehir'e
Neşet Ertaş'a bir selam saldık
Hacı Taşan'ı da hiç unutmadık
Kırşehir'de bir deste gül topladık
Vasıl olduk buradan biz Nevşehir'e
Nevşehir, Hacı Bektaş diyarı
Görmeğe değer Peri Bacaları
Herkes gezip görmeli buraları
Vasıl olduk buradan biz Aksaray'a
Fikret Dikmen beye merhaba dedik
Getirdiği buz gibi ayranı içtik
Şiirler okuduk, türkü söyledik
Vasıl olduk buradan biz Konya'ya
Gez dünyayı gör Konya'yı demişler
Meram bağlarında çek sevdayı demişler
Ziyaret et yüce Mevlana'yı demişler
Vasıl olduk buradan biz Antalya'ya
Bir dünya şehridir güzel Antalya
Turistlerin kaynadığı yerdir Alanya
Konya altından yol alalım Lara'ya
Vasıl olduk buradan biz Karaman'a
Karaman koyununun bir öyküsü vardır
Vanlıların çoğu da Karamanlıdır
Kaya çelebi ailesi de buralıdır
Vasıl olduk buradan biz Mersin'e
Sen, cennet ve cehennemi gördün mü?
Yedi uyuyanları da ziyaret ettin mi?
Mennan ustada da tantuni yedin mi?
Vasıl olduk buradan biz Adana'ya
Şadan Adanalının toprağı Adana
Kartalların yuvası Kozan Dağı Adana
Kozanoğlu'nun meskeni, otağı Adana
Vasıl olduk buradan biz Niğde'ye
Geçti borun pazarı var sen Niğde'ye
Rahmet oku sen Çekiç Ali'ye
Fazla kalmadan var sen Kayseri'ye
Vasıl olduk buradan biz Kayseri'ye
Sucuk, salam, sosis burada çoktur
Fukarası az, zengini pek çoktur
Kayseri'de yan gelip yatmak yoktur
Vasıl olduk buradan biz Yozgat'a
Kayseri'den yukarı Yozgat'a vardık
Bazlama yiye yiye inan usandık
Bir akşamüstü Amasya'ya vardık
Vasıl olduk buradan biz Amasya'ya
Sekiz Cennet Bir Nâr
Abdurrahman Adıyan
"Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bir âlâmet"
Bütün öğretilerin anası olur
Yokluk
Ben ağlarım
Gül fideler ağlar
Sineme kandan acıdan gedikler açtın
Durmadan akar yürür
İsterdim ki bir aşk kanalı açılsın
Sütünden emzirdiğin kahır
Bakışlarında kızdırıp durduğun ihanet
İhanet ki doğurdu bir muhannet
Yediağudan süzüp verdiğin
Şerbetin adını, sabır bildim
Yorgun hanların
Oyuktur mermer basamakları
Bir de, kapı kulpları aslan başlı
Bulutlar sen yüklü
Yağıyor gökten ihanetin
Miadı dolmamış sensizliğin ertesinde
Hazan yanaklarımdan dökülüyor
Onurum iki büklüm
Eşiğinde işretten icazet alıyor
Mavi her dem güzeldir tutukluda
Vefasız çarklar dönüyor gri bakışlarda
Sığınıyor yüreksizliğine öğütülen yüreğim
Uykum suallerde tutuklu
Şafak söküyor
Gözlerim kan çanağı
Beynim zifiri bir ifrit
Kırk kuyunun dibinden çektim ferimi
İpime felek girdabı dolandı
Sana toprak damlardan, patika yollardan
Aşırdığım deyişleri çınlatamadım
Hüzünler bırakmadım yarınlarına
Keder senden yana akıp dururken hâlâ
Sabrım azığımdı, sabrım azığım
Gayri düşlerim mezatta
Bedenim, bedenistanda bir köle
Yeni bir kimlik bürüdün ya bana
Ben öldüm, sen öldün!
Kim demiş 'erkekler ağlamaz'
Ya gözlerime inen bu cerenler
Ya bu mahkûm edası
Ya bu çığlık!
Gözlerimde tedirgin, ürkek bir acı
Omuzlarımda sekiz asrın gizemi
Solgun yanım ağır yaralı yürek
Sırtıma giydirdiğin ateşten gömlek
Senden ırak seninleyim bedenistanda
Şimdi mıhlandım ihanetin duvarına
Terkimde ihanet azığı
Boynumda muhannet muska olmuştur
Ben ağlarım
Gül fideler ağlar
Saçaklardan dökülür yağmur
Islanır şiir
Sekiz cennet bir nâra dönüşür.
Van Kahvaltısı
Rıdvan Şensever
Cızlığı, gavutu, murtuğası
Peyniri, cacığı, yumurtası
Balı, yağı,çörek içi, kaymağın hası
Dünyada bir tane Van Kahvaltısı
Sucuğu, sahanda yağda yumurtası
Zeytini, lavaşı ekmeğin hası
Böreği, çöreği kalaylı ayran tası
Dünyada bir tane Van Kahvaltısı