Şehitlik ve Gazilik
Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...
"Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler fakat siz onu anlayamazsınız." (BAKARA SURESİ - 154. AYET)
İnsan çalışarak pek çok rütbe ve unvanlar elde eder. Bu rütbelerin başında hiç şüphe yok ki, şehitlik ve gazilik gelir. Çünkü bu rütbeler hayat karşılığında elde edilmekte ve inanç sayesinde kazanılmaktadır. Hem Hak katında ve hem de halk yanında şehadet mertebesine yükselmek, büyük bir mazhariyettir.
Şehit, Allah'ın huzurunda diri olarak hazır bulunup, rızıklandırılacağı ve cennete gireceğine şehadet olunduğu için bu adı almıştır.
Gazi ise, Allah yolunda ve vatan uğrunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde ölmeyip, sağ kalan kimseye verilen addır. Gazi de şehit olmak ve bu mertebeye yükselmek için savaştığından dolayı o da şehitler derecesindedir. Hatta Peygamberimiz (SAV): "Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı can-u gönülden isterse, yatağında ölse dahi Allah onu şehitler derecesine ulaştırır." buyurmuştur.
ŞEHİTLERİN FAZİLETİ
İnsan niçin şehit veya gazi olmayı ister? Çünkü başka bir çaba ile bu rütbelere erişemez de ondan. Bu rütbeler canı feda etme karşılığında elde edilir.
Peygamberimiz (SAV)'e bir adam sordu: "Ey Allah'ın Resulü, bana, savaşa denk olan bir amel göster?" Peygamberimiz (SAV): "Buna denk bir amel bulamıyorum." buyurdu. Sonra da:" Savaşçı savaşa çıktığı zaman, camiye kapanır durmadan ve usanmadan namaz kılmaya ve ara vermeden oruç tutmaya gücünüz yeter mi?" buyurdu. Bunun üzerine adam: "Buna kimin gücü yeter, ey Allah'ın Resulü?" dedi.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Siz, hacılara su dağıtma ve Mescid-i Haram'ı (Kâbe'yi) onarma işiyle, Allah'a ve ahiret gününe iman edip Allah yolunda savaşanların yaptığı işi bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında eşit olamazlar." (TEVBE SURESİ - 19. AYET)
Bu ayet-i kerime'nin nazil olması ile ilgili "Müslim"de şu rivayet yer almaktadır:
Numan b. Beşir (RA) adındaki sahabi şöyle demiştir:"Ben Peygamberimiz (SAV)'in minberi yanında idim. Bir adam bana:"Ben Müslüman olduktan sonra hacılara sakalık etmem hariç, hiç bir emel yapmasam gam yemem." dedi. Bir başkası da: "Ben Kâbe'yi onarsam da başka hiçbir amel yapmasam aldırış etmem." dedi. Bir diğeri de: "Allah yolunda savaşmak, bu sizin söylediklerinizden daha faziletlidir." dedi. Bu bir cuma günü idi. Bunları dinleyen Hz. Ömer (RA): "Susun, Peygamber (SAV)'in minberi yanında böyle sesinizi yükseltmeyin. Ben cumayı kıldıktan sonra konuyu Peygamberimiz (SAV)'den sorup öğrenirim." dedi. Allah Teâlâ da bu ayeti indirdi (ve onların sözünü ettikleri amellerden hiçbirinin Allah yolunda savaşmakla aynı olmadığını bildirdi.)"
Özürsüz olarak evinde oturup herhangi bir ameli yapan kimseler ile Allah yolunda savaşanların Allah katındaki dereceleri itibariyle eşit olmadıklarını bildiren bir başka ayet-i kerime de şöyledir: "Müminlerden özür sahibi olanlar dışında oturanlarla, malları ve canları ile Allah yolunda savaşanlar bir olmaz. Allah, malları ve canları ile savaşanları, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine cennet va'detmiştir, ama savaşanları, oturanlardan pek büyük ecirle üstün kılmıştır." (NİSA SURESİ - 95-96. AYETLER)
Evet, insan niçin şehit olmak ister? Çünkü Allah şehâdet mertebesine yükselene cenneti va'dediyor. Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Allah müminlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu),Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir va'ddır. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır? O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük bir kazançtır." (TEVBE SURESİ - 111. AYET)
Bir adam Peygamberimiz (SAV)'e:"Ey Allah'ın Resulü, Allah yolunda öldürülürsem yerim neresidir?" diye sordu. Peygamberimiz (SAV): "Cennettedir." buyurdu. Adam, yemekte olduğu elindeki hurmaları bırakıp savaşa girdi ve sonunda şehit oldu."
Müslüman Türk'ü zaferden zafere koşturan ve tarih sayfalarını kahramanlık destanları ile süsleten, Allah'ın hak olan vadine ermek ve O'nun şehitler için hazırladığı mükâfata mazhar olma arzu ve isteğidir.
İslam için ve Müslümanlar için büyük bir felaket olan Haçlı ordularını bu ruh ve heyecanla durdurmuş, 1071 tarihinden itibaren Anadolu'yu Müslüman Türk'e anavatan yapmış, 1453'de İstanbul'un fethiyle Bizans imparatorluğunu yıkarak orta çağı kapatıp yeniçağı açmış, 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Meydan Savaşını kazanarak ülkeyi düşmandan temizlemiştir. Yakın tarihte 1974'de yine bu ruh ile Mehmetçik Kıbrıs'ta savaşmış, soydaş ve kardeşlerini Yunan mezaliminden kurtarmıştır.
İnsan niçin şehit olmak ister? Çünkü Cenab-ı Hak, şehitlerin ölü değil, diri olduklarını ve O'nun tarafından rızıklandırıldıklarını bildiriyor. İnsan, ancak ölmekle bu mertebeye yükseldiği halde Cenab-ı Hak onların ölü değil bizim anlayamayacağımız bir hayat ile diri olduklarını bildiriyor, şöyle buyuruyor: "Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler fakat siz onu anlayamazsınız." (BAKARA SURESİ - 154. AYET)
Başka bir ayette şöyle buyruluyor: "Allah yolunda öldürülenleri (şehitleri) sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın Lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiç bir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duyurmaktadır." (ALİ-İMRAN SURESİ - 169-170. AYETLER)
Sevgili Peygamberimiz (SAV),şehitliğin derecesiyle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "Hiç kimse cennete girdikten sonra - bütün dünyaya sahip olsa bile tekrar dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehitler, keramet (ve erdikleri nimetler) sebebiyle dünyaya dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler."
Bizzat Peygamberimiz (SAV), bir defa değil birkaç defa şehit olmayı istemiş ve şöyle buyurmuştur: "Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip savaşta öldürülmemi arzu ederim."
Şehitlik olmadan vatan olmaz. Evet, vatan bir toprak parçasıdır, ama her toprak parçası vatan değildir. Vatan, uğruna şehitlerin kan akıttıkları toprak parçasıdır. "Toprak, eğer uğruna ölen varsa vatandır." sözü, ne güzel bir sözdür.
Bugün sahip olduğumuz bu cennet vatan kahraman atalarımızın her karışını kanları ile sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır. Şair güzel söylemiş:
"Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu,
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu."
Vatan, bir Müslüman'ın her şeyidir. Çünkü din, namus, şeref ve bağımsızlık gibi kutsal değerler ancak vatan sayesinde korunabilir. Bunun için atalarımız vatanımız için her fedakârlıkta bulunmuşlar, kanlarını akıtarak onu düşmana teslim etmemişlerdir.
Allah'a ve O'nun Peygamberi (SAV)'e imandan sonra, insanı en çok Allah'a yaklaştıran amel, hiç şüphe yok ki Allah yolunda savaşmaktır.
Ebû Zerr (RA) diyor ki: "Peygamberimiz (SAV)'e: "Ey Allah'ın Resulü, hangi amel daha faziletlidir?" diye sordum. Peygamberimiz (SAV): "Allah'a iman etmek ve O'nun yolunda savaşmaktır." buyurdu.