New York'tan Van'a
Dünyanın çeşitli yerlerinden Vana gelen birkaç kişi, onca seyahatten sonra Vanda yaşamaya başladı.
Kimisi kariyer için, kimisi çocuğunu büyütebilmek için kimisi ise daha huzurlu yaşayabilmek için Van’ı seçti. Eskiden göç veren Doğu artık göç almaya başladı hem de New York, Birmingham, İzmir, İstanbul ve Ankara gibi metropollerden.
Peki New York, Birmingham, İzmir, İstanbul ve Ankara fgibi metropollerde yaşadıktan sonra, neden bu insanlar gelip Doğu’daki küçük şehirlerde yaşamaya karar verdiler?
İşte bu sorunun cevabı ve işte o insanların ilginç hikayeleri:
Serap Kart, Ankara doğumlu. Turizm işletmeciliği alanında yüksek öğrenim gördükten sonra, Marmaris, Bodrum gibi otellerde çalıştı. Sonra farklı bir deneyim yaşamak istedi ve bir Amerikan Cruise ship’e (otel gemisi) iş başvurusunda bulundu. Ve böylece Amerikan sahilleri, Güney Amerika, Karayip adaları ve Kanada macerası başlamış oldu. Farklı ülkelerde çalışarak biriktirdiği parayla İngiltere’ye yerleşti. Ülkenin Londra’dan sonra önemli metropollerinden biri olan Birmingham’da turizm alanında bir süre eğitim gördü. Eğitim sonrası İstanbul’a geri döndü.
Serap Kart, İstanbul’a döndüğünde, Elite World Otel’in pazarlama departmanında işe başlıyor. Bu Otel zinciri, deprem sonrası Van’da son derece lüks 5 yıldızlı bir otel açıyor. Kart ve ekibi, Van’daki oteli İstanbul’daki seyahat acentalarına pazarlamaya çalışıyor, ancak herkes, ‘kim oraya tatile gider ki’ der gibi bakıyor kendisine ve alaysı bakışlar yöneltiyor. Ancak Serap Kart ve ekibi inatla devam ediyor. Şehrin içerdiği zengin potansiyele inanıyorlar.
Van’da aradığınız her şey var: Türkü bar da Irish Pub da
Bir süre sonra Van’daki otelde çalışması istenince Serap Kart hiç tereddüt etmiyor ve teklifi kabul ediyor. ‘’Buraya geldiğimde kalıcı olacağım aklımdan geçmemişti’’ diyor Serap Kart ve ekliyor; ‘’Van, doğal güzelliğiyle muhteşem bir şehir, kültürel varlıkları gezmekle bitmez. Örneğin Van gölünde, Akdamar dışında 3 ada daha var; hepsi birbirinden güzel ve ilginç. Yeme-içme konusunda son derece iyi restoranları var, gece hayatı bu bölgeye göre oldukça iyi. Elite World Otel’in diskosunda dans da edebilirsiniz, Halay Bar’a gidip halay da çekebilirsiniz. North Shield Pub’da daha farklı bir havaya da girebilirsiniz. ‘’
“BURADA SIRADAN BİR SERAP DEĞİLİM ÖZEL BİR SERAP’IM”
5 yıldızlı bir otel olan Elite World’un Pazarlama Müdürü olarak Van’da çalışmanın, ekonomik yönü dışında kendisine manevi bir haz verdiğini anlatıyor Kart ve şöyle sürdürüyor konuşmasını: ‘’ Vanlı gençlerle çalışmak, onların meslekte ilerlemelerini görmek bana müthiş haz veriyor. Hepsi işine çok sadık çalışanlar. Bunun, bir şirket için önemi çok büyük. Ayrıca İstanbul’da sıradan bir Serap olmaktansa burada özel bir Serap olmak daha keyifli. İnsan sahiden burada kendini özel hissediyor.’’
“HAYATIMDA ERTELEDİĞİM HER ŞEYİ VAN’DA YAPTIM”
Başlarda kendine yeni arkadaşlar edinme konusunda zorluk çekmiş Kart, ancak 1.5 yılın sonunda kente iyice alışmış. Burada zamanın daha bereketli olduğunu söylüyor. İstanbul’da zamansızlıktan ve ulaşım zorluğundan yapamadığı pek çok şeyi Van’da yapma fırsatı bulmuş. Kentte Devlet Tiyatroları’nın bir salonu var. Her hafta tiyatroya gidiyor. Haftada 3 gün mutlaka dışarıya çıkıyor. Okuyamadığı kitapları okuyor, Latin dansları kursu alıyor. Ayrıca kentin yapısı nedeniyle otel misafirleri ile sağlam dostluklar kurabilmiş.
“İŞE GEÇ KALMA TELAŞI YOK, ZAMAN DAHA BEREKETLİ”
Yine Otel sektöründe çalışan Oktay Aksu ise Van’a İstanbul’dan gelmiş. Geçmişte İzmir’de çalışmış. Eşi de İzmirli. İkisi de şimdi Van’da yaşamaktan oldukça memnun. Bu kenti ve insanlarını daha samimi ve yardımsever buluyorlar. İstanbul’daki yaşamın zorluklarından, özellikle de bir yerden bir yere gitme telaşından ve trafikten dert yanıyor. Ama Van’da işe geç kalma işe yetişememe gibi bir sorun olmadığını söylüyor.
“HAYATI ISKALAMIYORUM, SUÇLULUK PSİKOZUNA GİRMİYORUM”
Otel işletmeciliği mezunu olan Aksu’ya, Van’daki sosyal hayatın onun için yeterli olup olmadığını sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor bize: ‘’Burada sosyal hayatın kısıtlı olduğu söylenir bu sadece bir mit. Eğer aileyseniz burası çocuk yetiştirmek için mükemmel bir kent. Hafta sonları pikniğe gitmek çok zevkli çünkü doğa burada çok güzel. Arkadaşlarla her hafta bir futbol maçı yapıyoruz muhakkak. Özel günler ve geziler tertip ediyoruz. Burada zaman dolu dolu geçiyor. Hayatı ıskaladığınızı düşünüp, suçluluk hissine kapılmıyorsunuz. ‘’
VAN GÖLÜ KIYISINDA SABAH YÜRÜYÜŞLERİ
Aksu’nun eşi Sevim hanım ise geçmişte İzmir Hilton otelinde yönetici olarak çalışmış. ‘’İzmir’de deniz varsa Van’da da deniz var. Eşim, deniz hasreti çekmiyor’’ diyor Aksu ve ekliyor. ‘’Eşim şimdi KOBİ kurslarına gidiyor, kendine yepyeni bir kariyer inşa etmeye çalışıyor, ertelediği hayallerini gerçeğe dönüştürmek istiyor. Ayrıca İzmir Alsancak’ı buraya getirdi; Van gölü sahilinde sabah yürüyüşleri yapıyor. Temiz hava ve çiçek kokuları eşliğinde yürüyüş bir başka. Yaşam burada çok daha lezzetli.’’
BATI’DA DEPRESYON VAR AMA DOĞU’DA YOK
Aksu, Van’da dostlarla daha sık görüşme imkanı bulduklarını söyleyerek şöyle devam ediyor: .’’Bu da bir çeşit sosyal terapi gibi. Batı’da insanlar çok rahat depresyona giriyor. Burada kimse buna izin vermez. Sizi hep meşgul tutarlar çünkü. Ayrıca biz bebek bekliyoruz. Bu anlamda Van çocuk yetiştirmek için de daha iyi ve daha güvenli bir kent’’
NEW YORK’TAN GELEN HIDIR GEVİŞ: VAN FIRSATLAR ŞEHRİ
Hıdır Geviş, Amerika’da eğitim gördü. Uzun yıllar New York’ta yaşadı. 3 yıl evvel İstanbul’a taşındı. Gazetecilik ve televizyon programcılığı yaptı. Derken bir dijital reklam ajansı kurdu. Bugün, Leröy, Michael Page gibi global şirketlerle çalışıyor. Ancak bir süredir Van’da bir otel suitinde yaşıyor Hıdır Geviş. Çünkü orada kendisi için önemli bir müşteriye yakın olmak istediğini söylüyor. Bunun dışında, kentin İstanbul’dan daha yaşanır, ve pek çok açıdan daha yüksek standartlara sahip olduğu görüşünde. ‘’İstanbul’da inşaların oksijen değil zehir soluduklarını düşünüyor, ‘’O nedenle İstanbul sokaktaki insanlar soluk benizli’’ diyor.
‘PARİS, NEW YORK, VAN, İSTANBUL. DÜNYA VATANDAŞIYIM VE MOBİL YAŞIYORUM.’
İstanbul’a bağımlı bir yaşamdansa, mobil bir yaşam kurarak, farklı kentlerde yaşamayı tercih ettiğini söylüyor Hıdır Geviş ve ekliyor: Şimdi Van’da yaşıyorum. Belki birkaç ay sonra Paris’e yerleşir, bir sürede orada yaşarım. Bir de artık uçak seferleri eskisi gibi değil. Van’dan kolaylıkla İstanbul’a geçerim, Berlin’e de Londra’ya da rahatlıkla uçarım. Van’da bir dünya vatandaşı olarak yaşamak mümkün. Kendimi, İstanbul’a mahkum etmeyecek kadar değerli hissediyorum. Van’ın bu nefis havasını soludukça da verdiğim karar için kendime teşekkür ediyorum.’’
Van’ın Batı’da fark edilmeyen, çok önemli bir ekonomik potansiyeli olduğunu söyleyen Geviş şöyle devam ediyor: ‘’Van, jeopolitik konumu nedeniyle geçmişte önemli bir ticaret merkeziydi. Bunun getirdiği sosyal kültürü, kentte hala hissetmek mümkün. Çok girişimci ve çalışkan insanlar. Burada kendi dişi tırnağıyla çok önemli noktalara gelmiş şirketler var. Örneğin Adnan ve Seyithan Bayram kardeşlerin yaratıcısı oldukları Van merkezli ‘Ranss’, Türkiye’nin her iline yayılma potansiyeli olan bir süpermarket zinciri. Yine Sinan ve Mehmet Avcı kardeşlerin yönetimindeki Wilco Group, Van’da büyümüş ve tüm Türkiye’ye yayılmış şirketlerden... Ancak Van’daki pek çok şirketin kurumsallaşmaya, modern bir formasyona bürünmeye ihtiyaçları var. Bu nedenle buraya Batı’dan daha fazla profesyonelin gelmesi lazım. İnanın o pasaklı İstanbul’dan daha çok kazanır, üstelik daha da çok para biriktirirsiniz.’’
Van gibi Doğu kentlerinin, Batı’dan göceden profesyonellerin desteğiyle Batı’ya daha rahat ve sorunsuz entegre olabileceklerini belirtiyor Hıdır Geviş ve ekliyor: ‘’ Bu şirketler modernleşerek rekabet güçlerini arttıracaklar. Pek çok ülke başkentlerine 1 ya da 2 saat uçak mesafesinde olan bir sınır kenti olan Van’da yer almaları nedeniyle de Ortadoğu ve Kafkas Cumhuriyetlerinde kartopu gibi büyüyecekler. Onlar büyüdükçe buraya Batı’dan daha fazla profesyonel gelecek. ’’
‘Cosmopolitan da içerim Keledoş da yerim’
Kentin sosyal hayatından da oldukça memnun Hıdır Geviş. Burada türkü dinleyip meyve suyu içeceğiniz yerler de var cosmopolitan içeceğiniz barlar da… Elite World otelin terasındaki Tepe Ocakbaşı’nın mezeleri harika. Aşiyan’da keledoş dahil geleneksel Van yemekleri yiyebilirsiniz. Hanoğlu’nda Kore usulü masada kurulu mangalda, fındık kabuğu ateşinde nefis ve katıksız yöre etlerini tadabilirsiniz. Hanedan’da haşlama yiyebilirsiniz. Salaş bir restoran olan Birkoç’ta lezzetli bir kavurma yiyebilirsiniz. Edremit’e uzanıp Anatolia’da kaburga yiyebilirsiniz. Orada bisiklet sürebilirsiniz. Baharda Akdamar adasında piknik yapabilirsiniz. Burada zamanınız dolu dolu geçiyor. Bir de Van’ın dostlukları çok güzel. Adam gibi adam Vanlılar ve yabancılara müthiş değer veriyorlar.’’
VAN’A ÖNYARGILARIMLA GELDİM, HEPSİ KIRILDI
Gülağa Şentürk de Batı’dan Van’a göç eden profesyonel yöneticilerden. O da Elite World Otel’in Yiyecek içecek sorumlusu. ‘’Bizim kafeteryamızda yediğiniz tatlıların kalitesini ve lezzetini Paris’in kafelerinde bile bulamazsınız’’ diyor.
Şentürk Yozgatlı, buraya Ankara’dan transfer olmuş. O da hayatından çok memnun. 1.5 yıldır Van’da. Buraya gelirken kafasında önyargılarıyla gelmiş, ancak gün geçtikçe bunlardan kurtulmuş.
Va’ın bir çeşit sınır metropolü olduğunu düşünüyor Şentürk, özellikle Newruz döneminde, kent sokaklarını İranlı turistlerin doldurduğunu söylüyor. Otel müşterilerinin de çoğunluğunu İranlılar oluşturuyormuş. ‘’Ancak asansörüne binip odanıza çıkarken, bir Amerikalı’ya da rastlayabilirsiniz, ’Avrupa’dan gelen bir Ermeni’ye de…’‘ diyerek devam ediyor: ‘’Akdamar’daki kilise ve yine Başkale’deki dev Bartholomeos kilisesi, Ermeniler’i kente çeken en önemli faktörler. Bir de Erciş’te, inci kefali göçü var. Tıpkı Norveç somonları gibi onlar da yılın belli mevsiminde Van gölünden, tatlı nehir sularına, akıntının tersine göç ediyorlar. Sırf bunu görmek için kente gelen turistler var.’’
Van’ın sevilmesi kolay, oldukça çekici bir şehir olduğunu vurguluyor Şentürk. Buradaki 5 yıldızlı otellerin kenti alternatif bir kongre merkezi olarak öne çıkardığını da belirtiyor. ‘’Geniş ve donanımlı salonlarımız var, İstanbul’da bir kongre yapmaktansa burada yapmak daha avantajlı. Bu kent insanı çok yormuyor. Ayrıca sistemlerimiz yeni ve en son teknolojiyi kullanıyoruz. Kongre için gelenler artan zamanı daha tasarruflu ve verimli kullanabiliyorlar.’’
Yukarıdaki her 4 isim de Batı’daki kentlerde her anlamda belli bir doygunluk olduğu görüşünde. Van gibi enerjisi yüksek olan, bakir Doğu kentlerinin ise hem manevi anlamda hem iş fırsatları ve yaşam kalitesi anlamında daha yaşanabilir kentler olduğu görüşündeler.