Neden zafer bayramı?
Emperyalizmin yediği en büyük yumruklardan biridir Kurtuluş Savaşı.
Değersiz görünen, büyük ordular karşısında un ufak edilecek gibi görünen yediden yetmiş yediye Anadolu insanının dişini tırnağına takarak yekvücut olup, özgürlük ve bağımsızlık için mücadelesinin şanlı tarihidir.
Şu millet, bu millet değildir… Tek bir bayrak altında toplanmış Türk'ün, Kürt'ün, Çerkez'in, Laz'ın birlikteliğinin sarsılmaz direnişinin ve nihai zaferinin adıdır.
30 Ağustos Kurtuluş savaşına nokta konulduğu tarihtir. Çünkü emperyalistler ve yerli uşakları topraklarımızdan sökülüp atılmış, kuşatılan Anadolu toprakları yeniden gerçek sahiplerinin olmuştur.
Elbette kurtuluş savaşının ardından gelen günlerde de kurtuluşlara ihtiyaç olmuştur. Ağalığın ve beyliğin feodalite adı verilen düzeni de yerle bir edilmeli, yoksul ve bilinçsiz halkın ümüğünü sıkan tekke ve zaviyelerin, üfürükçü, muskacı hocaların bir cümle din tacirlerinin tekmili tasfiye edilmelidir.
Tek yol devrimlerin ışığında karanlığa son vermek, kula kulluk düzenini yok etmektir.
"Gel son halife ol, sürdür bu düzeni." Diyenleri eliyle iten ve sadece çağdaş bir ülke olmaya dayalı ilkelerle yaşamayı seçen Kurtuluş Savaşı liderlerinin yol kesenlere karşı dirençli tavırları onları bugün sadece ülkemizde değil dünya tarihinde de saygın liderlerin en başına getirmiştir.
Ne saraylara, ne saltanatlara, ne de etraflarında tüneyecek yalakalara eyvallah etmeyen o kahramanlar, bugün karanlıkçıların pis iftiralarına uğramakta, aynaya bakacak yüzleri bile olamayanlar tarafından sarhoşlar olarak sıfatlandırılmaya çalışılmaktadır. Ancak çamur at izi kalsın zihniyetinin bedbahtları, Anadolu insanının çağlara damga vurmuş vefasının sarsılmaz vicdanları karşısında geri adım atmış, püskürtülmeye devam edilmiştir.
Bugün ülkemizin bereketli topraklarında özgürlükleri için her zaman can vermeye hazır yurttaşların nüfus cüzdanlarındaki adlarının yüzde yetmişi, o kahramanların isimleriyle onurlanmıştır.
Her öngörüsü dünyada saygıyla selamlanan o yiğit insanların koydukları ilkelerin dışına çıkıldığında kan ve gözyaşıyla karşılaşılmıştır. Yurtta barış, dünyada barış utkusunun yörüngesinden şaşmanın, ülkemizin dört bir yanındaki dostlarımızı kaybetmek, kan ve gözyaşına davetiye çıkarılması olacağı yaşadığımız bugünlerde ciddi olarak görülmüştür.
Anadolu'nun çok renkli ve zengin kültürünü biçimleyen insanlarımız arasında yapılacak en küçük bir ayrım ve ötekileştirmenin, barış içinde bir arada yaşama olgusunu da çözeceği o kahramanlar tarafından söylevlerinde vurgulanmıştır.
30 Ağustos Zaferi sıradan bir günün ve tarihin adı değildir. Yedi düvele ve onların yaratmaya çalışacakları esarete karşı verilen amansız bir savaşın onurlu neticesidir.
Yol ve köprü yaparak, kentlerin orta yerinde göğü delen rezidansların çoğaltmasını sağlayarak övünenler unutmasınlar ki yıkılmış bir imparatorluğu emperyalizmin pençelerinden çıkarıp alan, çağdaş bir yönetim biçimi kurarak, yaptıkları devrimlerle ülkemizi dünya ulusları arasında saygın bir konuma oturtanlar 30 Ağustos Zaferini halklarıyla omuz omuza vererek kazananlardır.
Fabrikalar, Demiryolları, tarım ve endüstriyel alandaki kazanımlar sihirli değnekler değdirilerek kazanılmamıştır.
30 Ağustos bütün bir ülkenin ve o ülke için yüreğiyle yaşayan her kesin bayramıdır.
Bayramlarını ve atalarının kazanımlarını görmezden gelen bir zihniyeti yaratmaya çalışanların, söz Kurtuluş Savaşından ve sonuçlarından açılmışken tarihin doğruyu ve yalnızca doğruyu söyleyen sayfalarını açıp akıl ve yürek gözüyle irdelemeleri gerekiyor.
Dilerim 30 Ağustos, yaşadığımız günleri değerlendirirken ayakları yere değmeyen basiretsizlerin durup düşünmelerine vesile olur.
Özgürlüğümüz, bağımsızlığımız, işte bu benim vatanımdır dediğimiz zaferleri bize emanet edenleri rahmet, saygı ve minnetle anıyorum.
Bayramlarımıza dokunmayın
Sakın ha!
Dokunulmazlardandır bayramlar…
İnançlar, bayrak, ezan, vatan, ekmek, namus ve ulusal tüm değerler tabudur… Özellikle de bağımsızlık tümünün lokomotif gücüdür.O olmazsa bir bir kopar katarından vagonlar ve yuvarlanıp giderler pusucuların hain tuzaklarına.
Hani dokunursam diyenler var ya…
Açsınlar bakalım tarihi… Karşılarına kimler dikilecek.
Sütçü İmamlar, Şahin Beyler, Karayılanlar, Nene Hatunlar… Ve de tekmil Mehmetler! Yani hepsinin özeti Mustafa Kemaller…
Bayramlarımıza dokunmayın…
Sabır dokur yüreklerin tezgâhları ilmik ilmik… Biri koptu mu bilin ki kıyamete davetiyedir ettiğiniz… Sizi ne elinde zinciriniz olanlar kurtarır ne de dört duvarlarınız.
Ne sandınız özgürlüğü?
Kurgulanmış planlı seçimlerin sandığından çıkan oy yığınları mı? Ya da meydanlarda attığınız yere göğe sığdıramadığınız nutuklarınız mı?
Sakın ha!
Dokunmayın bayramlarımıza…
Ve aklınızı başınıza devşirin.
Sabır taşı çatladı mı aşılmaz sandığınız dağlar aşılır, yıkılmaz düşündüğünüz bentler yıkılır.
Bilin ki her yanlışınız tek tek çentiklenir usumuza… Kahramanlık diye yutturduğunuz ihanetler yazılır akıl defterimize.
Biz halkız!
Sakın dokunmayın bayramlarımıza.
Bayramlarımızdır acılarımıza merhem edip sardığımız.