O Bir Çınardı

'Sizi bilemem, ben karıncaları çok seviyorum. Önce çok çalışkanlar... Yaşamlarını öylesine disipline etmişler ki, bir yaz mevsimi boyunca hiç kavga/gürültü yapmadan bir yerlere giderler, oradan ağızlarına aldıkları yiyecekleri yuvalarına taşır dururlar.

 “Sizi bilemem, ben karıncaları çok seviyorum. 

 

Önce çok çalışkanlar... Yaşamlarını öylesine disipline etmişler ki, bir yaz mevsimi boyunca hiç kavga/gürültü yapmadan bir yerlere giderler, oradan ağızlarına aldıkları yiyecekleri yuvalarına taşır dururlar.

 

Hiç durmazlar.

 

Ben karıncaların birbirleriyle kavga ettiğini hiç görmedim. 

 

Hiç bir karınca, bir başka karınca yuvasına girip buradan bir şey aşırmayı/çalmayı düşünmüyor.

 

Nereden mi biliyorum bunları? Yaşam deneyimimden ve karıncalarla olan yakınlığımdan” demişti bir yazısında usta gazeteci Hikmet Aksoy.

 

Nazan Bekiroğlu da karıncalara olan sempatisinden ve onlar gibi çalışkan, disiplinli ve barışçıl olmasından dolayı olsa gerek "Karınca İzleri" adını verdiği kitabında Hikmet Aksoy’u anlatmıştı.

 

Nazan Bekiroğlu  “Karınca İzleri” adlı kitabında sadece Hikmet Aksoy’un ve bir dönem basın tarihinin değil Türkiye’nin de yakın tarihini anlatan bir kitap olarak bize ışık tutuyor.

 

Benim de yolum 2017’nin Ekim ayında Van’da kendisiyle kesişti. Hoş sohbeti, engin bilgileriyle önerilerini can kulağıyla dinledim. Gazeteciliğe muhabirlikle başladığı yılları anlatırken “Sabahın beşinde işe gidip gecenin yarısında eve döndüğüm için çocuklarımı çok göremiyordum. Zira ben giderken de gelirken de onlar uyuyorlardı buna çok üzülüyordum” demişti. Vansesi Gazetesi kadrosuyla birlikte bizlere armağan olarak getirmiş olduğu fındıkları yedik, çaylarımızı yudumlayıp kahvelerimizi sohbet eşliğinde içerken mesleğine ne kadar âşık biri olduğunu anlıyorduk.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme