Oyunların farkındayız
Erdoğan: Şu anda teröristlerin elinde Rusya tarafından verilmiş uçaksavar ve füzeler var. Bölücü terör örgütü bunlarla teçhiz edilmiş durumda
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölücü terör örgütünün dış güçler tarafından silahlandırıldığını söyledi. Erdoğan, Diyarbakır’daki temaslarının ardından uçakta Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan’ın sorularını cevaplandırdı.
Diyarbakır’a tarihi bir ziyaret gerçekleştirdiniz. Şehri nasıl buldunuz?
Tören gayet iyiydi. Coşku, heyecan iyiydi. Normal şartlar altında bir toplu açılış töreni değildi. Buna rağmen katılım fena değil. Bu da şartlar normale döndüğünde katılımın çok daha iyi olacağının göstergesi. Psikolojik atmosfer, gelişmelerin takip edildiğini gösteriyor. Hükümetin şartları iyileştirmeye yönelik müdahaleleri neticesinde çok farklı bir konuma erişileceğini düşünüyorum.
Dürümlü mezrasında katledilen vatandaşların ailelerini ziyaret ettiniz. O köyün MHP’nin kalesi olduğu söyleniyor...
Hayır, o bilgi doğru değil. Orada o partiye mensup 2-3 kişi var mıdır bilemem. Orada HDP’nin aldığı oy 350 civarında. AK Parti de 45-50 oy almış. Orada 15 tonluk patlayıcı yüklü kamyonu kovalayan Seyithan da, AK Parti teşkilatından bir arkadaşmış.
MGK’da Paralel Yapı yeniden tanımlandı. Daha önce alınan karardan farkları neler?
Eski kararda, ‘legal görünümlü illegal örgütler’ vardı, terör örgütü ifadesi yoktu. Yeni kararda ise legal görünümlü illegal Fethullahçı Terör Örgütü’nden söz ediliyor. Fethullahçı Terör Örgütü deniliyor. MGK olarak bunu biz, tavsiye olarak hükümete gönderiyoruz. Hükümet bu tavsiyeden hareketle hemen bir Bakanlar Kurulu kararı çıkaracak. Biz de o kararı MGK’nın siyaset belgesine koyacağız. Bu, yargının elini güçlendirecek.
‘PKK neyse Paralel de odur’ dediniz. Paralel Yapı operasyonları, hukuki olarak daha net bir çerçeve mi kazanacak?
Şu an onu kazanıyor zaten. Paralel Devlet Yapılanması ile PKK arasında bir fark olmadığını artık görmemiz lazım. PKK ile PYD/YPG arasında da bir fark yok. Ama ABD, PYD’yi, YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor. Bunun yanlış olduğunu, dürüstlükle bağdaşmadığını ABD’lilere de açıkça söylüyoruz.
Putin, Atina ziyaretinde ‘Arayı düzeltmek istiyoruz, Ankara’nın adım atmasını bekliyoruz’ demişti. Bunu nasıl görmeliyiz?
İlişkilerin bozulmasını biz istemedik. Sayın Putin’den olumlu bir adım geldi de biz olumsuz bir yaklaşım mı sergiledik? Neler yaşandığını herkes biliyor. Hava sahamızın sık sık ihlal edildiği, G20 zirvesi sırasında Putin’e aktardığımız bir konuydu. Hatta gemilerimizi de taciz etmişlerdi. Sayın Putin, orada, bunlardan hiç haberi olmadığını söyledi. Kendisi benim yanımda Lavrov’a dönerek, ‘Biz bu işi çözeceğiz’ dedi. Hatta biz de buna sevindik. Ne var ki, o toplantıdan birkaç gün sonra, aideyeti belirsiz bir uçak, hava sahamızı ihlal edince, uyarılara da cevap vermeyince, angajman kurallarının gereği yapıldı.
Uçak karargaha sorulmadan düşürüldüyse burada bir soru işareti yok mu?
Hayır, angajman kurallarının neler olduğu belli zaten. Uyarılara rağmen ihlal devam ediyordu. Bu durumda yapılacak olan belli. Rusların hadiseyi pilotun da vurulması gibi sunmaları gerçekle bağdaşmıyor. Uçağın pi-lotu aslında sağ olarak kurtuluyor. Ama Suriyeli muhalifler tarafından öldürülüyor. Pilotun naaşını, 10 gün süren müzakereler neticesinde biz aldık. Tüm dini ritüellerin yerine getirilmesini sağladık. Gerekli tüm hassasiyeti sergiledik. Üzerimize düşeni yerine getirdik.
Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte sistem vurgusunun altı daha fazla çiziliyor. Şimdi bir geçiş formülünden bahsediliyor. Partili cumhurbaşkanı, yarı başkanlık gibi. Bunlar, muhalefetin daha çok destek verebileceği düşünülerek söylenen formüler. Böyle bir geçiş formülü sorunu öteler mi?
Parlamentonun yeterli sayıyı yakalaması lazım ki, bu iş çözülebilsin. Eğer yeterli sayıyı yakalayamıyorsa, biz burada Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak uyum içerisinde milletimize hizmeti sürdürürüz. Ama işlerin daha iyi yürümesi, sistemin daha iyi işlemesi için azami gayret gösteririz. Milletimize bunu istemeyenlerin kimler olduğunu da anlatmamız lazım. Biz milletin ne istediğine bakarız. Mecliste AK Parti dışındaki partilerin ne halde oldukları ortada. Dil ve üslupları zaten ayrı bir sorun. Şahsımla ilgili kullandıkları dil, gruba getirdikleri tabanlarının orada Cumhurbaşkanına, kurucusu olduğum partideki arkadaşlara küfretmeleri, bu duruma hiçbir müdahalede bulunulmaması, ana muhalefet partisine yakışmıyor. Bu tür durumları, meclis iç tüzüğü açısından, yasal açıdan da detaylı biçimde ele almak lazım.
Eskiden grup toplantılarına seyirci alınmazdı. İç tüzüğe aykırılık yok mu?
İzleyici alınır ama izleyici alkış dahi yapamaz. Ama bahsettiğimiz hadisede bambaşka bir durum var. Geçen bir arkadaş çok güzel bir şey söyledi. Futbol Federasyonu’nun seyircisiz maç türünden cezalarına atıfta bulundu. Gerekirse o tür cezalar verilebilmeli. Hadiseler de gösteriyor ki meclis iç tüzüğünün kesinlikle değişmesi lazım. Yani bu iç tüzükle bu parlamentoyu çalıştırmak çok zor.
Diyarbakır’da ve çevre vilayetlerde bazı imamların hutbelerde HDP propagandası yaptıkları; bunların da şu anda HDP’de milletvekili olan eski bir müftü tarafından atandıkları yönünde iddialar var. İmamlar taraf mı yoksa tehdit mi alıyorlar?
Kanaat önderlerinden biri de bana benzer şeyler aktardı. Bu iddiaların incelenmesi lazım. Ben de inşallah Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanı ile oturup konuşacağım.
Rakka’da DAEŞ’e karşı operasyon yürütülüyor. Türkiye’nin politikalarında da birtakım farklılıklar yaptırılacağı yönünde söylentiler var. Böyle bir ihtimal var mı?
Bölgedeki gelişmeleri hassasiyetle takip ediyoruz. Teşrin Barajı, batısı ve doğusu önemli. Münbiç konusu önemli. Azez, Azez’in güneyi yani Rakka önemli. Orada koalisyon güçleri var ve onlarla beraber çalışırız. Ama verilen sözler tutulmazsa kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumunda kalabiliriz.
ABD Başkanı Obama ile 70 dakika telefonda görüştünüz. Herhalde size birtakım taahhütlerde bulunulmuştur.
Bulunuldu. Taahhütler yerine getirilecek mi getirilmeyecek mi, şimdi göreceğiz.
Geçenlerde bir helikopterimiz düşürüldü. İki şehidimiz oldu. O hadisede kullanılan silahların terör örgütünün eline nasıl geçtiği noktasında bir değerlendirmeniz var mı?
Kullanılan silahın ne olduğu belli. Şu anda teröristlerin elinde Rusya tarafından verilmiş uçaksavar ve füzeler var. Bölücü terör örgütü bunlarla teçhiz edilmiş durumda. Bunlar Suriye tarafından, Irak tarafından bölücü terör örgütüne aktarılıyor. Silahlı kuvvetlerimiz bunların üzerine üzerine gidiyor. Fırtına obüslerimiz çok ciddi işler görüyor. Mühimmatını da ürettiğimiz için rahat kullanıyoruz. Üretimi bize ait olmayan mühimmatları, idareli kullanıyoruz. Özel sektörümüz, insansız hava aracı da üretiyor.
GENÇLERİ ÖRGÜTE BIRAKMAYACAĞIZ
Terör örgütünün el koyduğu gençler için hiç ‘terörist’ sıfatı kullanmadınız. Onlardan ‘vatandaşlar’, ‘çocuklar’, ‘gençler’ diye söz ettiniz. Böyle bir dil kullanmanın müspet olacağı kanaatinde misiniz?
Kullanılan dil tabii ki önemli. Terörizmin de teröristin de tanımı iyi yapılmalı. AB’de de bu hususta genel bir çerçeve olmakla birlikte esasen net bir tanımlama yok. Bizler terörle mücadele yasamızı, dünyayı, Avrupa’yı inceleyerek hazırladık. Vize serbestisi konusunda, terörle mücadele konusunda Türkiye’nin hassasiyetlerini göz önüne alınmaması, ipe un sermektir. Sözünü ettiğiniz o gençler dağa kaçırıldılar. Onlar dağa gitmediler. Kaçırılan evlatları için Diyarbakır Belediyesi’nin önünde ağlayan o anneleri bir kenara bırakabilir miyiz? Bırakamayız. O anneler, Başbakan olduğum dönemde, beni ziyarete geldiler. Onların gözyaşlarını unutamayız. Terör örgütünün uzantılarının, onların propagandalarına alet olanların, gençlerin hükümetin baskısından dolayı dağa çıktıkları yönündeki iddialarının gerçekle hiç bir alakası yok. Zira terör örgütünden kaçıp teslim olanların anlattıkları ortada. Gerçeği gören gençler, tekrar annelerine dönüyor. Bu süreci çok iyi yönetmemiz lazım ki, dağda kalanları çekebilelim.