PUSULA(cıları)MIZ!

Bahri Yıldızbaş yazdı...

Bir okul müdürü arkadaşımı ziyaretimde, müdür odasına girip çıkan ve yakından tanıdığım bir öğretmeni sorduğumda;

“Sınıfta başarısızdı, ondan müdür yardımcısı yaptım.”

— “Sınıfında, kaç öğrencisi vardı?”

“37”

“Peki, okulda kaç öğrenciniz var?“

—  “1.400”

“Yani, 37*6 defa mezun verseydi = 222 çocuk yerine, 1.400*30 yıl = 42 bin çocuğa zarar versin dediniz.”

— “Çok ince hesap.”

“Yanılıyor muyum.?”

— “Haklısın.”

Evet, sevgili okul ve kurum müdürleri, bürokratlar, siyasetçiler, vekiller, belediye başkanları ve devletin üst kademesini yönetenler: HAKLIYIM, hem de YERDEN GÖĞE KADAR HAKLIYIM.

85 milyon insanın yaşadığı ülkemizde, sadece 13.5 milyon insanımız yüz yılın depreminden olumsuz etkilenmedi, hepimiz olumsuz etkilendik. 13.5 milyonun yürekleri yandı, ocakları söndü ve hayatları alt üst oldu. Deprem gibi afetlerin ne zaman olacağını bilemeyiz ve durduramayız. Çok detaylara girip, konunun bilimsel ve gerçek boyutları olan; yer altı, yer üstü, yerküre, magma, Kuzey-Güney ve Doğu Levhaları, faylar, kırıklar, tarihsel istatistikler ve enerji boşalmalarından bahsetmek istemiyorum. İnançlarımıza göre  “Allah’tan geldi.” diyebiliyoruz. Ancak; “Allah yıktı, cezalandırdı” ve “yok etti” diyerek, yaradana iftira atamayız. Allah yaradandır, dünya ise evrenindeki küçük bir gezegen ve yerküre üzerine yerleştirilmiştir. Hareketli olmak, değişim göstermek ve zaman zaman enerjilerini boşaltmak zorundadırlar. İnsan ve yetkili olan insanoğlu, bunları bilmek ve tedbirini almak zorundadır. “Tedbirsiz, hiç bir malınızı bana bile  emanet etmeyin” diyor, yaradan.

İşte 13.5 milyon insanın evini yıkan da, ocağını söndürende, 85 milyonluk ülkenin yüreğini yakanda; insan İLE insanoğludur. Suçluyuz, suçlusunuz, suçludurlar. ….vicdanlar hesap vermese bile; uykular ve muhakeme ile hesaplaşacağız. Kimse kimseyi suçlu, masum, melek, şeytan, deccal veya bir şey göstermeye çalışmasın.

Dinimizde, nasıl Kİ günahların ve sevapların dereceleri vardır. Suçun ve  masumiyetinde farklı dereceleri vardır. Kanunlar veya yönetmelikler, devleti yönetenlere verilen yazılı emirlerdir. Vicdan, ahlak, merhamet ve adalet; insanın içine yerleştirilen pusularlardır. Kanunlardan ceza alacağı için korkan yetkililerde pusulalar eksikse, yalnız kaldıklarında suç işlerler. “Pusulamı kaybettim.” gibi, ahmakça söz yön İçin kullanılsa bile, algıyı güçlendirmektedir.

Yıllardır; bilgileriyle, belgeleriyle, vicdanlarıyla ve ülke sevgisiyle avaz avaz konuşanları ve yazanları dinlemek yerine, ya önemsemedik, ya ciddiye almadık veya cezalandırdık. Şimdi hep birlikte ağlıyoruz, avaz avaz “imdat” diye bağırıyor ve sefilleri oynuyoruz. Çalışkan, bilgili, birikimli, başarılı, performansı yüksek; mimar, mühendis, şehir plancı, bürokrat ve yöneticileri kilit noktalara yerleştirmiş olsaydık, bilgili olduklarından sahte belgelere imza atmayacak, diplomalarını kiraya vermeyecek, işlerinin ehli olduklarından ve iş kaygıları bulunmadığından, ilkokul mezunu bir müteahhite eyvallah etmemiş olacaklarından, bu kadar can ve mal kaybı olmamış olacaktı. 

Gelelim çözümler ve esas gerçeğe.

Birinci öncelikli olarak; tüm bakanlıkların ve idarelerinin, kes yapıştır stratejik planı ve merkezden değil, yerinde çevre incelemeleri ve bölgesel acil eylem planı olmasıdır. Bakanlıkların görev ve sorumluluklarını içine alan, dönemlik ciddi eğitimleri barındırmalıdır. Özellikle, 2020 yılından bu yana, sürekli tatil edilen okullardaki öğretmenlerin, “yeni dünya, afetler, deprem, bilişim, pedagoji, psikoloji, sosyoloji, öğrenme programları ve halkla ilişkiler gibi konularda” seminerlere alınması gerekirdi. Öğrenciler konuları ve okulu, öğretmenler ise okulu ve öğretmenliği unuttular. Üç yılda, onlarca eğitim verilebilirdi.

Hani yukarıda bir öğretmen ve müdür yardımcısından bahsetmiştim ya? İşte anahtar görevi olan vicdan ve adalet orada saklı. Bilgi, birikim, tecrübe ve görevin layıkı  demeden, hiyerarşi ve ahiliğe önem vermeden, kırk yıldır bu ülkede “işe veya göreve uygun insan yerine, falan insana ve falan insanoğlunun çocuğuna göre iş ve görev verdik.” Sınıf yönetemeyen öğretmeni, müdür yardımcısı DEĞİL, geri hizmete verecektik. Açık Lise ve ardından AÖ Fakültelerini bitirenleri; genel müdür, profesör, genel sekreter, milli eğitim müdürü veya amir yapmayacaktık. “Derece için okuyoruz” dediler, okuma yazma bilmeden memleket yönetiyorlar. Okulsuz ve bilimsiz olmuyor, olmayacak ve uymayacak. Ülkemizdeki öğretmenlerin yüz binden fazlası, teknolojinin olmadığı zamanlardan kalan, yetkisi ve tanımı bile belli olmayan, dönen koltukta oturan, okulda müdürcülük, kayırmacılık ve adaletsizlik yaratarak, taraflı ve bazıları, birilerinin müdürden ulakçısı yüz binden fazla derse girmeyen müdür yardımcısı. Yüz binden fazlası ise; MEB, il veya ilçe müdürlüklerinde çeşitli kurul ve komisyonlarda git gel veya gelme ekibi, binlercesi birilerinin, bürokratların ve bilmem kimlerin eşi, kardeşi veya adamı. Neredeyse, 200 binden fazla öğretmen görev yapmıyor ve derse girmiyor. Onların yerine, başkent Ankara’da da dahi, yıllardır öğretmen olmayanlar ücretli, vekil veya aile birliklerinin ödemesiyle ders veriyor. Kırsalı ve mağduriyet bölgelerini yazmama, sayfalar yetmez. Öğretmenlerin çoğunluğu, dersine geç giriyor veya okula geç kalıyor. Özellikle tüm il ve ilçelerdeki isim yapmış okullarda, özel derslere, kurslara yönlendirme, özel ders ve dershanelerde yorulan öğretmenlerin, okuldaki derslerinde uyumasından tutun, canı sıkılan, yorulan veya sınavlara yakın, binlerce öğretmenin rapor ve mazeretli izin alması, okulda kalan çalışkan öğretmenlerin motivasyonlarının azalmasına ve zaten bahane arayarak yönetici muhabbetleriyle dersine ders sonunda giren öğretmenlerle birlikte, neredeyse binlerce öğretmen; derse geç girmesine rağmen, tahtaya yazılan öğrencileri dövmekte, sınıftan ve okuldan hakaretlerle, küfürlerle ve anlatılmayacak seviyesizce davranışlarla öğrenci kovmakta ve müdürcükler ile ulakçılar bütün bu suçları görmemezlikten gelmektedirler. Ardından velilere, “çocuğunuz çok saygısız, terbiyesiz, ödevlerini yapmıyor, ders dinlemiyor” gibi suçlamalarla, hem kendimiz hakaret ettik, ahem de ebeveynlerinden hakaret işitmelerine ve şiddet görmelerine sebep olduk. Öğretmenlerimizi de; ÖSYM, YÖK, KPSS, MEB, yetersiz ve taraflı yöneticiler, denetimsiz eğitim ve öğretim sistemi. Zamanında ve her dönemde, hatırla ve pusulalı satırlarla bana gönderilen bazı öğretmen arkadaşların performanslarını ve becerilerini bildiğim İçin ‘şimdi müdür yardımcısı ihtiyacım yok’ diye gönderdiklerimin çoğu, önce bana ilçe veya şube müdürü, hızlarını alamayıp illere ve Türkiye’yenin en üst kademelerine müdür veya belediye başkanı oldular.

Sürekli paylaşılan bir söz İLE tamamlayayım. “Bir çocuğun en büyük şansı, iyi bir öğretmene denk gelmesidir.” Sadece komik değil, sistematik ve travmatik bir leke gibi. Vicdan, merhamet, ahlak, adalet ve ehil insan pusulasını bile, şansa bırakmışız.

Geçmiş olmuyor, Türkiye’m. Geçmiş olacağa da, benzemiyor. Sistem kıvrana kıvrana, tüm paydaşlarla; düzgün yetiştirdiklerimizi bir kenara bırakıp, yetiştiremediklerimizin içinden seçilen ve atanan yetersiz yetkililerin eksiklikleriyle, seksen beş milyonun genlerini ve en sonunda da, ruh sağlıklarımızı bozduk.

Yorumlar 9
Aynur UZUN 20 Şubat 2023 23:49

Susunca olmuyor,konulunca da olmuyor. En iyisi sövelim hocam

Aynur UZUN 20 Şubat 2023 23:49

Susunca olmuyor,konulunca da olmuyor. En iyisi sövelim hocam

Salih Yilmaz .Vehbi.. 20 Şubat 2023 19:37

Dogru tespitler. Milli egitimdeki yetkililer okumalidir.Ama belkide bu yazita anlatilanlarda kendilerini gorecekler. Harikasin Vehbi..

Salih Yilmaz .Vehbi.. 20 Şubat 2023 19:37

Dogru tespitler. Milli egitimdeki yetkililer okumalidir.Ama belkide bu yazita anlatilanlarda kendilerini gorecekler. Harikasin Vehbi..

Ş.G 19 Şubat 2023 21:28

Biraz zor geçmez herkesin ruh sağlığı bozuk....

Ş.G 19 Şubat 2023 21:28

Biraz zor geçmez herkesin ruh sağlığı bozuk....

Yılmaz SİRKE 19 Şubat 2023 13:25

Hocam çok güzel bir konuya değinmişsiniz, ağzınıza sağlık, ama maalesef üllkemizin durumu, Milli Eğitiminizi duru mu böyle, öğretmen öğretmenliğini unuttu, öğrenci öğrenciliği mi unuttu. Ülkemizin geldiği durum böyle

Yılmaz SİRKE 19 Şubat 2023 13:25

Hocam çok güzel bir konuya değinmişsiniz, ağzınıza sağlık, ama maalesef üllkemizin durumu, Milli Eğitiminizi duru mu böyle, öğretmen öğretmenliğini unuttu, öğrenci öğrenciliği mi unuttu. Ülkemizin geldiği durum böyle

Merve Başibüyük 19 Şubat 2023 12:07

Bakmadan Geçme