HEPSİ YALAN DOLAN
LEVENT KIZILIRMAK
Kimi kurban olur kimide ölür
Hepsi yalan dolan hani gerçekler
Sevdalar oyuncak oldu gönülde
Hepsi yalan dolan hani yürekler
Gün gelir şaşarsın demli sevdana
Geçmezdi aklından gelen hüzrana
Sahte gönüllerde düştü devrana
Hepsi yalan dolan hani yürekler
Gündüzü Gecene katar seversin
Her şeyi kenara atar seversin
Yarin hayaliyle yatar seversin
Hepsi yalan dolan hani yürekler
Levent'im aldanma gayri sevdaya
Çeken sen olursun gamı sineye
Akma boş yere o yalan yüreğe
Hepsi yalan dolan hani yürekler
MİLLİON İSTANBUL
LEYLA MİHRİNAZ ENGİN
Kristal Kelepçe Roman Yarışmasının adayı olan Million İstanbul kitabı büyük heyecanla, bir solukta ve merakla okunacak bilgi dolu bir polisiye romanıdır.
Kristal Kelepçe Roman Yarışmasının adayı olan Million İstanbul kitabı büyük heyecanla, bir solukta ve merakla okunacak bilgi dolu bir polisiye romanıdır.
Gelenekselleşen ve 3.sü düzenlenen Polisiye Roman yarışmasına aday olan Million İstanbul, kahramanı Selçuk Şef aracılığı ile psikolojiyi ve kişisel gelişimin yanı sıra pedofil suçu irdelemektedir. Okuyucu olarak kişisel sentezlemeleri kendinizle karşılaştırmak isteyecek ve yeri geldiğinde kitabı ve gözlerinizi kapayıp düşünmek ve hissetmek gereği duyacaksınız.
Tarihe merakı olanların da ilgisine girecek olan Million İstanbul romanı aracılığıyla İstanbul şehrinin yer altı, yer üstü tarihi dokularına Yazar Gürkan Karahan'ın usta anlatımıyla, elinizle dokunduğunuz hissine gireceksiniz. Henüz ayakta duran, bakımı yapılan ve koruma altına alınan han, hamam, kilise, camii, saray, sarnıç v.b eserlere sevinecek, harebeye dönen mabetlerle ve tarihi yapıtlarla harabe bir ruh haline girebilirsiniz.
Olay yerinin, esrarengiz seri cinayetlerin geçtiği Million (merkez) İstanbul kitabı aracılığla yazar Karahan okuyucuya, romanlarında İstanbul'u kaleme alan Ahmet Ümit'i çağrıştıracaktır. Karahan'ın cadde cadde, sokak sokak esrarengiz kadim İstanbul şehrine hakimiyeti ve tarihi bilgisi hayrete düşürmektedir. Okuyucuda merakı daha bir artıracağından okuyucu ilgili yerleri ve tarihi daha detaylı araştırma merakına girebilir. Bu da kitabın kendi amacı için doğru yolda olduğunu göstermektedir.
Peşpeşe gelişen esrarengiz cinayetlerde kullanılan kelime dağarcığının genişliği okuyucuda da ufuk açacak niteliktedir. Ara ara koşuşturma, kovalama ve teyakuza geçen araştırma ekibi Agatha Christie'nin
soluksuz okuduğumuz polisiye romanlarını anımsatmaktadır.
Aşık olan kahraman Selçuk Şefin ara ara girdiği aşk bohemleri okunmaya değer niteliktedir. Hayati can pazarı, telaşı ve koşuşturması içerisindeyken beynine ve yüreğine yakınlığı oldukça bilgili ve sempatık bir karekter oluşturmaktadır.
Son zamanlarda ayuka çıkan çocuk iğfallerinin, çocuk kaçakçılığının altında yatan sosyal, psikolijik ve ekonominin de ince ince kaleme alındığı Million İstanbul pedoofili içeren, ibret verici bir kitaptır. Kitap aracılığı ile pedoofil suçunun asırlar öncesinden işlendiğine şahit olmaktayız. Bu hussusta kahraman Selçuk Şef ile Dostu Atlas arasında geçen muhabbetler tüyler ürperticidir.
Toplumsal ve güncel bir suçun tarihi mekanlarda, inanç ve milliyet babında çarpıcı bir şekilde kaleme alındığı Million İstanbul kitabı kitaplığınızın en baş köşesinde bulunması gereken ivedilikle okunması gereken bir romandır.
Simeryayınevi tarafından 2021 yılında yayımlanan Million İstanbul kitabı yazarın dördüncü romanı olup, okuyucuyu yazarın kaleme alacağı yeni kitaplar beklentisine sokmaktadır.
Million İstanbul, kitap severlerin okurken unutamayacağı lezzetli olgun bir zerdali tadını andırmaktadır.
İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR
SONGÜL ALTINKAYNAK
Yüreğinden geleni, yazanların hâlinden
Anlayamaz hayvanat, it ürür kervan yürür
Hedefe yöneleni, ayırmak zor yolundan
Bilir bizim memleket, it ürür kervan yürür
Vicdansızlık yaparak, insafa gelmeyenler
Sarf ettiği sözlerle, haddini bilmeyenler
Yüreğinde edepten nasibi olmayanlar
Koparsa da kıyamet, it ürür kervan yürür
Eşreften olanların, leke olmaz aslında
Güzel insan boy verir, asımların neslinde
Umurumda değil hiç, edebiyat faslında
Olsa da kullar fesat, it ürür kervan yürür
Cahillerin sözünden zerrece duymam sızı
Dostların meclisinde, tanıyan bilir bizi
Kılımı kıpırdatmam, yazar geçerim sözü
Veremezler zayiat, it ürür kervan yürür
Defterimden silerim, çıkaranı müşkülat
Yazdığım her sözüme, yüreğim gerer kanat
Öğreneli çok oldu, bu kuralı kâinat
Değişmeyen hakikat, it ürür kervan yürür
Yaşadığım müddetçe, fikrimden asla caymam
Onların hiç birini, insan neslinden saymam
Canımı sıkanları, adam yerine koymam
Gülvani hep pürdikkat, it ürür kervan yürür
BEN MİYİM
BAHATTİN BULUT
Sırtımda yılların yükü
yüreğimde yitirdiklerimin acısı
ah, nereye gidiyor ayaklarım!
sahi, bu ben miyim?
Bunca hengamenin girdabında
kapıldığım onca uğraş
sırlı hallerim
Dilimde bir umut türküsü
acaba umuda yol alabilir miyim?
ah umut! benden çok mu uzaksın
bir gün bana da uğrar mı
düşüm, mutluluğum, hayalim
bırakıp giden yıllardan
biriktirdiğim ahlardan
gayri ne kaldı bana
kalan yalnız pişmanlığım
Fani dünyanın kuytularında
yitirdiğim gençliğe mi yanayım
ah, beyaz saçlarım
söyle, bu ben miyim?
Derdin sahibine açsam içimi
her zaman görüp izlerken beni
cürmümle o huzura
söyle, nasıl varırım?
Biliyorum, bir gün kapanacak
pencerelerimin perdeleri
faniliğim oynayacak son rolünü
ve yenilgiye uğramış bir aktör
olmasın benim kaderim
ve o zaman elimde
bir keşke’den başka bir şey
kalmayacak, bilirim.
BİTANEM...
TAHİRHAN UYSAL
Temmuzun sıcaklığına aldırış etmeden aşkınla karşılayacağım,
Temmuz sıcaklığı 50 dereceyi aşsa da seni seveceğim,
Şubatın zemherisi -50 derece olsa da sana olan sevgim değişmeyecek,
Uzakta olman, sevgime karşılık vermemen değiştirmeyecek sevgimi,
Sevda gemisine yüklendim, kaptansız deryaya daldım,
Aşk limanında nefesini hissettim, kalbimde sana yer açtım,
Kalbimin rıhtımında, yakamoz dolu sevgimle sana koştum,
Duymasan da, benden kaçsan da, seni hep sevdim ve hep sevecem...
Yediyüz seksen bin metre karede herhangi biri değilsin,
İsmini kalbime kazıdığım halde, seslenemediğim sevdamsın bitanem....
Seni çok seviyorum, sevdiğimi bilmek için yazıyı okurken kalbine sor,
Bilmezsen de, benden kaçsan da yine de seni çok seviyorum bitanem..
DİLİM VARMIYOR
MEHMET ÇİFTLİKLİ
Bana sorarsanız yalan dünyadan
Hoşlandım demeye dilim varmıyor
Bir damlayı çok gördüler deryadan
Dışlandım demeye dilim varmıyor
Anlatamam neler geçti başımdan
Çektiklerim büyük oldu yaşımdan
Nere gitsem kader geldi peşimden
Fişlendim demeye dilim varmıyor
Yaram kabuk tutmadan deştiler
Yalan yanlış ile peşime düştüler
Düşmanımda önce bunlar şaştılar
Tuşlandım demeye dilim varmıyor
Anamdan doğalı sol yanım sancır
Delik deşik olmuş dokunsan incir
Gelenler gül dikti vefasız incir
İşlendim demeye dilim varmıyor
Elli yıldır düşüp kalkıp doğruldum
Denizde yüzdüm gölde boğuldum
Doğru dedim 9 köyde kovuldum
Taşlandım demeye dilim varmiyor
Artık bırakın yanayım kendi derdime
Hasret kaldım zaten baba yurduna
Selam olsun köyümün her ferdine
Yaşlandım demeye dilim varmıyor
GECE ZEHİRLEYEN AKREBİN ARDINSIRA-LL
YAVUZ YAVRUTÜRK
Ben böyleyim işte
çaresizliğinin tabutunu içinde onaran
uluyan öfkesini
dişleyen sabırsızlığını
/ ve bıçak yarasını/
senin gözlerinden kaçak gibi
eşkiya gibi saklayan
aşk ile / aşkın ile
uslanan
ardından
senin koynundaki bedensiz bir ruh
benim şahdamarımı tıkayan gerçeküstü bir kabus
sol kolum uyuşur,sızlar parmak(uç) larım
sen ayrılık mı dersin
-cicero'nun dili tutulur-
küflü mahkeme duvarlarında incinir savunmalarım.
beni göndermeye geldin bu gece
-hey gidi heyy-
kendinden koparıp atmaya
kararlı bir halin vardı
belki gücün yetmedi
kıymak gelmedi içinden -belki de-
ah sen ah sen ey sevgili
yalnızlığımın yırtmacından yansıyan umut ışığı
sen ki aşk üzere değilsin bu gece
-değilsin-
ah değilsin işte!
dedim ya ben buyum
yani bu kadarım işte
ötesi yok bunun
gideceksin bir gün ardına bakmadan
gideceksin sen de
sessiz çığlıklarımın kırdığı aynaları görmeden
kanayan parmakların seni yazdığı
seni dilediği güz yapraklarını da
dedim ya ben buyum işte
topu topu bu kadar ederim
bazen hıyar misali cacık malzemesi
bazen de kağıt müsveddesi buruşturulup atılan
ve sessizce
ve öksüz yıkılan enkazlardan sonra
-susan dil-
siparişi imkansız sevdalardan artakalan
intihar düşlerinin tırmaladığı perdeler
cenin aşamasında bir umut perdelerde yırtılan
/yalnızlıklar içinde/
son sözlerin dipnotlarını bırakma bana
gidişin rötar yapar kalpatışlarımda
/ani/
bu oksijensiz oda
saten bakan duvarlar boğuyor beni
dilimde bismillah çare
/lailahe illallah teselli/
ben kaç kez gördüm baharın
böyle acımasızca geciktiğini
düşe kalka kaç kere susuşumdu kaldırımlarında
senin kentinin
hayra alamet değil camları çizerek gelen
intihar düşleri
bilmem kaçıncı kez gidip geldim (can) bende emanet
sen hala orda mısın
hala ilk adımda mı kopardın kıyameti
yarın seni gölgesinde kaybedecek
karanfil hikayesi...
ben mi
bir otobüs bekliyorum şimdi
içimdeki uzaklardan alıp beni
senden uzaklara götürecek olan
-keşke sen olmasaydın bana böylesi hasret kalan-
ellerim üşüyor artık yok bunun ötesi
hayra alamet değil pencereleri tırmalayan
/intihar düşleri/
bir otobüs alıp götürüyor beni
ve ben daha gitmeden özlüyorum seni
ne kırılmayı öğrendim,ne küsmeyi
hele de nefret etmeyi...
ya aşk
biter mi?