Kapı
Reşat Gürkan
İnsan ve insanlık
inanan ile inanmayan
zamanda kaybolan
zihinler bir çıkmazda
varan daha yolda
kalanlar kendince bitişte
ilerde bir ev
misafir evi arar
kapıyı bulur bazen
bazen bulmaya yakın
bazen kapıya yakın
bazen adrese bakmaz
tariften mahrum
döner kapıya varmadan
yitirir kendini
yitirir sesini, duyamaz kimseyi
kör, sağır ve dilsiz.
evde şenlik var
eşikte zaman
ses var her şeyden öte
her şey berrak
bu ev, han değil
bilinir gelenlerce
bekleyiş sürer kimse beklemeden
yolda zaman
evde ötesi
içerde su ve sebil
tabiri arşın tepesi
evet bu ev kesinlikle han değil.
Çoban Yaylası
Murat Akkoyun
Bir kuşkanadının yorgun yüksekliği
havada gelgitler
bütün yollar rotasız
bulutlarsıla hasreti taşır
söyle ey Ararat’ın karlı başı
nereye yağar bu yağmurlar
bir sonbahar hüznünün ağırlığı
bütün kırlar yokluk yolunda
kara radyonun cızırtılı sesi
cançekiriranteni
havada ağır bir koku, belirsiz
çeşmeler telaş içinde, hırçın
dam üstünde oturmuş
uzak yolları gözler yaşlılar
ağır ağır gelir
derdi, yolu yıkar da gelir
Iğdır’dan sürüler gelir
geçer yaylalar boyunca
yorgun yorgun bakar ovalar
bilinmez son durağı
hafif bir yağmur, vakit ikindi şimdi
soba dumanı kaplar yaylayı
bir koşuşturma, güneş vedaya hazırlanır
vakit akşamdan nazenin perdedir
gecenin koynuna uzanır Ararat
biter artıkgünün derdi tasası
gaz lambasının hüznü başlar
her çadırın ayrı ayrı serencamı
çare gelmez, bitmez kederleri
yaylada yaşamak aşktır şimdi.
HEP BEN BEN NE DEMEK
Nuran Demirhan
Bencillik insanın kendi istediği gibi yaşaması değil, başkalarını kendi istediği şekilde yaşamaya zorlamasıdır.
Kibir ve bencillik yenilginin başlangıcıdır. Bunların olduğu yerde mutluluk olmaz.
İnsanların dertlerine, kederlerine acılarına ortak olmak isterken. Öncelikle onu dinlemek yerine hemen başlarız kendi hayatımızdan örnekler vermeye, bunu hemen, hemen hepimiz yaparız.
Oysaki o insanın o gün bir şeyleri anlatıp ya deşarj olması gerekiyor veya sorunlarına çareler aramak gerekiyor.
Biz aslında o an o insanı dinlemiyor ona kendimizi anlatmaya yelteniyoruz işte sorun orada hep ben, ben, ben olmamız.
Bir çok insan yalnızlığı seçiyor bunun sebebi çevresindeki insanlardan gördüğü bencil hayatlar, korku şüphe, belirsizlik ve güvensizlik duygusu dolayısıyla kendi seçimini yapmış olması yine kendi sorunlarının üstesinden gelmeye yönelmesidir.
Hep ben, ben, ben...
Sanki yaşam sadece onun çerçevesi içinde, insanları kendine sadece figüran gibi görmekte, kendine has yaşam biçimiyle insanları sömürmekte.
Onun için yaşam şekline sadece kendine has düzen içinde, oysaki bencilliği ile boğulacak dereceyi aşmıştır.
Bencillik toplum içinde yaşamayı ikiye böler ayırır hoş görü ve sevgiden uzak tutar.
Ortak yaşam zorlu hale gelir, ittihat ve güven duygusu yitirilir.
İnsanlar maşuk aramıyor, kendi duygularına köle arıyor durumuna gelir.
Kendine üstünlük yaratır,oysaki zamanla etrafındakileri birer,birer kaybeder.
O artık aynasını bile kaybetmiştir,çünkü kendini de göremez hale gelmiştir.
Kontrol sağlama yetkisini eline aldığında kendince dışlamalara yeltenirken çevresindeki insanları görmezden gelir.
Bencilliği hüküm sürerken neleri kaybettiğinin farkında bile olmaz.
Hatalardan kaçmak için oldukça bahaneler aramak yerine,çözüm üretmeye çalışmak her işin üstesinden gelmek azim ve başarının sırrı egolardan ve bencillikten uzak durmaktır.
Bir insan huysuz ise idare edin,cahilse akıl verin,sinirliyse sabredin,ama nankörse yol verin gitsin.
Atalarımızın bu sözünü unutmayın.Çünkü huysuz bir insan düzelebilir ona zaman vererek hayata bağlamak gibi..
Cahil insana akıl verirsin, destek olursun, görmezden gelirsin, şans verirsin hataları düzetmesini beklersin.
Asabi insanın sinirinin geçmesini beklersin, öfkesi geçince belki pişmanlığı ile vicdanını yoklar dersin.
Ama nankör insan asla değişmez.
O sadece ben, ben, ben der.
Yüzeysel ve materyalist insanların arkasında genellikle sadece kendi materyal ihtiyaçlarına ilgi duyan bencillik duygusu vardır. Karşısındaki insanın duyguları onun için hiçte önemli değildir.
Teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi bilmeyen insanlar hayatının tüm kapılarını kapatmaya sağlıklı yaşam denir.
Karakteri menfaattarına dokunan insanlardan kaçının.
Hiç bir insanın ömrü başkalarının egosunu taşıyacak kadar uzun değildir.
Kibir ve bencillik yenilginin başlangıcıdır, mutluluğu uzak tutan unsurlardır.
Canının istediği gibi yaşamayı seçenlere...
Sevginin, gerçeğini ben, ben, ben demeden seçiniz.
Lâl Dilim
Faysal Demir
"Oku, seni yaratan Yaradan’ın adıyla oku."
Yok üstat, dedim
ben sadece yanmayı bilirim
yar/a/dan kalan acıyla
bazı yaralar var
çok hisli / çok izli /çok gizli
bazı yaralar eskâre oysa çok sesli
bir tenekeye demirle vurmak gibi
dünya'ya bir yaradan bakmak gibi
Yaradan’a bakmak gibi...
"Oku, seni yaratan Yaradan’ın adıyla oku."
yok üstad, dedim.
ben sadece kanamayı bilirim
yar/a/dan kalan acıyla
bazı acılar vardır
çok anar / çok yanar / çok kanar
balkonda kafesi açık bir kanarya
hani kimilerimiz bazı sabahlarda
göğüs kafesinden kanar ya...
"oku, seni yaratan yaradanın adıyla..."
yok üstad, dedim
ben anmayı bilirim
yar/a/dan kalan acıyla
bazı anılar vardır
kor gibi / har gibi / yâr gibi
"oku, seni yaratan yaradanın adıyla oku"
aç okuyayım üstad, dedim.
Okudum / okudum / okuyamadım...
üstad çekti, gitti...
kaldım/ lal gibi / dal gibi /del(i) gibi
yaradan bana seni sevecek kadını
bir köşeye bıraktım, dedi.
sonra yuvarlak yarattı dünyayı
halime baktı / güldü, güldü, güldü...
BEKLENTİ
Erdinç Yıldırımçakar
Bir şeyler öğret bana lorin
Paylaşmayı öğret bana.
Bir ihtiyarın gözlerindeki ile
Bir şairin kalbindekinin
Aynı şey olduğunu öğret bana.
Yağmurlu havalarda mutlu olmayı,
Gelenlerin gitmeye meyilli olduğunu,
Gidenlerin kendileriyle beraber götürdüğünü,
Kalanların aslında kalmadığını,
Dizelerin de şarkılar gibi yalan olduğunu,
Yaşadıklarımın yaşayamadıklarımdan daha
Çok olduğunu öğret bana.
Unuttur bana aşkın olanaksızlığını.
Gidenin ardından yazılmış şiirleri unuttur
Kavuşamayanları unuttur
Öldürenleri unuttur öldürülenleri asla
Yeniden başlamayı öğret bana severken
Mutlu sabahlara yeniden uyanmayı
Aydınlık tarafta savaşmanın hiç zor olmadığını
Gittiğim her yeri güzelleştirebileceğimi öğret bana...