MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ

Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.


Balıklar ve Yürekler

Mustafa Işık

… Alın, götürün beni istediğim o bilinmeyenler ülkesine! Alnım kanlar içinde kendimden geçip, bir başkası olabileyim, ölümün eşiğinde…

Titrek dalgalarda kendi sessizliğini biriktiren kocaman denizin orta yerinde tatlı su ile acı su arasındaki ince tülün ürpertisini teselli eden tek gözlü bir korsan kadar cürümleyim hayatta. İsyan bayrağım, kavgalı gemilerin en ücrasına çekili, sanırım bu kara son menzilim. Yeminlerim nafile, geleceğe dair düşlerimi nar kızılı sular asaldım veya çöl sarısı yüreğine. Kurumuş dudağıma tutunup dile gelecek son kelimeleri bir beşikte nehre salıp size doğru gönderdim, sanırım bir daha geri dönmeyeceğiz. Ne balıktır ufka dikili gözlerim ne de yalnız uçan martının kanadında yanık kumru ezgisidir sesim. Yüreğim ki en insani yanım. Yed-i deryanın uçsuz bucaksız koynunda bir başınayım.

Kim salardı da her sabah güneşi denizin yüzüne, haberim olmazdı. Ya ne demeliydim, geceleri denize konan kuş sesli ay şavkına. Bir gün nankörlüğüm beni bir kuytuda boğup, balıklara kurban sunacak ama... Elimdeki fener, yolumu aydınlatmaya yeter sanırdım, heyhat..nafile.Mehtap inatta yine, yıldızlar uykuda, fecrin üstünde kaba karasıyla bir aba. Olsun, denizde ölmemeye ne çaba. Ey, ihanet mucidi Çin! Bugün otuz yedinci gün, yıkılası seddini yüreğime sığdıramadın mı hâlâ?

Yola koyuldum, ama ilerlemek ne mümkün... Kara dalgalar ak dalgaları dövende, aklımda hiç de eskimemiş gökyüzünün halleri, yüreğimde tarifsiz sevda şiirleri… Usandım artık yabancı gibi yaşanmaktan, herkes kendine giderken ben hep denize yoldaşken… ve balıklarım..Her biri ismet incisi; deryada olsa da isyan, nedense Yunus'aydı bütün özlem.

Bu nasıl gecedir, gökler kapkara, bulutlar kat be kat. Ay böğrüme gizlenmiş, gökte kayıp yıldızlar, Ninova'nın ışıkları mı yakılmayı unuttu, nedir bitmeyen hicrân? Her kura çekilişi, edep kölesi bir bakıştım, efendisinden kaçan. Kura..Kayıkta mumya, yüzümde patlayan şamar. Unutmuşum, dua olmazsa ne önemim var, sessizce aşka terk etti beni keşmekeş bu hâl. Dilimde, Şüphesiz ki ben zalimlerdenim, nidası. Kolaydır Rabbime elbette, hem balığa hem geceye hem denize hüküm sürmesi.

Balık mıyım ben, yüreğim sana neden bu kadar çok benziyor her ağlayışımda, annem.

Bu denizdir, evimiz değil ki kapısını açık bırakıp gidiyorsun her zaman. En kolay önce ellerini görür insan, bir işten sonra pişmanlık duyarken. Ben de ellerime baktım ilkin, hesap sorarcasına. Neden kapısını açık bırakmışlardı ki denizin. Balıklar o denizden su içerlerdi hâlbuki her daim.

Olur ya bir gün ölürse balıklar, deniz anlamsız olur; gülsüz gülistan gibi, ceylanız orman gibi…  Kulağımda, - özgürlüğü seven kadınlar güzeldir, şarkısı; ayağım tuzlu cam kırığında deniz suyu nefesi ve hatıramda eksilmezdi; - ver cenneti al elmayı, hatırası. Neden hiç dilimden eksik olmuyor ki annemin; -ölenin dostu olmaz, son havadisi.

Kalple seçmek gözle seçmekten daha kolaydı, çok geç öğrendim; muştu gelirken, tufanından kalan son balığın ölmediğine... Yoksa Nuh Nebi, hiç bindirmemiş miydi gemiye? Camsız mı kalmıştı eskici dükkânı. Yoksa bütün bunlar cennetten düşme bir elmadan ısırık mıydı? Ölen bendim de haberim mi yoktu?

Eğer ölen ben isem, deniz o zaman daha çok kıymetlenecek, ama bilemeyeceğim. Belki benim için çok ağlayacaksın, denizin üstüne çokça çiçek bırakacaksın. Balıkların hafızasında kayda değer çok övgü sözleri söyleyeceksin… Bilemeyeceğim. Ne olur o vakit yüreğimi bin balığa eşit pay edin.

Yusuf'un Üç Gömleği

Rabia Gökçe Gündüz

Kur'an'ı Kerim'de kıssalara yer verilen peygamberler, sahip oldukları benzer niteliklere ve çağlarının ortak noktası olan tevhid inancına ilave olarak gönderildikleri dönem ve sosyal şartlara göre farklılık arz eden örnek davranışlar sergilemişlerdir.

Kıssaların en güzeli (Ahsenü'lKasas) olarak nitelendirilen Yusuf Kıssası'nda kıskançlık, şefkat, ihanet, İntikam gibi kötülük dürtülerinin arasından iffet, doğruluk, erdem gibi iyilik ve ahlak değerlerinin öne çıkararak pratik hayata yansıması dikkat çeker.

Hz. Yusuf'un hayatı, üç gömlekle örülmüş gibidir. Çocukluk dönemini hatırlatan kanlı gömleği Yusuf'un; kıskanç, sevgisiz ve mağrur kardeşlerinin yalancı, hileye, azgınlığa, taşkınlığa dalmışlıklarını simgelerken öbür yandan da Yusuf'un melekesi, masumiyeti, mağduriyeti, mazlumiyetini simgeler. Bu kanlı gömlek Yusuf'u masum,  kardeşlerinin gaddariyetine uğradığı için mağdur, zulmüne uğradığı için mazlum yapmıştır.

Mısır sosyetesinin en önde gelen kadınlarından biri olan Züleyha'nın fitnesine karşı güçlü iradesine direnirken arkadan yırtılan gömleği ise Allah'ın zinayı haram kılan hükmünü hatırlayıp bu fiilin çirkinliğini görmesi ve Allah'tan hayâetmesiydi.

Yusuf'unhayâsı, takvası, iffeti, ismeti o kadar yüksek ahlakı o kadar nezih idi ki öyle kritik bir anda bile rabbinden hayâ edebiliyor, onun burhanını görüp hatırlabiliyor, gözünün önünde tutabiliyor, onun denetimini ense kökünde hissedebiliyordu.

Hz. Yusuf'un ikinci gömleği sadece onun ismetine iffetine namus ve haysiyetini kararlılıkla koruma çabasını simgelemekle kalmaz, aynı zamanda hem Rabbine hem de efendisine sadakatini, vefasını kanıtlayışının delili olur.

Kardeşleri vasıtasıyla babası Hz. Yakup'a gönderdiği gömleği ise olgunluk ve iktidar dönemindeki istikametini simgeler. İman, ihlas, ihsan ve takva sahibi olan Hz. Yusuf bu meziyetlerinin, güzel ahlakının ve yıllar süren sabrının, sebatının, mükâfatını bu dünyada iken görmüş, Rabbi tarafından güzel bir makama getirilmişti.

Hz Yusuf'un Allah'ın müjdelediği ahiret mükâfatı ise bu dünya makamlarıyla asla kıyaslanamaz. Dolayısıyla Hz Yusuf'u örnek alıp bu dünyada ulaştığı maddi makam ve mevkilerden ziyade manevi makamlara ve ahiret yurdunda ulaşacağı nimetlere, mükâfatlara göz dikmeli, onlara kavuşmaya çalışmalıyız.

Maddi makamlara kavuştuğumuzda ise asla böbürlenip kibirlenmemeli, şımarmamalı, değişmemeli, tevhit akidesinden ve davalarından asla taviz vermemeliyiz.

Kehanetin Şifresi

Şeymanur Burta

Bir kehanetin şifresiydi

Sanki hayat

Arayıp da bulamadığım

Susup da konuşamadığım

Haykırıp da duyamadığım

Kaldırımlar kadar kirli

Okyanus kadar derin

Hayata olan inancım

Nefretin sancısıydı oysa

Onursuzdu, kabaydı

Ve acımasız

Karmakarışık desenler

Renk renk sitemler

Ve korkunç ölümler

Her şey böyleyken

Zordur anı yaşamak

Ölüm kokusu an tadında

Yalancı gülmeler kadar

Istırap yaratan

Acımasız duygular

Nefret solumuş çiçek

Ve kan kokusu

Hayatıma renk katan

Adil olamayan davalar

Davası olmayan davalılar

Ve unutulmak

Cehenneme mahkum olmuş

Onca insan

Ders veren tecrübeler

Ve acımasız hayat

Sürükleniyorum çaresizliğe

Ellerinden bir şey gelmeyen

Sakinliğimle

Sevginin bile

Üstesinden gelemediği

Bir savaştı hayat

İyilerin yenildiği

Kötülerin ise

Hüküm sürdüğü

Bir dünyada

Memleket Kokulu Direnç

Fırat Yıldız

Yanık bir türkü düşmüş

Diline dilimizden

Hangi yılların yorgunluğu bu

Ne gelir elimizden

Saçlarına aklar düşmüş

Yüzünde kavisli çizgiler

Neyin yorgunluğu bunlar

Ne gelir elimizde?

Yıllar eskitememiş gülüşünü

Sevincin neyedir

Nasırlı avuçların

Memleket kokuyor

Neye niyettir

Başında oyalı yazman

Elinde örgün

Ahir zamanın rehavetine

Değmemiş görgün

Uykusuzluğun

Ağlayışlara peşkeş

Gecelere sürgün

Bu nasıl merhamettir

Nasıl oldu bu sezgiler

Bir yorgunluk var üstünde

Bu neyin direnci

Umut belemişsin kendine

Daha baharında bir genci

Umudu olmuşsun gencin

Merhameti sevinci

Umut fışkırıyor gözlerinden

Gölgeleyemiyor çizgiler

Cehennemi söndürür

Bir ağlayışın var

Dar gelir bu merhamete cennet

Sana dar

Ayakların altına serilmiş

Dünya arasında duvar

İyilerin yüzüne

Dünyada gülündüğünü

Yazmıyor yazgılar

Yıllar eskitememiş gülüşünü

Sevincin neyedir

Nasırlı avuçların

Memleket kokuyor

Neye niyettir

Bir Umut

Agit Altıntaş

Bir umut demişti Nüpelda

Çiçek kokusu salsın bahar

Kuşlar

Kuşlar uçuversin

Gökyüzü mavisine

Kahkahalar! Dillerinden

Düşmesin çocukların

Mutsuz

Bitmezsin sevdalar

Leylasız

Düşmezsin mecnunlar

Çöllere

Zin

Mem'osuna kavuşsun

Esmer tenli bir Mezopotamya sabahı,

Sürgüne

Vurulmazsın kaya'nın ahmedi!

Şiirde

Yazabilisin Ahmedlerin arifi

Dört

Nala aşk'a koşsun

Ayrılığın girdabına düşen

Yüreğin hali !

Zindanlar da çürümesin

Züleyha'nın ay yüzlü yâri

Kızıl kana bulanmazsın

Fatıma'nın biriciği Hazreti Ali.

Umut dedi işte Nüpelda!

Bir umut

Bir yakarış, bir isyan, bir dua

Bir

Bir umut !

Bir umut ..

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme