Metin DOĞRUER (Mürettip)
'El emeği göz nuru gazeteciliğin emektar ismi'
VANSESİ / İkram KALİ
1937'de çok zor koşullarda bir avuç Van sevdalısı insanın ellerinde Yeni Yurt ismiyle doğan, Vansesi ismiyle yeşeren kök salarak bugünlere gelen Vansesi Gazetesi'nin kitaplara sığmayacak kadar zengin, saygın geçmişi vardır. 76 yıldır tarafsız, özgür, doğru habercilik anlayışı ile Van'ın gözü kulağı, gücü, sesi soluğu olmaya devam eden Vansesi'nin bugünlere ulaşmasında, başarısında, güç kazanmasında ve kalitesinde onlarca basın emekçisinin takdire değer emeği ve katkısı vardır. Bunlardan biri de meslek heyecanını hiçbir zaman kaybetmeyen mürettip Metin Doğruer'dir. O günün tekniğiyle elle dizildiği dönemde Vansesi ailesinde basın mesleği ile tanışan Metin Usta yerel gazetecilikte matbaaya, hurufata, mürekkep kokusuna tutkun, gazeteciliğe sevdalı bir emekçidir.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1959 yılında Van'da doğdum. 3 çocuk, 5 torunum var.
Gazetecilik mesleğine ne zaman, nerde başladınız?
Gazeteciliğin el emeği göz nuru ile yapıldığı, iletişimin kısıtlı, teknolojinin yetersiz olduğu ama gazeteciliğin saygınlık gördüğü 1970 yılında Vansesi Gazetesi'nde dağıtıcı olarak mesleğine başladım. Hayatın inceliklerini, memleket sevgisini burada kavradım.
O dönem Van'da kaç yerel gazete vardı?
Benim çalıştığım dönemde Vansesi, İkinisan, Van Postası ve Serhat Gazeteleri vardı. Bu gazetelerin tamamı elle dizilerek basılır, günlük olarak 4 sayfa çıkardı.
Kaç yıl dağıtıcılık yaptınız?
2 yıl süre ile severek dağıtıcılık yaptım.
Daha sonra?
Gazete dağıtıcılığı yaptığım dönemlerde dağıtıcıların yazı işleri ve mürettiphane (dizgi yeri) ve matbaa bölümüne işleri olmadığı sürece geçmesine pek izin verilmezdi. Herkes yerini, sınırını bilirdi. Gazetede saygı ve disiplin hâkimdi. Bende mürettiphane ve matbaa bölümünü merak eder, dizgi yapan ustalarımızı izlerdim. O zaman hayalim mürettip (dizgici) olarak haber dizmek ve sayfa hazırlamaktı. Benim bu heyecanımı, merakımı yakından takip eden Cemal Usta bir gün beni yanına çağırarak seni mürettiphaneye alıyorum, terfi ettin ama muvaziliğe (dağıtıcı) şimdilik devam edeceksin dedi.
Dizgiye nasıl başladınız?
İlk olarak ustam elime harflerin dizgisinin yapıldığı çelik ve bakırdan yapılmış olan kumpas denilen aygıtı verdi. İsmimi, soyadımı ve ilgi duyduğum kelimeleri eksiksiz, hatasız olarak harf harf dizmemi istedi. Bende adımı ve farklı kelimeleri dizerek el alışkanlığı ve pratik yapmaya başladım. Cemal Usta benim dikkatli, hatasız ve severek dizgi yaptığımı görünce bana harflerin bulunduğu bir kasa verdi. Bundan böyle sana verilen haberleri, yazıları bu kasadaki harflerle dizeceksin dedi. Mürettiphaneye geçtiğim için çok mutlu ve sevinçliydim. Çünkü hayalim gerçekleşmişti. Tecrübe edindikten sonra ilk olarak Van Milletvekili Ferit Melen ile ilgili uzun bir haberi dizdim. Haberimi gazetemizin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Remzi Bey kontrol etti. Dizgimi beğendiğini ve bundan sonra uzun haberleri benim dizmemi istedi. Ben terfi edince dağıtım işine başka bir arkadaş başlamıştı.
Mürettiphanede kimler çalışırdı?
Mürettip ve matbaa ustamız Cemal Akkıl. Mürettipler; Refik Faydalı, Fikret Dede, Ekrem Ayaz, Yunus Dirik, Turgut Babacanoğlu.
Yazı İşleri biriminde kimler vardı?
Gazetemizin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Remzi Perihan, Muhabirimiz Ahmet Kuralkan ve Sorumlu Müdürümüz Hüsnü Doğan görev yapmaktaydı. Muhabirimiz Ahmet Kuralkan habere çıktığında haberlerini eski Osmanlı yazısıyla defterine not ederdi. Daha sonra gazeteye geldiğinde bu yazısını Türkçeye çevirerek daktilosunda yazar Remzi Bey'e verirdi. Entelektüel, kibar bir insandı. Bu vesile ile değerli büyüklerimizi rahmet ve saygı ile anıyorum.
Dizgide hangi malzemeler kullanırdınız?
Kasa denilen tahtanın gözlerinde bulunan kurşun hurufat (harf) ve noktalama işaretleri, yazıları elimizle tek tek dizdiğimiz çelik ve bakırdan yapılan kumpas, paragraf ve satır başlarında kullanılan kantrant, kelime aralarında bırakılan punto, satır aralarına atılan anterlin, haberlerin dizildiği tahta kaleler kullanırdık. Baskı sonrası gaz yağı ile sildiğimiz kurşun harfleri gözlerine yerleştirirdik.
Dizgi yapılırken nelere dikkat edilirdi?
Elle dizgi çok itina isteyen bir işti. Hata kabul etmezdi. Dizgisi yapılan sayfalar baskı öncesi kurşun harflerin yerlerine oturması için altı lastik olan bir tahta ile pataklanarak sıklaştırılır düzletilerek aynı ayarda olması sağlanırdı. Sayfayı hazırlayan arkadaşımız sayfaları bağlayarak matbaa ustamız Cemal Akkıl'a teslim ederdi. Cemal Usta'da gazeteyi baskıya alırdı. O dönem elektrikler sık sık kesilirdi. Baskı sırasında elektrikler kesildiğinde baskı makinesini insan gücü yani el yardımı ile çalıştırarak baskıyı tamamlar gazeteyi çıkarırdık.
Karıştırmadan harfleri nasıl alıp tekrar yerine bırakırdınız?
Her harfin gözünde aynı harften 70-80 harf bulunurdu. 29 harfin ayrı ayrı gözleri vardı. Bunun yanında kullandığımız noktalama işaretleri de kasadaki gözlerinde mevcuttu. Harfleri çok hızlı dizerdik. Zaman içinde bütün harfleri gözü kapalı elimizle alır yerine bırakırdık. Elle dizgide ustalık hata yapmadan dizebilmekteydi. Ahmet Kuralkan bir gün mürettipler bitirişe ödüllendireceğini söyledi.4 arkadaş arasına yapılan dizgi yarışında ben en sonuncu oldum. Yazıları kontrol eden Ahmet Bey benim birinci olduğumu söyledi. Bende kendisine dizgiyi en sonda tamamladım. Ben birinci olamam dedim. Hayır sen en son tamamlandın. Ama hatasız dizen sensin. O nedenle birinci sen oldun dedi.
Elle dizgi zor muydu?
Her kelime tek tek alınan harflerle diziliyordu. Kumpasa aldığımız haber, makale, yazı dizileri kalelere (habere ayrılan alan) çekerdik. En küçük ihmalde dizgi baskıya girmeden dökülürdü. Buda yapılan bütün dizginin yeniden yapılmasına ve zaman kaybına yol açardı. Her aşamasında meşakkat olan gazetecilik dönemiydi.
Haberler nasıl hazırlanırdı?
Remzi beyin el yazısı çok mükemmeldi. Haberleri kendi el yazısı ile yazar. Yazılan haberleri ustamız mürettipler arasında taksim ederdi. Her mürettip verilen haberleri dizerek hazırlardı. Her mürettip genelde bir sayfa hazırlardı. Ama işin durumuna göre arkadaşlar arasında yardımlaşma olurdu. Zorluğuna rağmen hepimiz çok huzurluyduk. Gazetede öncelikle saygı, sevgi vardı. Ustalarımıza hürmet gösterir özel yaşantımızda da kendimize dikkat ederdik.
Baskıdan çıkan ilk gazeteyi kim incelerdi
Yazı İşleri Müdürümüz ve gazetemizin imtiyaz sahibi Remzi Bey baskıdan çıkan ilk gazeteyi okuyarak incelerdi. Dizgide, imla kurallarında hata tespit ettiğinde tashihten (düzeltme) sorumlu arkadaşımız çiftle (cımbız) ile hatalı olan harfi yerinden çıkararak doğru harfi yerine bırakarak baskı devam ederdi. Bu ayrı bir beceriydi. O günlerde gazete çıkarmak gerçekten çok zordu. Fakat yaptığımız iş yorucu, yıpratıcı olduğu kadar zevkli ve itibarlıydı. Mesela gazete hatasız, temiz ve zamanında çıktığı zaman hepimiz çok mutlu olurduk. Vali, belediye başkanı, şehrin eşrafı, edbiyata düşkün okuyup yazan çizen düşünen insanlar, kurum amirleri gazeteye uğrar sohbet eder güncel meseleleri konuşurlardı. Vansesi Van'ın fikir kulübü gibiydi Van tarihi, kültürü hakkında bilgi almak isteyenler, araştırma yapanlar gazetemize gelirdi.
Gazetecilikte hangi kademelerde çalıştınız?
Gazetecilik mesleğine dağıtıcı olarak girdim. Çalışarak mürettip ve baskı ustası oldum. Gazetemiz ofset baskıya, bilgisayara geçtikten sonra muhabirlik yaptım, köşe yazdım. Türkiye'nin en köklü gazetelerinden olan Vansesi gibi marka bir gazetenin mensubu olduğum için şanslıyım.
Gazetecilik sizce nasıl yapılmalı?
Gazeteci mesleğine, ilişkilerine özen göstermeli, mesleğinin onurunu korumalı, basın ahlak ilkelerine uymalıdır. Basit çıkarlara, ucuz ilişkilere tenezzül etmemelidir. Vansesi bu anlamda ilkelerden taviz vermeden onurla, gururla 76 yıldır tarafsız eleştirel yayınına örnek olacak şekilde devam ediyor. Van için Vansesi'nin varlığı farklı bir anlam ifade ediyor. Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Remzi Bey bizlere dürüstlükten, doğruluktan, tarafsızlıktan, memleket sevgisinden ve halka hizmet etmekten ayrılmayın, mesleğinize saygı duyun, yapamayacağınız hiçbir şey için söz vermeyin. Verdiğiniz sözü de mutlaka yerine getirin derdi.
Meslekte geçen bir anınızı anlatır mısınız
Matbaa malzemeleri genellikle İstanbul'dan geliyordu. O zaman iletişim çok zordu. Bir gün vergi dairesinin 8 sayfalık bir ilan geldi. cuma günü gelen ilanın pazartesi günü çıkacak sayımızda gazete de yayınlanması gerekiyordu. Fakat bazı harflerde eksikliklerimiz vardı. Malzeme için sipariş vermiştik ama malzemelerimiz gelmemişti. Remzi Bey bana bu ilanı nasıl çıkaracağız dedi. Bende; ağabey sayfaları basıp, bozup tekrar hazırlarsak bu sıkıntından kurtuluruz dedim. Oda bana çok iyi bir fikir dedi. Sayfaları tek tek hazırlayarak, malzeme sıkıntısından bir nebze olsun kurtulduk ve pazartesi günü gazetemizi çıkardık. Buda bizler için çok büyük mutluluk kaynağıydı.