SÖNMEYEN ÜMİDİM VAR
NURAY ÖNGEÇ
Ne İlkbahar yaşadım ne de sarı sonbahar
Bir ömür kışta geçti üstüme yağdı karlar
Haydi yeniden gel sen yeşil ılık nev bahar
İçimde yaşanacak bitmeyen arzular var
Mazinin sislerinde silinmiş anılarım
Bir kuyuya gömülmüş güzel gençlik yıllarım
İçimde haykırıyor pek çok pişmanlıklarım
Gönlüm hep yara aldı yüzümde izleri var
Bitmeyecek şu ömrüm mutluluk yaşamadan
Dinmeyecek bu acım sevgiye doyamadan
Açmayacak çiçekler ruhum bahar olmadan
Bir gün yüzüm gülecek sönmeyen ümidim var.
SEVDİM
RÜYA TOKGÖZ
Ben senin yanağına düşen kirpiğini sevdim
Uzaklarda baktığın ağacın gölgesini,
Teninin değdiği elbiseni sevdim
Ben senin adını, saçını
Candan öte canını sevdim...
Ben senin gözlerinin dalışını
Yanağına damlayan tek damla gözyaşını,
Ben senin kediyi okşamanı
Masada ki ekmeği yiyen serçeye bakışını sevdim...
Ben senin elinde ki gülü sevdim
Heyecandan ellerini koyacak yer bulamayışını
Saçlarınla oynamanı sevdim
Ben senin beni sevmeni sevdim
Hala soruyor musun?
Seni neden sevdim...
BİZİM ÖYLE KİRLİ ELLERİMİZ YOKTU
MÜŞTEHİR KARAKAYA
bizim öyle
güneşe çalan bir yanımız yoktu
beyaz bir ata binip gitmişti yaz
içimizde lavlara batmış bir ordu
gözümüzden ise damlayan suydu
serin bir ırmaktı yıkandığımız
derdimiz çok soğuk, üşütüyordu
dağ gibi bir yüktü omuzlarımız
buzdan bir ayazbizim öyle
geceden bir ay’ımız yoktu
yıldızlar sönüktü, buruşuyorduk
hangi yöne döndük bahtımız kara
kırık bir aynadan bakışıyorduk
deli deli coşup ağlaşaraktan
bam teline değip koptuk gizliden
yakamızda oynaşan gölgeler ifrit
koyu, kopkoyuydu alnımız böyle
iplikti içimizde bembeyazbizim öyle
yağız bir atımız yoktu
yeleleri al, tırıs ve rahvan
bir bilsen gam kervanı aktı pınarımızdan
hafif meltem değdi güz yaprağına
hem susuz hem yorgun bedenlerimiz
geçemedi yalınayak el çöllerinden
ah ile dolarak yakarak bizi
gözler kalem oldu
dedi bizi yazbizim öyle
verilecek bir cevherimiz yoktu
solan ruhlarımız değdi titrek parmaklarımıza
bir ırmaktı aktı bin yıl saçlarımızdan
ne çok mücevherdi bu taşlar bize
ne çok gizimizde kurumuş yaprak
zebercetten asa dikseydik eğer
ışıldar mıydı böyle gönül hanemiz
titreşen mukarrer günahlarımız
inletti ney gibi bülbül avazı
sağaltmaz yaremiz
ne şarkı ne sazbizim öyle
yeşil bir baharımız yoktu
dallarımız kırıktı hazan sarısı
ince bir rüzgar sallıyordu öykümüzü
güzdür, üşüyorduk namluydu gözlerimiz
ne hoş bir şiir vurdu içerimize
inciler toplarken avuçlarımız
kasım saçlarını yolmuş acuze
yıkadık ışıkla kiri ve pası
son güneşi de süpürdü eteklerimiz
dışımızda feleğin kara gölgesi
içimizi yıkadık
kar gibi beyaz bizim öyle kirli ellerimiz yoktu
felek sen yıkadın karaya çaldın21 kasım 2009, cumartesi
-içimizdeki kırık anıların
gözlerimize vurduğu an olarak hatırlamalıyım-
SONBAHAR VE DOZU
HASAN AYHAN
Ah baharın sonuncusu sonbahar
Dozunu iyi ayarlayamamışsın yine, meyvelerin soğuk ve tatsız
Ne portakalda ne de elmada tat bırakmışsın
Dudaklarım arasında eriyen elma mı yoksa portakal mı
Seçemedim bir türlü
Portakalın veya elmanın o güzelim kokusu yok mu,
İşte o koku yok artık sanırım
Silinmiş bütün duygular yağan yağmurlarda
Silinmiş bütün şiirlerim hoyrat rüzgarlarda
Doğa şimdi bozuk bir plak gibi
Eski şarkıları tekrar edip durmakta
Sabahın erken saatlerinde çöpü karıştıran sokak kedilerinin
Miyavlama sesleri uykumu bölmekte
Islak ıslak dışarı çıkıyorum anlamadan dinlemeden sabahı
Ciğerlerimdeki hava, doğanın tenine karışıverir
Ceketimi omzuma atmış umursamıyorum artık sonbaharı
İçimdeki çocuğu göklerde uçuşan martılara vermişim
Yağmurun ruhuyla yıkanır bütün vücudum
Şimdilerde hafif bir baş ağrısı beynimle dalga geçer gibi
Doktorlara göre sinüzit bana göre sonbahar çarpması
GURBET ELDE BİR BAŞIMA
MEHMET AKÇAY
Gurbet ilde bir başıma
Gördüm mevsim kıştı yine
Karşımda ekmeğin aşım
Yanaklarım yaştı yine
Akşamın güneşi aştı
Vakit geceye ulaştı
Derdimin kazanı taştı
Gönle hüzün düştü yine
Gözlerim duvara bakar
Yaşlarım sel gibi akar
Hasret yüreğimi yakar
Ciğerlerim pişti yine
Bedenim uykuya dalmaz
Kimse gelip kapım çalmaz
Beklerimde sabah olmaz
Bu gecemde şişti yine
Biri yumruk vurmuş gibi
Kol kanadım kırmış gibi
Baktım saat durmuş gibi
Göz yaşlarım coştu yine
Doğalmıdır yanlız kalmak
Sıla özlemine dalmak
Acı haberleri almak
Aklım fikrim şaştı yine
Dert çekmeye oluşmuşum
Yanlizlığa alışmışım
Yıllar yılı çalışmışım
Baktım cüzdan boştu yine
Sabahı eylemek ahtım
Uykusuz yıkıldı tahtım
Bu gecede kara bahtım
Ters tarafa koştu yine
Lokma yaptım yutamadım
Derdi serden atamadın
Ne ettimde yatamadım
Dertler derdi deşti yine
Çağlariyım artık bıktım
Kaşımı gözümü yıktım
Her minderden yenik çıktım
Bu seferde tuş oldum yine
GÖNÜL TELİME
SEVİM ORÇAN
Güneşin şavkıyla sarhoş olurum
Bir mektup yazarsan gönül evime
Sevdanın yağmuru bahçeme yağar
Sözlerin dem vursun gönül telime...
Ahvalimi sorsan kanatlanırım
Nerde nasıl diye meraklanırım
Selamın gelmezse telaşlanırım
Sözlerin dem vursun gönül telime...
Ağlama sus dersen akmaz gözyaşım
Sevda için olur benim savaşım
Yokluğunda gider taşlara başım
Sözlerin dem vursun gönül telime...
Bir gece lütfedip çıkıp gelirsen
Açık gönül kapım hemen girersen
Aşk şarabı içtim sen de içersen
Sözlerin dem vursun gönül telime...