"Barış için önyargısız düşünmek!"
PKK'lı grup tarafından, Tunceli-Ovacık yolunda derdest edilen ya da kaldırılan veya kaçırılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamalar çok önemlidir. Ayrıntıdaki gizli gerçek bence Hüseyin Aygün'ün şu sözlerinin içindedir.
" Beni kaçıran gençler, 'Ağabey, barış için çaba gösterin' Dileğinde bulundular."
Barış sözcüğü yaşadığımız dünyadaki tüm insanların umudu ve nihai utkusu!
Bence bu kaçırılma olayı sıradan bir olay değildir. Bir refleks ise hiç değil. Çok iyi planlanmış ve kesinlikle propagandaya amaçlanmış bir eylem şeklidir. Toplumsal mesajı da:
"Biz istersek, ülkenin her yerinde, en can alıcı eylemleri gerçekleştirebiliriz." Düşüncesidir.
Hüseyin Aygün'ün eşi Emine Aygün kaçırılma olayının ardından yanılmıyorsam şunu söylemişti:
"Eşim dağa kaçırılacak en son adamdır. Çünkü bölgede barış için canını dişine takarak çalışıyordu."
Ölümün kol gezdiği Güneydoğu dağları gerçek anlamda Ahmet Arif'in dizelerinde olduğu gibi
"Dağlarına bahar gelsin!" Diyor.
Bu denendi. Ancak garip bir tavır takınan örgüt açılımı fiyaskoya dönüştürdü; sanki hiç kan dökülmemiş, canlar yitip gitmemiş gibi şov yaptı
Silahların bırakılmadığı hiçbir ortamda barış türkülerinin söylenemeyeceğini insanlık tarihi yazmıştır. Silahlar bırakılmayınca açılım denen iyi niyet girişimi de fiyaskoyla sonuçlandı.
Bütün bunları bir kenara koyarak düşünmek zorundayız.
Artık ölümler dağlarda gerçekleşmiyor. Kentlerde... İlçelerde... Hain bir pusu günahsız insanları canından ediyor, ocaklara ateşten korlar düşürüyor
Hangi partiden olursanız olun, dünya görüşünüz ne olursa olsun bir anlık bile olsa gelin sade bir insan gibi düşünelim.
Dünya görüşümüzü, kariyerimizi, toplumsal kimliğimizi bir an olsun terk edelim ve öyle düşünelim.
Yoksa kan durmuyor!
Safınız hangi saf olursa olsun canlar yok olup gidiyor.
Anadolu'da barışın resmi ancak ön yargısız düşüncelerle çizilir.
Bir kere her kes kendini, canını kaybeden gencecik evlatların yerine koymalı. Ya da onların analarının babalarının yerine. Sonrada, bugüne kadar gelmiş geçmiş politikaların akan kanı neden durduramadığını düşünmeli
Silahla, insansız sözde istihbarat aracı savaşçı Herron adı verilen uçaklarla, termal kameralarla saldırılar durmuyor. Bir giden, birkaç gelenle yoluna devam ediyor. Olan halk çocuklarına oluyor. Vatan, millet Sakarya diyenler laftan başka bir şey üretemiyor. Oy kaygısıyla verilen kararların gölgesinde, kazanılmış milletvekili makamlarında yan gelip yatılarak, olanlara ne yazık ki
"Böyle gelmiş, böyle gider."Kaderciliğiyle bakılıyor.
Ve ne yazık ki Amerikancı politikaların korkak liderleri:
"Yanarım." Kaygısıyla özgür iradesiyle karar veremiyor.
Durum böyle olunca kanayan coğrafyada civan gibi delikanlılar, metelik etmez siyasilerin beceriksizliği, alternatif üretme kısırlığı ve basiretsizliği yüzünden yok olup gidiyor.
Hiçbir çıkış yolumuz yok! Politik kimliklerden soyunarak ve çırılçıplak, özgür düşünceyle bütün bu yaşananları aklın ışığında değerlendirmek zorundayız.
Nasıl Suriye, Türkiye'nin ulusal sorunuysa, içerideki bitmeyen terörde bir o kadar hayati sorunudur.
Küçümsenen örgüt bugün yollardan milletin seçtiği milletvekilini dağa kaldırıyorsa ortada inanılmaz bir zaaf var demektir. Ve örgüt söz sahibi olmaya çalıştığı coğrafyada istediği zaman binlerce insanı yürütebiliyor, bir araya getirebiliyorsa artık silahla çözüm aramanın zamanı çoktan geçmiş demektir. Tek yol gerçekler, akil adamlar ve varsalar, yürekli, ön yargısız siyasilerin bir araya gelip demokratik yöntemleri tartışmasıdır.
Unutmayalım ki bugün kardeş kavgasının önünü kesen tek güç, birlikte yaşamanın yarattığı kardeşlik ve yüzyılların kadim dostluğudur. Yoksa en son gelişmiş silahların korkutuculuğu değil!
Önyargılardan arınmalıyız!
İkiyüzlü politikalardan… Oy kaygısından… Liderlik hegemonyalarından…
Ünlü fizikçi Albert Einstein:
"Ön yargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur." Derken günümüze de ışık tutmamış mıdır?
Ancak biz ülkemize bir garabet gibi çöken bu sorunu çözmek, atomu parçalamaktan daha zor olan önyargıları parçalamak zorundayız. Çünkü başka çıkış yolumuz yok
Hüseyin Aygün bırakıldıktan sonra basına yaptığı açıklamada şunları da söylemişti.
"Aracımızın önü kesildi. Direnebilirdik. Ancak arkadan gelen araçlar konvoy oluşturunca olası bir çatışmadan insanlar ölebilir diye düşündüm… Tek bir insanın hayatı bile önemlidir. Ölüm en kötü olandır."
Bu ülkede haksız ölümlerden usandık… Her gün şehit cenazesi kaldırmak yaşama sevincimizi azalttı
Şimdi yüreği mangal gibi, aklı ve basireti kusursuz siyasilerin bir araya gelmesinin zamanıdır. Hangi partiden olurlarsa olsunlar yeter ki mangal yürekleri olsun.
Ne olursak olalım
İster Türk…
İster Kürt…
Bizi birbirimize kırdırtan politikalara karşı sesimizi yükseltmeli, barış için çaba göstermeliyiz.
Unutmayalım biz koyun değiliz.
Biz halkız!
Ve kardeşliğimizin sürekliliğinin bütünleyicisi de barıştır!
diğer tüm yolların kesiştiği nokta ise; kan, gözyaşı ve ölümdür
Yollarını şaşıranlara, şaşırıp da çıkmaz sokaklara dalanlara da navigasyon (yol gösterme) cihazı öneriyorum.
Ben insanım diyen herkesi de önyargılarından arınmaya; kaçırılan ve sonra bırakılan milletvekili Hüseyin Aygün'ün anlattıklarını irdelemeye, mantık yürütmeye davet ediyorum…