MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.
Enver Dilaver
Ümit Kayaçelebi
Van'ın eski ve köklü ailelerinden Dilaver ailesinin bir ferdi olan Enver Dilaver, 1910 yılında Van'da doğdu. İlkokulu Van'da okuduktan sonra ortaokul ve liseyi Kuleli Askeri Lisesinde tamamladı.
Askeri dişçi olarak ilk görevini İstanbul Maltepe Askeri Lisesinde yaptıktan sonra Erzincan, Siirt, Malatya'da görev yaptıktan sonra Van'a geldi. Van'a geldiğinde kıdemli Binbaşı iken istifa ederek Sağlık Bakanlığında görev aldı. Bir müddet Konya'da görev yaptıktan sonra Van Devlet Hastanesinde çalışırken 1967 yılında İstanbul Beykoz Çocuk Hastanesine tayin edildi ve oradan emekli oldu.
15 Aralık 1983 tarihinde hayata veda eden Enver Dilaver bugün Akköprü Mezarlığında yatmaktadır.
Enver Dilâverin ' Van gölü Dalgalandıkça' ve 'Sizlere yazdım' adlı iki de şiirlerinin yer aldığı kitapları mevcuttur.
Yine Van'da iken 'Van gölü Sanat ve İrfan Derneği' ni kurdu. Ayrıca aylık gazete de çıkardı. Birçok sosyal çalışması olan Enver Dilaver ayrıca Van'da il açık hava Sineması Olan 'Yeni Simema'yı kurmuştur. Çok uzun ömürlü olmasa da Van'da ilk yazlık sinemayı kurma gururu da ona aittir. Bu sinema şu anda Özgür Center İş Merkezi’nin olduğu yerde olup mütevazı bir yazlık sinema idi.
Enver Dilaver'i rahmetle anarken bu arada onun bir şiirini de âcizane sizlere arz ediyorum.
Ömür Geçiyor
Dakikalar hızla gelip geçiyor
Zaman amansızca ömrü biçiyor
Gülün iyisini bülbül seçiyor
Saat, gün, ay derken ömür geçiyor.
**
Ömür bir çiçektir dökülür geçer
Güzellik bir güldür sökülür geçer
Gonca açılınca gül olur geçer
Gonca, gül derken ömür geçiyor
**
Baharın son bulur yazın gelince
İlkbahar güzel kışın eğlence
Ömürler çözülmez, soru bilmece
Bahar kış denirken ömür geçiyor
**
Gençlik bir ateştir çabuk söndü gel
Çağlayan pınarlar sustu dindi gel
Saçlar beyazlandı kışa döndü gel
Sonbaharın erken ömür geçiyor.
Beni Ben Yapan Geçmişime Birkaç Söz
Nurgül Akbaş
Yaşanmışlıkların içinden yazıyorum. Biraz geç kalış, biraz sessiz duruş, biraz uzak bakış ve mecburiyetler… Bilmem gereken birçok şeyi bilememiş biri olarak yazıyorum. Geçmişim ve geleceğimdeki boşluklarla.
Belki çok olan hatamla ve az olan doğrumla. Ama çekinmiyorum yaşamaktan. Çekinmiyorum bilmediklerimi dile getirmekten. Çünkü yaşadıklarımdan çıkardığım en büyük ders, bilmediğime "bilmiyorum" diyebilmekti. Öğrenmenin en güzel kapısıydı bu. Yarım ve uzak kaldıklarımın, tamamlanış şekli.
"Tanıyan bilir" diyerek geçmek kolaydı her zaman. Zor olan, tanınmamış yanlarını tanıtabilmekti. Susanların sesi olmaktı. Memleketinden, hemşerilerinden uzak kalan yanıma sesleniyorum şimdi. Köyümü hayal meyal hatırlayan biri olarak. Hatırladığım bir kaç anıyla sesleniyorum o günlerime.
Dedem ve babamla bağda kaplumbağa bulduğumuz o güne sesleniyorum. Köyde yaşayanların fırın ekmeği sevdiği, şehirde yaşayanların köy ekmeği sevenlerine sesleniyorum. Belki kimsenin köy özlemine karşı susan sesi, olamam! Hatta köyümün memleketimin sesi de olamam.
Çocukluğum, havasını hayal meyal bildiğim memleketimde geçmedi. Hayatını köyde geçirenlere, köyün güzelliğinden dem vuramam. Ama memleketini, yaşadığın yer bilerek büyümek ne demek anlatabilirim. Çocukken aslından uzak kalmak ne demek bilemiyordur insan. Bir karar veriliyor ve küçük olarak, çocuk olarak tek yaptığın şey boyun eğmek, sessiz kalmak oluyordur.
Günün birinde; kabullenmek zorunda kaldığın, uzak kalıştan ötürü oluşan boşluklar… İşte onlar şöyle böyle dolmuyordu. Her şey yarım. Bir o kadar yabancıysan. Bir o kadar yine ve yeniden uzaksan. Hiç bir şeyin yeri dolmuyordu. Bu, tıpkı zamanında alınmayan nefesin, öldürdüğü gibi bir şeydi.
Küçükken alman gereken nefesi, büyüdükten sonra alamazsın. Çoktan yitip gitmiştir o nefes. Havasını bilmiyorsun. Suyunu bilmiyorsun. Kuşlarını, kedilerini tanımıyorsun. Kaç ev olduğunu bilmiyorsun. Hatta kimlerin var olduğunu, kimlerin göçtüklerini bilmiyorsun. Bir bakıyorsun, ucundan yakalamaya çalıştığın hayat, tamamen yabancı kalmış anlatılanlara.
Velhasıl zaman ve mekân fark eder. Özellikle, duygularını yazarak ifade eden bir insana. Şuan, bu satırları yazarken, dedemlerin evinin önünde oturduğumu hayal ediyorum.
Ama sadece hayal ediyorum. Ve şuan hayali bile hatırıma yabancı kalıyor...
Erciş
Erol Çelik
Ne desem anlatsam bilmem ki seni
Halimden anlayan bilensin ERCİŞ
İçimde hasretin yakıyor beni
Sevdayı gönlüme salansın ERCİŞ
Durudur suların masmavi gölün
Dans eder suyunda İnci Kefal'in
Taç giymiş yeşilden beyazlı gelin
Beni benden alan güzelsin ERCİŞ
Kuzey'de dağların dizili durur
Güney'de dalgalar kıyıya vurur
Toprağın bağrında Emrah'ı korur
Selvi'yi Emrah'a verensin ERCİŞ
Suların içinde çekse de çile
Bu dünyaya meydan okuyor kale
Bu haliyle bile benziyor güle
Gülüme suyunu verensin ERCİŞ
Adına türküler çalıyor sazlar
Bağlarda biceğe çıkardı kızlar
Bozuldu bağların yüreğim sızlar
Yüreğime sızı salansın ERCİŞ
Hatun Kadem Paşa seninle yaşar
Hatun'u bilenler kümbete koşar
Bu yürek her daim seninle coşar
Coşkuyu yüreğe salansın ERCİŞ
Haydarbey' de derler erenler yatar
Erenler sevgiye sevgiyi katar
Sana olan sevdam sanma ki biter
Sevdayı gönlüme salansın ERCİŞ
Çelebibağı'na değmesin nazar
Bağrında saklıdır tarihi mezar
Mezarda efsane koçlarım gezer
Bu kültürü bana verensin ERCİŞ
Güzelliğin çoktur yetmiyor sözüm
Sendedir bölgede en iyi üzüm
Bırak toprağına süreyim yüzüm
Toprağa mayanı katansın ERCİŞ
Islak Düşler
Mehmet Şirin Aydemir
Kıyıların bittiği yerde
Başlar yağmur gözleri
Gök kuşanır
Gün tazelenir
Güneş doğuran gülüşlerinde
Menevişler söner
Yediveren gülleri biter
Gamzesinin yamacında
Menekşeler boyun eğer
Bir tutam kekik kokusuna
Bilemezdim gönül konağında
Mihman olduğumu
Ardıç ağaçlarına lir kuşları konar
Kurşuna dizilen hayallerin
Diriliş zam/anı,
Üç elif boyu yaklaşır ab-ı hayat
Sonsuzluğa üflenir ruh
Yağmur sonrası annem
Kokar toprak
Islak düşlerin gölgesinde
Gün ağarır akşamüstü
Hâlâ onda medcezir aklım
Gelgitlerle vakit öldürür
Katli vacip duygular...
Usta
Serhat Yıldız
Sen ki sanatın matemini
Yüreğime işledin be usta
Sen ki acıya bürünmüş
Yüreğimi dinlerdin,
Bilirim be usta
Ömrüme ömür eylerdin
O mahirellerinle
Özlemimi yazıyorum
Bu satırlara yaşlı gözlerle
Sevda'lanırken ben
Aşkın tarihini
Sinende okurdum
Kahrım bitmezdi bilirim
Affet usta
Limandı yüreğin
Şefkat ellerinde
Hafifledi yüküm
Sende dinlenenlerin
Serinleten rüzgarı ustam
Şekil'sizdimsaan düşerken
Hayatı ellerine yazan ustam
Sevmeyi fazladan bilirsin
Ben sevgine muhtaç biriyim
Bedenime can olan ustam
Şimdi geçmişimi arıyorum
Özleminde, sensizliğinde
Kanadı kırık bir kuş gibi
Zamansız yitirdiğim
Hayallerimi topluyorum
Umutla bakan gözlerinde
Ki bağlar gibidir sana özlemim
Sensiz koskocaman hayat
Nasılda bitip solmakta
Solmakta be usta