SEN BİLİRSİN KARAR SENİN
Mustafa M. Atilla yazdı...
Ömür dediğin mükafat mı?Bilmiyorum!! Yaş altmış iş bitmiş mi? yok artık daha neler.
Daha bugün ağaç diktim hemde hava yağmurlu iken, üstelik sırılsıklam oldum, ayaklarım çamur, parmak aralarım kırmızı toprak doldu, olsun! Değer yaşadığım dünyaya,Neyi?,
Şimdilik dursun.
Galakside bir nokta dünyamız, dünyada bir nokta yaşadığımız sokak ve mahallemiz, mahalle de aldığımız soluk ardı ardına bir nefes.
Hayda! bu ne böyle şimdi, hayrolsun inşallah!
Hayırdır hayır, neymiş o?, derune bir istek cesaret edip geri vites yapmadan gireyim konuya ey ahali.
Açayım konuyu düşüp dizlerimi yara yapmadan, soluğum kesilmeden.
Bilirkişi değilim ama, bir anda tasarladım neyi, nasıl yazacağımı, sizde;
Yazıyı sonuna kadar okumadan çok işim var demeyin; Okuyun, aklınıza kazıyın, sonra onca telaşımın içinde bunuda okudum ya! Diyebilirsiniz, hiç de kızmam.
Güç olmasın ama vakit geç olsun,ne olur ki.
Birşey sorabilirmiyim! Anlayamadım!!, tam sırası,
Hiç ömrünüzde ağaç diktiniz mi? Bir ,birkaç, çokça, çocukken, gençken, yaşınız kemale erdiğinde, hayır mı, evet mi?.
Samimi olalım, doğa sevginiz var mı yok mu? Şaka değil var mı yok mu?.
Hepimiz sen ben onlar dünyaya teşrif ettik mi ettik,
Nefes alıyor muyuz alıyoruz.
Yani oksijen alıp karbondioksit veriyor muyuz,veriyoruz.
Misafirmiyiz bu dünyada? Tabi ki, ama son dakika golü yemeden niçin kendi tükettiğimiz oksijeni neden yerine koymuyoruz?!.
Sakın nasıl söylemeyin, hepimiz çok iyi biliyoruz, nasıl olduğunu tabi ki, bir, birçok, çokça AĞAÇ dikerek.
Her nefesimizde tükettiğimiz oksijeni en azından bir süreliğine de olsa yerine koyalım mı koyalım.
Kullanıyorsak; o temiz havanın keyfini, şimdilik çıkarıyorsak bu ne şimdi demek biraz absürt olmaz mı olur.
Dikin bir, birkaç AĞAÇ rahat etsin içiniz.
Belkide çağdaş hayatın bize sunduklarından yararlana bilmemizin bir hediyesidir.
Hiç düşündük mü?
Dikin bir, birkaç AĞAÇ yesinler meyvesinden kuşlar,böcekler,duada yarışsınlar sizin için.
Diktikçe bir başka hayata günaydın diyerek uyanın.
Diktikçe rüzgarlarla yaprakların ilahi musikisini hep duyararak uyanalım sehere sabaha her güne.
En azından kendi hoyratça tükettiğini yerine koyuyorum diyerek yaslanırsın gövdesine.
Kimin dikip dikmediği bilinmez ama ruhumuz bizi bize şikayet etmeden.
Baktınız kıyamet kopuyor dikin bir ağaç,alın bu ilahi emri taşıyın göklere.
Fazla uzatmanın alemi yok der Mustafa M Atilla.
Dikin bir ağaç.
Diksin herkes birkaç ağaç.
Dikelim çokça ağaç.
Varıp gidelim yolumuza,yolculuğumuza karşılanmayı beklemeden.
Yoksa tabiat beni yeşil aldınız,yeşil bırakmadınız diye söylenip durur.
İstanbul ne güzel bir şehir. Ara ara aklıma gelir, gelebilecek her şeyi, ne gelmez ki,hayaller bile yetersiz kalır.Varın gidin kendi öz çabamızla tarumar ettiğimiz yere birde siz kurun eskiyi hayalinizde, al aşağı olmuş,taşı toprağı altın diye doluşmuş insanlar, hurra diye,diye.Hala doluyor, dolduruluyor sevimsizce.
Duymuyorum,belki çığlığı bana ulaşmıyor bozulmayan belgrad ormanları, alıyor oradan nefesi, hayalde kıt insanların ezelden beri yönettiği,Ah İstanbul’u.
Yiyin pazardan aldığınız dutu ,içindeki çekirdeği balkonunuzdaki saksıya gömün, çıkar üç beş aya, büyür sevginizle, sonra alın götürün uzaklara dikin, parka ,ormana, yolun kıyısına,ahbabınızın bağına bahçesine,su başına, sonra emanet edin Allaha, yetişsin size dua etsin yiyen yemeyen herkes.
Köşe yazarımız sevgili Yunus Türkoğlu hep yazar, çizer, üşenmeden ağaçları, tabiatı.
Anlatır iğde ağacını, vişneleri,kuşların gagaladığı kayısıları,akasya ağacından bahseder durur,sığırcıkların üşüşüp geceyi geçirdikleri kavakları, Edremit ayvalarını, kara dutlarını bir şeylerin farkında olmasa yazar mı hiç!! Zamanın kıymetini, mazinin ahengini bildiği halde, hiç üşenmeden.
Bilir ağacın suyunun nereden geldiğini, neden yaratıldığını. Varın siz düşünün. Siz yinede kendinize dünyada dikili bir ağacım yok dedirtmeyin. Zaman geçmiş değil, dikilmeye müsait her yere,ben gönlüme dikmişim bahanesi yapmadan.
Ağacımı? İnsanımı? çoğaltalım derseniz ben ağaçtan yana diyeni takımıma alırım.
Ağaç dikti iseniz bunu dikkate almayınız bir sürgün dahi olsa….
Unutmadan bu yıl 61 yaşına girdim,61’nci zeytin ağacımı da diktim.Sürgünler hariç.