NOSTALJİK NESİLLER (1)

Yavuz Yıldızbaş yazdı...

İlkokul yıllarımızdı...

Tek kanallı televziyonların yeni yeni yaygınlaştığı, ev telefonlarının belli başlı evlerde olduğu, kalabalık ailelerin bir arada yaşadığı, aile denilen o kutsal yuvanın tüm sıcaklığının hissedildiği, sevince, üzüntüye ortak olunup hep beraber yaşandığı, zengin fakir ayrımının olmadığı, herkesin çocuğunun aynı siyah önlükle aynı okula gidip aynı sınıfta ders gördüğü, defterlerin kitapların gazete sayflarıyla kaplandığı, haftada bir gezici kütüphanenin geldiği, zilin müzikle değil elle çalındığı, okula kayıt yaptırmaya götüren velimizin öğretmene "eti senin kemiği benim" diyerek teslim ettiği bir nesildik.

..

Ailesinden birkaç saatliğine de olsa ilk defa ayrılıp 30-40 kişilik sınıflarda, her sırada üçlü oturup, siyah tahta önünde eli ayağı tebeşir tozu olan öğretmeni pür dikkat dinlerken, yaramazlık yapıp dikkat dağıtan tipler de yok değildi hani...

Keçe kaplı silgiyle tahtayı silmek bile heyecan verirdi.

Kimisi silmek için tahtanın önüne geldiğinde öğretmenin görmediği anda türlü türlü şaklabanlıklar yapar sınıfı güldürürdü. Bunu farkeden kimi öğretmen tebessüm ederken kimiside öğrencinin kulağını çekerdi. Bu da öğretmen farkı olsa gerek.

...

Kalem uçlarını açmak için üçlü grup halinde kapının yanında duran çöp kovasının başında kısık sesle muhabbet ederken açacak(kalemtıraş) nerdeyse kalemi bitirir hale gelirdi. Sınıfta öğretmen olmadığı zamanlar gürültü yapanların isimleri tahtaya yazılır gürültü sayısınca x işareti atılır. Öğretmen içeri girdiğinde işaretli öğrencileri tahta önünde tek ayak üstünde durma cezası verirdi.

...

Teneffüslerde, kız öğrenciler ip atlamayla eğlenirlerken, erkek öğrenciler iki dakikada seçmece usulü kadro kurar, plastik topla maç yaparlardı. Kışın karda, yazın tozda önlükler toz toprak çamur içinde kalsa bile o heyecana değerdi.

Ayakkabıların naylon ya da lastik olup olmaması kimsenin pek umrunda olmazdı. Çünkü kimse ayağa bakmazdı.

Herkes birbirinin yüzüne bakardı.

Yüzlerden gözlerden samimiyet sevgi akardı.

...

Küçük şeylerden mutlu olmanın en önemli nedeni, herkesin eşit şartlarda bulunmasından ileri geliyordu.

Birbirlerinden çok farkı olmayan insanların dünyası böyleydi.

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme