SAVAŞ MI TATİL Mİ?

Mustafa M. Atilla yazdı...

Upuzun bir sahili var Antalya’nın; Adı Konyaaltı kumsalı, Akdeniz’in; dalgaların meltem rüzgarı ile sahile vurduğu zaman, çakıltaşlarının çıkardığı sesleri martıların çıkardığı sesler eşliğinde duyabileceğiniz dinlendirici bir melodiye hazırsanız ılık bahar mevsiminin de yaşandığı bu günlerde, ülkenin cennet köşelerinden bir yer olan Konya altı; davetkar manzarasına hazırlandığı günleri, gelecek sıcak günlere nispet yapar gibi misafirlerine bayram için sunmaya hazırlanıyor.

Konyaaltı sahilinde uzun bir süredir yürümeyi özlemişim, özlemişim ki iyi olacağını düşünerek oralara attım kendimi, sabahın erken saatlerinde.

Sahilde yürümenin keyfini bilirim fakat covit, ekonomik kriz derken upuzun sahilde uzun bir zamandır yürümemiştim.

Bir sağa bakıyorum bir sola birde bedenime fark ediyorum ki spor giyinip rahat bir  yürüyüş için gelmemişim uzun zamandır buralara.

Yürüyüş yapanlarda,bisiklet sürenlerde,koşanlarda rahat spor giysiler içinde keyfini çıkarıyorlar buraların,sahilin,kumsalın tadını.

Biraz keyfim kaçıyor,yok yok çok kaçıyor.

Ters giden birşeyler var fakat değişen birşey yok, gökyüzüde ki martılar da aynı,teleferikle çıkılan döner gazinoda aynı,denizin mavisi,sahilin kumu güneşin sıcağı da aynı,kedilerde aynı,renkleri,kavgaları,mırıldanmaları bile aynı,hele martılar hepten aynı.

Ylanız birşeyler aynı değil !! soruyorum gizlice kendime,kendi kendine konuşuyor zannetmesinler diye, sessiz sedasızca aynı olmayan ne?.

Oturuyorum denize bakan bankların birine, banklar bile aynı kahve renkli, üzerindeki Konya Altı Belediyesi reklam yazısı da aynı, ama ben sanki aynı yerde değilim.

Kalk yürü hayırdır İnşaalah.

Bir ara yaz aylarının sıcağından bunalan Antalya insanının; çokta serin olmayan Akdeniz’in sularına kendilerini atmak için kurdukları sıkışık bir vaziyette beyaz çadırlar,sahil otelleri,marketleri,yüzme havuzu ve boğa çayının denize döküldüğü yerle, Sarısu piknik alanı film şeridi gibi aklımdan geçiyor.Değişen değişmiş fakat sanki aynı yer değil,başka bir yerdeyim.Soruyorum kendime Allah aşkına burası neresi?

Sanki dünyanın başka bir yerinde, başka bir ülkesindeyim. Ne insanlar esmer Antalya insanına benziyor, nede bizler gibi ülkenin diğer şehirlerinden gelen insanlara benziyorlar.

Yağmur yok fakat şimşekler yavaş, yavaş çakmaya başlıyor bende.Her şey yerli yerinde duruyorsa değişen ne?,aynı olmayan ne?.

Aslında herşeyin farkındayım,emin olmak istiyorum.VAAV !!! iki lüks araba durup park etmeye çalışıyor önümdeki parkta,bakıyorum gözüm kamaşıyor biri Porsche 911 Turbo S diğeri BMV X7 M50 d. BMV’nin karada giden gemisi adeta 400 beygir, biri Rus plakalı diğeri Ukrayna plakalı araçlarından iniyorlar, sonra kol kola,sarmaş dolaş savaştan uzak gıcır bir hayatın buluşma yeri Türkiye/ Konyaaltı rezervasyonlu tatil serüveni sanki,mutluluk gözlerinden okunuyor.Aynı olmayan buymuş meğer, ne bu lahana ne bu turşu. Kim kimle savaşıyor,kim kimle niye sarmaş dolaş anlayamadım.Acaba eski dost düşman olmuyor mu.

O kalabalık; meğer iki ülkenin soluk benizli, sarının tüm tonlarındaki Rus ve Ukrayna’nın insanlarıymış, adeta istila etmişler.Birde evler edinmişler,birde vatandaşlığı kapmışlar.Biri yüzüyor,biri bisiklet turu atıyor,biri koşuyor,klimalı odalar,barlar cafeler,avmler memnunlar hayatlarından hemde çok memnunlar.

Bende bir an bu insanlar içinde ki azınlıkta kalınca şaşkınlığımdan  neredeyse misafirperverliği mi unutacaktım,sahildeki değişimin ne olduğunu bulamayacaktım.

Sıcaktan 15 gün sırayla çadır kurma kurasının çekilişinde ki o eski heyecanını hatıralarda  anlatıp duruversin gayri, Antalya’mızın esmer insanları.

 Artık böyle; bulup buluşturursun bir şekilde yeşil dolarları istifler, sonra savaş çıktımı; müsaade sizin veya müsaadenizle, hadi siz gidin tatile biz garip gurebayla, çoluk çocukla hallederiz bu işi derler. Bile bile.

Hadi aslanım yaptığınız iş kutsaldır,kuşan silahı,giy postalları.

Her yer aynımı bilmem biraz Mehmetçiğe benzettim. Benzettim ama bizde böyle birşey olmaz tabiki de.

Altta kalanın; canı çıksın hele,hele, hiç olmaz.

Ne zaman geldim buralara konum bu değildi ki!,yazmaya başladığımda sadece ülkenin en güzel yerinin en güzel köşesini istila edenlere, ayırmıştım halbuki. İstila biraz olmadı gibi, sanki iyi niyetli paranın gücü oldu bu.

Yıllardır bir emekli arkadaşım gelmek istiyor buralara,sahilde koşu, yürüyüş,, bisiklet falan tam yeşil dolarları biriktirdim diyeceği zaman birşeyler oluyor bir türlü gelemiyor.sahilden uzaklar olsun diyorum kafayı sahile,yürüyüşe takmış hayırlısı diyorum bende.Bir başka seneye.

Yine konudan uzaklaştım galiba.

Bu ne rahatlık, bu ne uyanıklık anlamış değilim, bu kadar mı beceriklilik maşallah. Pazarın en iyi en pahalısını almanın ilk sırasını ellerinde tutmaları kıskandırmıyor değil.

Bagajlar dolu, fileler dolu, poşetler yırtılacak şekilde ulusal kooperatif marketlerin, et tanzimlerin önündeki kuyrukları izleye izleye Üzgün ve mutsuz ayrılıp keşke savaş olmayıp kuyrukta olsaydık dediklerinde şüphe duyar gibiyim.

Parklar, haneler, caddeler her yer bu sevimli insanlarla dolu. Bizim insanımız nerede, sakın ekonomik sıkıntıdan dolayı evden çıkamıyor diye düşünmeyin, yanlış olur.

Hepsi mi aynı sadece yüzde doksanı, haksızlık etmeyeyim yeşil dolarları da tüketmiyor değiller hani.

Bunları görünce Suriyelilerden bahsetmekten de vazgeçtim, onu da söylüyeyim.

Siyaset yapıp işte kapıları açtılar, doldurdular, ülkeyi hallaç pamuğuna çevirdiler demiyorum, Allah darda olana yardım edin dediği için uygulamada geri ve geç kalmamak adına vicdani duygularla bunu yapmış olabilirler diyorsam kendimi kandırmış olurum.

Gelen gitmiyor, renklerimize renk, sarı ve sarının renk tonlarını katmış oluyorlar, sahilleri şenlendiriyorlar gözlerindeki ışıltıyı yayıyorlar, gücümüze güç katıyorlar daha ne olsun. Teşekkür borçluyuz.

Değil mi?

Bizim emekli ne zaman biriktirecek yeşil dolarları bilmiyorum,ben görür müyüm onu da bilmiyorum.sizler ne düşünüyorsunuz onu da bilmiyorum, çadırı alabilirse,!

Çadır kurabilir belki kumsala.

Fenamı olur.

Tüm yazdıklarım Antalya'dan haber içermekte..

Altında buzağı aranmamalı.

Bakmadan Geçme