Nereye gidiyorsun, biliyor musun?
Hangi iş olursa olsun, mutlaka bir bedeli olur. Bir işe başlarsınız, sizin için prestij konusudur, mutlaka bitirmek istersiniz. Başarı için gece-gündüz çalışır, düşünür, kafa yorarsınız.
Hangi iş olursa olsun, mutlaka bir bedeli olur. Bir işe başlarsınız, sizin için prestij konusudur, mutlaka bitirmek istersiniz. Başarı için gece-gündüz çalışır, düşünür, kafa yorarsınız.
Bedensel çalışır yorulursunuz. Amacınıza ulaşırsınız, ama bu yorucu temponun size kazandırdığı yorgunluk ve hastalıklar olur sonunda.
Doktorlarla dostluğunuz başlar. Hastanelerin kapıları açılır size...
Artık arkadaşınız, cebinizde taşıdığınız üç-beş ilaç kutusu olur.
Kurduğunuz işyerine, eve, fabrikaya dışarıdan bakar, ilk heyecanınızı duyamaz, içinizden "fani dünya" der, geçersiniz.
Sonra bir gün hakkınızda; -duymayanlara- "o öldü" haberi/raporu verilir.
Gidiş o gidiştir, dönüşü olmaz.
Yaşam işte böyle bir şey...
***
Bir şeylerin peşine takılıp gitmektir hep yaşam.
Önce aşk gelir bu sıralamada...
Okuyup adam olmak da vardır sırada.
Evlilik, çoluk-çocuk heyecanı sarar benliğinizi...
Mutluluk heyecanınızı; "geçim koşulları" harami olup keser her seferinde...
Çocukların okuması-yazması, giyimi kuşamı savaşında soluksuz düştüğünüz anlar olur.
-Ya Allah!.. Allah Kerim... dersiniz.
Umutlardır hep yol arkadaşınız her zaman.
***
Yaşam bir labirent midir dersiniz.
Öyle olsa, herkesin aynı labirente girmesi gerekir, böylece adaletli olurdu herhalde...
Oysa, ilahi adalet hiç öyle değil.
Ama yine de bir çıkış kapısı arayışı sürer gider yaşamda.