Karlar Kraliçesi'nin Diyarı
Yusuf Kazak
Dünya, sanatkârane bakabilen gözler ve keşfetmesini bilen gönüller için nice güzelliklerle doludur. Bütün ömrünü, yüreğini çığlık çığlığa bırakabilecek bir muhteşem manzara bulmaya adayacak insan, ömrünü heba etmiş olmaz zira tüm hissiyatı okşayacak bir güzellik tablosu bulmak ve onu doyasıya yaşamak bir ömre değer.
Bu güzellik ve hoşluk tablolarının arz-ı endam etmesinde mevsimler çok belirleyicidir hiç şüphesiz. Her mevsimin ayrı bir hikâyesi, coşkusu ve iddiası vardır fakat özellikle kış mevsimi çok daha derin manalar taşır. Dondurucu soğukların başlamasıyla insan, yüreğine döner ve ondaki sıcaklıkla tüm bedenini ısıtmaya çalışır. Derin ve estetik bakamayanlar, kış mevsimini bir girdap olarak görürler ve bu fasılda ruhlarını ve tüm hayallerini gömerler.
Bir hoş manzara görmek uğruna tüm hayatlarını feda edebilecek olan şairane ruhlu ve bakışlı kişiler ise bu mevsimi dört gözle beklerler zira onlar, bu mevsimin başrol oyuncusu olan ve kar yağışının getirdiği sonsuz bir duruluk ve beyazlık manzarası ile ruhlarını 'Ak'laştırmanın ve arındırmanın coşkunluğunu yaşarlar. Bu mevsim ile coşku iklimine girenler, kar taneleri yere düşerken; hayallerini, umutlarını ve ruhlarının esrarengiz bir köşesinde sakladıkları duygularını şaha kaldırmanın eşsiz seremonisini yaşarlar.
Bu zarif mevsim tüm inceliklerini sunarken silkinen insan şuuru, gördükleriyle yetinmeyerek 'Beyaz Düşler Ülkesi'ne yolculuğa başlar. Birden kendisini İskandinavya'nın gizemlerle dolu, çam ağaçlarıyla dost olan karların apayrı motiflerle bezediği ormanlarında bulur. Kişinin, bu manzaranın büyüleyiciliğinin yanı sıra taşıdığı soğukluğun manasına varması ve adeta soğuğun tatlı bir sıcaklığa dönüşmesi için tek bir sır vardır: Bu, insanın en çetin buzları bir çırpıda eritebilecek duygulara, yani kor ateşler savuran bir 'Aşk Yanardağı'na sahip olmasına bağlıdır. Ancak bu şekilde insan karlı dağları aşabilir, ruhundaki beyazlıkları sonsuz beyazlıklarla buluşturabilir ve eşi benzeri olmayan bir gösteri sunan, beyazlıkların alabildiğine kapladığı ormanlardaki berrak göllerde 'Karlar Kraliçesi'ni görebilir. Sonsuzlukların bir araya gelmesiyle oluşmuş, karların ve aşılamaz gizemlerle çevrili güzelliklerin hâkim olduğu 'Karlar Kraliçesi'nin Diyarı, 'Beyaz Aşklar'ın vücut bulduğu, zamanlar ve mekânlar ötesi bir yerdir. Buraya ulaşmanın yolu 'Yürek Yanardağı'nın alevler savurmasıdır.
Kış mevsiminin, beyaz sonsuzluğun ve en önemlisi Karlar Kraliçesi'nin Diyarı' nın manasına varmak ancak, yanardağların karla kaplı diyarlara geçiş için nasıl bir kapı olabileceğinin muazzam sırrına ve manasına varmakla mümkündür.
Hayat Denen Memleket
Fesih Vural
Her nefes
iki yalnızlık
dilde açan dize
tohumun doğumu ile
ölümü arasındaki su
Sonsuzluk
hayat kök
gövdesi kurallardan sur
ötesi boşluk
Güneş zindan
gözlere açan
farkındayız /aslında
insan toprağa değince
açılır mevsim
bahar yaprak
güz renktir
yağmur köktür taşa
dağa kefendir kar
çiçek daldır buluta
Farkındayız /aslında
son şarkılar hep martıların
deniz dile gelince
zaman kerpiçte
gözünü doyurur
hayat denen memleket
sınırları çizilmeyen.
Gecenin gözyaşı
Helat Doğan
Kiminin derdi var dağlardan da heybetli
Kiminde pür sevinç, nur haktan saadetli
Kimisi harp eder ki beyni taştan sefalet
Kimisini saran kalp şefkatten bir muhabbet
Arzu şudur ki sevgi olsun yanan meşalem
Def olsun şu dünyadan dert u keder u elem
Bil ki insanoğluna ayna tutuldu her dem
Kimse eksik etmesin Yaradan'a bin hürmet
Sinesi kararmış dünyaya gözlerim şahit
Dünyadaki şu toprağın vücudu pek mümbit
Eğer olursak şefkat yolundaki mücahit
Zincire vur şeytanı, etmesin hakka hakaret
Bu dil yutuk bu yürek lal melaldir ey yâr
Yola revan ol, gör gerçeği, etme ahu zar
Unutma ey insan âlemin bir sahibi var
Neyleyim kalmadı senden yana muhabbet.
Sıradan
Kenan Gezici
Sıradan kaygılar yaşamak ister
mesela ayakkabımdaki tozu
koskocaman düşler yorucu
Öylesine sallanarak
yürüyüp gitmek
işkolik olup
tatili hayal etmek
sana benzeyen her şeye
dalıpdalıp dalmak
Şu haklı şu haksız demeden
dört yanımızda
kaygı olmadan
Düşlerinde çocuklar uyusun
boş lakırdı dudağını yormasın
Bağıra bağıra bir hayat
payına düşsün.
İstanbul'da Kaybettim Seni
Kübra Öztaş
Gecenin sessizliğinde kaybolur sesin
sen kendi rıhtımından hülyalara dalarsın
yosun kokar denizinde İstanbul'un
sen kendi rıhtımından İstanbul'u koklarsın
Neyleyim
düş benim
ben düşlerimin delisiyim
şafağın seherinde umutları düşlerim
ve rıhtıma çarpan
fayrap dalgaların soluğunda ürperirim
Ürperirim ışıksız evlerin gölgesinde
Sesini düşlerim düşlerimin sessizliğinde
ah ki martılar hayrandır ötüşmeye
sonra dalga sesleri
sonra insan seli
zamanın azgın çığlıkları ile
İstanbul'da kaybettim seni.
Van’da ölçü birimleri
Nazmi Saraçoğlu
-Bİ CİMDİK - Bir tutam
"Bİ cimdik tuz at"
-Bİ COŞ - Bir kaynama ölçüsü
"Bi coş gaynasınaltınigapat "
-Bİ KIRTİK - Bir parça
"Ele bikırtik daha getirsen yeter"
-AĞIZ BAĞIZ - Dolu, dolu
"Çuvali ağız bağız doldurmişti"
-Bİ EZMET - Bir yığın
"Biezmetbulaşığ birikip"
-TIĞA BASA - Basa basa dolu
"Salon tığa basa adam doliydi"
- GIRTTEGİNE GEDER - Ağzına kadar
" Ele yemişemğırttegime geder dolmişam"
-GILİ GILİNA - Milimetrik
"Ele gıligılınaancağ yetiştim "
-BİSSÜRİ - Çokça
"Dün ağşambissüri yağmur yağdi"
-Bİ BİDON - Bidon
"Bu sene bi bidon peynir tuttuğ"
-BOYUM GEDER - Boyunca
"Biyilan gördüm boyum gederdi "
-TEEE ORAYA GEDER - Uzaklara gider
"Denizde ele açılditeeee oraya geder getti"
-BAŞIM GEDER - Baş büyüklüğünde
"Ameliyatta garnındanbidaşçığarıplarele başım geder "
-Bİ CELİKAN - Bir depo
"Başkaledenbicelikan mazot aldım"
-Bİ TOP - Top
"Bi top kumaş aldım"
-Bİ AĞIZ - Bir defa
"Çamaşırlar temiz olmamıştı biağız dahayığadım"
-GAVUR ÖLİSİ - Ağır
"Ele pis goğidi ayni gavurölisi,
Ele ağırdır sanki gavurölisidirmubarek"
-GINDE - Küçük
"Guş ele havalandı, havada ele gındeoldi az galsıngörünmiyacağti"
-LEBE LEB - Dolu, dolu
"Ele ağzına gadar lebe leb doldurdi"
-ZIRNIĞ - En küçük parça
Ona zırnığ bile goğlatmam
Bİ PARĞAÇ YOĞURT - Kova
Bİ KİLO EKMEK - Bir ekmek
Bİ TEŞT ÇAMAŞIR - Bir leğen
Bİ GUFA UN - Bir kova
Bİ IBRIĞ EVDEST SUYİ - Bir ibrik
Bİ TİKE ET - Bir parça
Bİ CINCIĞ BOYİ VAR - Küçücük
Bİ TAYA OT BİÇMİŞEM - Ot yığını
Bİ ÇÖMÇE SULİ YEMEK - Kepçe
Bİ TENEKE CEVİZ - Ceviz ölçüsü
Bİ BAĞ UŞGUN - Uçkun Ölçüsü
Şiirin Dili
Mustafa Işık
Suskunluk dilidir şiirin dili ama en canhıraş olanındandır. En uzağa haykıran; çağdan çağa, nesilden nesile, gönülden gönüle… Düşüncemizi, duygumuzu, hayalimizi, hatıramızı; sevdamızı, hüznümüzü, ayrılığımızı. İdeolojiyi, felsefeyi, inancı; sanatsal olanı, ekonomiyi, sosyal gerçekliği. İlk sütle dilden gönle akan merhaba, musallada yakılan ağıtla söylenilen elveda…
Şairin ayak izidir şiirin dili, binlerce iz içerisinde bırakabildiği. Kelimelerle örülmüş en büyük kelimeyken bazen çölde kum tanesi olabilendir şairin dili bazen de buzdan bir saray. Adı ne olursa olsun tahtadan kavala nefes olup gönlü raksa kaldırandır şairin dili.
Bazen bir düşünce kalkanı olur elimizde bazen de avucumuzda dalga ucunda toplanmış köpüğün tuzu. İlk söz Tanrı vergisiyken sonrakilerle muhkem bir kale inşaya işçiliktir şairin dili.
Allah’ı yağan yağmurda aramaktır şairin dili, her bir kar zerresinde tekrar tekrar teslim olmaktır. Bazen bülbülün teranesinde, rüzgârın sesinde, ayın halesinde, kuşun kanat çırpışında, dağ başının bulutla sarmaş dalaşında, dalganın kıyıyla dansa tutuşunda… Yağmur kelimesini söylerken sırılsıklam ıslanmaktır şairin dili.
Ne dediği değil dilinin kavgası, nasıl dediğidir. Herkesle olup da herkesleşmeyendir şairin dili, o dilden dövülenler de herkesin ağzındaki sakızın renginde olsa bile o dil her değdikçe başka tatlara sebeptir. Bambaşka bir nazenlikle okşar damağı, dimağı. Her bir koklayana bambaşka rayiha bırakan cennetin bir bir dallı ağacıdır şairin dili.
Şiir, suskunluk ırmağının suyudur; ıstıraptan ve hüzünden beslenen, içtikçe susatan ama kuruyacak diye o ırmaktan içmeyen Butimar’dır şairin dili. En gümrah rüzgârda bile kuşlara sükûtun yuvası daldır şairin dili. Huzur sokağının gece lambasıdır.
Vaktine ağır akan bir saattir şairin dili. İntikamını derinden alan feleğin elindeki kamçı,
Şaklayadursun yılların sırtında; terkisinde şiirden heybeyle yola revan yolcu, hey! Bilesin ki geçitlerin en geçilmez yerinde şiirden gönlümü kalemine vadi eyledim.
Bakmadan Geçme





