MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.
Kabuk Sökme Kronolojisi
Ömür Karakaya
Bugün güzel bir konuya değinmek için uyandığımı sanıyorum, uyanır uyanmaz güzel bir konuya el atacağımdan şüphem yoktu çünkü gece güzel bir düş kitabı ile uyuyup güzel bir müzikle uyanmışım bu sabah. Bu bile yeter güzel bir günün geçeceğine ve sonuna bu yazıyla nokta koyacağıma.
Kendimden yola çıkmak gerekirse ben hep güzel şeylerin olacağına inanarak yaşadım ve yaşıyorum size küçük bir tavsiye sizde öyle inanın öyle yaşayın, tavsiye vermek haddim değil affınıza sığınırım. Ben heyecanlanınca hep ellerim terler avuç içime boşalır o enerji, bende soluğu bir kâğıtta ya da üzerine bir şeyler kazınacak bir yerlerde bulurum kendimi. Ellerim terli bu yazıyı yazıyorum kusura bakmayın, terli ellerle yazdığım için değil sizin hiçbir zaman bunu anlayamayacağınızı bildiğim için kusura bakmayın.
Güzel bir gün bugün, güne geceleri kitabını okuduktan sonra rüyalarımda bana özel ders veren adamın birinin bu sözüyle başladım:
" Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye."
Onun adını herkes çok iyi bilmeli, Shakespeare. Bana kalsa ben ders olarak okutmak isterim bu mükemmel ötesi adamı ama birçok şey elimde olmadığı gibi bu da elimde değil. Shakespeare çok özel bir adam bana soracak olursanız ve hayatımda onun çok önemli bir rolü vardır üstelik normal hayatta yetmiyormuş gibi birde rüyalarımda karşıma çıkıyor, o da beni seviyor biliyorum.
Özel hayatıma girmemek gerek diye düşünüyorum sonuçta o da bizim özelimiz ayrıca bu aitlik ekinin verdiği hazzı hiçbir şey vermez zaten, bu cümleyi yazarken htim bunu. İkimiz arasında kalan bir çok sır da vardır muhakkak, sonuçta iki kişilik tüm aşklarda sır kavramı vardır. Bazıları ihanet ile biter, bazıları biter yani hep biter iki kişi arasında var olan aitlik durumu. Şimdi tam da bu noktadan dem vurmak isterim çünkü bunun yazılış amacı buraya varacaktı, ben biraz goygoyu sevdiğim için uzadı söz konusu olan durum, bunun için kusura bakmayın çünkü sizde sıkılmıştınız bazı şeylerden, mutlu olmanızı istedim. Umarım birazcık da olsa bir tebessüm oluşmuştur yüzünüzde buna çok önem veririm ben, ne mutlu bir insanı güldürebilene çünkü onca acı içinde dert içinde birine bir tebessüm vermişseniz buna sebep olmuşsanız kendinizle gurur duyun.
Konuyu dağıtmadım umarım, konu şu hayatınızı bir varlık üzerine odaklayıp yürütmeye çalıştınız biliyorum bende yapmıştım bunu sonra tüm denkleminizi onun üzerine kurduğunuz varlık gitti ve problem çözülmeden altüst olup sizi de problemin en orta noktasına çekti, yanılmıyorum değil mi? Yanılır mıyım hiç, aynı şeyleri yaşayan insanlar yanılır mı hiç. Sonra ne mi oldu, siz kendinizi harap etmeye başladınız, yalnızlığınızla savaştınız kendinizle ve kaybettiniz her defasında ya da o problemi çözmeden başka birilerine problem oldunuz.
İkincisi çok daha kötü umarım yapmadınız bunu. Lütfen yapmayın empati kurup yapmayın bunu. Şimdi size bir çözüm önerim var eğer beni dinleyecekseniz söyleyelim, dinlemiyorsanız da siz bilirsiniz. Ama hepiniz çok iyi insanlarsınız ve dinlemeyi de seversiniz biliyorum. Zaten kötü insanların var olduğuna inanmıyorum ben. Var evet benim gibi kötü insanlar ama onların temeline indiğiniz vakit anlarsınız kötü olmadıklarını ben hariç. Neyse ben devam edeyim kendimi anlatmaya gelmedim zaten, şimdi az evvel bahsettiğim noktada bir itirazım var size tıpkı Müslüm Baba'nın dediği gibi bu düzene itirazım var. İtirazım var kelimesi çok güzel bir kelime bu arada, bunun için de çalışmalarım yok değil. Şimdi o problemden sonrasını konuşmak istiyorum, işte o sap gibi kaldığımız noktada kendimizi çok üzüyoruz, kırıyoruz, başkalarını da kırıyoruz, zarar veriyoruz kendimize vs vs.....
Ben hep bu noktada çözümün elimizde olduğunu düşünüyorum çünkü insan isterse siler, isterse kendisini mutlu edebilir ve ben bu durumu yara-kabuk ilişkisine benzetirim. Elin kesiliyor çok acıyor bir şey yapamıyorsun o an belli bir süre sonra kabuk bağlıyor o yara, söküyorsun tekrar yara oluyor o bölge tabi fiziksel olduğu için ruhsal veyahut psikolojik denklemin süreciyle farkı oluyor tabi bu açıdan bakmamak lazım gerçi içimiz fesat bizim hep işin pisliğini düşünüyoruz bende de oldu o durum şu an. Sonra bakıyorsun ki yara iyileşmiş eskisinden daha taze daha güzel duruyor çünkü iyileşmesini istiyorsun ve müdahale ediyorsun buna öyle de oluyor.
İşte o denklem de böyle bir şey istersen söküp atabilirsin o kişiyi ya da varlığı ama istersen işte o vakit sen çok daha tecrübeli oluyorsun çok daha güzel ve taze. Yani bir daha aşık olabilirsiniz bir daha sevebilirsiniz bu sizin elinizde küsmeyin dönün o kişiye de selam verin, yoldan geçen tanımadığınız birine de hatta tebessüm edin deli desinler ama edin işte çünkü bu dünyayı güzel şeyler kurtaracak sevgi kurtaracak. Beni yanlış da anlamayın oturun acınızı da yaşayın, yalnız da kalın kendinizle yüzleşin de ama harap etmeyin kendinizi bu vesileyle başkasını da üzmeyin zaten bunları yaşamazsınız anlamı kalmaz yaşanan şeylerin ve de ders çıkarılmaz.
Kimse senden değerli değildir diye bitmesi gereken bir yazı bu ama ona da karşıyım çünkü başkasının derdini de dert edin çünkü yarın o duruma düştüğünde çok yalnız olduğunu fark edeceksin ve kimse de seni anlamayacak.
Unutma hayatının ipi senin elinde, istersen her şey olur ama inanmak şartıyla.
İnsan Öyle Yaşar
Erdal Şahin
Bu hafta siz değerli okurlara bir kitap tanıtımında bulunmak istedim. Bu kitap Ercişli değerli yazardostum ağabeyim Yılmaz ŞİT' in "İnsan Öyle Yaşar" adlı ilk kitap çalışması. Kitap, 2017 yılının ilkaylarında Serencam yayınlarından basılıp raflardakiyerini almış ve okuyucusuyla buluşmuştu. Benimde merakla ve heyecanla beklediğim bir kitaptı ve çıkar çıkmaz da bir vesileyle edinip elimden düşürmeden bir iki oturuşta okuyup bitirmiştim. Kitapla ilgili notlarım kısaca şöyledir.
Yazarımız, kitabının ismini ünlü Rus yazar ve edebiyatçı Dostoyevski'nin "İnsan Neyle Yaşar" kitabına nispetle "İnsan Öyle Yaşar" koymuş. Bir anı kitabı olmasına rağmen kitapta kullanılan dil kitaba farklı bir anlam yükleyerek, aslında bir köy özelindeYünören(Xarxüs)belki de tüm doğu köylerine şamil kılınabilecek sosyolojik birgözlem, bir analiz ve gerçek bir tarihi veri ihtiva eden özgün bir deneme çalışmasıdır,diyebiliriz. Zira kitapta anlatılan konular portreler doğu köylerinin hemen hepsinde var olan, karşılaşılabilen yaşanmış ve yaşanabilecek gerçekleri ihtiva ediyor.
Kitabın ilk sayfalarında " ilerleyen yaşında bana böbreğini vererek beni ikinci kez doğuran anneme" diyerek, okuyucuyu derinden sarsan bir ithafla başlıyor. Ve kitabın sayfaları arasında gezinirken insan tarihe bir yolculuğa çıkıyor gibi bir hisse kapılıyor. Kitap beni sanki otuz yıl önceki çocukluğuma ve çocukluğumun geçtiği köy ortamına yolculuğa çıkardı, o döneme götürdü, o dönemin insanlarıyla yaşantılarıyla yüzleştirdi.
Yazarımız otuz- kırk yıl öncesinin bir köyünde (ki bu doğup büyüdüğü ve bu olaylara şahitlik ettiği köydür) buradaki yaşanmışlıkları, acıları, mahrumiyetleri, aşkları, samimiyeti, yardımseverliği, insanlar arası ilişkileri, doğayı,mekânı, zamanı, portreleri ve doğallığı o kadar güzel ve yalın bir dille ifade ediyor ki insan sanki TV karşısında oturmuş da bir film, bir belgesel seyrediyormuş gibi canlı, canlı ve daha da ötesi bunları birebir yaşayarak kendisini bu hayatın içinde hissederek yaşar, görür ve şahit olur.
Yazarımızın kitabında anlattığı portreler hikâyeler olaylar birer hayal ürünü kurgular değildirler. Bunlar tamamen yaşanmış kimilerine bizzat kendisinin şahit olduğu ve yaşadığı,kimilerini de büyüklerinin anlattığı ve onunda bir araya getirip kelimelerle resmini çekip biz okuyuculara sunduğu hayatın bir döneminin gerçek yaşanmışlıklarıdır.
Değerli yazarımız kitabında daha modernizmin girmediği, uğramadığı bir yaşam beldesindeki bir köydeki hayatın doğallığından bir avuç hikâye devşirir bizlere. Kırk yıl öncesinin dünyasının küçük kuytu bir doğu köyünde tarihinin tozlu raflarından gün yüzüne çıkartır. Yazarımız elektriğin yolun televizyon ve telefonun velhasıl şimdi mevcut olan pek çok teknolojik alet ve aygıtın olmadığı bulunmadığı bir ortamda bir vasatta insanın neyle ve nasıl yaşadığına dair pek çok örnekler verir ve İnsan Öyle Yaşar der.
Kitap bir anı, birhikâye, birotobiyografi, bir tarihi belge, bir adap ve bir belgesel niteliğinde çalışmadır,diyebiliriz. Şimdinin dünyasında hayatımızın her anına giren ve aslında hayatlarımızı kolaylaştırıp bizi mutlu etmeleri gereken o kadar teknolojik araç aygıt mevcuttur ki ancak bunlar her nedense mutluluk değil daha çok mutsuzluk ve huzursuzluk getirmiş durumda. Bu çalışma gösteriyor ki geriye gidildikçe yani daha az şeye eşyaya alet, edevata teknolojik ürüne sahip olundukça sanki mutluluk ve huzur daha çok görülüyor.
Öyle veya böyle, insan kendisine emanet olarak verilen hayatı yaşar ve vakti dolunca da göçüp gider bu geçici mekândan, bu gurbet diyarından. Herkes kendi hikâyesini bulunduğu zamanda mekânda yaşar ve herkes aslında hikâyesinin başrol kahramanıdır. Elbette aslolan insanın nasıl ve niçin yaşadığıdır bu geçici hayatı. Önemli olan bu hayatı mutlu huzurlu ve gayeli yaşamaktır, bu yüzden insanın özellikle modern çağdaş insanın yaşam şekillerini kalitesini sorgulaması lazım. İşte bu çalışmadan öğreniyoruz, demek ki insan tüm olumsuzluklara rağmen aslında öyle veya böyle yaşar ve güzel de mutluda yaşar, yaşayabilir.
Evet, kırk yıl öncesinin bir köyünde tüm olumsuzluklara rağmen hayatın, yaşamın nasıl olduğunu ve insanların neyle nasıl yaşadığını, merak etmek isteyen oradaki aşklara kavgalara insanlar arası güzel ilişkilere vakıf olmak isteyene İnsan Öyle Yaşar' ı okumalarını tavsiye ederim…
Ha Bu Diyar- 2
Ümit Kayaçelebi
Şah zadeler diyarıdır derler burası
Dünyada, Türkiye'de meşhur elması
Dillerdedir Ferhat ile Şirin efsanesi
Vasıl olduk buradan biz Sinop'a
Van Valisi Ali Paşanın mezarı burada
Bir zamanların meşhur zindanları burada
Aldırma gönül şiiri yazıldı burada
Vasıl olduk buradan biz Samsun'a
Mustafa Kemal'in çıktığı yerdir Samsun
Kurtuluş Savaşını başlattığı yerdir samsun
Dağ başını duman aldığı yerdir Samsun.
Vasıl olduk buradan biz Tokat'a.
Dillerde söylenir hep Niksar'ın fidanları
Gezip görmeğe değer Ballıca Mağaraları
Şahin Gül tekin gibi vardır saz ustaları
Vasıl olduk buradan biz. Sivas'a
Sivas ellerinde sazım çalındı
Veysel Baba senelerdir anıldı
Madımak Otelinde nice cana kıyıldı
Vasıl olduk buradan biz Malatya'ya
Kayısı yemeye Malatya'ya gidelim
Şirin Darende'de mola verelim
Malatyalı Fahri'den bir şarkı dinleyelim
Vasıl olduk buradan biz Adıyaman'a.
..
Koman ege de sabah güneşi seyreyle
Kâhta'da da buluş Kâhtalı Mıçeyle
Menzildeki erenlere de bir selam eyle
Vasıl olduk buradan biz Maraş'a
Sütçü İmam burada destan yazmıştır
Maraşlı cihada kalkıp düşmanı kovmuştur
Derken Maraş Kahraman Maraş olmuştur.
Vasıl olduk buradan biz Osmaniye'ye
Bahçeli'nin doğduğu yer Osmaniye
Sevdikleri yemekleri de bostan iye
Ayaküstü uğradık bizim Sofi Aliye
Vasıl olduk buradan biz Antakya'ya
Birçok dinin buluştuğu yerdir Antakya
Dostluğa doğru koştuğu yerdir Antakya
Hoşgörünün zirve yaptığı yerdir Antakya
Vasıl olduk buradan biz Gazi Antep'e
Antep Şahin Beyin vuruştuğu yer
Kara Yılanın toprağa düştüğü yer
Ezo Gelin'in Şitto ile buluştuğu yer
Vasıl olduk buradan biz Kilis'e
Saygıyla andım Coşkun Uygun kardeşi
Bu memleketin evladı Doğan Güreş'i
Ufukta batmadan akşam güneşi
Vasıl olduk buradan biz Şanlıurfa'ya
Akşam olur çiğ köfteler yoğrulur
Gelir sazlar divan kurulur
Yanık yanık uzun hava okunur
Vasıl olduk buradan biz Mardin'e
Mardin Kapı hep şen olur derler
Müslüman ve Süryani geçinip giderler
Burayı gelip görenler hayran kalırlar
Vasıl olduk buradan biz Diyarbakır'a
Karpuzun en iyisi, en irisi burada
Herkesin bildiği Kenan Temizi burada
Türkiye'nin Celal Güzelses'i burada
Vasıl olduk buradan biz Elazığ'a
Kürsü başında icra edilir gamzedeler
Çayda çırayı oynar gakkoş zedeler
Anılır Enver Demirbağ gibi niceler.
Vasıl olduk buradan biz Tunceli'ye
Dağların arasında kalmış Tunceli
Dersim iken bir gün olmuş Tunceli
Yeşil dağlarında dokumuş Tunceli
Vasıl olduk buradan biz Erzincan'a
Nice depremlerin vurduğu yer bura
Yeni Erzincan'ın kurulduğu yer bura
Erzincanlının artık yorulduğu yer bura.
Vasıl olduk buradan biz Gümüşhane'ye
Sakal tutandan aşağı indik dereye
Bir de baktık vardık Gümüşhane'ye
Şarkılar, türküler söyleye söyleye
Vasıl olduk buradan biz Giresun'a
Giresun'da yüzer durur kayıklar
Bahçeler de kızlar fındık ayıklar
Bir zamanlar çok ünlüydü çotanaklar
Vasıl olduk buradan biz Trabzon'a
Trabzon'da ilk akla gelen Sümela
Trabzonspor zirveye oynuyor hala
Selam, Seza Turgut, Erdoğan Topçuya
Vasıl olduk buradan biz Rize'ye
Trabzon'dan yol aldık biz Rize'ye
Selam gönderdik Yaşar Karagöz beye
Hayran kaldım doğrusu İkizdere'ye
Vasıl olduk buradan biz Artvin'e
Artvin'in çok meşhurdur Ata barı
Uçsuz bucaksızdır yemyeşil ormanları
Gümbür gümbür akan çağlayan suları
Vasıl olduk buradan biz Ardahan'a
Önce kaza idi daha sonra il oldu
Haritada şehir diye yerini aldı
Kafilemiz ikindide yola revan oldu
Vasıl olduk buradan biz Kars'a.
Kars cennet ülkemizin serhat şehri
Çok lezzetlidir buranın lor peyniri
Rahmetle anılır Sarıkamış Şehitleri
Vasıl olduk buradan biz Iğdır'a
Iğdır çok benziyor Çukur ovaya
Bağlarında dallar durur meyveye
Nice gelen hayran kalır buraya
Vasıl olduk buradan biz Ağrı'ya
İshak Paşa Sarayını görmeye gelin
Ağrı Dağına selam vermeye gelin
Ahmed-i Hani'yi ziyaret etmeye gelin
Vasıl olduk buradan biz Erzurum'a
Dadaşların Bar oynadığı yerdir bura
Nene Hatun'un destan yazdığı yerdir bura
Kışın tez baharın geç geldiği yer bura
Vasıl olduk buradan biz Bingöl'e
Bin Gölü vardır derler bu şehrin
Ormanları da uçsuz bucaksızdır bu şehrin
Laleler diyarı Muş'ta komşusudur bu şehrin
Vasıl olduk buradan biz Muş'a
Burası Muştur ve yolu yokuştur
Çoğu bilmez ama lalesi de meşhurdur
Müştehir Kara kaya'nın da baba yurdudur
Vasıl olduk buradan biz Batman'a
Hasan Keyfi görünce ne güzel dedik
Nice erenlerin ruhuna fatihe verdik
Akşamüstü rotayı Siirt'e çevirdik
Vasıl olduk buradan biz Siirt'e
Siirt denilen bu yer evliyalar diyarı
Ziyaret edilir Veysel Karanı'nın mezarı
Dillerdedir hep Siirt'in biryanı
Vasıl olduk buradan biz Şırnak'a
Şırnak'ta bir tek kömür çıkmakta
Ekmek davasına madenlerde çalışmakta
Bir kısmı da altın şehir İstanbul'a koşmakta
Vasıl olduk buradan biz Bitlis'e
Şehr-i Bitlis'te vardır beş minare
Yurt olmamıştır Büyük İskender'e
Büryan yemeye çoğu gelir bu yere
Vasıl olduk buradan biz Bayburt'a
De get Bayburt de get Bayburt diyemem
Burayı görmeden gelip geçemem
Neyi çok meşhurdur onu da bilemem
Vasıl olduk buradan biz Ordu'ya
Ordunun Dereleri hep yukarı akarken
Gelenler Boz Tepeden bakarken
Ümit Tok can'da Hekim Oğlu'nu okurken
Vasıl olduk buradan biz Hakkâri'ye
Zap Suyunun geniş olur yatağı
Süvari Ğelo da burada kurmuş otağı
Her daim başı Dumanlı Cilo Dağı
Vasıl olduk buradan biz Şehri Van'a
Dünyada Van ahrette iman derler
Emrah'la Selvi'den de bahsederler
Bizim burada kediye hep pişik derler
Vasıl olduk Van'a ve burada kaldık
Diriliş
Necla Arpa Gülaçar
Küçücük bir meyve fidanıydım
Büyüdüm ağaç oldum zaman içerisinde
Toprağım sendin,
Güneşim, suyum sendin
Beni toprağa diken bir sebep vardı
Bütün sebepleri sebep kılan sendin...
Bir bahar günü taze bir genç olduğumda
Dallarım beyaz çiçekler açtığında
Bir gelin kadar alımlı ve çok güzel idim
Bakanlar 'bahar geldi yine ağaçlar çiçek açtı
Görenler 'senin büyüklüğünü anladı bir daha..'
Sonra olgunlaştım meyveye durdum
Bir yiyen bir daha istedi benden
Meyvem bitti taşlanmaktan kurtuldum
Yapraklarım kalmıştı her canlıya cansıza
Gölge oluyordum işe yarıyordum yine
Bir gün soğuk bir rüzgar esti üşüdüm titredim
Önce yapraklarım sarardı sonra teker teker düştü
Anladım güz gelmişti, güz ölüme hazırlıktı
Beyaz kar taneleri üzerime düştüğünde
Çoktan ölmüştüm artık üşümüyordum
Kuru dallarım birilerini ısıtıyordu sobada
Yine de mutluydum üzülmüyordum öldüğüme
Çünkü takdir senindi herşeyim sendin.!
Bu yıl ki vazifemi layıkıyla tamamlamıştım
Öldüren de sendin yaşatan da sen
Bir daha ki baharda beni
Yeniden diriltecektin biliyordum
İnsanların bana ihtiyacı oldukça
Beni yaşatacaktın
Biliyordum ve üzülmüyordum..
Tek üzüldüğüm şey!
İnsanların bakıp da ibret almamaları
Seni ben de niye göremiyorlardı ki?
Ölümü niye sevmediklerini hiç anlayamadım
Benim gibi yeniden dirileceklerini bilmiyorlar mı?
Bana ne denli benzediklerini hiç bir zaman
Bilemediler anlamadılar
Rabbim! Ben seni bildiğim için varım
Ben seni bildiğim için mutluyum
Seni bilmek ne büyük saadet
Seni bilmek sana ibadet.....
Şehri- Van
Rıdvan ŞENSEVER
Şu gurbette kalınır ya
Üç ay, beş ay
Ya da yıllar yılı Van’a hasret
Gelinir ya karadan
Tatvan’a doğru
Ne de uzun geçer
Bitmek bilmez rahva
Uzaktan görünür Süphan
Ardından
Rahvan’ın ve hasretin
Tükendiği an
Açılır geniş bir ova gibi
Gölün mavisi
Başka bir havayı
Teneffüs eder ciğerler,
Hangi Vanlı yaşamamıştır ki
Bu hissi
Ver elini uzun
İnce dolambaçlı yollar,
Kah ayrılır kah kavuşur göl ile
Heybetiyle hasrete setvurur
Aşana kadar el çekmez
Kuzgunkıran bitti mi
Hasret bitmiş demektir,
Akdamar, Gevaş, Edremit
Sırasıyla.
İşte hasretin bittiği an
KarşındadırŞehri-Van