MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Vansesi Gazetesi ile Van Yazarlar ve Şairler Derneği işbirliğiyle mavi şehrin kalemleri yazıyor.
Bir virüsün etkisi
Mustafa Ayyürek
Bu sözcükler dile getirildiği zaman yazan ve yayımlandığında ise siz okuyanlar tüm gerçekleşenlere rağmen hayatı yine de devam edenlerdensiniz. Kim bilir belki yayımlandığı zaman bu metnin yazarı da hâlâ yaşıyor olacaktır. Tüm bunların yanında şu kesin ki gerçekten olağandışı bir zamanı iştigal etmiş bulunmaktayız. Tüm zamanların olmasa bile yakın geçmişin ve kısmen ileri bir geleceğin en tuhaf yıllarını yaşıyoruz. Saklanmış olan açığa çıkmadan önce bunu (sistemlerin çöküş öncesi, olağan dışı gerçekleşen toplu olayların yansımaları ) ne kadar sürdürebileceğiz, emin değilim.
Arkamızda en dar manası ile yaklaşık olarak 12 bin yıl bırakmış bulunmaktayız. Bu bin yıllar genel itibarı ile kan ve yıkım ile geride kaldı. Ortaçağ karanlığından kalma veba halen yüreklerimizi ürpertmeye devam ediyor. Bu vebayı insanlar yaşamadan önce, yine ölümler oluyor ve toplu kıyımlar ardı sıra kalplerimizi deşip geçiyordu. Yüreklerimiz korkudan tir tir titrerken, sevilen sevdiği tarafından belki ağıtlarla ya da sessizce gömülüyordu. Ve yine şu kesin ki ölüm hep yanı başımızda bir meleğin kanatlarıyla üzerimize doğru saçılan bir yeniden diriliş habercisiydi. Kimisi içinse yok oluşun tarifi imkânsız ağırlığı…
Dehşet saçan bir yılın başlangıcındayız. Hiç aşinası olmadığımız, ismini telaffuz etmediğimiz, yanımızda gerçekleştiği zaman bile farkına varmadığımız o ölüm, şimdi hepimizin evinde kol geziyor. Bir sonraki sefer alacağı canın, canımız olmasın diye dua ettiğimiz, ellerimizi yıkadığımız, burnumuza tuzlu su çektiğimiz ya da alışkanlığımız olmadığı halde taharet için yaptığımız temizliğimiz… Bunlar bu yıkıcı etkinin kuvvetini minimuma indirgeme için çabaladığımız ilk hareket noktası.
Dehşet saçan bir yılın başlangıcındayız. Yılın henüz üçüncü ayı. Üçüncü ayı ama ölümler şimdiden on binleri buldu. Haber ekranlarında sürekli şahidi olduğumuz ölümlerin, acımasızlıkların, vurdumduymazlığın, farkına varılmayışın bir duyar kasması haline getirmeyeceğim bunu. Hayır, bunu yapmayacağım. İçimde her ne kadar biz bunu hak ettik, diye düşünsem de bu gerçeği yansıtmayacak ve sadece kısır bir ifadesi olabilecektir.
Evet, gerçekten mazlumun ahı yerde kalmıyor, dediğim zaman yüreklerimiz mi yeşeriyor? Kalbimiz hakikate daha mı aşina oluyor? Kendimize ders çıkarıp, daha mı duyarlı oluyoruz? Hayır, hayır ne gerekli olduğu kadar tedbir alıyoruz, ne de gerçek manası ile ruhumuz yerinden çıkacakmış gibi oluyor. O ölüm meleği bu hengâme ile evimize girmediyse halen gerekli tedbiri almıyor, olayı yeterince önemseyemiyor ve sözüm ona kendi yumuşak yataklarımızda var oluş sancıları çekiyoruz. Ne kadar da acınası ve garip ve tuhaf bir durum…
Dehşet saçan bir yılın başlangıcındayız. Din kendini semboller ve işaretler aracılığı ile tanıtırken… Kendini gizleyip saklarken, bana ihtiyacınız olduğunda gelin derken… Bunun hakkını veremiyor insanları yine hakikatten uzaklaştırıyoruz…
Dehşet saçan bir yılın başlangıcındayız. Bu dehşeti umutlu bir geleceğe çevirmek bizim elimizde. Alacağımız her yeni tedbirle neslimizi sürdürebileceğimiz, alacağımız her yeni bir dersle bu tarz bir durumun önüne geçebileceğimiz…
Dehşet saçan bir yılın başlangıcındayız. Bu yılı dehşetten kurtarabilecek olan biziz. Bu yılın yeni bin yılların zirvesi haline getirebilecek olan bir yılın başlangıcında olmak isteriz. Hepimizin isteği bu yöne -yine de bazılarımız hariç-.
Van'ın Kalbi Zeve!
Selahattin Çakır
Her şehrin vardır bir hikâyesi ama o hikâyeyi şiirleştiren şehrin kendine has güzellikleridir."Dünyada mekân ahrette İman." cümlesini ne kadar çok insanın kullandığına çoğumuz şahit oluyoruzdur. Van'da bu söz "Dünyada Van Ahrette İman." olarak bilinir. Bu şehre ağlayarak gelenler şehirden mutlaka ağlayarak giderler.
Tarihi mekânları, doğası, gölü, camileri, kümbetleri, kaleleri, tarihi kiliseleri ve sayamadığım onlarca güzellikleri ile dünyada mekân diye tabir edilen yerdir Van. Sabah göle karşı nam salmış kahvaltısını da yapabilirsiniz, öğlen Van'a has tandırda tuzlu balıkta yiyebilirsiniz. Duvarlarında Urartu'ca alfabesinde görebilirsiniz, kilisesinde ayin yapanları da, Türkiye'nin en büyük gölünü de izleyebilirsiniz, en uzun düz caddesinde de yürüyebilirsiniz. Yedi kilometre boyuyla ayaklarını göle doğru uzatmış iskele caddesi ve sağa sola açılmış kollarıyla tarihi İpekyolu Caddesi ile kucaklar insanı.
Bir avucunda Erciş diğer avucunda Edremit vardır. Kalbi bedeninden ayrı atar, çünkü bir annenin evladı başında beklediği gibi bekler iki bin beş yüz şehidini Zeve'de. Tarihi, güzellikleri yanında kocamanda bir yarası vardır şehrin. Askerin cephede olmasını fırsat bilip saldıran düşmana, baltalarla küreklerle göğüs geren yaşlı, kadın ve çocukların katledilişine şahitlik etmiştir "Vay Vay Tarlası". Bir kurşunla ölmenin kurtuluş olacağını bile bile düşmanın üzerine iman dolu yürekleriyle koşmuşlardır. Kimi yakılarak öldürülmüş, kimi kurşuna dizilerek, kimi boğularak öldürülmüş, kimi henüz doğamadan... Bunu öğrenen Osmanlı 4. Kolordusu 1918 yılında doğuya ilerlemiş ve Van'ı geri almıştır. Uğruna binlerce kez öldürüldüğümüz, uğruna diri diri yakıldığımız bu toprakları vatan yapan insanları Van'ın kurtuluşunun 101.yılında saygı ve rahmetle anıyoruz.
Askerlerimizin
Yaşlılarımızın
Kadınlarımızın
Çocuklarımızın
Ve henüz dünyaya gelmeden anne karnı kesilerek çıkartılıp öldürülen…
Aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun saygı ve minnetle...
Evde Gal Van
Figen Çakan Oral
Her gün avmlerde, suvağlardasan
Ora senin, bura menim gezmağlardasan
Nolacağ sanki biraz evde otursan
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal
Eş, dost, ekrebaya zaten gitmidiz
Telefon edip de hetir sormidiz
Korona gelende gıymetli olduz
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal
Ablalar, bacilar azıcığ sabredin
Bu illet bitsin istersez uzaya gidin
Milletçe bereber el ele verin
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal
Yaşli amcalara odibis bedava
Her gün çığilar carşı bazara
Korona gelende gopar yaygara
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal
Korona gelip kimin umurunda,
Kimse olayitağmi, öz havasında,
Van da virüs gapacağ, eni sonunda.
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal.
Yaşliların evde cani sığıli
Gençler hafife ali, gezi, eyleni
Çığmayanların peki nedir günahi?
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal
Keyiften mi gidiler, elde yoğ para
Herkes zengin değil, ne yapsın fukara?
Yine ortada galdi, garip beçara
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal
Figen der, ölümüz galdırılmayacağ
Üzerimize dua oğunmayacağ
O zaman mı içiniz rehetedacağ?
Gurbanolam Vanli, bir ay evde gal
Gözün sevem Vanli, bir ay evde gal.
Ben Korona Virüsüm!
Hamide Donmuş
Dünya dönüp hayat devam ederken
Ansızın üzerinize kabus gibi çöken benim
Herkes hakkımda fetva verip, atıp tutarken
Dünyayı kasıp kavuran benim
Ben korona virüsüm!
Elinize bulaşıp boğazınızdan ciğerlerinize sinen
14 gün boyunca hayatı size zindan eden
Evlerinize gönüllerinize korku salan
Ölümü, hiçliği size hatırlatan benim.
Ben korona virüsüm!
Bu illettin dermanı, çaresi nedir, diye sorarlar
Yıllarca ibadetsiz şükürsüz yaşarlar
Şimdilerde dezenfekte, maske için eczaneye koşarlar,
Mutluluk ülkesinde sizi huzursuz eden benim
Ben korona virüsüm!
Veba hastalığı gibi size musallat olan
Ardından yokluk ve kıtlığı kapınıza getiren
Gün yüzünü nerdeyse size haram eden, benim
Ben korona virüsüm!
Nasihatim odur ki, ecel gelip sizi bulmadan
Gönül bahçenizde güller solmadan
Virüs bedeninize girip sizi vurmadan,
Seni Azrail'e teslim eden benim
Hamd eyle şükreyle bedenini temiz eyle
Ben temizlik düşmanı korona virüsüm!
Rabbinizden geldim artık uyanın.
Üç günlük dünyaya esir olan insana
Beni gönderen, rahman ve rahimdir
Ben ise sizi uyaran korona virüsüm!
Van Sevdası
Esma Gülaçar
Misafirperverliğin diyarı eşsiz Van'ım
Benliğimin bir parçası, sığınanım
Kalende rahmanı tefekkür dalarım
Ayak basanın hayran kaldığı Van'ım
Masmavi gölün sıcacık insanınla
Tarih kokulu, gizemli adalarınla
Maneviyata daldıran Erek Dağı'nla
Bağlarsın kendine her karışınla
Heybende zenginliktir şiveni sıcak eden
Misafirperverliğindir seni böyle sevdiren
Terk edenlere hasretindir mahzun eden
Şefkatin ve dirayetindir sana güç veren
Kekik kokulu dağların güven ve huzur koksun
Gölünün eşsiz maviliği kalemlere ilham olsun
Yürekten yazan kalemler vefanı anlatıp dursun
İman dolu sevenlerini tarih Vanlı yazadursun
Zernebat suyundan içirip ferahlat içimi
Şelaleni dinletip sükûna erdir yüreğimi
Yeşil mavi Edremit'ine alıştır gözlerimi
Gün doğuşu gibi yeniden doğur ümidimi
Nesiller boyu yitirme engin sıcaklığını
Şiveni değiştirme, bozma güzel dokunu
Kendini inkâr etme sev tüm vasıflarını
Benzeme kimseye, yok etme diğerkâmlığını
Ey şehri mavi, güzel günler yakın sabret!
Güzelliklerin doğuş yeri olacaksın elbet
Doğunun incisi sensin nazınla bilinmesen de
Âlimlere beşik olmuş doğunun hazineleri sende
Haykır tüm içtenliğinle sevgini, masumiyetini
Asıl medeniyetin sevgi ve tevazuda gizlendiğini
Koru taklitleri barındırmayan sâfi benliğini
İlan et nefretin değil kardeşliğin birleştirdiğini
Ötekileştirmeden kucakla baharın geleceğini.