ATTIĞIN TAŞ OLAYIM
SEYFETTİN AVCI
Yüzündeki o tebessüm olayım.
Yanaklarından süzülen yaş,
Sapanınla attığın taş olayım çocuk.
Feryadın, figanın olayım.
Yarandan damlayan kan,
Sapanınla attığın taş olayım çocuk.
Uğruna canını feda ettiğin vatanın olayım.
O zirvelerde dalgalandırdığın bayrağın,
Sapanınla attığın taş olayım çocuk.
Siyonistlere ettiğin bedduan olayım.
Başını eğip, ettiğin duan,
Sapanınla attığın taş olayım çocuk.
Kör olan gözlerin, kopan elin-ayağın olayım.
İçtiğin şehadet şerbetin,
Sapanınla attığın taş olayım çocuk.
Ben, sen olayım!
Sen de Filistin ol çocuk.
GİDERİM
ZEKERİYA EFİLOĞLU
Kapının önünde beyaz bir eşik
Hasretin yürekte sallanan beşik
Aşk mıdır sevda mı aklım karışık
Sensiz saatleri kurdum giderim
Giyindim hırkamı büründüm gama
Hüzün yağıyorken nasipsiz cama
Usulca ağladım baktım odama
İsmini duvara sordum giderim
Titreyen ceylanım şimdi dağlarda
Ötüşsün serçeler ıssız bağlarda
Takıldı ayağım kaldım ağlarda
Yalnız kıyılara vurdum giderim
Öldüm ölümüne günler ekledim
Zamanı hapsettim seni bekledim
Süründüm direndim her an tekledim
Yaramı aşkınla sardım giderim
Zindana eşdeğer gözlerin yoksa
Özlemek dağların sırtına çıksa
Yanımda olmaman sevdama çoksa
Gölgemi karakışa serdim giderim
Her yanımda gezer harami yollar
Kahrımla büyüdü uzadı yıllar
Sarmadan tükendi dermansız kollar
Çıkmaz sokaklara vardım giderim
Sözüm geçmiyorki ne desem fazla
Yaşanmaz ki gayri bu kadar nazla
Halimi anlatsam şiirle sazla
Efkar notasında durdum giderim
Zekeriya dönmek sevene zordur
Kalbim yanardağ gözlerim kordur
Sevdaya düşmeyen yürekler kördür
Kendi ecelimi gördüm giderim
NASIL BİR ORUÇ?
İHSAN ÜNLÜ
Oruç, dilimize Farsçadan geçmiş olup Kur’an’ın tabiriyle savm/sıyam yani tutmak, korunmak anlamlarına gelir.
Bu kavram bize orucun günahlara karşı bir kalkan olduğunu anlatır. Sonuçta her birimiz günah işlemeye müsait bir nefis taşıyoruz. Bu nefsi frenlemezsek, sonrasında çok ağır faturalarını ödeyeceğimiz sonuçlar doğurabilir.
İşte oruç, bu ağır faturalarla karşılaşmayacağımız, koruyucu önlem amaçlı dinamiklerden en önemlisidir.
Bedenin hastalanması gibi ruhlar da hastalanabilir. Nasıl ki beden büsbütün yatağa düşmeden gerekli önlem ve takviyeleri alıyorsak; ruhun nefise yenik düşerek silik bir şahsiyet olmasını önlemek için de tedbirlere ve gayretlere ihtiyaç vardır.
Kur’an’da,” Ey iman edenler! Sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.” buyrulmaktadır. (Bakara-183) Bu demektir ki oruç semavi dinlerde öteden beri var olan kadim bir ibadettir.
Sufilerin ifadesiyle oruç velilerin makamı, nebilerin taamıdır.
Oruç doymak içindir. Yani beden aç kalırken ruhun kemâlâtı/doygunluğu için bir perhizdir.
Oruç tutmak bu aya özgü farzdır, ancak diğer aylarda tutulmayacak diye bir kaide yoktur.
Orucu kimi şahıslarla bazı günlere hasreden (Ramazan-Muharrem) kategorik ayrışmalardan uzak, sağlık elverdiği ölçüde tutmak gerekir.
Neticede oruçtan hasıl olacak sağlık, mutluluk, dayanışma ve ödül biz aciz kullar içindir. Bunu emreden Allah’ın bizim açlığımıza ve susuzluğumuza ihtiyacı yoktur.
Bu fazilet –tamamen- özenle en şerefli mahluk olarak yarattığı biz insanlar içindir. Bu manada Rabbimizin biz kullarına bu sorumluluğu yükleyerek aslında bizi muhatap alması çok büyük bir lütuftur.
Bu sorumluluğun idrakinde olan asil kullar, sadece midelerine oruç tutturmaz; eli, dili, beli vb. bütün azalarıyla oruç tutarlar.
Onlar oruçlarını tutarken, oruç da onları tutar aslında. Her türlü kirden, sefillikten, boş şeylerden uzak tutar insanı. Eğer tutmuyorsa, kişinin niyetinde ve davranışlarında sıkıntı var demektir.
Rahmeti sınırsız olan Allah Teala elbette kulunun sıkıntıya düşmesini istemez. O, Rab ismi celiliyle zaman zaman kullarını terbiye etmek ister.
Küçük egzersiz ve alıştırmalarla kullarının sabır ve metanetini artırır; ilerde karşılaşacakları daha büyük güçlüklere karşı direnme gücü kapasitesini yükseltir.
İftar sevinci gibi küçük ödüllerle onları ödüllendirir; büyük ödül olan cennete iştiyaklarını artırır.
O yüzden, büyükler “ömrü Ramazan olanların ahireti bayram olur” demiştir.
Yine irfan sahibi kullar, orucu bir zorunluluktan öte “O’na yaklaşmaya vesile” olan bir sadık dost olarak görmüşlerdir. (Maide-35)
Oruç dışındaki ibadetlerin sevabı az-çok bellidir. Ancak oruç ibadetine karşılık gelen sevabın limitinde sınır yoktur. Rivayetlere göre, onun takdirini ancak Gani olan Cenab-ı Hak yapacaktır.
Tabi bu takdir elbette şeksiz, şüphesiz, riyasız, şekilsiz, gösterişten uzak özümseyerek tutulan bir oruç için olsa gerektir.
Oruçlu, kimseyi incitmeyen, kalbini kırmayan pasif bir duruşun yanında, herkese faydası dokunan, kendisiyle ve toplumla barışık proaktif bir yaşamı tercih eden kişi demektir.
Yine oruçlu, kimsenin kınamasından korkmadan Allah rızası için kendi hür vicdanıyla ibadetini yerine getirendir. Şayet kendisine takılanlar olursa da onlara, “ben oruçluyum” diyerek yoluna devam edendir.
Fırsat elde iken yaşayanlara ve taşıyanlara ne mutlu!
Tüm okurlarıma hayırlı ramazanlar diliyorum.
HAYAT
GÜL KAÇAR
Her zaman fakirin boğazından
Bir lokmasını çaldı..
Zenginler
Lüks hayatlar içinde,
Putlar gibi;
Merhamet duygularının olmadığı
Makamlarda her zaman zirve yaptı .!
Ömrüm..
Bu aradaki uçurumlara
Hep cevap aramakla geçti.!
neden böyleyiz.?
neydi bizi bu soytarı düzene mahkum eden.?
neden bu bitmek bilmeyen açgözlülük.?
sorun neredeydi.?
Sorun kimdeidi.?
Diyerek
içten içten hep sorguladım
Onu bunu
Seni
Ve kendi kendimi.!
Ve ben..
iç dünyamda her zaman
Yoksulun savcısı oldum
Zenginin sandalyesinde ise bir sanık.!
bir türlü
hakim olup ta
ne bir berat kararı alabildim
ne de bir af çıkartabildim
ne de zalim birinin kalemini kırabildim.!
Ve
Ben her seferinde
Yoksulluğa mahkum edilen
Bu soytarı zaman da
sonu belirsiz yargısız hükümler giydim.!
Ya siz...
Rahatmısınız acaba kendi vicdanınız da...!
HAYATA YÜREĞİNDEN BAK
SERKAN AKKUŞ
HAYATA gözlerinle değil yüreğinle bak. Göz yüreğin vitrinidir bunu bil…
Şimdinin gücüne inan. Geçmişin keşkelerini, yarının kaygılarını kenara bırak.
Aldığın ve verdiğin her nefesin tadını çıkar şimdi.
Yaşamın farkına var, kıyısında yaşamak yerine içine gir.
Daha da derinlerine in.
Üzülme senin olmayana. Tutmaya çalış, sımsıkı sarıl senin olana.
Üşenme yapmak istediklerin için. Ayağa kalk silkele kendini.
Şöyle bir yokla ne var ne yok dök üzerinden. Seni hayata küstürenleri, aşağıya doğru çekenleri, enerjini çalan enerji vampirlerini silkele.
Kaldır başını göğe doğru, ellerini aç Rabbine:
" Allah'ım sana aitim, yolumu da yönümü de sen göster" diye dua et.
Kimseden bir şey bekleme. Hiç kimseyi de küçük görme.
Kendini kibir ateşinde yakma aman ha!
Sevmekten de vazgeçme asla. Bir ot bile sevsen kârdır bu dünyada hiç unutma...
Bir de hep gülümse olur olmaz her şeye. Gülümse üzerine gelen hayata, kimseye aldırış etmeden, kimseden çekinmeden. Özgürce, içinden, yüreğinden gülümse…
Korkma hep kaybetmekten, ama kesinlikle kork bir daha denememekten. Pes edip çekilmekten…
Hayatın bir filmse, bu filmin başrolünde sen oyna daima. Başkalarının hayatında figüran olmaktan daha iyidir kendi hayatının direksiyonuna geçmen, bunu da unutma...
Ve ruhunu taşıyan bedenini, üzerindeki elbiseni, yediğin yemeği, içtiğin suyu, yanındaki dostunu, oturduğun semtini, ruh eşini sahiplen, kabullen.
Daha çok sev, daha çok koru, daha çok kolla…
Yapabilirsin.
Dalgasız denizde herkes kaptandır.
Ne zaman ki dalgalarla boğuşmak zorunda kalırsınız asıl kaptanlık orada belli olur.
Sevmekte böyle, mevsim yazken havalar güneşliyken herkes sever, zaten insanın içi kıpır kıpırdır, kanı kaynar hormonlar ister sevmeyi, kolaydır sevmek bu zamanlarda.
Ah bir de kış geldim mi dünyaya, havalar kapatmış karanlık günler düşünün, yağmur çamur kar her gün, işte o zaman insan bencilleşmeye başlar. İçinden sevmeyi ertelemek gelir, kendini kapatmak ister dışarı. Kabuğuna çekilip soyutlamak ister kendini sevmekten bu zamanlarda.
Oysa asıl sevmek her mevsim sevebilmekle olur. Hakiki sevgi de yaz kış ayrımı yoktur. Hayatın yazında da sevilir kışında da. Sevmek mevsimlere bağlı değildir.
En ufak bir fırtına da dağılan, aydınlık ve kolay günlerde sevgi pıtırcığı gibi yaklaşıp, karanlık ve zor günlerde sevdiğinden uzaklaşan bir sevgi hakiki bir sevgi değildir.
Hakiki Sevgi,
Sevinci de hüznü de acıyı da tatlıyı da gülmeyi de ağlamayı da başarıyı da başarısızlığı da parayı da parasızlığı da sağlığı da hastalığı da almayı da vermeyi de ayrılığı da kavuşmayı da kabul etmektir.
Sevgi birlikte bir olmak,
Sevgi canda kan olmak,
Sevgi paylaşmak,
Sevgi kucaklaşmak,
Sevgi ne olursa olsun bir arada olmak için çaba göstermektir.
Sevgi değer vermek, değer almak,
Sevgi el üstünde tutmak, tutulmak,
Sevgi bahaneler yerine çözümler üretmek,
Sevgi yüreğinle canınla kanınla sevdiğinin yanında olmak,
Ona kapılarını her daim açık bırakmaktır.
II
Mevsim yaz olunca herkes sever ve sevilir,
Mühim olan kışta da seven ve sevilen olmak!
Velhasıl sevmek bir sanat,
Hakiki manada seven bir sanatçıdır.
İnsan bu, hata yapar. Hata yapmak dünyanın sonu değildir. Ölüm dışında her yerden dönülür. Ancak vakit kaybetmemek gerek. İnsan ömrünün ne kadar olduğunu bilemez malum. Geç kalmamak gerek, insan hatasının farkına varınca hemen harekete geçmeli. Özür dileme, hatasını affettirme çabasına girişmelidir.
Ne yazık ki birçok insan gururuna yenilir, egosu ağır basar, özür dilemek nefsine ağır gelir.
Ancak şu bilinmelidir ki gurur insanı pişmanlığa götürür. Gururu büyük olan insanın kendisi küçülür. Kendisini ele geçirmiş gurur onun sonunu hazırlar.
Belirttiğim gibi insan hata yaparsa elinde özür dilemek gibi çok güzel açık ve net bir anahtar var. Bu anahtarı kullanmaktan korkmamalıdır.
Hata yapıldığında bir başkası zarar görmüşse, gönlü kırılmış, hayal kırıklığı yaşamışsa biz de hatamızın farkındaysak hemen anahtarımızı alıp gönül kırılan gönül kapısını açmaya çalışacağız.
Merak etmeyin, kırılan gönüller yeniden onarılır yeter ki insan affedilmeyi gönülden arzu etsin. Yeter ki insan gururuna mağlup olmasın, özür dilemekten korkmasın.
III
Siz samimi içten yürekten bir özür anahtarıyla giderseniz muhatabınıza, muhatabınız da hakikaten insan gibi insansa özrünüzü kabul eder, affetmeyi seçer.
Şunu unutmayalım, özür dilemek erdemse, affetmekte daha büyük erdemdir.
İnanın, özür dilemek ve affetmek hafifletir insanı, insanın üzerindeki büyük yük ve ağırlık kalkar.
Madem ki hatanızın farkına vardınız, affedilirsiniz merak etmeyin.
Yeter ki insanca yaklaşın.
Yeter ki elinizdeki anahtarı kullanın.
Yeter ki yüreğe gelmesini bilin.
Her şey aşılır, sevmekten korkmayın.
Unutmayın ki, hata yapmayan insan hiçbir şey yapmayan insandır. Biz hatalarımızla insanız, özürlerimizle daha da insanız.
Sevgi ve muhabbetle,
SENSİZLİK Mİ ZOR, SENİNLE OLMAK MI YAR
ERDAL SONUÇ
Dua mı etmeliyim, sitem mi bilemedim
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Çırpındıkça, çırpındım, yine akledemedim
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Sen ömrümü çalanım, beni benden alanım
Sen kendime yalanım, beni derde salanım
Sen ki tamamlayanım, ben ki eksik kalanım
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Düşüncenle kaybolup, dilimle avuttuğum
Ellerimle elini, rüyalarda tuttuğum
Seninle çarpan kalbi resminle uyuttuğum
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Muhabbeti seninle, feryatlaşan çağrımın
Çaresizlik deryası, sana yanan bağrımın
Dermanı gözlerinde sinemdeki ağrımın
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Kapkaranlık dünyamı, ışığın aydınlatsın
Kalemimden dökülen cümlem seni anlatsın
Kalbimin zikir çeken ritmi sen diye atsın
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Senden önce tasasız, avarenin biriydim
Aşkına kapılmadan, alemlerin piriydim
Kendi kendine yeten, günahımın kiriydim
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Sen gireli kalbime, bana bir haller oldu
Cismen benim olmana, bir tek, hayaller yoldu
Kayboldu tüm dostlarım, her yanım eller doldu
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Ağarttığın saçlarım, neden dökülüverdi
Kararttığın yüreğim, senden sökülüverdi
Dağ delen bileklerim, birden bükülüverdi
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Bakışım kabadayı, suskunluğum efendi
Firarına yeltensem, isyanım beni yendi
Bilirsin, seni sevmem, sarıldığım kefendi
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Bu aşktan yana zaman tedirgin, an susuyor
Söylediğin kelimeler, ruhuma kan kusuyor
Girdabında çığlıklar; korkuyor, can pusuyor
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar
Umman diye daldığım, gözlerin oldu yalan
Eşsiz diye aldığım, sözlerin etti talan
Gurur duy eserinle budur geriye kalan
Sensizlik mi daha zor, seninle olmak mı yar