MUHARREM AYINDAYIZ(2)
Van Emekli Müftüsü Nimetullah Arvas yazdı...
İkincisi: Muharrem’in onuncu günü yani aşure günü meydana gelen, istisnasız yeryüzündeki bütün Müslümanları üzüntüye gark eden elim Kerbela vakasıdır. Yezit, meşru olmayan yolları kullanarak tahtı ele geçirdi. Bugünkü tabirle iktidarını yasallaştırmak için korktuğu kişilerden kendisine biat etmesini istedi. Medine Valisi’ne bir mektup yazarak İmam Hüseyin, Abdullah Bin Zübeyr ve Abdullah Bin Ömer’den durum ne olursa olsun kendisine biat etmelerini valiye emretti. Bunu duyan Hz. Hüseyin ‘’Artık bize yol göründü’’ buyurdu. Bu arada Kufe ahalisi kendisine çokça mektup yolladılar. Geldiği taktirde kendisine biat edeceklerini bildirdiler. Peygamber aşıkları ve sahabeler başta olmak üzere Medine ahalisi gitmemesi için ısrar ettiyseler de artık İmam zırhını giymişti. Haksızlığı kabul etmesi mümkün değildi. Zira Yezit zalimdi, fasıktı. Ehliyet ve liyakat sahibi değildi. Hz. İmamın bunu kabul etmesi mümkün değildi. Her ne kadar ‘’Kufelilerin gönlü seninledir ama kılıçları ve bilekleri Yezitledir.’’ dedilerse de Hz. İmam Irak toprakları üzerinde bulunan susuz ve ıssız Kerbela çölünde çadırını kurdu. Nihayet Hicri onuncu Muharrem’de (10 Ekim 680) Kufe’de şehit edildi. Mübarek başını cesedinden ayırdılar. Bu olay müminlerin yaralı kalplerine basılan tuz gibidir.
Kur’an’ı Kerim’de, Hadisi Şeriflerde ehli beyte karşı sevgi ve muhabbetin faziletinden bahsedilmiştir. Günde beş vakit namaz kılan bir Müslüman, kıldığı namazında Peygamber Efendimiz ve Ehl-i beytine salat ve selam okumaktadır. Bazı İslam alimleri ve 600 yıl Osmanlı Medreselerinde okutulan Teftezani’ye ait akait şerhinde Yezit’e lanet edilmiştir. İmam-ı Rabbani ‘’Yezit’in yaptığını Frenk kafiri yapmamıştır, bazı müminlerin lanet okumaması ondan ve onun bu hunharca zulmünden razı oldukları için değildir.’’ buyurmaktadır.
Kerbela olayında alınacak çok ibretli dersler vardır. Hz. Hüseyin’in kıyamı, zulmü kabul etmemesi merhum Mehmet Akif’in aşağıdaki şiirinden bir bölümünü bize hatırlatmaktadır.
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem Hz. Hüseyin’e ve şehit olan bütün Ehl-i beyte selam olsun. Allahu Teala bizi şefaatlerinden mahrum eylemesin. Rivayet edilir ki Kufeli birisi bir islam alimine ‘’İhramlı iken pirenin kanının dökülmesinde ceza var mıdır ?’’ diye sordu. O da nereli olduğunu sordu. Kufeliyim deyince büyük alim ‘’Siz Hz. Hüseyin’in kanını akıttınız, başını bedeninden ayırdınız. Döktüğünüz o kanın hükmünden değil pirenin kanının hükmünden bahsediyorsunuz. Doğrusu çok garip bir şey’’ der. Ehli beyt hakkında yüce Allah mukaddes kitabımız Kur’an’ı Kerim’de ‘’De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." (Şura 23) buyurmuştur. Efendimiz aleyhisselatu vesselam ashabını gökteki yıldızlara, Ehl-i beytini ise Nuh’un gemisine benzetmiştir. İslamın yayılmasında hadis, tefsir, fıkıh gibi islam ilimlerinin müelliflerinin çoğunluğunun Ehl-i beyt mensubu şahsiyetlerden olduğu bir gerçektir. Ayrıca irfan geleneğinin ilk mümessilleri Ehl-i beyttendir. Muhammed Bahaddin Buhari, Abdulkadir Geylani, Ahmed Bedevi, Ahmed Rufai hazerati Ehl-i beyte mensupturlar. İnsanı kamil yetiştirme yolunda Ehl-i beytin çok hizmetleri olmuştur. Bu nedenle milletimiz ‘’Yolumuz ehli sünnet, düsturumuz Ehl-i beyte muhabbet’’ ifadesi ile gayet güzel özetlemiştir. Osmanlı cihan devletinin kuruluşunda Ehl-i beytin harcı ve mayası vardır.
Bazı kesimler kerbela olayını ve Ehl-i beyt sevgisini manipüle edip, kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları ittiham edip zan altında tutmamalıdır. Peygamber Efendimiz Allah’ın kitabından sonra Ehl-i beyti tavsiye ettiği kaynaklarda mevcuttur. İmamı Azam Ebu Hanife’nin Ehl-i beyte ne kadar çok yardımcı olduğu kaynaklarda mevcuttur. Hatta bunun için kendisine ağır cezalar reva görülmüştür.
Aşure gününüz mübarek olsun.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem