Seferberlik zamanı
Gelin adabı muaşeret kurallarını her yerde yaşayalım, yaşatalım.
Yazıyoruz, konuşuyoruz, istiyoruz.
Yetmiyor eleştiriyoruz, sitem ediyoruz.
Dedikoduya varan, aslı astarı olmayan söylemleri ciddiye alıyoruz.
Dikkat etmediğimizde fitne fesat kokan, amacını aşan kötü niyetli fısıltı gazetelerinin aracı oluyoruz.
Sorun şu;
Batı illerindeki şehirlere özeniyoruz. Orada olanlar burada da olsun diyoruz. Kentimiz, mahallemiz, caddemiz, sokağımız temiz, bakımlı güzel olsun diyoruz. Elbette diğer illerde olanlar burada da olmalı hem de daha iyileri olmalı. Elbette güzel insanlarımız her şeyi hak ediyor. Ama istemek yetmiyor.
Komplekse kapılıyoruz.
Her lafın başında kendimize ve çevremize Batı ülkelerinin toplum düzenini ve güzelliklerini örnek gösteriyoruz. Gezdiğimiz, gördüğümüz veya televizyon ekranlarından izlediğimiz ya da gazete, dergi, kitaplarda okuduğumuz ve başkasından dinlediğimiz ülkelere, şehirlere imreniyoruz. Şehirlerde, toplumda sağlanan düzenin insandan kaynaklandığını düşünmüyoruz. Bizdeki sorumsuzluğa, kenti talan etmeye, kirletmeye Batı ülkelerinin hiçbirinde izin verilmeyeceğini düşünmüyoruz. Kendimizi eleştirmiyor sorgulamıyoruz. Sürekli istiyoruz.
Batı ülkelerinde yasalar, kurallar işler. Yasalar herkes için her yerde geçerlidir. Seçilmiş atanmışlar dahil herkes kanunlara, kurallara uyar. Uymayanlar cezalandırılarak sonucuna katlanır. Kimsenin kendi kanununu koymasına, imtiyaz sağlamasına toplum düzenini sarsmasına göz yumulmaz. Batı ülkelerinde toplumda düzeni sağlayan kanunlar, kamu denetimi, disiplini ve insanların ahlak ve birlikte yaşama anlayışıdır.
Bizim ülkemizde bunun için yeni kanunlara ihtiyaç yoktur.
Ülkemizde mevcut kanun ve kuralları cesaretle uygulayan, denetim mekanizmasını işleten idarecilere, kamu görevlilerine ve kanunlara saygılı, toplum ve ahlak kurallarını özümsemiş medeni insanlara ihtiyaç vardır.