Duyan yok mu.
Yok.
Değişmek lazım.
Çağın getirdiklerini birilerine mal etmeden
Değişim zamanı; İçeriden açılan bir kapıdır,diyordu!!
Evet değişim, içeriden açılan, açılabilen bir kapıdır.
Artık zamanı gelmedi mi? değişime yelken açmak.
Açılan kapıdan içeri girmek, yeniyi, güzeli, doğruyu görmek değişimdeki manzarayı seyretmek.
Kimle,kiminle,tabiki emdiği süt temiz olan insanlarla.
Kim yoğurdum ekşi der ki.
Geldi geçiyor bile.
Güneşin doğuşu ve batışı arasında tükenmiyor mu ömür?
Tükenip yitiyorsa, hayata dair her şeyi yeniden gözden geçirmek fena mı olur.
Hayatımız ile ilgili kararları verebilecek yaştayız. Yaştaysak eğer?
kendimizi,düşüncelerimizi,hareketlerimizi,davranışlarımızı,doğru sandığımız yanlışlarımızı,pişmanlıklarımızı,hatalarımızı, eğriyi büyrüyü,değişime dair değiştirilmesi gereken her şeyi ama her şeyi değiştirmeli miyiz evet değiştirmeliyiz.
Durup düşündüğümde;
Ben ne yapıyorum ya!!, ben bu değilim ki,bana yakışmıyor,neden bu yanlışta direniyorum,
Yaptığım hiç etik değil,kokusu ileride çıkarmı,
ne oluyor bana,bu hata nereden çıktı,niye böyle düşünüyorum ki,keşke veya boşver
diyebilme yerine? Benim yaptığım her şey takdir topluyor, böyle kalmalıyım,bana bu
yakışır,iyiki böyle yapmışım,iyi ki varsın,ben hep böyle olmalıyım böyle davranmalıyım,olumlu ılımlı her düşünce de,işimde,mesleğimde, ben aranmalıyım, dediğimiz takdirde değişime gerek yok.
Birkaç yıl önce çocukluk ve gençlik ortası bir yaş gurubunun okulu olan, Van Kazım
Karabekir orta okulunda öğrenim gördüğüm dönemdeki bir sınıf arkadaşımın yıllar sonra izine rasladım ve aradım.Aradan kırk yıl geçmiş görmeyeli,konuşmayalı.O günlerin, hayalimdeki kırıntıları telefonun açma tuşuna basması ile konuşmaya aksetti.Benim arzum hatıraları yaşamak,birlikte geçirdiğimiz günleri yad etmek,anılar da kalan her şeyi tazelemekti.Öyle olmadı! Açar açmaz neredesin,ne yapıyorsun,Antalya’dayım der demez bende Antalya için bir iyilik düşünüyorum,oraya gelip bir üniversite kurmak istiyorum diye başladı ve para,mal mülk ile ilgili her şeyle sürdürünce kapatmak,kısa kesmek zorunda kaldım.
Daha sonra üzülerek öğrendim ki üniversite kuracak kadar bir zenginliği olmadığı, olanla da iflas ettiği ama hala bırakmamış övünmeyi,yükselmeyi,böbürlenmeyi,kendini ulaşılmaz kılmayı,emsallerinden geri kalacakmış gibi uydurmuş bana safsata düşünceyi.
Belkide değişmesi gereken birilerinin başına gelenler,belki kendisi için böylesi daha hayırlı diyebileceğimiz bir örnek.
Basit mi? Hayır! çok önemli:bu ve bunun gibi bir çok davranış ve düşünceler içine girdiğimiz zaman,karekter yapımızı deforme ederiz,çizeriz,esnetmeye başlarız,genişletip toparlanması güç hale getiririz,sonra ezilir üzülürüz.
Her konuda olduğu gibi,böyle sosyal hayatın içinde de yanlışlar için değişime ihtiyaç var.
Sizce hayatı daha değerli hale nasıl getirebiliriz?
Bence; alışkanlıklarımızı ve yaşamımızın içinde ki anlamsız ve faydasız rutinlerimizden
çıkararak başarabiliriz.
Bir kaç Tırtılı boş bir saksının içine koymuşlar,önlerine yiyecek atmışlar,tırtıllar yiyecekleri yiyip bitirmişler.Bir süre sonra tırtılları dışarı çıkarıp saksı ile aynı büyüklükte bir dairenin içine koymuşlar. Tırtıllar orada da yiyecekleri silip süpürmüşler.sonra tırtılları çizdikleri dairenin
içine koyup yiyeceği dairenin iki santim dışına koymuşlar. tırtıllar iki santim uzakta yiyecek olduğu halde açlıktan ölmüşler.
Sıcağı sıcağına, soğuk felaketi yaşadığımız bu günler, değişimin adresi olmalı,yaşantımızdaki paspal düşünceler için o dairenin dışına çıkabilmeyi öğretmeli,
dairenin dışında da bir dünyanın ve içinde de yiyeceğin var olabileceğini bilmeli.
Soruyorum kendime size sorduğum gibi değerli okurlar?Felaketin yaşandığı günden bu güne, çok kısa bir zaman geçtiği halde ne değişti,neyi değiştirdik?,neyi değiştirmeyi düşündük?,
Hiç bir şeyi!, aynı tas aynı hamam,halbuki ne tas kaldı ne hamam.Yine az bir zaman geçti
olayın üstünden,hep aynı, hayatımızda,düşüncelerimiz de,yaşam şeklimizde hiç bir şeyi değiştirmedik,değiştirmeyeceğiz de.çünkü değiştirmek istemediğimiz her şeyi zihnimize doğru olarak biriktirip kazımışız bir kere. sokmuşuz bir kalıba, oturtmuşuz aklın baş köşesine,biraz da ne derler diye gizlemişiz.
Zor mu? değişmemek hayır!,beton örneklerine baktığımız bu dönem, Kızılay’daki artçı yapılar bile bize aklımızın kolonlarını kırdırabilir, değişmemize ışık tutabilir belki.
Anlatabiliyor muyum.
Ders aldık mı? Hayır.
Alacak mıyız hayır? ileride alırmıyız? yine hayır
Tekrar tekrar soruyorum neyi değiştirdik veya neyi değiştirmek istedik, hangi kalıptan
çıkabildik, eminim ki hiç birimiz buna cevap veremiyecektir. Çünkü felaketlerin ardından sadece kader diyebildik, iki koca beton bloğun canlı canlı ezdiği biz değildik veya evladımız, anamız değildi de ondan.
Eski tas eski hamam.
O zaman böyle gelmiş böyle gidecektir.
Diyelim.
Ve
Ne ben sızlanayım ne siz.
En iyisi
Değişimi kafamızdan tahliye,
Rönesansı halka arz edelim, gitsin.
Çıkalım kerevitimize.