Nobel başarısıyla gençlere örnek oldu
Mardin Savurlu Prof. Dr. Aziz Sancar, İsveç Kraliyet Bilim Akademisi tarafından Nobel Kimya Ödülü'nü kazanan ilk Türk oldu. Sancar ödülü hücrelerin hasar gören DNA'larını nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde kazandı. Sancar'ın söz konusu araştırmaları yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesinde de kullanılıyor olması ödüle yaşamsal değer katıyor.
Kendisini bilime adayarak 35 yılını laboratuvarlarda çalışarak geçiren 69 yaşındaki Sancar başarı hikâyesini şöyle özetliyor:
"Yıllarca yaptığım çalışmaların bir ödülüdür. Büyük kısmını Türkiye'ye borçluyum çünkü Türkiye bana üstün dereceli bir eğitim verdi. O dönemin koşullarında ilk ve ortaokulda, lisede olağanüstü bir eğitim aldım. En çok memleketim için sevindim. Çünkü Türkiye için bence bilim lazım, Türkiye'nin kalkınması için, bu güç durumdan çıkıp Avrupa düzeyine varması için bilim gerekli. O yönden katkı sunduğum için çok sevinçliyim." Sancar’ın ifadeleri vefanın, doğru dürüst yurttaş ve ilkeli bilim adamı olmanın yansımasıdır.
İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra yurtdışında yaptığı çalışmalarla Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne kabul edilen üç Türk'ten biri olan Sancar’ın çok zor koşullarda başlayan, başarılar dolu geçen ve sonunda Nobel Kimya Ödülü ile taçlandırdığı bilim alanındaki yükseliş serüveni hepimizi etkiledi.
Türkiye’deki meslektaşlarıyla, yakınlarıyla memleketi Mardin ile iletişim ve dayanışma içinde olan Prof. Dr. Aziz Sancar, bilim adamı olmakla kalmıyor, ABD’de kurduğu vakıfta kültürel etkinlikler düzenleyerek ülkesini tanıtıyor.
Okuma yazma bilmeyen ancak çoğu okumuş etiket sahibi cahilden daha aydın olan eğitime önem veren bir anne-babanın sekiz çocuğundan biri olarak doğan Aziz Sancar’ın kazandığı ödül bütün Türkiye’de olduğu gibi Van’da da hepimizi onurlandırdı. Sancar’ın başarısıyla gurur duyduk.
İçimizden biri olan Sancar, Türkiye’de bütün insanların yüzünü güldürerek göğsünü kabarttı. Vanlı olarak Mardin ilimize gıpta ettim.
Sancar’a her yerden, her makamdan kutlama yağıyor. Sancar’ın başarısını herkes bir şekilde paylaşıyor. Ancak en anlamlı paylaşımı, kutlamayı A Milli Futbol Takımı teknik heyeti ve oyuncuları yaptı.
“Lisede kalecilik yapıyordum. Hedefim Türk Milli Takımı'nda oynamaktı. Ama boyum yeterince uzun değildi" diyerek lise yıllarında hayalinin Türk Milli Takımı’nda kalecilik yapmak olduğunu belirten Prof. Aziz Sancar’a A Milli Futbol Takımı teknik heyeti ve oyuncuları imzaladıkları milli formayı göndererek çok anlamlı jest yaptılar.
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın ailesi ailelere, kendisi ise başarısıyla ideali olan tüm gençlere somut örnek oldu. Sancar, aynı zamanda eğitimin, planlı disiplinli ders çalışmanın ve bilimin doğru anlaşılmasına da büyük katkı sağladı. Ailelerde, gençlerde Sancar şimşeği çaktı diyebilirim. Değerli Prof. Dr. Aziz Sancar’ı ve ailesini kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
YYÜ’de o yüzsüz akademisyen kimdir?
Eyüp Ressamı olarak tanınan, Türk resim sanatının en eski ustalarından gurur duyacağımız başarılı Vanlılardan 1923 yılında Van’da doğan ölünme dek Van ile ilişkisini sürdürmek adına evinde Van kedisi besleyen, Van’ın düşman işgalinden kurtuluş günü olan 2 Nisan 2014 günü 91 yaşında hayata gözlerini yuman merhum Naile Akıncı ile ilgili, “Vanlı Naile Akıncı’yı bilir misiniz?” başlığıyla yazı yazdım. Yazıyı okuyan Naile Akıncı’nın oğlu Cengiz Akıncı’dan mektup aldım.
Düşündürücü, vahim iddiaların yer aldığı mektubu üzüntüyle okudum.
Avukat, Öğretim Üyesi Cengiz Akıncı teşekkür, haklı sitem ve üzücü iddia içeren elektronik mektubunda şöyle diyor,; “ Sayın İkram Kali, Vanlı olmakla her zaman gurur duyan Naile Akıncı' nın oğlu olarak yazınızı onur duyarak ve aynı zamanda hüzünlenerek okudum. Sizin de değindiğiniz gibi, halen rahmetli annemin yapıtlarından, yaklaşık 80 adedi Ülkemizde ve yurt dışındaki müzelerde ve çok önemli koleksiyonlarda sergilenmekte ve inceleme konusu olmaktadır. Ama ne yazık ki, bu güne kadar onun kalben bağlı olduğu Van ilinden herhangi bir yetkili ( Ülkemizin en saygın galerilerinden Evin Sanat Galerisinde açılan bir sergisini ziyaret eden YYÜ eski rektörü Yücel Aşkın ve halen annemi de yetiştiren Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde doktora çalışmalarını yapan değerli ressam ve akademisyen Mehmet Göktepe hariç ) onun yapıtları ile ilgilenmedi. Sağlığında annemle iletişime girmek için benimle bağlantıya geçen ve kendisine akademisyen demeye utandığım yegane kişi de; annemin özenle biriktirdiği ve Van 100. yıl Üniversitesine bağışlamak üzere kendisine gönderdiği kitapları ( 400 adet nadide sanat kitabı ve katalog ) iç etti. Bu nedenden ötürü, annemin yaşarken doğduğu kente bağışlamak ve sergilendiğini görmek istediği yapıtların, yasal gereklilikleri yerine getirilmek kaydı ile gerçekleşmesini arzu ettiğimiz bağışlama girişimi gerçekleşemedi. Selam ve saygılarımla Av. Cengiz Akıncı”
Şimdi ilgilisine sormak istiyorum.
Birincisi, eserlerini karşılıksız olarak YYÜ’ye bağışlamak isteyen ünlü Vanlı kadın ressamın ailesiyle bugüne kadar neden iletişime geçme gereği duyulmadı?
İkincisi de, Vanlı Naile Akıncı’ya ait 400 adet nadide sanat kitabı ve kataloğu üniversite adına alarak iç eden yüzsüz akademisyen kimdir? Şimdi Rektör Prof Dr. Peyami Batal’a önemli sorumluluk düşüyor. Battal iç etme olayının üzerine giderek konuyu araştırmalı o akademisyeni ortaya çıkarak hakkında gereğini yaparak sonucunu da açıklamalıdır.
Ferit Melen’in eşyaları kayıp mı?
Eski başbakanlardan, uzun yıllar Van milletvekilliği yapan, Van’ın kalkınmasında gelişmesinde çok büyük emekleri bulunan Vanlı Ferit Melen’in vefatı sonrası kütüphanesinin tamamını ve çalışma odasındaki eşyaların bazıları 1987’de YYÜ’ye bağışlandı. Sanırım kaç kitap ve neler bağışlandığını hayatta bulunan çocukları iyi biliyor. Sıkı durun. Rahmetli Ferit Melen’in bazı eşyalarının, kitaplarını kaybolduğu yönünde duyum aldım. Umarım duyum/ iddia gerçeğe dönüşmez. YYÜ’ den açıklama bekliyoruz.