Her bir türünün, her bir şiirin dizilişi, rengi, kokusu, tadı farklıdır.
Bu sonsuz farklılıklar âleminde her bir şairin, diğer her şey gibi şiire yaklaşımı da farklıdır.
Mesela ben, şiirimin içerdiği esas mesajın her okura anlam kaybına uğramadan net ve anlaşılır bir şekilde ulaşmasını amaçlarım. Arzum ve niyetim, apaçık mesajlarımı sembollerle, yalnız dil ve anlatım ustalarının çözebileceği derinlikli ifadelerle zenginleştirip zorlaştırmadan, herkesin anlayabileceği sözcüklerle seslendirmek, mümkün olduğu kadar çok insanla paylaşmaktır.
Benim şiirimin konusu başta insan olmak üzere gözümüzün gördüğü ve görmediği her şeydir. Evrenden hücreye, atoma kadar her şey, dağlardan anakentlere kadar her yer, dört mevsim, 365 gün, her zaman, geçmiş ile gelecek, canlılar ile cansızlar, sorular ile yanıtlar, işitilenler ile işitilmeyenler ve diğerleri benim esin kaynaklarımdır; bir şekilde rastlaşmış olmamız şartıyla atölyemde hepsine yer vardır.
Bakıp gördüğüm, duyup işittiğim, dokunup hissettiğim, koklayıp kokusunu, yiyip içerek tadını, vitaminini ya da zehrini aldığım her şey bana esin verir. O anlamda hiçbir belirli konunun şairi olmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Yani kendimi tek başına aşk şairi, vatan şairi, doğa şairi ya da benzer başkaları olarak nitelemem mümkün değil ama bütün bu sayılanlar şiirlerim arasında vardır.
Bulunduğum yerden ve çağdan Pir Sultan Abdal’ın “cehennem dediğin dal, odun yoktur. Herkes kendi ateşini götürür” mesajını da Âşık Veysel Şatıroğlu’nun “güzelliğin on para etmez / şu bendeki aşk olmasa / koyun kurt ile gezerdi / fikir başka başka ’olmasa” dörtlüğüyle söylediklerini de işitir, alkışlarım.
Abdurrahim Karakoç’un “lambada titreyen alev üşüyor / aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban” dizelerini gençlik duygularımın uzak ve kadim sesi olarak ezberimde tutar; Necip Fazıl Kısakürek’in “İki yıldız arası göğe asılı hamak / Uyku, uyku, zamansız ve mekânsız uyumak / Uyumak istiyorum başım bir cenk meydanı / Harfsiz ve kelimesiz düşünmek yaratanı” dizelerine takılırım. Zamansız ve mekânsız uyumanın, harfsiz ve kelimesiz düşünmenin nasıl mümkün olabileceğinin sırrına varmaya çalışırım.
İsmet Özel’in “Fly Pan Am / Drink Coca Cola” dizelerindeki mesajı alır, küresel sömürgeciliğin doğayı, eşyayı ve insanı sarmış olan, görünen görünmeyen yangını ile ürperirim.
Nazım Hikmet’in “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine” hayaline tutunarak ayakta dururum.
Mehmet Akif Ersoy’un “girmeden tefrika bir millete düşman giremez / toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” haklı değerlendirmesine katılır; Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “hor baktık mı karıncaya / kırdık mı kanadını serçenin / vurduk mu karacanın yavrusunu / ya nasıl kıyarız insana / ya nasıl kıyarız insana” dizelerinin uzattığı umut dolu mesajla canlanırım.
Ve elbette kendi şiirimin yaşarken, okurken, bir parçası olurken bende birikenlerin damıtılmış hali olduğunu bilirim.
Öyle olduğu için her şeyin birbirine karışıp anlam karışıklıkları yarattığı bu zamanda ve zeminde sözün de, şiirin de mesajlarının doğru verilip alınmasının önemli olduğunu düşünürüm. Düşünür ve dizelere dökerim. Oradan akıl defterlerine, kitaplara, internet sitelerine kaydederim.
Günün birinde hiç tanışmadığım, kim olduğunu ve nerede yaşadığını bilmediğim Zafer Yıldırım adlı bir genç adam, kadına şiddet konulu Emanet adlı şiirimi internette bulup, seslendirdiğinde ve çok bilinen bir video sitesinde paylaştığında yankısı bütün diğer takipçileri ile birlikte bana kadar gelir.
Gelir ve kitapçı raflarında hareketsiz ve sahipsiz bir şekilde tanıtılmayı bekleyen kitaplarımı hatırlatır. Siz kıymetli okurlarıma tanıtmam için beni zorlar.
Bir gazete yazısının sınırlı alanı içinde tadımlık örneklerle onları size açmamdan başka yol bırakmaz.
Ben de gereğini yapar, şiir kitaplarımın rastgele çevirdiğim sayfalarından seçtiğim dizeleri siz kıymetli okurlarımın beğenisine sunarım.
OLUR MU?
Mihengi yanlış olanın,
Hesabı doğru olur mu?
Eşek etiyle doyanın,
Kasabı doğru olur mu?
*
Dalga geçip kuduranın,
Sağ gösterip sol vuranın,
Hep yanlış yerde duranın,
Adabı doğru olur mu?
……
Muhabbet Olsun kitabından
BİRİSİ VAR
Binlerce dengeyi kuran
Birisi var, birisi var.
Meyvelere kabuk saran
Birisi var, birisi var.
*
Bol su, bol hava, bol nimet,
Hepsi bedava, ganimet,
Her yanı rahmet, merhamet,
Birisi var, birisi var.
……
Muhabbet Olsun kitabından
GÜZEL OLAN
Bu dünyada hafif hafif,
Yaşamaktır güzel olan.
Biraz sakin, biraz arif,
Yaşamaktır güzel olan.
*
Hırstan, tamahtan geçerek,
Öz ektiğini biçerek,
Yol vererek, yol açarak,
Yaşamaktır güzel olan.
……
Ben Çocukken Van Bambaşka Bir Yerdi kitabından
NEREDE?
Nerde Van’ım, yeşil bağın, bosdanın,
Zebze gibi zebzelerın nerede?
Bosdancılar, kenkanlar, çırpaçların,
O ekmekçi ezelerın nerede?
*
Tendırlerde taptapalar bişerdi,
Kokuyu alana da pay düşerdi,
Her evin önünde on, on beş kerdi,
Kerdi tepen dedelerın nerede?
…….
Ben Çocukken Van Bambaşka Bir Yerdi kitabından
Uzun yıllar internet sitelerinde kaldıktan sonra oralardan geri alıp Şahbettin Ali mahlasıyla ve Muhabbet Olsun, Var mı Sende Beni Sevecek Yürek? Ben Çocukken Van Bambaşka Bir Yerdi adlarıyla bastırdığım üç şiir kitabım var.
Memleket şiirlerim “Ben Çocukken Van Bambaşka Bir Yerdi” kitabımda, aşk şiirlerim de “Var mı Sende Beni Sevecek Yürek?” kitabımdadır.
Kitaplarımdan sınırlı sayıda örnek Perihanoğlu İş Merkezi’nde Star 2000 kitapçısında görülebilir.
Ayrıca hepsi tanınmış internet kitapçılarından temin edilebilir.