MAZİ OLDU O ESKİ TEBRİK KARTLARI

Ümit Kayaçelebi yazdı...

Her bayram geldiğinde şöyle derinden bir nefes çeker ve ahhhh nerede o eski bayramlar der, o günleri tekrar yaşamak adına bir anda eskiyi özlersiniz. Ama eski artık mazi olmuştur der ve tekrar bu güne dönersiniz.

O çocukluk ve gençlik yıllarımızda hani bayram geliyor neler alayım neler giyinenimin yanında bir de tanıdık, eş ve dostu da hatırlama adına gidemediğiniz göremediğiniz sevdikleriniz saydıklarınıza ulaşma adına çeşit çeşit bayram kutlaması için tebrik kartları alırdık.

Tebrik kartları zarfları tek bir yerde satılırdı. O da o günkü PTT nin önündeki seyyar stantlara yerleştirilen tebrik kartları bayram öncesi ve de bir müddet bayram sonrası görücüye çıkardı. Envayı çeşit kartlar seç, seç beğen, beğen al.

Her satanta ayrı konularda tebrik kartları yerleştirilirdi, her yaşa her zevke  hitap eden kartlar alıcıya böylelikle ulaşırdı.

Mesela bir stanta baktığınız zaman camili MEKKELİ MEDİNELİ, KABE’Lİ  dini konuları içeren kartpostallar olurdu bunları umumiyetle orta yaşlılar yaşlılar ve dini hassasiyeti olanlar alırdı.

Bir diğer stanta baktığınızda bu kez o stantta işte o zamanın yerli yabancı sinema artistlerinin kartlarını görürdünüz. Mesela yılmaz Güney, Ayhan Işık, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın, Zeki Müren, Belgin Doruk gibi Bir de Yabancılardan Sean Conneryn, John Wayne, Birigitte Bardot, Claude Cardİnale, Liz Taylor, Marlon Brando vs. daha bir çok sayılabilecek kadın ve erkek artistlerin kartlarını defalarca bakar bakar ondan sonra alırdık. Nasıl olsa sana bakma  diyen mi var.

Yalnız erkekler kadın artistlere ait olanları kadınlarda umumiyetle erkek artistlere biraz daha fazla ilgi duyarlardı. Bazen karma da olurdu. 

Ayrı bir stantta rengarenk güller, tablo resimler vs derken o stanttan bu stanta derken ha bire turlar ve en sonunda hoşumuza giden kartları alırdık.

 Kartlardan ayrı bir de küçük kartvizitler olurdu bazen de onlardan alırdık.

Bazen öyle olurdu aynı gün biraz alır daha ertesi gün yine gelirdik.. Çok apayrı bir keyifti. Bazıları hassas olurdu ta bir hafta on gün evvel alırlardı ki bayram da ellerine geçsin diye. Bazen de geç kalanlar bayram sonrası bu işi yaparlardı.

Ancak o yıllarda posta ile giden kartların en erken bir haftadan önce yerine varamayacağı hesaplanarak kartlar ona göre postaya verilirdi.

Tabi birde bu kartların allı pullu çiçekli desenli, rengarenk zarfları da vardı. O renkli zarfları da genellikle kızlar alırdı. Zarflarda bir de uçakla uçak postası ile gidecek yazılı olanları vardı. Uçakla gönderdiğiniz zaman 10 kuruş fark ediyordu. 0  yıllarda çok iyi hatırlarım mektup 50 kuruş uçakla giderse 60 kuruştu. Tebrikler zarfa konulduğu zaman ağzını  kapatırsanız mektup fiyatına, kapatmaz açık bırakırsanız yarı fiyatına giderdi. Bir de hazır kartlar vardı onu öyle alır zarfa koymadan atardınız.

Vallahi çok hoştu alması, beğenmesi, yazması gidip postahaneye postaya verilmesi. Hem zaman alan hem de hoş duygular yaratan şeydi bayram kartları.

Kartları eve getirip  atacağımız kişiye göre yazardık. Askerse ona göre,, sizden büyükse ona göre, tanınmış kişiyse ona göre yazardık. Her kelimeyi adeta cımbızla seçer dantel işler gibi karta işlerdik.

Ne hoştu akşam evde güzelce yaz sonra gel postaneye onları atmaya. Ve o arada PTT de kıymetli büyüklerini gör. Onlarla selamlaş. Vallahi çok hoştu o anlar anlatılmaz.

Mektup gişesine uzun yıllar Baki Günsan amcamız baktı. Rahmetli babamın da arkadaşıydı. Her gidişimde babamı sorar ve selam gönderirdi. Yani o ve oradaki her memur aileden biri gibiydi biz onları tanırdık onlarda bizi tanırlardı.

Bu kartpostal satma işi senelerce tek bir kişi ile sürüp gitti ondan sonra başka ları da kart satmaya başladı. Lakin PTT nin bu gün bile önünden geçtiğim zaman hala sanki orada o bayram kartlarını görür gibi oluyorum.

Bu arada bazen de devlet büyüklerine de Cumhur Reisi’ne, Başbakan’a, Ferit Melen’e, Salih Yıldız’a Kınyas Kartal’a ve böyle önemli mevkilerdeki büyüklerimize kart gönderirdik. İnanın kime yazarsak cevabı da  gelirdi ve biz de hatırlandığımız için bize değer verildiği için çok mutlu olurduk  Hatta bazen o devlet ricalinden telgraf bile gelirdi.

Ben SSK da çalışırken o zamanki Cumhur reisi Fahri Korutürk’e bayram tebriği atmıştım. Rahmetli Fahri Korutürk’te mukabele olsun diye adıma telgraf çekmişti. Yalnız telgraf öyle katlanmış ki sadece Kaya ismi görünüyor. Sigortada Şükrü Kaya gardaşımız var. Kayayı görünce o zamanki evrak kayıt memurlarından Rahmetli Mehmet Koç’ta telgrafı alıp doğru Şükrü Kaya’ya gidiyor ve Şükrü Bey bak sana Fahri Korutürk’ten yani Cumhurbaşkanından telgraf gelmiş!

Şükrü Kaya bir anda afallıyor korkuyor ve Mehmet Koça benim Cumhur reisiyle ne alakam var al götür istemem benim başımı belaya mı sokacaksın diyor ve telgrafı almıyor. O yıllarda SSK Hakkari’ye sürgün gidenleri hatırlayınca belangaz haliyle korkuyor istemeden.

Mehmet Koçta Şükrü beye dönerek dur hele bir bakalım senin korktuğun kadar var mı bi anlayalım!

Açıyor telgrafı bakıyor ki Ümit Kayaçelebi’ye yazılmış ve bil mukabele bayram kutlaması. Tabi Şükrü Bey rahatlıyor. O zannediyor ki belki sürgünemi gidiyorum diye korkmuş biçare.

Mehmet Koç aldı teli bana getirdi ve Vallahi Kayaçelebi teli yanlışlıkla Şükrü Kayaya götürdüm neredeyse kalbi duracak fücceten gidecekti.

O da bir anı olarak aklımızda kaldı ve Şükrü Kayayı gördüğümde hep hatırlatırım kendisine.

 Eskiden postacı evlerimize, işyerlerimize allı pullu tebrik kartları getirirdi. Postacının elinden heyecanla aldığımız ve her bir kelimesine veya üzerindeki resme farklı anlamlar yüklediğimiz o kartlar şimdilerde hiç gelmiyor. Gönderenin duygularını, dileklerini arkasındaki bir fotoğraf karesinde saklayan bu tebrik kartları bugün artık nostalji oldu, diğer birçok şey gibi. Asırlar boyunca insanoğlu, bu tebrik kartı atma veya tebrik kartı alma sevincini yaşadı. Fakat günden güne gelişen teknoloji bizim en masum coşkularımızı da elimizden aldı..

Eskiden bayram olsun yılbaşı olsun, günlerce öncesinden tebrik kartları atardık sevdiklerimize. Bayrama veya yılbaşına yakın günlerde cadde boyu sıralanmış kartpostal satanları özenle ve dikkatlice gezerdik.

Tüm sevdiklerimize, onların hoşlarına gidecek kartları tahmin etmeye çalışır ve kartları büyük bir titizlilikle tek tek seçerdik. Başında dakikalarca oyalandığımız hangisini kime yollayalım diye düşündüğümüz renkli, renksiz, resimli, güllü, çiçekli kartlar yok artık.

Bazen seçtiğimiz kartın yanlış anlaşılacağından ötürü duyduğumuz endişelerimiz de yok değildi. Her özel günde uzaktaki akrabalarımıza, dostlarımıza gönderdiğimiz cicili bicili, allı pullu, o günün anlam ve önemini içeren tebrik kartları idi bunlar. Arkasına çoğunlukla güzel bir yazıyla özenle yazmaya çalıştığımız o sevimli kartlar, şimdilerde artık hayal oldu. Bayramların bile bu yüzden, o eski tadı vermediğini görerek üzülüyorum. Halbuki eskiden bayramlar, içinde bulunduğumuz dini, kültürü, saygıyı simgelerken, ne yazık ki artık tatillerden ibaret olup çıktı. Umarım o eski bayram tatlarını yeniden yaşarız. O kartları yazmada, zarfı yırtıp da kartı merakla çıkarmada alınan o haz şimdi hiç bir şeyde yok. Mektup yazardık sevdiklerimize. Ve mektubun sonuna acele cevap diye not düşerdik. Sonra da cevap beklerdik. İstisnalar hariç mutlaka cevap gelirdi. Allah aşkına şimdi, o şarkılara bile konu olan postacı, kredi kartı ekstresi ve ödenecek faturalar haricinde ne getiriyor bugün bize?

Önceleri siyah beyaz hazırlanan, ardından renklenen tebrik kartları ayrıca anıların da canlı tanıkları idiler...

Siz nasıl düşünürseniz, düşünün. Ben "İyi bayramlar" veya "Yeni yılını kutlar ve seni en içten sıcak duygularımla öperim" gibi basit, iddiasız ama gerçekten kendi kelimelerimizle ve kendi yazımızla ifade ettiğimiz o gerçek sevgi, gerçek saygı dolu, bin bir çeşit renkli resimli kartlarını bugün çok özlüyorum.

Velhasıl kelam bu gün eski bayramları ne kadar özlüyorsam o eski bayram tebrik kartlarını da o kadar çok arzuluyor ve özlüyorum.

Nerede kaldı o eski bayramlar

Nerede kaldı o eski bayramları kutladığımız tebrik kartları.

Bakmadan Geçme