Problemi Kabul Etmeden Çözüm Üretemezsiniz
Yavuz Yıldızbaş yazdı...
Bilindiği üzere ülkemiz, -özellikle son aylarda kendisini daha da hissetiren- büyük bir ekonomik krizle başbaşa kaldı.
Bunun neticesinde gerek gıda, gerek tarım, gerekse de sanayi ve bir çok sektördeki ürünler yüzde yüzün üzerinde artışla vatandaşın cebini yakmaya devam ediyor.
Üstüne üstlük bir de pandemi süreci işi daha da zorlaştırarak neredeyse içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Ülkeyi yönetmekle görevli siyasi iktidar, günü kurtarmak adına çeşitli önlemler almaya çalışsa da maalesef günlük politikaların uzun vade için bir çözüm olmadığını yaşayarak görüyoruz.
Diğer taraftan siyasi iktidarın mensupları vatandaşla adeta dalga geçer gibi sürekli; ekonomimiz uçuyor, şaha kalkıyor bilmem yüzde kaç büyüdük diyerek problemi görmezden geliyorlar. Lakin, vatandaş markete girip çıktığında, cebinden her defasında daha fazla para çıktığını görünce, aslında uçanın kaçanın siyasi iktidar ve şürekasının olduğunu anlıyor.
Siyasi iktidarın yaptığı yanlışların başında sorunları, krizleri kabul etmemesi gelmektedir.
Oysa problemi kabul etmeden çözüm üretmeniz mümkün değildir.
Çözüm üretmek için de işinin ehli liyakat sahibi kişilere görev verilmesi gerekir.
Oysa, en son hazine ve maliye bakanı Lütfü Elvan'nın istifasından boşalan koltuğa Tekstilci Nurettin Nebati'nin getirilmesi aslında liyakatin çok da önemsenmediğini gösteriyor. Hele Sayın Nebati'nin yardımcılığına çorap üreticisi Mahmut Gürcan'ın getirilmesi ise "Acaba Mahmutpaşa'da işportacı tezgahı mı açacaklar" espirilerine konu olması da ülkemiz adına acı bir durumdur.
İktisat biliminin kurallarını hiçe sayarak, kendisini ekonomist ilan eden zati şahanelerinin uyguladığı politikalar neticesinde, dövizin başını alıp gitmesi ülkenin ekonomik olarak daha da fakirleşmesine neden olmaktadır.
Sürekli milli ve yerli nutukları atanların, ülkenin en stratejik fabrikalarını özelleştirme adı altında satmaları ve bu fabrikaları alanların büyük kısmının ise üretim yapmadığı bilinmektedir.
Yerli üretim yapılmadığı zaman, dışa bağımlı hale gelmemiz kaçınılmazdır. Bu sebeple de dışarıdan aldığın her ürün dövizle alındığından dolayı, herhangi bir ekonomik sıkıntı halinde yüksek meblağlar tutmaktadır.
Bunlara sebebiyet verip sonra da "dış güçler" masalları anlatmak kendine iman etmiş güruh dışında, akleden hiç kimseye inandırıcı gelmemektedir.
Yapılması gereken şudur:
Siyasi iktidar; üstten bakan, kibir dağlarından inip, bencilliği bırakıp, ülkedeki bütün partiler, sivil toplum örgütleri, sanayi ticaret, esnaf ve sanatkar odaları, çiftçi kooperatifleri velhasıl kelam üretim, tüketim, sektörlerinde olan herkesle toplantılar düzenleyip 'nasıl düze çıkabiliriz?'gibi soruların cevabının araştırılması gerekmektedir.
Toplumun her kesimiyle çözümler konusunda konuşup, tartışıp belli bir konsensüs sağlandıktan sonra uygulamaya geçilmelidir. Bu yapılmadığı vakit iki yol vardır.
Ya devletin iflası,
Ya da milletin iflası.
Her ikisi de uzun yıllar üzerimizden atamayacağımız maddi ve manevi sıkıntıları beraberinde getirecektir.
Zor günlerin aşılması, elinde avucunda bir şey kalmayan fakirlerin kemer sıkmasıyla değil, Zengin ve her türlü devlet imkanlarını kullananların tasarrufu ve aklıselim, hakkı, adaleti, liyakati üstün tutmalarıyla mümkün olabilir...