Süveyda
Emire Karakoç
Kalbimdeki ışıklar
birer birer sönüyor
karışıyor duygularım
gecenin karasına
Sana dair bir şey, Süveyda
kalmadı dilimin bahtsız dikeni
prangalar vurdum ayağıma
yüreğim, virane kaldırımları gezen
avare, avare bir çift göz oldu
Dokunmak istediğim her yer sen
sensizliğin ayazında yüreğim
yaralı türkülerin koynunda gebe
bana biçilmiş kaftan
Senden bir iz, Süveyda
kırık dökük ruh ipine tutunup
boynuma dolanmış haset eli
artık ölüyorum, Süveyda.
Bir Kuyu Hikâyesi
Ercan Türker
Siharda’ydı ilkin gözlerime düşen ilk korku
lâhuti rüyam sağır sularına bulaştı
Çocuk gözlerimden keçi kıran kuşlarının göçüne
tuhaf bir bedevi merakı bıraktım.
Yakubi sesler çalındı kuyuma, davetsiz
ebedi bir ıstıraptı sara nöbetlerim;
ışığın gölgesi damladı derimden.
gecenin ucunda kısık dağınık bir güneş
ılgın savruluşlarına tutundum bir bilmecenin
Devşirmeydi tüm dervişler, keşişler, hahamlar
bütün iyi kitaplar mülteciydi;
bütün kötü kitaplar gibi
sürgünlüğü emrediyorlardı ki
ıssız bir zamanın yarısında,
tanrısını günahla küstürmüş
kahırlı bir adamdım
Kutsaldı söz, puslu iklimler tanrısal,
din sessiz bir korkuydu mabetlerde
pelesenk dillerde tutkulu mırıltılar...
kokmuş bir su karışımı tüm beni adem
İçimi avuçlayan bir sesle irkildim
tepeden tırnağa ıslandım suya bakarken
derinlerinde boğulduğum bulanık sularına tutundum
semavi dava tüm ağırlığıyla sürerken.
Olmak Sancısı
Kübranur Taşdemir
Kelimeleri tükenmiş bir edebiyatta
yaşamak mı seninle
Ortaçağ’ın kimsesiz Osmanlısı gibi
ve hal'imi anlatmaya kelime kalmamışken
Hayır, olmaz! gel bir dil bulalım
içinde sen olsun ben olsun
içinde yaşamak da olsun yaş almak da
duygular bir harman yeri kursun
dualar izleyici olur belki
Gel bir dil olalım, sen aşk ol ben ibadet
öyle çok olalım, bir yanımız doğudan batıya
bir yanımız vahadan seraba sarhoşluk olsun
mesela mayhoş nedir öğrensinler dilimizde
Yetişemedik devri şahlara
kelimeleri heybesine dolduranın
kalkıp gittiği o masalarda kaldı aklımız.
Yeniden
Lokman Tekin
Yine öpeceğim yağmurundan
suya uzanmış mavi düşlerinden…
bir Kafdağı masalında kavuşur gibi,
koşacağım, serin ürpertilerin anne kokan memleketime
Bekle gör…
bekle gör ey vuslatımın karanfil kokan sarhoşluğu
ey gözlerimin suskunluğu biten son yaz şarkılarımın ninnisi…
yine öpeceğim, göğsüne dökülmüş zülüflerinin
şiir kokan özlemini…
Sen…
sen yirmisinde aşık olduğum melez akşamların perisi
kırkımda baharımı solduran koca mevsimlerin sancısı…
Malala kokan özlemim…
rüyasına daldığım
ateşine sarıldığım
güneşine yandığım dünyam
Yine tutacağım ellerinden…
koşup en güzel yıldızı kopararak göğün göğsünden
yine takacağım, buram buram ülke kokan saçlarına.
Ve uzanıp kutupların zemheri ayazına,
yine göçeceğim, mavi düşlü çocukların cennetine…
Sen…
uzaklara sığınmış yıldızların,
yorulmuş mülteci hasreti…
sen…
rüyası yasaklanmış Tamara sevdalı deniz
ve sen…
uğruna dünyaları verdiğim kavgam kılıklı ağustos kızı
yeniden öpeceğim kapı aralığını…
Yeniden yazacağım a ile başlayıp
hiçbir alfabeye sığmayan öykülerimi…
yeniden sarılacağım,
öykülerin en sıcak yerinde yarına koşan çocuklarıma…
Yeniden…
evet yeniden dönecek dünya, açacak çiçek
yeryüzünü baştan başa saracak iyi insanların kahkahaları…
Yeniden…
kim bilir, yeniden boyanacak gökyüzü
yeniden ıslanacak yağmur…
Belki de…
belki de yeniden sararacak güneş,
yeniden aydınlanacak gündüz,
yeniden koklayacak anneler çocuklarının kokusunu…
belki de… yeniden tutuşacak ateş,
yeniden dağılacak duman,
yeniden okşayacak anneler çocuklarının saçlarını…
Nakış nakış işleyeceğim,
sol elimin sağ boğumunu
bebek gülüşleriyle filizlenen toprağa…
ve özlemini aşk serüvenlerinden alan
şiirler yeşerecek ilkbahar kokan dağlarımda…
yeniden buluşacağız,
dost sofrası, can dergahı gök kubbenin altında…
İyilik Güzeldir
Necla Arpa Gülaçar
Sevgili dostum!
Kötülüğü iyilikle savmayı Hz. Peygamber (S.A.V) öğrendik değil mi? O, bize yüce Kur'an'ın ayetlerinin ışığında iyilik yapmayı nasihat eder. İnsana, hayvana, bitkiye, eşyaya, çevreye hülasa her şeye iyilik ile muamele etmeyi nasihat ederdi.
İyilik çıtamızı test ettiğimiz oluyor mu? Veya insanın iyilik sınırı nedir? Bizi sinir eden, nankörlük eden insanlara iyilik yapmaya devam ediyor muyuz? İyiliğe devam edince enayi durumuna mı düşüyoruz?
Bir kafesin içine sığdırılmış kalbimiz var. Hem de dar bir kafes. Zahiren o, dar kafesin içindeki kalbe fazla bir şey sığmaz fakat maneviyatla baktığımızda dar bir kafes değil, kocaman bir yürek görürüz. Tasavvur edemeyeceğimiz kadar büyüktür. Yüce Allah'ın bize verdiği merhamet duygusu ile iyiliğe yöneliriz.
Çoğu zaman öfkemiz merhametimizi gölgelendiriyor, yaptığımız iyiliğin karşılığında nankörlük gördüğümüzde hayal kırıklığına uğruyor, akabinde iyilik yapmayı bırakıyoruz.
Peki, hiç şöyle düşündük mü?
İnsanların geneli yaratıcısına karşı nankörlük ediyor söz verip sözünü tutmuyor, yalan söylüyor, gıybet ediyor, insanoğlu her şeyde haddini aşıyor, şükretmeyi unutuyor.
Kendisine başka bir insan tarafından sunulan bir bardak suya teşekkür ediyor, fakat yaratıcısını ihmal edip unutuyor.
Buna rağmen Yüce Allah kuluna merhamet edip iyilik yapmayı bırakmıyor. Yeryüzünden suyu çekip alır ve bir daha su indirmeyebilir. Sadece suyu alsa bizden sahip olduğumuz bedenimiz dâhil her şey yok olup gider. Rabbimiz iyiliği seviyor ve bize iyilik yapmayı öğütlüyor.
İyilik yapmak zor bir şey mi?
Hayır, zor değil bilakis herkes gücü nispetinde iyilik yapmaya davet edilir. Çocukluğumda bir şarkı vardı okul koridorlarında güle oynaya söylerdik "iyilik yap iyilik bul kim kazanmış kötülükten." Çok manidar değil mi?
Zahiren kötüler güçlü görünse de neticede kaybeden hep onlardır. Bu Yüce Allah'ın vaadidir. "İyiliği emret, kötülükten alıkoy!" Onun bize öğrettiği Şiar ne güzeldir.
Ne diyor güzel Peygamberimiz! (S.A.V) "Kötülükten alıkoymak bir iyiliktir."
Yapılan kötülükleri sayıp döküyor medya denen canavar. Kötülüğün azmettiricisi olmuş durumda kötüye yol gösteriyor.
Bir kötülüğü düzeltmek erdemdir. Düzeltmeye gücümüz yetmiyorsa, hiç değilse onu anlatmayarak yaygınlaşmasını engellemek erdemdir... İşte tam burada bir hikâye girer devreye erdem'e davet eden bir hikâye...
"Bedevinin biri bir gün çölde seyahat ederken uzaktan çaresizlik içerisinde kendisine el sallayan bir adam görmüş ve hemen devesini ona doğru sürmüş. Zavallı adam uzun günler aç, susuz kalmanın sonucu bitap düşmüş bir halde gelen bedeviye seslenmiş: Lütfen biraz su!
Bedevi devesinden inip suyu hazırlarken, adam kendisinden beklenmeyen bir çeviklikle bedevinin devesine atlamış ve hızla uzaklaşmış. Bedevi, durumu fark eder etmez dönmüş ve bütün gücüyle arkasından koşmaya başlamış sesini duyurabileceği bir mesafeye erişince yüksek sesle bağırmış: "Tamam! Devemi aldın, beni bu çölde bir başıma bıraktın. Varsın olsun! Ama senden rica ediyorum; bu olayı, yaşadığın müddetçe kimseye anlatma!"
Devesini, hatta canını değil de olayın başkalarına anlatılıp anlatılmamasını önemseyen bedevinin bu sözlerini duyan adam birden durmuş, geri dönmüş ve "Niçin bu olayın başkalarına anlatıl mamasını bu kadar şiddetle istiyorsun?" diye sormuş.
Bedevi: "insanlar bu olayı duyarlarsa bir daha çölde aç ve susuz kalmış hiç bir insana yardım eli uzatmazlar da ondan" diye cevap vermiş."
Çirkinliği görünür kılmak, kötülüğü her daim gündemde tutmak; iyiliği ve güzelliği hayatın dışına öteleyerek uzaklaştırılacaktır. Bize düşen iyiliği gündemde tutmaktır!
İyilik güzeldir! İyi gelir insana, iyilik kolaydır sanıldığı kadar pahalı değildir.
Bedava olan iyilikler sınırsızdır. Tebessüm etmek, affetmek, değer vermek saygı duymak, güzel konuşmak, nasihat etmek, bildiği şeyleri öğretmek örnekleri çoğaltabiliriz. Saydıklarım maddi külfeti olmayan ve toplumu inşa eden iyiliklerdir.
Her birimiz yapabilecekken, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz! Bizim sandığımız her şeyde birilerinin hakkı var bilgimiz, malımız, beden gücümüz, hatta fazladan uyuduğumuz uykudan bile birilerinin hakkı var. İnfak sadece mal ile yapılmaz.
Buyurun tebessümü, beden gücümüzü, boş vaktimizi, fazla uykumuzu, bilgimizi İnfak edelim. İyilik güzeldir ve kapsayıcı dır. İyilik kurtarıcıdır, kötüleri bile iyi eder... Üstad "Mustafa Kutlu – Hüzün Ve Tesadüf" kitabında iyiliği çok güzel ifade ediyor.
"Bir şey yap güzel olsun... Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin. Bir şey yap doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgar ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin... Bir şey yap iyi olsun. Hizmetten, hürmetten, merhametten, müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun.
Bir şey yap adil olsun. İnsanlar haktan, hukuktan ayrılmasın. Bir şey yap barış olsun. İnsanlar kin ve nefretten uzaklaşsın. Bombalar patlamasın çocuklar ölmesin.
-Ohooo, bana neredeyse dünyayı düzelt diyorsun...
-Öyle... Hadi bir şey yap..."
Hadi bir iyilik yap! Ama önce kendine yap bu iyiliği, rehavetten kurtar kendini.. Açlıktan gözyaşı döküyorsa bir çocuk unutma! Senin de payın vardır O gözyaşı'nda... Bir iyilik yap kendine, dünyayı değiştirmekten vazgeç, önce kendini değiştir! İyiliğin bir halkası ol!
Önce tebessüm ile başla sonra tekrarla!
İyilik güzeldir... iyilik... güzeldir... İyilik güzeldir...
Sıradan
Kenan Gezici
Sıradan kaygılar yaşamak ister
mesela ayakkabımdaki tozu
koskocaman düşler yorucu
Öylesine sallanarak
yürüyüp gitmek
işkolik olup
tatili hayal etmek
sana benzeyen her şeye
dalıp dalıp dalmak
Şu haklı şu haksız demeden
dört yanımızda
kaygı olmadan
Düşlerinde çocuklar uyusun
boş lakırdı dudağını yormasın
Bağıra bağıra bir hayat
payına düşsün.