Ramazanda İnfak Etmenin Fazileti
Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...
Tüm insanlara hidâyet kaynağı, mü'minler için rahmet ve müjde iksiri olan Kur'ân'ın indirildiği Ramazan ayına kavuşmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz.
Streslerin, bunalımların arttığı, hayat tarzı haline getirilen günahlar yüzünden gönüllerin kirlendiği bir ortamda, Allah Teâlâ'nın kullarına nasip ettiği Ramazan ayının gelişi ne büyük bir lütuftur.
Tutulan oruçları, okunan Kur'ânları, verilen zekatları, yapılan infakları, yapılan zikir ve tesbihatı, dönüş ve değişimi sağlayan tevbeleri, kardeşliği pekiştiren iftarları ve gök kubbeyi kuşatan salâtü selâm ve âminleri ile Ramazan ayının bereketini tarif etmek ve anlatmak kolay değildir. Çünkü bu ayın mübarekliği ve füyûzatı, ancak yaşanarak ve o iklime girilerek anlaşılır.
Her yönüyle insanlığın kurtuluş reçetesi olan Kur'ân'ın bu ayda indirilmeye başlanması, onun kıymetini ifade etmeye kâfidir. Bu ayı anlamlı kılan da Kur'ân'ın bizatihî kendisidir. Ramazan ayına Kur'ân ayı denmesinin sebebi de bu incelikten kaynaklanmaktadır.
Ramazan ayında oruç tutma görevinin yanında her türlü ibadet ve taat, sevap ve mükafat açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kısa yazımızda "Ramazan ayında infak" konusunu değerlendirmeye çalışacağız.
İnfak, malın elden çıkarılması ve sarf edilmesi, demektir. Dini açıdan farz, vacip, mendub kısımları vardır. Zekat, diğer sadakalar, yardımlar ve vakıf gibi, fakirlere, diğer çeşitli hayırlara, aileye yardım gibi bütün mal ile yapılan ibadetleri içine alır. Nitekim bir ayette şöyle buyurulmaktadır: "Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "Verdiğiniz hayır, ana-baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Yaptığınız hayrı, muhakkak Allah bilir."3 İnfak, ilim, öğretme ve diğerleri gibi manevi şeyleri de içerir. Bununla beraber, bunların hepsinin başında, İslam'ın binasından biri olan zekât vardır.4
İnfakın belirli zamanı yoktur. İhtiyacın belirdiği her zaman ve her yerde infak yapılabilir. İhtiyaç sahiplerinin ıstırabı giderilir veya hafifletilebilir. Kur'ân'da çeşitli âyetlerde mü'minlerin Allah yolunda infak ettiklerinden ve O'nun emrettiği yerlere sarf ettiklerinden söz edilir: "Onlar gabya inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda infak ederler (harcarlar)."5 "Mü'minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan (infak eden) kimselerdir."6
Mallarını gece gündüz infak edenler ise şöyle anlatılır: "Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açıktan infak edenler (hayra sarf edenler) var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler."7
Görüldüğü gibi infakın zamanı yoktur. Ne zaman ihtiyaç ortaya çıkarsa, hemen harekete geçilir ve zaman kaybetmeden muhtaçlara gece gündüz, gizli ve açıktan kol kanat gerilir. Çünkü ihtiyaçlar, beklenmedik bir zamanda ortaya çıkabilir ya da sürekli himmete muhtaç olan kimselerin varlığı söz konusudur.
Öteden beri zekâtların, gönüllü harcamaların, sadaka ve yardımların daha ziyade Ramazan ayına odaklaştığı ve yoğunluk kazandığı görülmektedir. Bunun sebebi, bu ayda yapılan ibadet ve taâtlarda daha fazla sevap beklentisi olabilir. Zekâtlarda aslolan, zekata tabi olan malın, altın ve benzeri değerlerin üzerinde bir yılın geçmesidir. Bu zaman dilimi kimi zaman Ramazan ayına, kimi zaman da başka bir aya rastlayabilir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus, zekâtın zamanında ve imkân ölçüsü içerisinde bekletilmeden verilmesidir. Zekâtın ramazan ayına tahsisi, diye özel bir durum yoktur ve böyle bir emir ve tavsiye de bulunmamaktadır.
Zekat ve infakın Ramazan ayında yoğunluk kazanmasının ikinci bir sebebi de şöyle açıklanabilir. Hz. Peygamber (s.a.v), her sene Ramazan ayında vahiy meleği Cebrail (a.s)'e o ana kadar kendisine indirilen Kur'ân âyetlerini okur, dinletirdi. Hatta vefat edeceği yılın Ramazan ayında bu dinletme hadisesi iki defa vuku bulmuştur. Resûlüllah (s.a.v) bu esnada esen rüzgar gibi cömert olduğu ve elinde-avucunda ne varsa infak ettiği rivayet edilmiştir: Bu konuda İbn Abbas şöyle anlatır: "Resûlüllah (s.a.v), hayır hususunda insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman da Ramazan ayı idi. Cebrail (a.s), onunla her sene Ramazan ayında karşılaşır, bu, Ramazan bitinceye kadar sürerdi. Ona Resûlüllah (s.a.v), Kur'ân'ı arz ederdi. Resûlüllah (s.a.v), Cebrâil (a.s) ile karşılaştığı zaman, hayır hususunda esen rüzgardan daha cömert olurdu."8
Mü'minlerin bu ayda daha cömert olması, hayrî hizmetlerde bir yarış içerisinde olmaları, infak etmekte coşkulu davranmaları Resül-i Ekrem'in Ramazan ayında gösterdiği sahavetten ileri geldiği söylenebilir. Zira mü'minlerin, varlık ve yokluklarına bakmaksızın güçlerine göre evveli rahmet, ortası bağışlanma ve sonu cehennemden azat olarak nitelendirilen Ramazan ayından derin haz alma gayreti içerisinde olmaları tabiidir ve hakkıdır. Bunu sorgulamak, irdelemek, tenkit etmek hiç kimsenin yetkisi dâhilinde değildir. Fakat meselenin diğer tarafını, madalyonun diğer yüzünü de görmek gerekir. Ramazan ayının dışında da muhtaçlar hatırlanmalı, ihtiyaçları giderilmeli ve infak faaliyeti sürdürülmelidir. Zira ihtiyaçlar süreklilik arz eder. İnsan her zaman yardım ve desteğe ihtiyaç duyabilir. İnsan hayatta olduğu müddetçe infak sürecek, zekat verilecek, teberru ve sadakalar devam edecektir.
RAMAZÂNDA İNFÂK ETMENİN SEVABI
Emir'ül Mü'minîn Ömer B. El Hattâb (r.a.)'dan: Resûlullâh (s.a.v.) şehr-ü Ramazân girdiği zaman ona "Gündüzü, gecesi namaz olan hayırlı şehr-u mazân merhaba." der ve bu ayda infâk eden muhtaçlara yardım eden, düşman karşısında infâk etmiş gibi sevaba nail olur." buyurdu, demiştir.
Oruç ve Namaz Günahları Affettirir.
Resûlullâh (s.a.v.): "Kim ihlâs ile Ramazân orucunu tutar ve namazlarını kılarsa geçmişte ve gelecekte yaptığı ve yapacağı günahları affedilir." buyurdu, demiştir. Ebû Hüreyre (r.a.)'den:
Resûlullâh (s.a.v.): "Ümmetimden bir kimsenin işlediği güzel bir amelin on katından yediyüz kat fazlasına kadar mükâfat, vardır. Oruç ise bundan müstesnadır Çünkü, Allah-ü Teâlâ oruç nefse zor gelen ancak benim rızam için tutulan bir ibâdet olduğundan, onun mükâfatını ölçüsüz olarak vereceğim. Zîra oruçlu yemesini, içmesini, zevk ve eğlencesini benim rızam için terk etmiştir." buyurdu." demiştir.
"Oruç günahlara karşı bir kalkandır. Oruçlu için iki sevinme vakti vardır. Bunlardan biri iftar vakti, ötekisi de kulun tehlikelerden Rabb'inin himâyesi altına bizzat alındığı vakittir; her ân, Allah ile yaşadığı zamanıdır." buyurulmuştur.