MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ

Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.

Fidana Can Suyu

Mustafa Ayyürek

Hassas bir zihin yeryüzünde yeşermiş bir bitki gördü mü hemen yaptığı işi bırakır, o müthiş görüntüye odaklanır. Gözleriyle bitkinin değişik noktalarını kolaçan ederek bu muazzam varlığın keşfedilmemiş özelliklerini bilmenin çabasına düşer. Tıpkı Maksim Gorki'nin Tolstoy'un eserine duyduğu o hayranlık gibi şaşırır, şaşa kalır.

Ne diyordu Mehmet Kaplan Gorki için, "Gorki hayran dolu bakışlarla Tolstoy'un kitabını incelerken, o sihirli kitaptaki ifadelerin yazı ve mürekkepten ibaret olduğunu görüyor ve şaşkınlığı daha da bir artıyordu."Ve o bitkiyi inceleyen hassas zihin tıpkı Gorki'yle benzer olarak bu bitkinin ileriki bir zamanda kurumuş bir ot ya da sobada tutuşturulacak bir odun olacağını kabul etmiyordu.

Ki bir bitki sadece bir bitki değildir aynı zamanda nefes alma kaynağımız; ciğerlerimizdir. Bir bitki aynı zamanda beton yığınlarını delip geçen muazzam çiçektir; güldür. Bir bitki hiç şüphesiz bizim gibi beslenmeye ihtiyaç duyan, çoğalan, yaşayandır; canlıdır. Türkiye'nin dağlık bölgesinde yetişen bir 'Geven,' Tropikal bir bölgede yetişen bir 'Mango'dan farksızdır. Çünkü bir bitki doğal yaşamın en kutsanmış parçasıdır; panzehirdir. İşte bu hissiyata sahip o hassas zihinden hiçbir vakit kan ve gözyaşına sebep olacak bir eylem çabası gözlenmeyecektir. Ütopik bir bakış açısıyla diyebiliriz ki onunla kâinat ihya olacak, gereksiz sonuçlar gün yüzüne çıkmayacaktır(Savaş-Yıkım-Cinayet vb gibi)…

Bahçemizin en güzel köşesinde her zaman ya bir çiçek olur ya da tüm ihtişamı ile dededen kalma bir çınar. Bir çocuğun en güzel çocukluk anıları ya bir 'Kayısı' ağacında gizlidir ya da güz mevsiminde ceviz koparmak için çıktığı ve dalından düşüp kolunu kırdığı 'Ceviz' ağacındadır.

Şehirlere giderek mahkûm olduğumuz bu asırda eskiyi yaşatan kaç yaşlı tanırsınız ki size tarlasında bulunan elmanın tadından, söğüt ağacının gölgesinden, kavakların uzun Selvi boyundan ve hepsinin toplamından bahsetmemiş olsun. Sahi siz hiç yaşlılarla konuşur musunuz? Tıpkı toprak gibi çatlamış ellerinden, yaş süzülen gözlerinden hiç öper misiniz hiç?

Ben öptüm ve diyebilirim ki öz yurdum gibi kokuyordu, toprak gibi... Bunu sevmediğini söyleyen varsa yağmurlu günde toprakta yürüyüp o canlı, etli-kanlı hissiyatı hiç almamış demektir. Ne yazık, kendilerine ne yazık etmişler onlar. Tabi sizden bahsetmiyorum, o siz değilsiniz. Bir bakıma benim ve o dur ama siz değilsiniz. Öğle vakti yemekten sonra artan yemek kalıntılarını suyu ile beraber ağacın köküne döken, tencere veya çaydanlıktaki o sıcak suyu yeni yeşermiş bitkilerin üzerine döken kimdi diye merak ediyorum. Yoksa ben miydim?

Yeni fidan vermiş üzüm ağacının köküne mangalın közünü döktük de öldürdük orada yuva yapmış karıncaları, öldürdük nemli topraktan kafasını yeni çıkarmış solucanları. Bir vakit hassas olan o zihinler şimdinin 'Noel' katili. Yavrulama mevsiminde göçe giden balıkların, kıyıya vurmuş balinaların, kürkü için öldürülmüş fokların, sırf deri çantası olsun diye tekrar tekrar öldürülmüş yılanların katili.

Dedesini dinlemeyen söz katili, ninesini ezip geçen kuş katili. Bunca hassasiyetsizlik varken hiç durabilir mi akan insan kanı ve kendisine dur diyebilir mi insan katili, bebek katili…

Tekrar daha selim bir yaşam için, "Hassas bir zihin yeryüzünde yeşermiş bir bitki gördü mü hemen yaptığı işi bırakıp, o müthiş görüntüye odaklanmalı ve her şeyi unutmalı."

Fidana can suyu olmalı…

 

 

Sessiz Çığlığım

Yaşar Adıyaman

Son günlerde sosyal medya ve ikiyüzlü insanlardan rahatsız olduğumu ifade etmek istiyorum... Kimi vatan, millet kahramanı kesilmiş klavye milliyetçiliği yapıyor. Kimi bilim adamı edası ile mütefekkir, yazar, şair ilanı baht etmiş kendini, ama ağzında siyaset kavramı denilen numarayı küfür ihsanı bir lisan ile klavye milliyetçiliği yapıyor.

Kimi bir grup sosyal medyada ahlaksızca yapılan ve gerçekten toplumun kanayan yaralarını dile getirirken bile küfür ile ahlak dersi vermeye çalışıyor. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı hayatımızı ve gençlerimizi esir almışken sadece konuşmaktan ibaret bir kaç aciz cümleden ileriye bir icraatın olmadığını görüyoruz...

Menfaati ile size değer veren bir sosyal medya arkadaşlığı üzerinde her gün tehditler savuran bir garip grup ile klavye dostluğunu özetleyen insanların satılık ruhlarından parça parça sunuşu görüyoruz....Hayvan hakları savunucuları dışında sadece kendini gündemde tutmak için yazıp çizen ve kapısının önündeki kediye bir damla su veremeyen insanları da maalesef gördük ve görüyoruz.

Yasak olduğu halde avperesetliği ile nesli tükenmekte olan hayvanları hunharca katleden insan denebilirse ki ben demiyorum kişileri de gördük. Başta Filistin, Arakan, Suriye, Doğu Türkistan olmak üzere yeryüzünde bulunan mazlum halklara yapılan eziyet ve soykırım saldırıları bir iki gün sosyal medyada gündeminde tutan efendicilerin başka bir gündeme doğru uzayan ve bu önemli konuyu unutan klavye milliyetçiliği kişileri de gördük. Salya akıtarak hakaret eden ve edebiyle sosyal medyayı kullanan kişilere saldıran kişilerin gün geçtikçe, maalesef türemeye devam ediyor....

İdam isteyen insanlar var. Fakat Anayasaya bir gece eklenecek bir madde ile başta çocuk istismarcıları olmak üzere ek madde ile hadım edildikten sonra bir ay içinde ölüm cezasına çarptırılması diye eklenebilir... Kardeş halklar olarak bir arada yaşayacaksak, ötekileştirmeden bir birimize yaşama alanları açmalıyız...

Benden olmayan dinimden değildir mantığı ile köle pazarına dönecek coğrafyaların olmaması için evrensel insan hakları beyannamesi ile güncel yazarların bu konuları kitaplaştırarak önümüze getirmeleri gerekir. Her konuda birbirimize hiç bir menfaat gözetilmeksizin yardımcı olmalıyız ve muhabbetle birbirimize yakınlık göstermeliyiz...

Şahsım adına ülkemizi çok seven bir kardeşiniz olarak gelin bu günden itibaren birbirimize destek olacak şekilde yardım edelim cehaleti yenmek için küçük bir adım ile onurlu ve büyük bir hedefe koşalım:

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" şuuru ile hareket edelim...

Merhametli vicdanlı terbiyeli ahlaklı çocuklar yetiştirelim....

Maddiyatı geri plana atalım, lüks evlerde konu komşuyu çağırarak hava atmak yerine mütevazı hayatlar yaşayalım... Ancak ve ancak biz hep birlikte bir oluruz. Çocuk istismarları, tecavüz, hırsızlık yüz kızartıcı suçlar, hayvanlara eziyet eden kişileri anında ilgili mercilere bildirelim ve bu işin takipçisi olalım...

Faiz, tefecilik, küçük yaşta evlendirilen kız çocuklarının simsarları ve dini istismar edenlere fırsat vermeyelim. Yarın geç olmadan bu günden sonra kesinlikle sosyal medyada küfürlü sin-kaflı cümleler kurmadan öz Türkçemizi edep adap ile önce dilimizi temizleyerek bu işe omuz verelim... Severek, sevinerek, sevilerek, değer vererek ve kişilik olarak insan hayatını göz önünde bulundurarak kimseye yük olmadan bir lokmayı paylaşarak beraber yasayalım...

Dosdoğru olalım cehaleti yenmek için küçük bir adım atalım en kadim coğrafyalarda bir kelebeğin rüzgârı ile en gaddar coğrafyalara sevgi dilini yayalım. İnsanlara iş verelim, bunun içinde üretime dayalı köklü bir sistem ile ülkemize destek olalım. Evlerde aş pişsin

Sevgiyle…

 

 

Özgürlüğe Selam

Hakan Pütün

Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya Rasulallah!

Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya Habiballah!

 

Bu ses ile irkildi milyonlar

Bu ses ile yeniden dirildi Müslümanlar

Ey Allah'ın Resulü

Salât-u Selam Senin üzerine olsun!

 

Milyonlar tek yürek, tek bilek oldu

Ya vatan savunulacaktı can pahasına

Ya vatansız kalınacaktı bir hiç uğruna

Sela sesleri, tekbir seslerine karıştı bir anda.

Bir anda hainlerin silah sesleri duyuldu..

 

Allahu Ekber, Allahu Ekber

Dinlemedik tank tüfek,

Direndik tek bir yürek...

Ey Allah'ın Habibi

Salât-u Selam Senin üzerine olsun!

 

Korkmadık, cesur, dik,

Diri durduk, Bir olduk birlik olduk

Tek tek nefsimizi gömerek

Toprağın en derinliğine

Son nefesimizi vatanımıza

Feda etmeye gittik..

 

Ey Allah'ın arşının nuru

Salat-u Selam üzerine olsun!

Bu geleceğimize darbeydi

Bu gençliğimize darbeydi

Bu nefsimize, nefesimize,

Hevesimize darbeydi

 

Ya Vatan için var olacaktık…

Ya da bir hiç uğruna Vatansız kalacaktık..

Ey Allah'ın Mahlûkatının Hayırlısı

Salat-u selam senin üzerine olsun!

 

Rabbim, sana sığındık, inandık, güvendik.

Genç yaşlı çoluk çocuk demedik..

Dilimizde tek bir ve salat-u selam

Gönlümüzde Vatan aşkı

Ey öncekilerin ve sonrakilerin efendisi

Salât-u Selam Senin üzerine olsun!

 

Aldık abdestimizi, vermek için son nefesimizi

Uçağa taş atanı da vardı, tankın altına yatanı da

Ve dilimizde tek cümle,

Gözümüzü karartıp, ardımıza bakmadan

Nefes almadan, nefsimize aldırmadan,

Hainlere dar ettik Temmuzun on beşini..

Hamd Âlemlerin rabbi olan Allah içindir!

 

Nede güzel söylemiş Mehmet Akif;

Ben ezelden beridir, hür yaşadım, hür yaşarım

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 

 

Her Yüzyılda Bir!

Adnan Özkan

Nedir bu çektiğimiz haçlıların elinden

Kin ve nefret akıyor ağız ve gözlerinden

Bu millet bir şahlansa yer-gök oynar yerinden

 

15 Temmuz şamarı bir ders olsun sizlere

Her yüzyılda bir destan yazdırmayın bizlere...

 

Bakın tarihimize şanla, şerefle dolu

İslam ile yoğrulmuş bize derler Türkoğlu

Batılısı ne ise, aynen odur doğulu

 

15 Temmuz şamarı bir ders olsun sizlere

Her yüzyılda bir destan yazdırmayın bizlere...

 

Topa, tüfeğe karşı kurşun olup yağarız

Yurdun ufuklarında güneş olup doğarız..

Her türlü ihaneti, karanlığı boğarız....

 

15 Temmuz şamarı bir ders olsun sizlere

Her yüzyılda bir destan yazdırmayın bizlere...

 

Bugün meydanlardayız yediden, yetmişine

Kendisini adamış bu vatana, bu dine

Yutturmayız vatanı Hainlerin zevkine

 

15 Temmuz şamarı bir ders olsun sizlere

Her yüzyılda bir destan yazdırmayın bizlere...

 

15 Temmuz akşamı şaha kalktı bu millet

Hainlerin başında paralandı tüm zillet

Maksudumuz şahadet, parolamız hürriyet

 

15 Temmuz şamarı bir ders olsun sizlere

Her yüzyılda bir destan yazdırmayın bizlere...

 

Dün birdi bugün başka, her taraf Çanakkale

Selam Şanlı bayrağa, selam olsun hilale

Ey şımarık Avrupa!Bizi almayan kâle

 

15 Temmuz şamarı bir ders olsun sizlere

Her yüzyılda bir destan yazdırmayın bizlere...

 

 

Kurşunlanıyordu Demokrasi

Talha Yılmaz

(15 Temmuz Anısına)

Sustu dil, durdu fikir, eyvah koptu kıyamet

Cennet ülkeme ya Rab, nerden indi felaket?

 

Sinsice sürünerek sarmış yılan sürüsü

Zehirlemiş vatanı, ufağı-irisi

 

İmanları satılık, gözler koltuk derdinde

Yerleştiler tepeye, hepsi bir av peşinde

 

Hepsi vatan haini, arsız et yiyiciler

Kaç insanın kanına, mikrop gibi girdiler

 

Uğradık haksızlığa, çığlıktaydık yıllardır

Acımızın sebebi hep o uyuyanlardır!

 

Yıllar önce anladık, baktık yaşananlara

Vah ki anlatamadık, körlere, sağırlara

 

Öncesinde üzülen hep benim kardeşlerim

Ne hikmetse kahrolan, bugün yine milletim

 

Trajik bir film gibiydi, gördüğümüz manzara

Güzel ülkemde koptu, bitmeyen bir vaveyla

 

Yağıyordu göklerden, hain mi hain ateş

Kimden aldın o emri, söyle be zalim kalleş?

 

Kimdir eden? Kimlere? Hayret! Bu nasıl vahşet!

Bu vatana sevdalı, kalplere düştü dehşet

 

Demokrasi düşmanı, kustular kinlerini.

Birinci hedefleri, Milletin Meclisi'ydi.

 

Ölmesi mi gerekti, bunca masum insanın?

Can korkusu gelince, açıldı göz Allah'ım

 

Hadi sevinin şimdi, hadi oynayın, gülün

Sahte imamlarınız, jetle yapıyor düğün

 

Kınalar yakın onay veren ellerinize

Üzülmeyin sakın ha, hak yediklerinize

 

Bin bir çelme takıp da yerinden edilenler

Haksızlığa uğrayıp içinden buğz edenler

 

Anlatın derdinizi, hiç görmediğinizi

Af dilemekle Allah, affedecek mi sizi?

Allah affetse bile, kul affetmezse olmaz

Yük yakanızda artık, ölüm bile kurtarmaz

 

Acıları göğsüne, siper yapan milletim

Kahraman ordumdaki Atatürkçü askerim

 

Dününden, tarihinden; ders al, oku ve anlat

Gözünü ve gönlünü, aydınlıklarla donat

 

Demokrasi erdemdir, aldatanlara inat

Etme Allah'tan başka, asla kimseye bi'at

 

"Atatürk ilkeleri" aydınlık yolum benim

Adımız "Türk milleti", tarihi şanlı kavim

 

Sizlere güvenim tam, inmeyecek bayrağım

Ey düşman derdine yan, hür kalacak vatanım!

Bakmadan Geçme