Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri


ÜŞÜME BU GECE

LOKMAN TEKİN

Yağmur yağıyor…

Nazlı bir bahar akşamı kokuyor yeryüzü.

Bir çocuk yüzü oluyor yaşam çığlığı.

Bir gök çöküyor gecenin sofrasına.

Zamansız ve umarsız…

Yüreğim ve ellerim…

Ellerim evrenin kocaman yüreği.

Önce sayfasına yazılıyorum tarihin.

Sonra ıssız bir soluğa karışıyor düşlerim…

Dağların yüreğini okşuyorum.

Ardına saklanıyorum gülüşlerin…

Dağlar üşümesin diye.

Sonra…Dalga dalga yükselen umut ekiyorum,

Bahar bakışlı çocukların masalına…

Solmadı sevdası çiçeklerin.

Her birinin yaprağına işledim ilkyaz melodilerini. 

Kına yaktım bütün çığ kalıntılarına,

Yağmur üşümesin diye…

Yüzyıllardır mavi ezgilerin ateşini öptüm.

Ateş üşümesin diye...

Oysa bir kelebeğin kanatlarıydı yaşamın tazeliği.

Mavinin kocaman yüreği, yüzyılların çocuk yüreği, bağışla beni…

Şimdi yağmur kokuyor gökyüzü.

Ülkemin bütün masallarında çocukların adı geçiyor.

Oysa ben, sonyaz sevdasına güneşin saçlarını ekiyorum.

Benimle kal, ey sabah bakışlı şafak.

Göğe uzan. Bana şarkılarını anlat.

Memleketim koksun bir uçtan bir uca halay zılgıtların.

Bana düşlerini anlat.

Şimdi çok uslu duruyor gökyüzü çocuğu.

Yüzünün rengi nasıldı? Nasıldı saçlarının mavisi?

Yağmur yağıyor…Yağmur zemheri karanlıkta…

Sabahların suratı daha bir tenha.

Ne zaman el sallasa kıvırcık saçlı sonbahar,

Kevok olur bütün şarkıların isimleri.

Sonra Ninsun Ana halay başında durur, ıpıslak düşleriyle.

 “Bir sabah” diyordu Meryem.

“Bir sabah en nazlı kalacak toprak”.

Toprağın sıcacık umudu olacak çocuklar…

Sabaha koştum, en derinden kokladım toprağı.

Toprak eylül kokuyor…

Hani  ufuğun sınırsız zamanıydı çocukların şarkısı.

Hani gökkuşağı kokusundaydı Berfin bahçesinde menekşe.

Güneş misafiri melezim, şarkım, şiirim,

Hani meleklerin rüyasındaydın ve uyanacaktın.

Şimdi uyumadan ve çocuklar uyanmadan bana düşlerini anlat.

Saçlarınla ört ateşi, üşümesin.

Sen… Sen de üşüme!

İŞTE GELDİ RAMAZAN

MERYEM IRKILATA

 İşte geldi ramazan

Sevabı zekatıyla

Özlüyoruz her zaman

Huzur, bereketiyle

Duadadır elimiz

Kur'an okur dilimiz

Sevgi dolu kalbimiz

İşte geldi ramazan

Onbir ayın sultanı

Tutanı tutmayanı

Hastanede yatanı

İşte geldi ramazan

Gönüllerin cilası

Çok okunur duası

Boldur sevap deryası

İşte geldi ramazan

Bu ayda var bereket

Sevabı var kat be kat

Sen kalbini temiz tut

İşte geldi ramazan

Bölüşürüz lokmayı

Bol tükettik hurmayı

Severiz baklavayı

İşte geldi ramazan

Meryem'im geldi geçti

Seherde yeldi geçti

Yüzlere güldü geçti

İşte bitti ramazan.

GEÇMİŞLER OLA

ZEYNEP SÜMER

Söyle bana dünyan neden kararmış

Gönül bağlarını dolu mu vurdu ...

Güzelim yüzünün rengi sararmış

Düşmanlar yoluna pusu mu kurdu...

Şeytanlar sinsice girmiş kanına

Örmüşler ağını dört bir yanına

Kabir melekleri geçip önüne

İçinden çıkılmaz soru mu sordu...

Sığmazsın kabına taşar gibisin

Baharda hazanı yaşar gibisin

Çıkmayan sokakta koşar gibisin

Hasretlik vuslata duvar mı ördü ...

Neden melül mahzun bakıyor gözün

Yüzüne tutuklu, gitmiyor hüzün

Ak düşmüş saçına kırışmış yüzün

Çileli başını yıllar mı yordu...

Halimi sorsaydın seher yelinden

Usandım bıktım ben elin dilinden

Gittin de gelmedin yaban elinden

Yolunu akreple yılan mı sardı ...

Böylesi bir sevda geçer mi ele

Fırsatı kaçırdın bekle ki gele

Arkana bakmadan git güle güle

Acaba mazide biri mi vardı .

YOLCU

EMİNE SAVAŞ

Fânîyim firârîyim, ismim ile müsemmâ

Kendimi bulmak için kendimden kaçıyorum

Ben de kendime âğyar, kalbim bile muammâ

Belki can olmak için, sadrımı açıyorum

Dolsun diye içime, aydınlık koca semâ

Sırâtın sırlarında, kandille uçuyorum

Bir yerlerden tanıdık, gördüğüm her bir sîmâ

Sanki biraz dost gibi, ama zor seçiyorum

Zormuş insan olması, gönül boş akıl âmâ

Her gün yeni bir yolda, sınavdan geçiyorum

Gönlü yoruyor zaman, bu her günkü içtimâ

Ömrümün tarlasında ektiğim biçiyorum

Selam verdim dünyaya, yıllar önce bir cumâ

Neftî deyip adıma, bir kader içiyorum

GÜN

İLYAS AK HAKANİ

İşçinin Ekmeği kasabın eti

Fakirin umudu hayalidir gün

Koyunun otlağı kuzunun  sütü

Çark gibi dişliye dayalıdır gün...

Kimine sevdirir yabanı yadı

Kimi sevdaların koyulmaz adı

Kimine organik doyumsuz tadı

Kimisine soslu soyalıdır gün..

Bakarsın bir yanda çiçek açıyor

Çevreye mis gibi koku saçıyor

Bazen kabus gibi kara geçiyor

Bazende Rengarenk boyalıdır gün...

Kimisine bitmez dava gibidir

Kimisine Adem Havva gibidir

Kimisine dümdüz ova gibidir

Kimisine taşlı kayalıdır gün..

ÇAĞIN KÖLESİ

AHMET YAĞMUR

Çocukluk zincirim ayaklarımda

Ülke, ülke yürüyen,

Alnıma dökülmüş gölge

Kana bulanmış dizim,

Çağım benliğe dönük

Ben elliğe özgünüm,

Bu sebepten, halsizim...

Çocukluk sesimdir içimdeki

Söylenmeyen şarkımız,

Aklımda bir köy yolu

Üstüne basılan, izim,

Kulağımda tıkaç var

Ağzımda bandaj,

Bu sebepten, dilsizim...

Çocukluk ekmeğim ellerindeki

Kuru kuru dökülen,

Ensemde kıyıcı eli

Oysa bu ev, yurt bizim,

Her iç çekişim isyandı

Kul olmadım kullara,

Bu sebepten, dinsizim...

Çocukluk rüyâm gökyüzü

Mavi mavi beynimde,

Hürriyetin bittiği yerde

Öfkeyle yeşeren filizim,

Omzumda kırbaç,

Kıçımda tekme,

Bu sebepten, dengesizim...

Çocukluk aşkımdır unutulan

Hayali bile en gizim,

Ey içimde büyüyen ilâh

Kırılma bana,

Yukarda yobaz,

Ülkemde töre

Bu sebepten, sensizim...

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme