MAVİCEK
NİMET TANER
yeryüzüne devamsız
göklere devam eder us’un çocukları
başka vakitler vardır hayli şapkasız
rengarenkten rengarenk
annelerin uykusudur kiraz dalında çiçek
eğilip doğrulur çocukların oyunlarında gereç
göz getirir gözümüze
yüzümüzdeki mayıs elleri
bir bekleyiş bahçesinden
parmaklarının eylülüyle toplar
tarçından bir güzü bakırdan gökyüzünü
günaydınlar edinir en yalın haliyle
eti çağında yaşasaydı
keten giysi giyerdi mavicek
gümüş sular içerdi anneler
sonbahar bir defter gibi dürülüp kaybolmasaydı
ADIYAMAN
HAŞİM SEYİTOĞLU
Güneydoğu Anadolu, seninle bayram eder,
Geçmişi aydınlatan fenersin Adıyaman,
Atatürk Barajı, her dem türkünü söyler,
Fırat’a uzanan kolsun sen Adıyaman.
Düğün, derneğin dillere destan senin,
Halayda aşka gelir, omuzda durur testin,
Uzun havayla dolar Harfâne gecelerin,
Sevda türkülerinde ezgisin Adıyaman.
Abuzer kebabıyla doludur fırınları,
Pekmez, bastık, pestilin bitmiyor faydaları,
Gerger’de ve Sincik’te dolu badem bağları,
Lezzetler kervanına duraksın Adıyaman.
Oturakçı Pazarı, alışveriş merkezi,
Tuz Hanı’na vurulmuş tarihin kadim izi,
Çay bahçelerinde bekliyor dostlar bizi,
Menengiç kahvesinde hatırsın Adıyaman.
Cendere Köprüsü, Romalılar’dan kalmış,
Karakuş Tümülüsü, Kâhta’dan ilham almış,
Komagene Kralı, nice eser bırakmış,
Nemrutun zirvesinde tarihsin Adıyaman.
İnananlar şevk ile dolar Ulu Cami’ye,
Adıyaman Kalesi, göz kırpıyor beldeye,
Yemyeşil alanlarda doyum olmaz pikniğe,
Doğal güzelliklerden gerdansın Adıyaman.
Saat Kulesi’nde bir başka akar zaman,
Yazları çok sıcaktır, kışları ise yaman,
Efsaneler yükselir, Perre’de duman duman,
Mâzinin gergefinde nakışsın Adıyaman.
Tan yeri ağarırken yola düşer işçiler,
Bereketi arzular, umutla dolu gözler,
Güneşin şuh raksına eşlik eder ekinler,
Çelikhan’da sararan tütünsün Adıyaman.
Gölbaşı İstasyonu, Doğu’ya köprü olmuş,
Besni ile, Tut ile koyun koyuna yatmış,
Vedalara, vuslata, yakılan türkü olmuş,
Anılar defterimde yapraksın Adıyaman.
Samsat’ı yıllar önce Fırat’ın suyu yuttu,
Durur mu Adıyaman, hemen elinden tuttu,
Bitmeyen şefkatiyle dizlerinde uyuttu,
Evlâdını koruyan anasın Adıyaman.
Nice evliyâ gelmiş, yamacına oturmuş,
Aşka susayanlara, toprağın Menzil olmuş,
Safvan Muattal ile her karışa nur dolmuş,
Sahabenin dilinde duasın Adıyaman.
Seyitoğlu diyor ki misafirimiz olun,
Soframız ve gönlümüz hep açıktır, buyurun,
Acı çiğ köftemizi yiyin ve şifa bulun,
En tatlı acısın sen, damakta Adıyaman.
KAYIP
SEVİL ŞANVERER
Zamanın içinde kaybolup gidiyorum,
Beyazlayan saçlarım tek şahidim.
Elimde avucumda kaderin verdikleri,
İsteklerimi,
Dileklerimi,
Ve hatta hayallerimi ertelemem hep bu yüzden.
Hani kalksam diyorum sabaha
Unutsam herşeyi,
Kimse görmeden rengarenk boyasam heryeri,
Çocukluğuma dönsem.
Çalsak kapıları çekinmeden,
İçerden "geliyorum" sesi gelse,
Gülümseyerek açsalar kapıyı.
Keşke her şey eskisi gibi olsa.
Kirlenmese duygular,
Değişmese sevdalar.
Olduğu kadar olsa da ziyanı yok,
Eskisi gibi kalsa değişmese insanlar.
Nerde ah nerde?
Biz uyuduk uyandık hep
Büyüdüğümüzü sandık.
Meğer kaybolup gitmişiz
Varolmanın yorgunluğunda,
Geçte olsa
Bu yaşa gelince anladık.
Şimdi çocukluğumdan kalma
Emanet gülüşlerime sakladım kirlenmemiş yüreğimi,
Değmesin kimseler,
Bulaştırmasınlar adı konmamış renkleri,
Yorgunuz işte,
Hatta güvensiz,
Sevgiyi karanlıkta el yordamıyla arar gibiyiz.
"Hayat güzelmiş"
Boşversene,
Nereye dönsek yalnızlığın izleri,
Vicdanlar sağır
Kalpler kör,
İnsanlar kayıp,
İnsanlık kayıp.
ÇOCUKLUĞUMU ÖZLEDİM
FATMA AKÇİÇEK
Ben büyümeyi istememiştim, büyük olmayı hiç sevmedim! bana sorulmadı büyümek isteyip istemediğimi.
Bana hiç bir şey sorulmadı...
Çocuklukğumu özledim, aklıma gelir geçmişe baktığımda,
Güzel olan tek şey çocuk ve masumiyet.
İhtimal vermezdik kötülüğe çocukluğumuzda, gülerdik her şeye.
Ağlarken bile sevinç göz yaşları dökülürdü gözlerimizden.
Ekmeğimizi paylaşırdık birbirimizle, hümanist yanlıydık, seviyorduk paylaşmayı.
Sokak oyunları bizimdi...oynardık oyunlarımızı, saklambaç, sek sek, ip atlama, Çelik çömlek, yakalamaca ve yağ satarım bal satarım..
Kızmamız barışmamız birdi.
Cıvıl cıvıldık...!!
Şimdi ne oldu bize büyüdük acılara gömüldük.
Biz büyüdükçe Dünya kirlendi.! Yüzümüz gülmez oldu, kahkahalarımız soldu.
Umutlarımız tükendi.
Çocukluk Arkadaşlarımı özlüyorum kaybettik güzel olan her şeyi.
Ne hikayeleri anlatacak büyüklerimiz, ne bizi sevecek küçüklerimiz...üzgünüm çok üzgünüm.
Haydi Abbas gidelim buralardan, kirlenmiş ruhlar sarmış etrafı.
Başka bir Dünya kuralım kendimize, çocuksu yanımızla oynayalım oyunlarımızı.
Her şeyi silip yeni baştan yaşamak istiyorum kendimi, çocukluğumdaki gibi.
Kirletilmiş umutlar var havada, puşt zulası esiyor rüzgarla..
Tahammülüm kalmadı yalanlara.
Faziletli bir tavırla çıkmak istiyorum Dağlara.
Çocuk olmak gibi.
Çocukluğumu özledim.
İÇİM YANAR ÖZLEMİN VAR
MELEK BAYKARA
Aramız da okyanuslar
Gözlerim de özlemin var
Gidenlerim geri dönmez
Gözlerim de özlemin var
Yollar viraj sıra dağlar
Yüksek kalır karlı dağlar
Engel olur sonsuz dağlar
Gözlerim de özlemin var
Esme deli rüzgar esme
Esipte yolumu kesme
Gönlümüz de yara eşme
Gözlerim de özlemin var
Gurbet eller viran oldu
Sonbahar kış ayaz oldu
Kaderim hiç gülmez oldu
Gözlerim de özlemin var
Yürek sızlar yağmur sele
Verme beni esen yele
Dünü anma deşip geçme
Gözlerim de özlemin var
Ne ilkbahar ne de yaz dan
Ne sonbahar ne de kış dan
Su gibi geçti zamandan
İçim yanar özlemin var
FAKİR EDEBİYATI
MURAT ŞENDUR (ÇUKUROVALI)
Kitabı inmedi göğe çıkıyor,
Önünde eğilen tapan tapana!
Elinde tutanlar iyi sıkıyor,
Ucunu göstersen kapan kapana.
Cebinin açlığı bitmiyor asla,
Doymuyor gözleri kepçeyle tasla,
Asiste gerek yok yalandan pasla,
Eşini dostunu satan satana.
Doları bozarsan donsuz kalırsın.
Azla yakalanırsan hırsız olursun,
Çok kazanıyorsan yâri alırsın,
Meblâğa sarılıp yatan yatana.
Kafanın içinde söylenen şarkı,
Onunla dönüyor dünyanın çarkı.
Beyinen kölenin yegane farkı,
Eşitiz dedikçe batan batana.
Çukurovalı der hani bize pay.
Üç sana bir bize adam gibi say.
Lafa söze baksan Hay Allahım Hay,
Bol kesesi çömert atan atana...