Ortadoğu yüzyıllardan beri değişmeyen bir şekilde dünyanın kalbi gibi atmaya devam ediyor. Bu coğrafyanın üç önemli ülkesi de önemli bir değişim sürecinden geçerken yolları kah zaman zaman kesişiyor kah tekrar ayrılıyor ve bu üç ülke yani Mısır, Suriye ve Türkiye bu büyük resim içinde kendi dengelerini bulmaya çalışıyorlar.
Ortadoğuda bir söz vardır : Bu topraklarda Mısır olmadan savaş , Suriye olmadan da barış olmaz derler.Bu iki ülke bu sözü kanıtlarcasına son senelerde ne kadar hassas dengeleri taşıdıklarını ve bu dengeleri bozulduğunda da nelerin olabileceğini herkese göstermişlerdir herhalde.
Türkiye ise son senelerde kendi içinde yaşadığı çalkantıları ve kazasız belasız geçirmeye çalıştığı o büyük paradigma değişikliğini bu iki ülkeyle aynı zamanda ama çok farklı şartlarda beraber yaşıyor.O kadim medeniyetlerin bugünkü temsilcileri olan bu üç devlet geçmişten gelen varoluş kodlarını yeni dünya düzeni şartlarına ayak uydurarak bir kez daha yeni ve sağlam temellere oturtabilirlerse kendi içlerinde ve doğal olarak bölgelerinde barışı tesis edebileceklerdir.
Bir yunan miti olan Sisyphus'un çilesi metaforik olsa da bu üç ülkenin çektiği sıkıntıları anlamak için iyi bir örnek teşkil edebilir : Sisyphus Korintiya'nın kraldır.Bir gün Ölüm tanrısı Hades canını almak için kapısına dayanır.Sisyphus kurnazlığıyla bir şekilde Hades'i kandırır ve onu evinin altındaki dehlize hapseder ve ölümden kurtulur .Hades daha sonra kurtulmasına kurtulur ama Sisyphus'un numaraları da bitmemiştir.Bir kez daha ölümüne hükmedilir ; fakat Sisyphus ölüm kraliçesi Persefone'un karşısına çıkar ve usülüne uygun bir cenaze töreni yapılmadığını söyleyerek onu ikna eder ve öbür dünyadan tekrar geriye döner.Bu kurnazlıkları onu en büyük cezayı getirecektir en sonunda .Bir kez daha Yeraltı Dünyasına sürülür ve cezası şudur : Büyük bir kayayı bir tepenin eteğinden yukarıya itecektir.Ama kaya en tepeye geldiğinde tekrar aşağıya düşecektir.Sisyphus her defasında düşen kayayı tekrar yukarıya çıkarmakla cezalandırılmıştır.Bu bitmeyen bir çiledir artık Sisyphus için.Tanrıları kandırmanın cezasını çok ağır bir şekilde ödeyecektir.
Bir umutsuzluk hikayesi olabilecek Sisyphus'un çilesi aynı zamanda çabalamanın da hikayesidir .O kendine biçilen rolü kabul etmemiştir ve son günlerin moda tabiriyle sonuna kadar direnmiştir.
Sisyphus'un Ortadoğunun eski medeniyetlerini tanrıların ise batılı büyük devletleri temsil ettiğini söylemeye gerek yoktur herhalde.Batı kurnaz olarak gördüğü Ortadoğu ülkelerini hep cezalandırmak istemiştir.Kural koyucu olarak hep kendini görmüştür.Bu sebeple dünyanın diğer az gelişmiş bölgelerinde olduğu gibi bu coğrafyada da üretim ilişkilerini hep elinde tutmuştur,sermayeyi kendi safına çekmiştir,medyayı , siyasetçileri ve bürokratları hep bu amaçları uğruna kullanmıştır ve sonra onları tarihin çöplüğüne göndermiştir.
Bu ilişkiyi sadece Batı ve Diğerleri açısından görmenin ötesinde bir tarafında ezen bir tarafta da ezilenin olduğu her ilişkide Sisyphus'un çilesini görebiliriz.Tarih boyunca hegemonik güçler çevresini etkisi altına almaya çalışmış ; aykırı sesleri hor görmeye ezmeye ve hatta yok etmeye çalışmıştır.İngiltere tarih boyunca gücünü kadife eldiven içindeki demir yumruk olarak tanımlamıştır.Amerika dış politikasına havuç ve/veya sopa yaklaşımı adını vermiştir.
Bugün Mısır'da devlet başkanı Mursi kendini başa getiren devrime karşı çok kısa bir sürede bir ayaklanmaya dönüşen başka bir devrimle karşı karşıyadır.Devrim kendi evladını yiyecek midir yakın bir zamanda göreceğiz.Tarihini çevresindeki ülkelerden farklılığı ile ifade etmiş bir Mısır farklılığını ve büyüklüğünü kanıtlayabilecek midir?
Öbür tarafta Esad çok sıkışmıştır,öyle veya böyle yönetse de elinde babasından devraldığı bir Suriye yoktur artık.Suriye'nin kaderi muhtemelen yine Batının sponsorluğundaki bölüşüm masalarında üretim ilişkilerinin nasıl olacağına karar verileceği ve tabi ki siyasi kararların rol alacağı (ki Suriye'nin sömürülecek hiç bir doğru dürüst doğal kaynağı da yoktur) bir süreçten geçirilerek belirlenecektir.
Değişim süreci hiç bitmeyen Türkiye'yi ise muhakkak daha uzun bir şekilde sonra tartışacağız.