Kalemin Secdesi
Ata Taşkaya
Nefesin sesini duymak mı olur
sesinden ip atlamak nasıl bir iştir
kim bilir kaç kez izlendin penceremden
kaç kez sevdalandım sana en derinden
saçının telini ilmek ilmek
intihar ipi gibi sararken
senden kaçmaya başladı gözlerim
zulmün misal bir intihar ipinden
urgan yapılmış tertemiz bir seccadeden
tövbe olsun diye değil mi
akan kan kalemimden.
Orloncu-Dondurmacı
Erdal Şahin
Baş döndürücü değişimin yaşandığı bir hayatın içerisinde bu değişimden etkilenmeyen (iyi ki de etkilenmemiş) dediğimiz ne kadarda az şey var. Artık aylık, haftalık hatta günlük yaşanan değişimler bile birçok şeyi kökünden değiştirip tanınmaz hale getirebiliyor. Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu bir zamanda değişim kavramı bile bundan nasibini alıyor. Değişim dönüşüm oluyor. Değişim aslında hayatın doğasında var, kötü anlamda bir dönüşüme evirilmeyen özüne sadık kalan fıtratını doğasını koruyan değişimler güzeldir. Kötü olan değişim, öz olanın kendine yabancılaşmış bir duruma dönüşmesi /dönüştürmesidir.
Dün gördüğümüz şeyi bugün aynısıyla göremediğimiz bir vasatta yaşadığımız bir gerçek. Toplumu insanı hayatı çepeçevre kuşatan olumsuz anlamdaki değişimler şimdi olumlu anlamdaki değişimlere baskındır. Peki, bu değişim hengâmesi içerisinde zamana ve değişime meydan okuyan hiç değişmeyen hep aynı kalan otantikliğini ve aslını koruyan bir şeyler kalmamış mı? Olmaz olur mu, elbette az da olsa bu değişime ayak uydurmayan kendini buna kaptırmayan, olumsuz değişimlere meydan okuyan, kendi kalmayı başarabilen bazı şeyler de vardır.
Tıpkı, orloncu -dondurmacı Muhsin amca gibi. Muhsin amca yaklaşık çeyrek asırdır tanıdığım kendi dünyasında varlık mücadelesi veren ve hiç değişmeyen, değişime meydan okuyan kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilen bir mahalle esnafı, gönlü zengin güzel bir insan. İlk defa onu o tadına doyum olmayan kendi imalatı olan dondurmaları sayesinde tanıdık. Dondurmasından ilk defa yediğimizde dikkatimizi çekmişti. Bizim gibi birçok kişinin de dikkat ve ilgisini celp eden Muhsin amcanın dondurmaları yaz mevsimi gelince sürekli aldığımız, çocuklara, tanıdıklara tavsiye ettiğimiz vazgeçilmez bir tada sahip dondurmalardır. Birkaç mahallenin yol güzergâhı üzerinde bulunan küçük dükkânında yaz boyu kendi imal ettiği ve diğer dondurmacılara oranla bol külah verdiği dondurmasının tadına alışan bir daha gelip almaktan kendini alamaz.
Muhsin amcanın dükkânı aslında bir iplikçi dükkânı, çeşit çeşit renk renk orlonların iplerin bulunduğu ve genelde örgü işiyle uğraşan bayanların annelerin tercih ettiği bir yer. Çevrede de bu işle uğraşan esnaf olmadığı için Muhsin amcanın dükkânı örgü işine merak saran bayanların uğrak yeri oluyor. Küçük bir mahalle esnafı olan Muhsin amcayı günümüze taşıyan nedenlerin başında iki şey geliyor. Biri yazın yaz boyu sattığı özellikle çocukların ve dondurma severlerin tercih ettiği dondurmalar. Öbürü de kışın fanila çorap vb şeyleri örmek için bayanların annelerin tercih ettiği orlonlar. Muhsin amca bakkalında sattığı orlonlarla kışın insanların dışını, bedenini ısıtmayı yazında sattığı dondurmalarla da müşterilerinin çocukların içini serinletmeyi hedefleyerek varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bu kadar değişimin yaşandığı küçük esnafların ayakta kalamayıp sürekli kepenk kapamak zorunda olduğu bir değişim rüzgârında otuz yıldan fazladır ayakta kalmasını sağlayan elbette müşterilerinin sevgisini kazanmasının yanında en önemli nedenlerden biri de belki de bakkalında sattığı bu şeyler ve bunlarla hitap ettiği müşteri kesimi olan bayanlar ve çocuklardır.
Van’da eski öğretmenler evinin hemen yanında bulunan Muhsin amcanın bakkalı Van depremi sonrası binanın hasar görmesi ve akabinde yıkılması sonucu aynı muhitte farklı bir yere taşındı. Gelip geçen zaman içerisinde her şey değişti. Mahallede kocaman kocaman binalar yapıldı, birçok yeni market ve mağaza açıldı, her tarafta değişik marka dondurmalar satılmaya başlandı, Muhsin amcanın yanında çırak olarak çalışan küçük çocukları bile kocaman delikanlılar oldu. Değişmeyen tek şey Muhsin amcanın sattığı rengârenk orlonlar ve tadı hiç değişmeyen bol külahlı siyah ve beyaz renkli dondurmalar. Bir de o gün bugündür sürekli bakkalın kapısında park halinde duran hiç değiştirmediği eski model arabası.
Zaman akıp gidiyor, bu akış içerisinde hayat ve insan büyük değişimler geçiriyor. Olumsuz anlamdaki değişimlerden etkilenmeyen çok az şey var. Ve bu şeyler önemli şeylerdir diye düşünüyorum. İşte o şeyleri fark edip onlara sahip çıkmak onların değerini bilmek insan ve toplum için büyük anlamlar ifade ediyor. Bu, zamana direnen bir mahalle bakkalı da olabilir, unutulmaya yüz tutmuş bir meslek de olabilir, çocukların gönlünde ve dimağında iz bırakmış, tat bırakmış bir dondurmacı amca bile olabilir.
Ölümün Adı Ayrılık
Leyla Yiğit Kaya
Hüzün, bir gölge gibi peşimde
gülecekken hatırıma gelir yokluğun
Üzülmelerin Yaradan’dan hediye
adına ölüm dedikleri ayrılık
ardım sıra bir ruh gibi dolanır
bedenim yorgun, bedenim yokluk
kaybetmektir, sevdiklerimizin gitmesi
ey, sevdiğim bırakıp gittin beni
adın yokluk, adın hasrettir senin
dönülmez ayrılıktır artık adın
soğuktan daha soğuk
geceden de gecedir, yokluğun
ölüm, duygusuz ve gaddar
bir cellattır, keser tüm ipleri,
kalanlara sağ derler, gidene ölü
gidişine, mecburi ayrıldık diyorum
ey sevdiğim, bekliyor olacağım
görüşeceğimiz günleri.
Platonik itiraflar
Serhat Sönmez
Biliyorum,
uzun zaman oldu yazmadım
istemedim yahut istetmediler
yazacak mutlu bir şeyler istedim
mutlu bir şeyler oldu
yazacak biri istedim
ithaflar ederdim belki
sonra itiraflar...
mutlu olduğumu itiraf ederdim belki
ne âlâ günah ama
ne büyük sevap...
saçına, gözüne, gülüşüne mısra dizmek yerine
ince camlar arası sızan
birkaç damla yolsuzluğa yazardım;
kimsenin yokluğunu sezmeyeceği,
varlığını anlamayacağı sırlara
ama inan bilmiyorum
fiyakalı sözler eder miydim?
olmayanla olağanlaştırır mıydım seni
mutluluğun ne anlamı ne anlamsızlığı
sevincin içimde yeşerttiği çiçekleri?
inan, inanmazdım
mutsuzluğuma, kederime, tövbelerime...
dünyeviyet sen, uhreviyet sensizlik...
yine de inanmazdım.
inandım, yazmadım.
Tozpembe
Yeliz Bülbül
Ne güzel şeymiş çocuk olmak
hiç büyümeyeceğini sanmak
istediğin zaman ağlamak
Sobelenmeden, gizlenmeyi
tertemiz sanmak dünyayı
karşılıksız sanmak sevgiyi
kendin gibi görmek her şeyi
Hayaller tozpembe
bulutlarsa pamuk şekerden,
pamuk prensesten
yedi cücelerden
çizmeli kediden
kötü kalpli cadılar
sadece masallardayken…
Yalancı Pinokyo’nun
burnu uzuyorken,
iyiler kazanıyor
kötüler cezalandırılıyorken
hayaller tozpembeyse
bulutlar pamuk şekerden
Ne güzel şeymiş çocuk olmak
külkedisinden, karga ile tilkiden
uzun saçlı Rapunzel’den
bulutlar pamuk şekerden
hayaller en güzel pembeden.