Şeyh Zayed Camii
Meraklıyım başka ülkeler, başka şehirler, sokaklar ve medeniyetleri tanımaya.
Bu yolculuklarda bana eşlik eden kızım Pınarım ile birlikte kışın soğuğunda şubat ayından biraz uzaklaşmak anne ve kız olarak bir kaç gün geçireceğimiz bir seyahat programı oluşturmak üzere bir araştırma yaptık.
Abu Dabi ve Şeyh Zayed caminin ihtişamı ve oradaki hayat dikkatimizi çekti. Ortak karar ile öncelikle otelimizi ayarlayıp ve sonrasında uçak biletimizi alarak seyahatimizi başlatmış olduk. 4,5 saatlik bir uçuştan sonra gecesi ışıl ışıl bir şehre iniş yaptık.
Sabah ilk işimiz ufak bir hazırlık kahvaltı ve sonrasında bir taksi kiralayarak Şeyh Zayed camiye geldik. Karşımızda bir gelin edasıyla süzülen Müthiş mimari yapıt vardı. Yaklaşık yarım saat içeri giremedik. Şeyh Zayed camisinin manevi havasını soluyarak ibadet etmek bir ayrıcalıktı. Gördüğümüz en ihtişamlı yapıtlardan biriydi.
Tur rehberimiz Şeyh Zayed caminin 2007 yılında açıldığını, 22 bin 400 metre kare alana sahip olduğunu, ortalama 40-45 bin kişinin aynı anda ibdet edebildiğini anlattı. İkimizinde başı dönüyordu. Bir gün içinde bütün detaylarıyla ancak gezebilirdik.
Şeyh Zayed camisinde tamamen İslami motifler uygulanmıştı. 24 ayar altın ve değerli taşlarla süslü kubbeler ve iç mekanlarla karşı karşıyaydık. Ayrıca 82 kubbe ve 1048 kolan tarafından taşınıyordu. Avlunun tamamı Makedonya'dan çıkarılarak getirilen beyaz mermerler ile kaplıydı. İç ve dış duvarlar hiç yabancısı olmadığımız çini panolarla bezeliydi. Tur rehberimiz bir kısım çini panoların İznik'te üretildiğini anlattı.Bu Pınar ve benim için ayrı bir gururdu.
Caminin içi dünyanın en büyük paha biçilmez tek parça İran (acem) halısıyla kaplıydı. Halı 1200 kadın tarafından 2 yıl da dokunmuştu.
Kıble duvarına yaklaştığımızda Allah'ın 99 adının 24 ayar altın ile işlenmiş olduğu panoları bizi bir kez daha hayran bırakmıştı. Müthiş bir işçilik ve detaylar mevcuttu. Kubbelerin ortasında gözlerimizi alamadığımız değerli taşlarla süslü 3 adet büyük avize mevcuttu. Ve avlunun dışı revaklı bir geçit ve kesintisiz havuz ile çevriliydi.
Tur rehberimizden müsaade alarak Pınar'ım ile Hakkın huzuruna çıkarak oradan ayrıldık. Bütün yol boyunca ve gece sadece camiyi konuştuk.
İkinci günümüzde de Abudabiyi gezmek ve halkın içine karışmaktı. Önce F1 yarışpistlerine gittik oradan Al Ain müzesine gittik.Ülkenin geçmiş tarihine ışık tutuyor tuan müzede Bedevi kültürüne ait eserler sergileniyordu. Sonrasında El Hosn sarayı, Heritage Village ( dalga kıranın üzerinde kurulmuş geleneksel Arap köyü) ve akşam conich bulvarına giderek deniz manzaralı restoranlarda yemek yemek,
Üçüncü ve son günümüzde çöllerde safariye katılmak , gün batımını (Van'da ki kadar olmasa da)izlemek. Üç günümüzü dolu dolu yaşayarak gece uçuşuyla yeniden güzel ülkem Türkiye'ye döndük. İkimizde çok mutluyduk. Başka bir seyahat anılarında görüşmek üzere sevgiyle kalın...