Sefername
Değerli okurlar Nasır Hüsrev döneminin bilge insanlarından biridir. Bu gün Afganistan sınırları içinde bulunan Belh şehrindendir.1045 yılında 43 yaşındayken yanına küçük kardeşi Ebu Said'i ve bir Hintli köleyi alarak hacca gitmek amacıyla seyahate başlamıştır.
Değerli okurlar; Nasır Hüsrev döneminin bilge insanlarından biridir. Bu gün Afganistan sınırları içinde bulunan Belh şehrindendir.1045 yılında 43 yaşındayken yanına küçük kardeşi Ebu Said'i ve bir Hintli köleyi alarak hacca gitmek amacıyla seyahate başlamıştır. Bu seyahati yedi yıl sürmüş ve kendi hesabına göre 2220 fersah yol kat etmiştir.1 Fersahın 5685 metre olduğunu düşünürsek toplamda 12.620 kilometre yol kat ettiği anlaşılmaktadır. Bu seyahatinde bu gün Afganistan, İran, Türkiye, Suriye, Mısır, Arabistan ve Irak coğrafyasında yer alan birçok yerleşim merkezinden geçmiş, gördükleri ve yaşadıklarını yazmıştır. Bahse konu bu coğrafyanın yaklaşık 1000 yıl önceki mimari yapılarını, insanlarını, inançlarını, yaşam koşullarını ve alışkanlıklarını öğrenmek isteyen her bireyin bu sefernameyi okuması gerektiğini belirtmek isterim.
Nasır Hüsrev'in Malazgirt savaşından yaklaşık 26 yıl önce gerçekleştirdiği bu seyahatinde Van, Gevaş, Ahlât, Bitlis ve Veysel Karani'ye de uğramıştır. Seyahatnamesinde bahse konu yerleşim merkezleri ile ilgili toplam bir buçuk sahifelik bir bilgi mevcuttur. Kitabı temin edemeyecek hemşerilerim kendi yörelerinin 974 yıl önceki halini bu yazı ile tanıyabilsinler diye ilgili sahifeyi olduğu gibi siz okuyucularla paylaşmayı uygun buluyorum.
Nasır Hüsrev yolculuğunun Tebriz'den Veysel Karani'ye olan bölümünü şöyle dile getiriyor;
"Rebiülevvelin on dördünde Tebriz'den hareket edip Merend yoluyla ve Emir Vehsudan'ın askeriyle Hoy'a vardık. Oradan Berkeri'ye (Muradiye)bir elçi ile gittim. Hoy'dan Berkeri'ye otuz fersahlık yoldur. Cemaziülevvelin on ikinci günü oraya vardık. Oradan da Van ve Vestan'a ulaştık. Oranın çarşısında koyun eti sattıkları gibi domuz eti de satarlardı. Kadın, erkek dükkânlarda oturmuşlar, çekinmeden şarap içiyorlardı. Oradan kalktım, cemaziülevvelin on sekizinde Ahlât şehrine vardım. Bu şehir Müslümanlarla Ermenilerin sınırıdır. Berkiri'den buraya kadar on dokuz fersahtır. Oranın bir emiri vardı. O'na Nasr-ud Devle derlerdi. Yaşı yüzü geçkindi. Birçok oğulları vardı. Her birine bir il vermişti. Ahlât şehrinde üç dille konuşuyorlardı. Arapça, Farsça, Ermenice. Sanırım ki bu sebepten o şehre Ahlât adını takmışlar. Orada akçe ile alış-veriş ediliyordu. Okkaları üç yüz dirhemdi."