Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

NELER VAR

BÜLENT BAYSAL

Harabat ehline döndür sen yüzün

Nice derde malik gel bak neler var

Alıp viraneden bir ateş közün

Çarşı pazar dolaş gör bak neler var.

 

Serveti arama onlar hep sizde

Deve yürütemez olduk bak düzde

Çağ atladık şükür Vallah'i sözde

Hele kapıları çal bak neler var.

 

Hakikat aşikâr gayrisi yalan

Neden bizim olan edilir talan

Niye el üstünde tutulur çalan

Vicdanı bulursan sor bak neler var.

 

Oyun ile oyun kuran çakalın

Siyonizme uşak olmuş sakalın

El mi yaman bey mi bekle bakalım

Oyunu tezgaha koy bak neler var.

 

Hani nerde şimdi dolar yakanlar

Millete tepeden, üstten bakanlar

Banka boşaltıpta borcu takanlar

Bitmedi sözlerim dur bak neler var.

 

Her şey özelleşti hayatlar perde

Kalmadı insanlık bitirdik serde

Tepeden tırnağa düştük bir derde

Bir adım öteye geç bak neler var.

 

Düzmece proğram, düzmece hayat

Tivide cinayet çözülür heyhat

Hep mafya, ölüm, bu kadar mı rahat

Dolaş kanalları aç bak neler var.

 

Ateşi, çileyi bul ehline sor

Gel sen olda bunu hayırlara yor

Menzile bu yolla ermek ki çok zor

Doludur çıkınım çöz bak neler var.

AFFET ANA

VEDAT ÜNAL

Biliyorum gözün yolda kalmıştır

Gelemedim ana affet olur mu

Kabrinin üstüne otlar dolmuştur

Yolamadım ana affet olur mu

 

Bazen çaresizlik bağlar insanı

Çırpındıkça daha çok yakar canı

Gelmeyi isterdim ben o imkânı

Bulamadım ana affet olur mu

 

Belki de ruhuna çökmüştür hüzün

Ne desen haklısın doğrudur sözün

Ziyaret beklersin yaşlıdır gözün

Silemedim ana affet olur mu

 

Kendimce nasihat verirken ele

Hep senin sevgini dolardım dile

Çok zaman ardından Fatiha bile

Salamadım ana affet olur mu

 

Kalbimi dağladı, hasret yelleri

Yıllarca sızladı gönül telleri

Kuruttum mu yoksa gonca gülleri

Sulamadım ana affet olur mu

 

Şimdi bir gülüşün dünyaya değer

En tatlı tebessüm sendeymiş meğer

Üzülme ne olur ağlarsam eğer

Gülemedim ana affet olur mu

 

Kızgın mutlu mahzun o hallerini

Özledim nasırlı ak ellerini

Hayırsızdım sağken ben değerini

Bilemedim Ana affet olur mu

ANALIK MESLEĞİ

FATMA ÖZGER BİLGİÇ

Annelik mesleği çok zordur bilin

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

Sevgisi her gönle ilaçtır alın

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

 

Ömrünü evlada gönüllü adar

Sevgisi yücedir Everest kadar

Dili bal, şerbettir hep mutlu eder

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

 

Karşılıksız sevgi hazine bize

Anneyi anlatmak sığar mı söze

Rabbim koru onu gelmesin göze

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

 

Evladı yuvası asıl işidir

Yokluğa düştü mü bulgur aşıdır

Evladı hastaysa onun kışıdır

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

 

Kendini düşünmez evladı canı

Onun sevgisidir damarda kanı

Bu sevgi çok büyük sarar dört yanı

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

 

Yılların yorgunu içine saklar

Saçı, kaşı dolmuş çoğalmış aklar

Evlada zararı vereni haklar

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

 

Özger’im, her anne bil ki melektir

Kanatsız kelebek o, bir çiçektir

Gönlün kırıklığı acı gerçektir

Hakkı ödenemez, eşi bulunmaz!

ANNELERİMİZ

Anneler toplumun temel taşıdır

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek

Yüreği besleyen sevgi aşıdır

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek!

 

Mayası sevgidir gönlü doyurur

Evlada düşkündür onu kayırır

Tek lokması varsa ona ayırır

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek!

 

Fedakârlık onun güzel huyudur

Ne acılar saklar sanki kuyudur

Şehir ona zordur, huzur köyüdür

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek!

 

Hayat onu yordu koşturdu zora

Pes etmedi gönlü, alsa da yara

Sakın unutma ha sık sık hep ara

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek!

 

Marifeti çoktur o destan olur

Şairin kalemi yetersiz kalır

Anneyi anlatmak zor, yıllar alır

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek!

 

Anne emeğine paha biçilmez

Sevgisi kutsaldır asla geçilmez

Dert saklar, sır saklar ağzı açılmaz

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek!

 

Yılmadı çalıştı bir ömür boyu

Özger’im mirastır o güzel huyu

Evlada hediye o asil soyu

Kıymetini bilmek, üzmemek gerek!

 

GENÇLİK

HANDAN UÇAK TUNCA

Öyle özledim ki güzellik seni

Yirmili yaşımı çal da bana gel

Çok çabuk büyüttü bu hayat beni

O deli başımı al da bana gel

 

Katar katar yüklü ömrümün göçü

Kimse beğenmiyor sensiz bir hiçi

Yolların mı kayıp canımın içi

Derin uykulara dal da bana gel

 

Gözümden o eşsiz mevsimin yitmez

Sesinin nağmesi ruhumdan gitmez

Dünyayı verseler bir çimin etmez

Bir demet papatya yol da bana gel

 

Kalmadı eşimden dostumdan vefa

Hayatın gailesi çektirir cefa

Sen olursun belki derdime şifa

Çiçeğin özünde balda bana gel

 

Gönüller çağladı cemreler düştü

O güzelim siman yâdıma düştü

Senden sonra bahar sadece düştü

O zümrüt taşını bul da bana gel

YEİS ÇİÇEKLERİ...

A. NİMET ÖNER

Sorma bana bu güne kadar neredeydin diye...

Siyah gidişlerle boğuşuyordu yüreğim hayli zamandır.

Güçsüzdüm,  düşsüzdüm,

Saçlarımdaki yeis çiçeklerini, hiçliğin ilk hecesinde büyütmüştüm  ve tükenişimle üzerlerini örtmüştüm.

Soğuk, sağır,  çığlıksız ve kurak kentte üşüyen yüreğime bir ömür biçmiştim

Sen, seher vakti usuma tebessümler çizen gözlerini gözlerime hapsederken,

Sabahın ilk ışıklarıyla yaprağıma çiğ gibi düşmüştün.

Diriltmiştin bende kuruyan tüm dalları.

Aşktan ve kendimden umudu kestiğim anda, gülümsemiştin hayatıma.

Gözlerin, aşka davet bakışlarını sicim sicim yağdırmıştı üzerime.

Kalbim zamanın tufanına kapılmış,

ellerim yabancı yaraları dillendirmişti kör kuyularda.

Her an görmek isteyişimi döküyordum, yüzü hüsrana dönük şiirlere.

Hiçbir şey sığmıyordu artık hasretinden uzayan acının büyüsüne,  tırnaklarımla kanattığım bütün naif şiirler gibi, sonradan kirleniyordu öncesi inkâr edilen her şey.

Ziyan edilişim talanım, kadim bir aynanın aksinde ölümü süslüyorlardı benim adıma..

Penceremde cılız bir çağrı aydınlığa dair, sessizliğin resmini katıyordum hayallerime, alışılmışın dışına çıkan, bütün çocuksu sarılmalarda talan ediyordum kendimi.

Gençliği aklımın çölüne sürüp, inancım ölsün diye bekliyordum.

Duasız savruluşlarda, ziyan edilmiştim kaç kez.

Yüzüm yoktu umudu çağırmaya..

Sisli şehirlerden geçerken, canımı dişime takıp, uzağın türküsünü söylüyordum.

Kalbimi gömmüştüm karanlığın ketum boşluğuna.

Boğazıma zincirlenmiş, sevmek düşüyle yazılan şiirleri inkar ettim daha sonra.

Kendi düşüşümü düşürdüm ömrümün son satırına.

Uçurumun ağzı gözüktü birden,

Duamı unutup, hayalimde ki sana sarılmaktan vaz geçtiğim an, ölüm geldi aklıma.

Seni ve ölümü düşünüyordum, elim ayağım buz kesmiş, kaskatı olmuştum o anda.

Tekrar başlamıştım ağlamaya.

Ağlıyordum matemler içinde ve yine seni düşünüyordum.

İmanla Tanrı 'ya gidiyordum ve ben yine de seni düşünüyordum.

Seni düşünüyordum o yalnızlığın tarifsiz acısında.

Seccadem ıslanıyordu her secde edişimde..

Ölüm denen ayrılığın arafesinde, ruhum can çekişiyordu bedenimin en ücra köşesinde...

Adaleti sıyrılmış bu dünyada, kıyameti düşünüyordum..

Her şey darmadağın, umutlarım kırık döküktü.

Öyle bir sancı ki, elim ayagim buz gibi, 

oyle bir yara ki, damla damla kanıyordun içimde..

Yükselen minarelerin gölgesinde, israfil sur'unu üfluyordu hissimdeki mezarıma,  gök yarılıp yere iniyor, denizler dalga dalga köprüyordu sanki.

Yine karanlık basıyordu ruyalarımı, sussam aklıma sıçrayacaktı gece,

cocuklar yarım, babalar ölü, anneler kader yorgunu olacaktı yine..

Yine meçhul bir el uzanacaktı heyecanlarıma,  bu sefer damarlarımda donan kanın adı ölüm olacaktı.

Belki gözlerim açık uzanacaktım musallama ama alnım ak olacaktı aşktan yana.

İşte tüm bunlar adına...

Yeryüzü, gökyüzü,

bu şehir ve tüm insanlar şahit olsun ki,

seni tahmin ve tahammül edemeyeceğin kadar çok sevdim…

Sen beni sevmesen bile,

Ne olur!

Sol yanımdaki zümrüdü ankanın,

zarafetle süslenmiş kalbini saran kanatlarında

ve hiç bitmeyesi ötüşünde sakla bu aşkı ve bu şiiri...

Hosça kal ömrümün yeis çiçeği hoşça kal...

ÖLMÜŞ ÖLÜYE CAN ÜFÜRDÜK BİZ

YUSUF ASLAN

Biz güzel üslupla söz diyenleriz

Nice meclislerde pir görüldük biz

Hasta yatan hayli can görenleriz

Ölmüş bir ölüye can üfürdük biz

 

Hüseyin’in hayatı yok oldu gitti

Yezid’in boynunda tok oldu gitti

Yalnız Ehl-i beyti pak oldu gitti

Bir ölüpde dostlar bin dirildik biz

 

Halil meleklerden bi hayli korktu

Lüt korkudan dağın yolunu tuttu

Halk mesihi bir çarmıhta unuttu

Bir dikenli taçla bak sürüldük biz

 

Biz On İki Havari’lerden olduk

Biz On iki pınar olup su aktık

Biz On İki İmam yolunda öldük

Allah kullarıydık hep kırıldık biz

 

Kul Yusuf asilden sakın ayrılma

Selam verme cana kıyan zalıma

Allah’ım gücüne gitmesin amma

Niye zalimlerden öldürüldük biz

Yorumlar 2
Tülay Aslan 18 Eylül 2022 12:56

Arkadaşlarımı kutluyorum.Edebiyata verdikleri katkı için teşekkür ederim. Tülay Aslan Halk Şairi

Tülay Aslan 18 Eylül 2022 12:56

Arkadaşlarımı kutluyorum.Edebiyata verdikleri katkı için teşekkür ederim. Tülay Aslan Halk Şairi

Bakmadan Geçme