Celali aşiretinin diğer bir deyimle Burikilerin yaşadığı Revan topraklarından Van'a 3 Nisanda tayyare uçacakmış. Van esnafının makus talihi dönecek ve Van abad olacak. Vanlı turizmciler bu beklentiyi o kadar üst perdeden dillendiriyorlar ki sanırsınız Paris Van'a akacak. İsviçre'nin ultra zenginleri günü birlik Van'a gelecekler ve milyon dolarlarını harcayacaklar ve gönül huzuru içerisinde vatanlarına gidecekler.
Akdamar adasındaki o muhteşem kilise yıllardır kaderine terkedilmişlik hissi içerisinde mahsun bir şekilde yıllara meydan okurcasına ayakta durmaya çalışırken tamir edilerek kullanılır hale getirilmesi ortak bir medeniyet eserinin kurtarılmasına şahitlik ettik. Kilisenin açılışı için Van'a gelen İstanbul Ermenileri patriği Mesrop Mutafyan -ki o zaman sağlıklı idi ve o meşum ameliyatı olmamış ve hasta yatağında şuurunu yitirmiş bir şekilde yatmıyordu- sembolikte olsa yılda bir kez kilisede ayin yapılmasını konuşmuştuk. Bizim önerimiz hem kilisenin tamirattan sonra açılış tarihinin 29 mayıs ve hemde sembolik ayinin her yıl tekrarlanarak her 29 mayısta yapılmasını konuşmuştuk. Mesrop Mutafyan bu öneriye sıcak bakmış neden olmasın demişti. Fakat kilise ve Ermeni cemaati üzerinde etkili olan bazı güçler eylül ayının 14 ünde kutlanmasını öne çıkararak bir Khacverats yani HAÇ'ın 2. zafer bayramı olarak kutlanmasını sağladılar. Haç Yortusu. Ermeniler Kutsal Haç'ın özgürlüğüne kavuşmasının yıldönümü olan bu yortuyu 14 Eylül'e en yakın pazar günü kutlarlar. Pers İmparatoru Hüsrev, M.S. 610 tarihinde Herakleus'u yenilgiye uğratarak Kudus'ü işgal etmiş ve Kutsal Haç'ı İran'a götürmüştür. Bunun üzerine Herakleus Kutsal Haçı geri almak için büyük bir ordu kurarak Persler'le savaşır ve Hüsrev'i yener. Kutsal Haç 628 tarihinde tekrar Hıristiyanlar'a iade edilir. Bu olayın kutlandığı yortuda, Ermeni kiliselerinde pazar öğleden sonra törenler yapılır ve haç fesleğenlerle süslenir. Rumlar bu günü 14 Eylül'de kutlarlar.
İşte Akdamar adasındaki kilisenin tamir edilerek sembolik olarak ibadete açılmasının yıldönümünü bu güne getirmek öyle tesadüf olmadığı gibi Türk yetkililer bilerek ve ya bilmeyerek büyük bir gaflete düşmüşlerdir. Akdamar tamir edilmeliydi ve hatta sürekli ibadete de açılmalıydı. Fakat sembolik olarak Eylül ayının 14'üne en yakın pazar gününe denk getirilmesi bir gafletin nişanesidir. Ermeni sorununa yaklaşım tarzının ne derece basit ve sakat bir mantıkla hareket edildiğinin diğer bir göstergesi de 3 Nisanda Revan'dan Van'a tayyarenin gelmiş olmasıdır. 2 Nisanda Van'ın kurtuluşunu kutlayıp 3 Nisanda ise Revandan tayyare getirmek yaman bir çelişkidir. Belki Van hafızasını yitirmiş bir şehir olarak tarihe geçmiştir ama en azından Vanlılara nezaketen de olsa yapmacık ta olsa bir saygı gerekmektedir. Van'da endamı arz eden turizmci esnafın ticari hareketlilikten nasiplerini almak istemeleri en doğal haklarıdır. Fakat bu tayyare seferleriyle Van'a gelecek Ermenistan'da geçici olarak barınan hemşerilerimizin Van'a gelerek Van'ın makus talihini değiştirecek ekonomik hareketlilik sağlayacağını kim söylüyor? Daha şimdiden bir çok Ermeni arkadaşım bilet fiyatlarının pahalılığından dem vurmaya başladılar bile. Kaldı ki Revandaki Vanlılar bir kaç kez Van'a gelmiş olduklarından yeni bir aşk ile tekrar Van'a geleceklerini ummak ne derece doğru olur.
Belki Vanlılar Revan'a giderek Revanın makus talihini değiştirebilirler. Ama Celaliler/Burukilerin böyle bir hevesleri ne kadar gerçekçidir ve ne kadar gündelik hayatta karşılığı vardır.
Ekonomik beklenti içinde olmak hem Revan'ı ve hem de Van'ın en tabii hakkıdır. Revan siyasi çalkantılar yüzünden geri kalırken Van depremle büyük bir sarsıntı geçirmiştir. Bu iki güzel şehir birbirlerine destek olabilirler ama beklentiyi yüksek tutmamak gerekir. Zira hem kilisenin açılışı ve hem de bu karşılıklı uçuşu planlayanların birinci amacı Revan ve Van'ın ekonomik olarak refaha kavuşması değil, ekonomik beklentilerden hareketle tarihi gerçekleri tersyüz etmektir. Khacverats bayramının yani kutsal haçın 2. kurtuluş günü ve Van'ın kurtuluşunun ertesi günü uçuş planlanmasının elbette ki bir manası vardır. Ömer Seyfettin boşuna dememiş "Arif başka alim başka ilim başka irfan başka" diye.